
Erzurum’da mevcut otuz altı mezarlık alanlardan biri üzerine kurulan Caferiye Mahallesi, Cumhuriyet Caddesinde, Cami-i Kebir Mahallesi’nin yanında yer alır. Mahalle önceleri Cami-i Kebir Mahallesine bağlıyken daha sonraları ismini Cafer Efendi’den alarak onun yaptırdığı cami etrafında kümelenerek bağımsız olarak kurulmuştur. Cafer Efendi, XVII. yy’da Erzurum’un önde gelen şahsiyetlerden birisi olup, alimliği ve hayırseverliği ile tanınan bir kişidir. (Taşyürek, Erzurum Türbeleri ve Ziyarete Yerleri, s.85.) Nereli olduğu tam olarak tespit edilememiş olan Cafer Efendi’nin maliyeci olduğu ve 1635 yılında Erzurum mukataacılığına tayin edildiği bilinmektedir. Evliya Çelebi onu bilgin bir zat olarak anlatmakta, mukataacılık ve vilayet muharrirliği uhdesinde bulunduğunu yazmaktadır. Cafer Efendi şehirde ilk olarak bugün Kaya Şeyh Mescidi (“Cumhuriyet caddesinde Yayla Palas’ın bitişiğine düşen yerde bulunan Kaya Şeyh Mescidinin yeri işyerleri tarafından işgal edilmiştir. Mescidin mihrabı bir zamanlar mahallede yer alan Foto Celal’e ait işyerindeydi”, Zeki Başar, Tarih Boyunca Çeşitli Hizmetleriyle Camilerimiz, s.126.) karşısında yer alan Caferiye Camiisini yaptırmıştır. (Mahalleye de ismini de veren cami 1645 yılında Cafer Efendi tarafından yaptırılmıştır. Caferiye Camiisi, iç kaleye ve Ulu Camiiye yakın yerde olup duvarları adi, köşeleri kesme taştan yapılmış, kubbeleri kurşunla örtülüdür. Minaresi ise muntazam kesme taştan yapılı olup, caminin kuzey tarafında sağ köşesinde yer alır. Evliya Çelebi camiden bahsederken camiyi şöyle tarif eder: “ Yeni yapı bir kubbe-i vale-ı camiidir. Yüksek bir minaresi vardır. Bir kapılı, yeni tarz üzerine pencereleri demirli, şadırvanlı ferah verici bir yapıdır.” Cami içerisinde bir de çilehane vardır.” Cami, Birinci Dünya Savaşında mühimmat, İkinci Dünya Savaşı sırasında ise sevkiyathane olarak da kullanılmıştır. Caferiye camiinde bir zamanlar açık fikirliler diye adlandırılan gençler toplanır Edip Hocanın vaazlarını dinlerlermiş. Bulut, Erzurum Çarşı Pazar, s.24; İl Yıllığı, 1967, s.336; Hancı, Age., s.77; Tanpınar, Age., s.182; İbrahim Aydemir, Bir Vakitler Erzurum,Dergah Yay., İstanbul 2002, s.128.)
Cafer Efendi, cami dışında da birçok hayır eseri de yaptırmış ve onların devamını sağlamak amacıylada padişahın temlik ettiği Tercan’ın Pürk köyü’nün tamamını vakfetmiştir. Aynı zamanda bu köyde yer alan boyahaneyi, tuzlayı ve neft kuyularını esaslı bir şekilde tamir ettireerek yüzyıllar önce Türklerin petrolle uğraşmasına vesile olmuştur. Cafer Efendi’nin hayır müesseselerinden birisi de camiye bitişik olarak yaptırılan; ama bugün ayakta olmayan hamamdır. (Hancı, Age., s.78) Hamam, Erzurum’un en meşhur hamamlarından birisi olup havası ve suyu güzel olduğundan halkın rağbet ettiği yerlerden birisi imiş. Ama tarihe saygı ve kültürel değerleri koruma anlayışından mahrum olduğumuzdan hamamdan geriye sadece ismi kalmıştır. (“Hamam 1913 yılında yolların genişletilmesi amacıyla yıkılmıştır”, Bilgehan Pamuk, XVII.Yüzyilda Bir Serhad Şehri, s.97.)
