
ABD-Georgia Devlet Üniversitesi’nde psikoloji ve gerontoloji (yaşlılık bilimi) araştırmaları yapan Dr. Sarah Barber’ın tezine göre ‘Yetişkin erkek grubundaki kişiler’, COVID-19’a yakalanma ve hayatlarını kaybetme konusunda aynı yaştaki kadınlara ve her iki cinsiyetten de daha genç kişilere göre çok daha az endişe duyuyorlar’(mış) !
Genelde rahatlar yani. Ölüm tehdidi altındayken bile…
Ne denir şimdi buna?
‘Tecrübenin laneti’ mi?..
Doğal olarak bu kritik bulgu, bizi çok tehlikeli bir başka gerçekle yüz yüze getiriyor:
ABD Hastalıkları Kontrol Etme Merkezi (CDC) verilerine göre COVID-19 vakalarında ölüm oranı yaşla birlikte giderek artmakta ve ‘erkeklerin aslında kadınlardan daha fazla risk altında olduğu’ net biçimde görülebiliyor.
Dr. Barber ve ekibinin keşfettiği bu eğilim, COVID-19 sebebiyle yaşanabilecek ölümlerin sayısını, söz konusu yaş ve cinsiyet grubu için öngörülenden %20 daha fazla olması sonucunu doğurabilir(miş)!
Kesin bir kanıta dayanmamakla birlikte erkeklerin genel çalışma koşullarının, dolayısıyla yıpranma biçimlerinin, beslenme alışkanlıklarının, hareketlilik ve obezite parametrelerinin, hatta alkol ve sigara tüketim alışkanlıklarındaki yüksek oranın bile bu ürkütücü olasılığı tetiklediği düşünülüyor.
Nitekim Dr. Barber ve ekibi, COVID-19’a bağlı olarak değişen algıları ve davranış değişikliklerini biraz daha açıklığa kavuşturabilmek için yaz ortalarında online bir anket düzenlemişler. Anketin sonuçları The Journals of Gerontology dergisinin Ağustos-Eylül 2020 sayısında yayımlanmış:
Dr. Barber, anket raporunda ‘Endişenin psikolojik ve davranışsal sağlık bozuklukları üzerinde önemli bir etkisinin olduğunu biliyoruz, bununla birlikte yaş ilerlemeye başladıkça endişe seviyesi de düşmeye başlar. Bu düşüş, erkeklerde kadınlara göre daha hızlı yaşanmaktadır” diyor ve ekliyor: “Yaşlı yetişkinler sadece günlük yaşamlarında endişe kaybı yaşamıyor; doğal afetler ve terörist saldırıları gibi önemli olaylar karşısında da göreceli olarak kayıtsız kalabiliyorlar.”
Amerikalı kadın bilim insanı, bunun nedenini ‘yaşlı yetişkinlerin, geçmişte kazanılan tecrübeler sayesinde olaylarla daha iyi başa çıkma stratejilerine sahip olmalarıyla ve böylece duygusal tepkilerini daha iyi düzenleyebilmeleri durumuyla’ açıklıyor.
Daha doğrusu bunu güçlü bir olasılık olarak öne sürüyor.
Başka etkenler olduğunun da altını çiziyor tabii.
Yaşlı yetişkinlerin daha az endişe etme eğiliminde olabileceğini düşünen Dr. Barber, bu durumun yaşadığımız küresel salgın karşısındaki geri dönüşleri nasıl etkilediğini görmek için de yeni çalışmalar yapmaya karar veriyor. O çalışmalar bugün de sürüyor…
Dünyalılar, pandemi karşısındaki bilimsel tutumlarını sadece aşı arayışıyla sınırlandırmıyorlar demek ki…
Olayın başka boyutları da var.
***
Eeee?
Yani?..
Yanisi şu: Erkekseniz… Hani azıcık da yaş aldıysanız, şöyle 50, 60 falan… Aman bu sizi gereksiz özgüvenli, dolayısıyla daha az temkinli, daha tedbirsiz yapmasın ! Cinsiyetiniz ve ‘engin deneyimleriniz’ sizi sakın ha ‘Erkeğim, bana bi şey olmaz’ havasına sokmasın !
Zira ne yazık ki hiçbir ayrıcalığınız yok.
