
Günlerdir her bir vatandaşımızın içi kan ağlıyor, yaşadığımız bu büyük felaket karşısında. Yaşanılanları kelimelere dökmek o kadar zor ki. Kelimelerin bile yetersiz kaldığı bu acıyı nasıl tarif edebilirim bilmiyorum. İnsan yemek yemeye utanır, sıcak yatağa girdiği için kendini suçlu hisseder mi? Bir yudum su içerken günlerdir enkaz altında susuz kalan canları düşünürken o bir yudum su boğazında düğümlenir mi..? 6 Şubat 2023 gecesi 04.17 sularında şiddetli bir depremle sarsıldık. Ben bu yaşıma kadar böyle bir sarsıntı görmedim. Eşim ile önce bir şaşkınlıkla biteceğini beklerken bitmek şöyle dursun şiddetini arttırarak devam etti. Çocuklarımızı yanımıza aldık ve kendimizce aldığımız önlemle geçmesini bekledik. İlk defa bu kadar uzun süren ve şiddetli bir depreme denk gelmiştik. Ben artık durmayacağına, bir yıkım olacağına kesin gözüyle bakarken saniyeler sonra deprem durdu. Merkez üssü nereyse orada ağır hasar bıraktığından emindik. Erzurum böyle sallandıysa asıl yerini düşünmek bile istemiyorduk, ve nitekim de öyle oldu. Sabah saatlerinde vahim tablo gözümüzün önündeydi. Bu acıya nasıl dayanılır. 10 ilimizde şiddetli bir yıkıma sebep olan deprem tarihin en büyük yıkımını bırakmış, şehirlerde neredeyse taş üstünde taş bırakmamıştı. On binlerce enkaz altındaki vatandaşımızı çıkarmak için artık zamanla yarış başlasa da bu kadar geniş alana yayılan bir depremde işimizin gerçekten zor olduğu ortadaydı. Ve günün ilk ışıklarıyla başlayan bir can kurtarma savaşı şu saatlerde hala devam ediyor. Milletimiz bir olmuş tek bir nefes deprem bölgesine yardımlarını ulaştırmaya çalışıyor. Herkes birbirine kenetlenmiş yaşanılan bu acıyı derinden hissediyor. Birlik olur bu günleri de atlatırız elbet. Biz kadim Türk milletiyiz. Kenetlenip bir olmasını biliriz. Enkaz altından çıkan her bir canın acısını yüreğimizde hissederiz de bundan artık bir ders çıkarır mıyız? Neden depremin bu coğrafyanın kaderi olduğu gerçeğiyle deprem olduktan sonra yüzleşiriz. Neden bu coğrafyanın bir deprem kuşağında olduğunu unuturuz. Bu depremlerin ne ilk ne de bir son olacağını neden çok çabuk hatırımızdan çıkarırız. Daha 99 depreminin acıları hala anılarımızda tazeyken bu derin tranvayı aklımızdan nasıl çıkaracağız. Her 17 Ağustos’da depremi hatırladık andık da ne oldu, ne ders çıkardık bu günümüz için? Şehirler nasıl yerle bir olur, nasıl bu kadar yıkım olabilir? Bu bile yaşanan acıdan hiçbir ders almadığımızı göstermez mi? Her depremde örnek verilir çok daha şiddetli depremler, bir deprem kuşağı olan Japonya’da da yaşanır da neden Türkiye’deki gibi bir yıkıma sebep olmaz? Bunun araştırmasını yapıyorum günlerdir. Ve ulaştığım bilgileri bir mukayese ile sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu ülke için bir şeyler yapmak, bu acılar artık tekrarlanmasın istiyorum. Herkes elini taşın altına koysun, yaşanan bu acılar artık son olsun istiyorum. Yazıma önümüzdeki hafta belki haftalarda devam etmek istiyorum. Şimdi gün birlik olma, el ele vererek yaralarımızı sarma günü.. Biz bunu da atlatırız. Biz doğusundan batısına, en kuzeyinden en güneyine Türk milletiyiz. Bu günlerde geçecek…