Cafer Efendi’nin eserlerinden bir diğeri Tebrizkapı dışında Çöplük Hamamı yanında yer alan Dabakhane ve surun dışında Mumhane ve mekteptir. “İlim tahsil etmek için Erzurum’un medreseleri, Dar-ül- Kurrası, Dar-ül Hadisi ve yüz on kadar mektebi vardır. Meşhurları Lalapaşa ve Cafer Efendi mektebidir.” Bütün bu hayır eserlerine imza atan Cafer Efendi mezar taşından anlaşıldığına göre zulüm ile şehit edilmiştir. Kabri ise Caferiye camiisinin son cemaat yerindedir. Anlatılan birçok olay Efendi’nin şehit edildiğini desteklemektedir. Cafer Efendi hakkında elde edilen bilgilerin büyük çoğunluğu Evliya Çelebi’den elde edilen bilgilerdir. Cafer Efendi, Evliya Çelebi’nin Erzurum’u ziyaretinde onu misafir edip Nebi köyünde adına bir ziyafette vermiştir. Bu misafirperverliği Çelebi şöyle ifade eder : “Cafer Efendi bir azim ziyafet edip paşaya bir at, üç köle üç kese hediye verdi. Üç yüz haneli mamur ve abad bir köydü Nebi köyü.” Cafer Efendi’nin mahallesin de ortaçağdan kalma tek mimari yapı ise Cimcime Hatun Kümbetidir.
CİMCİME SULTAN KÜMBETİ
Kümbet, Cumhuriyet Caddesi üzerinde dükkanlarla çevrili iken 2009 yılında itibaren etrafı açılarak gün yüzüne çıkarılmıştır. Kümbetin giriş kısmı caddeye bakan kısmın arka tarafındadır. Kümbetin asıl isminin “Hencal” ya da “Henkal” olduğu kaynaklarda belirtilmektedir. (Muzaffer Taşyürek, Erzurum Türbeleri ve Ziyaret Yerleri., Palandöken Belediyesi Kültür Eserleri III, Erzurum 2010, s.43.) Yapım tarihi olarak XIII. sonu XIV. yüzyıl başı olarak belirtilen kümbetin kim tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. 2010 yılındaki rölüve ve peyzaj çalışmaları sırasında bulunan kitabede ki bilgiler yapının İlhanlılar döneminde yapıldığını ortaya koymaktadır. (Suat Bakır, Erzurum Röleve ve Anıtlar Bölge Müdürü)
Kümbet, Erzurum’un yöresel Sivişli (Keverk) taşından yapılmış olup silindirik kaideli, içten ve dıştan silindirik gövdeli ve altta kriptası (cenazelik bölümü) bulunan iki katlı plan tipindedir. (Hamza Gündoğdu, Ahmet Ali Bayhan, Muhammet Arslan, Sanat Tarihi Açısından Erzurum, Atatürk Üniversitesi, Güzel Sanatlar Enstitüsü Yay.,Erzurum 2010,186) Kümbetin gövdesi birbirine bağlanmış yuvarlak kemerli sütunlarla bir revak konumuna getirilmiştir. Konik külahın altında dışa taşkın bir silmesi bulunmaktadır. Türbe kısmının zemininde silindirik kaide bulunmaktadır. Buradan dış bükey formlu kalın bir kaval silme ile silindirik gövdeye geçilmektedir. Gövde üzerinde, kalın profillerle oluşturulmuş on bir yuvarlak kemer bulunmaktadır. (Hamza Gündoğdu, Ahmet Ali Bayhan, Muhammet Arslan, Sanat Tarihi Açısından Erzurum, Atatürk Üniversitesi, Güzel Sanatlar Enstitüsü Yay.,Erzurum 2010,187)