Sizi koruyan öyle özel bir gen, bir zırh falan yok.
Konu COVID-19 olunca kadın neyse, erkek de odur yani.
Ne daha zayıf ne de daha güçlü.
O kadar!
Genelde rahatlar yani. Ölüm tehdidi altındayken bile…
Ne denir şimdi buna?
‘Tecrübenin laneti’ mi?..
Doğal olarak bu kritik bulgu, bizi çok tehlikeli bir başka gerçekle yüz yüze getiriyor:
ABD Hastalıkları Kontrol Etme Merkezi (CDC) verilerine göre COVID-19 vakalarında ölüm oranı yaşla birlikte giderek artmakta ve ‘erkeklerin aslında kadınlardan daha fazla risk altında olduğu’ net biçimde görülebiliyor.
Dr. Barber ve ekibinin keşfettiği bu eğilim, COVID-19 sebebiyle yaşanabilecek ölümlerin sayısını, söz konusu yaş ve cinsiyet grubu için öngörülenden %20 daha fazla olması sonucunu doğurabilir(miş)!
Kesin bir kanıta dayanmamakla birlikte erkeklerin genel çalışma koşullarının, dolayısıyla yıpranma biçimlerinin, beslenme alışkanlıklarının, hareketlilik ve obezite parametrelerinin, hatta alkol ve sigara tüketim alışkanlıklarındaki yüksek oranın bile bu ürkütücü olasılığı tetiklediği düşünülüyor.
Nitekim Dr. Barber ve ekibi, COVID-19’a bağlı olarak değişen algıları ve davranış değişikliklerini biraz daha açıklığa kavuşturabilmek için yaz ortalarında online bir anket düzenlemişler. Anketin sonuçları The Journals of Gerontology dergisinin Ağustos-Eylül 2020 sayısında yayımlanmış:
Dr. Barber, anket raporunda ‘Endişenin psikolojik ve davranışsal sağlık bozuklukları üzerinde önemli bir etkisinin olduğunu biliyoruz, bununla birlikte yaş ilerlemeye başladıkça endişe seviyesi de düşmeye başlar. Bu düşüş, erkeklerde kadınlara göre daha hızlı yaşanmaktadır” diyor ve ekliyor: “Yaşlı yetişkinler sadece günlük yaşamlarında endişe kaybı yaşamıyor; doğal afetler ve terörist saldırıları gibi önemli olaylar karşısında da göreceli olarak kayıtsız kalabiliyorlar.”
Amerikalı kadın bilim insanı, bunun nedenini ‘yaşlı yetişkinlerin, geçmişte kazanılan tecrübeler sayesinde olaylarla daha iyi başa çıkma stratejilerine sahip olmalarıyla ve böylece duygusal tepkilerini daha iyi düzenleyebilmeleri durumuyla’ açıklıyor.
Daha doğrusu bunu güçlü bir olasılık olarak öne sürüyor.
Başka etkenler olduğunun da altını çiziyor tabii.
Yaşlı yetişkinlerin daha az endişe etme eğiliminde olabileceğini düşünen Dr. Barber, bu durumun yaşadığımız küresel salgın karşısındaki geri dönüşleri nasıl etkilediğini görmek için de yeni çalışmalar yapmaya karar veriyor. O çalışmalar bugün de sürüyor…
Dünyalılar, pandemi karşısındaki bilimsel tutumlarını sadece aşı arayışıyla sınırlandırmıyorlar demek ki…
Olayın başka boyutları da var.
***
Eeee?
Yani?..
Yanisi şu: Erkekseniz… Hani azıcık da yaş aldıysanız, şöyle 50, 60 falan… Aman bu sizi gereksiz özgüvenli, dolayısıyla daha az temkinli, daha tedbirsiz yapmasın ! Cinsiyetiniz ve ‘engin deneyimleriniz’ sizi sakın ha ‘Erkeğim, bana bi şey olmaz’ havasına sokmasın !
Zira ne yazık ki hiçbir ayrıcalığınız yok.
Sizi koruyan öyle özel bir gen, bir zırh falan yok.
Konu COVID-19 olunca kadın neyse, erkek de odur yani.
Ne daha zayıf ne de daha güçlü.
O kadar!