Kümbetin cenazelik kısmı yarıya kadar toprağa gömülü olup, bu kısmı, şimdiye kadar inceleme olanağı olmamıştır. (Tülin Bildiren, Erzurum’da Selçuklu Dönemi Türbeleri, (Yayınlanmamış Lisans Bitirme Çalışması, Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Klasik Arkeoloji ve Sanat Tarihi Anabilim Dalı, Erzurum 1981, s.46.) 2009 yılı itibariyle Erzurum Büyükşehir Belediyesi ve Erzurum Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü tarafından kümbet ve çevresinde yapılan rölöve ve peyzaj çalışmalarıyla yapının etrafı açılmış ve gömülü olan bu alanda da incelemeler yapılmaya başlanmıştır. Bu çalışmalar sırasında kümbetin altında gizli bir oda da bulunmuştur. Kümbetin hemen altındaki gizli odada, iki adet mezar ve mumya odasına rastlanılmış ve kümbetin tarihini aydınlatacak kitabeye de ulaşılmıştır. Çalışmalar sırasında ortaya çıkarılan kümbetin alt katındaki odaya ait tavanın, krita taşıyla örülü, kapısının dikdörtgen ve mezar kapısının da, kuzeye doğru açıldığı görülmüştür. Gizli odada ki mezarların etrafının kiremitlerle örülü olduğu ve kemiklerinde kıbleye doğru gömüldüğü anlaşılmıştır. Mezarların şeklinden anlaşıldığına göre, örme işi gelişigüzel biçimde, yığma olarak yapılmıştır. Odanın altında kapatılmış olan mazgallarda da, bazı iskelet kalıntılarına da rastlanılmıştır. (Hamza Gündoğdu, “ Sır çözülecek, tarih aydınlatılacak”, Erişim tarihi: 08 haziran 2010, www.erzurumgazetesi.com.tr) Kümbet içerisinde bulunan mezarların kime ait olduğu bilinmemektedir.
Kümbete ismini veren Cimcime Sultan’ın ise kim olduğu belli değildir. (“Bazı kaynaklarda ise yapının Firuze adlı bir kadına, bazı kaynaklarda ise, tarihe geçmeyen Erzurum emirlerinden birine ait olduğu ifade edilmektedir.” Hamza Gündoğdu, Ahmet Ali Bayhan, Muhammet Arslan, Sanat Tarihi Açısından Erzurum, Atatürk Üniversitesi, Güzel Sanatlar Enstitüsü Yay.,Erzurum 2010,186, Abdurrehim Şerif Beygü, age., s.140.) Kimine göre Cimcime Sultan Anadolu’yu Türkleştirmeye gelen bir komutan kimine göre de alim bir zattır. (“Cimcime Sultan Kümbeti ilk Selçuklu fatihlerinden birine aittir. Ermeni kaynaklarında Tuğrul Bey’in Anadolu gazasına memur ettiği beyler arasında Salar-i Horasan, Yusuf ve Cemcem, 1062 senesinde akınlar yapmış olup bu sonuncusunun burada şehit olduğu ve türbenin de kendisine ait bulunduğu anlaşılıyor”,İbrahim Konyalı, Abideleri ve Kitabeleriyle Erzurum Tarihi, s.35.)

CAFERZADE MAHALLESİNDE TOP OYNAYAN ÇOCUKLAR
Cimcime Sultan Kümbeti günümüze kadar gelmiş önemli ortaçağ eserlerinden biridir. Kümbet XX.yüzyılın başında yıkılma tehlikesiyle karşılaşmıştır. Yurttan Yazılar adlı eserin müellifi İsmail Habip Sevük’ün eserin yıkılması önlemek için yaptıkları tarihe saygı ve gelecek kuşaklara bu eserleri bırakma çabası Cimcime Sultanı yok olmaktan kurtarmıştır.İsmail Habib Sevük sırf yol yapımı için kümbetin kaldırılmak istenildiğini eserinde şöyle dile getirir: “Sonradan açılan Cumhuriyet caddesi’nde yola çıkıntı yaparak kalmış eski bir Selçuklu kümbeti var. Mahrutlu (konik) çıplak başı üstünde dokuz asır dinleniyor. Tarihten yoğrulma bir topaç gibi duran bu hatırayı az kalsın yolun hendesesi namına kurban edeceklermiş.” (Sevuk, Age., s.363.)
Cafer Efendi, cami dışında da birçok hayır eseri de yaptırmış ve onların devamını sağlamak amacıylada padişahın temlik ettiği Tercan’ın Pürk köyü’nün tamamını vakfetmiştir. Aynı zamanda bu köyde yer alan boyahaneyi, tuzlayı ve neft kuyularını esaslı bir şekilde tamir ettireerek yüzyıllar önce Türklerin petrolle uğraşmasına vesile olmuştur. Cafer Efendi’nin hayır müesseselerinden birisi de camiye bitişik olarak yaptırılan; ama bugün ayakta olmayan hamamdır. (Hancı, Age., s.78) Hamam, Erzurum’un en meşhur hamamlarından birisi olup havası ve suyu güzel olduğundan halkın rağbet ettiği yerlerden birisi imiş. Ama tarihe saygı ve kültürel değerleri koruma anlayışından mahrum olduğumuzdan hamamdan geriye sadece ismi kalmıştır. (“Hamam 1913 yılında yolların genişletilmesi amacıyla yıkılmıştır”, Bilgehan Pamuk, XVII.Yüzyilda Bir Serhad Şehri, s.97.)
Cafer Efendi’nin eserlerinden bir diğeri Tebrizkapı dışında Çöplük Hamamı yanında yer alan Dabakhane ve surun dışında Mumhane ve mekteptir. “İlim tahsil etmek için Erzurum’un medreseleri, Dar-ül- Kurrası, Dar-ül Hadisi ve yüz on kadar mektebi vardır. Meşhurları Lalapaşa ve Cafer Efendi mektebidir.” Bütün bu hayır eserlerine imza atan Cafer Efendi mezar taşından anlaşıldığına göre zulüm ile şehit edilmiştir. Kabri ise Caferiye camiisinin son cemaat yerindedir. Anlatılan birçok olay Efendi’nin şehit edildiğini desteklemektedir. Cafer Efendi hakkında elde edilen bilgilerin büyük çoğunluğu Evliya Çelebi’den elde edilen bilgilerdir. Cafer Efendi, Evliya Çelebi’nin Erzurum’u ziyaretinde onu misafir edip Nebi köyünde adına bir ziyafette vermiştir. Bu misafirperverliği Çelebi şöyle ifade eder : “Cafer Efendi bir azim ziyafet edip paşaya bir at, üç köle üç kese hediye verdi. Üç yüz haneli mamur ve abad bir köydü Nebi köyü.” Cafer Efendi’nin mahallesin de ortaçağdan kalma tek mimari yapı ise Cimcime Hatun Kümbetidir.
CİMCİME SULTAN KÜMBETİ
Kümbet, Cumhuriyet Caddesi üzerinde dükkanlarla çevrili iken 2009 yılında itibaren etrafı açılarak gün yüzüne çıkarılmıştır. Kümbetin giriş kısmı caddeye bakan kısmın arka tarafındadır. Kümbetin asıl isminin “Hencal” ya da “Henkal” olduğu kaynaklarda belirtilmektedir. (Muzaffer Taşyürek, Erzurum Türbeleri ve Ziyaret Yerleri., Palandöken Belediyesi Kültür Eserleri III, Erzurum 2010, s.43.) Yapım tarihi olarak XIII. sonu XIV. yüzyıl başı olarak belirtilen kümbetin kim tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. 2010 yılındaki rölüve ve peyzaj çalışmaları sırasında bulunan kitabede ki bilgiler yapının İlhanlılar döneminde yapıldığını ortaya koymaktadır. (Suat Bakır, Erzurum Röleve ve Anıtlar Bölge Müdürü)
Kümbet, Erzurum’un yöresel Sivişli (Keverk) taşından yapılmış olup silindirik kaideli, içten ve dıştan silindirik gövdeli ve altta kriptası (cenazelik bölümü) bulunan iki katlı plan tipindedir. (Hamza Gündoğdu, Ahmet Ali Bayhan, Muhammet Arslan, Sanat Tarihi Açısından Erzurum, Atatürk Üniversitesi, Güzel Sanatlar Enstitüsü Yay.,Erzurum 2010,186) Kümbetin gövdesi birbirine bağlanmış yuvarlak kemerli sütunlarla bir revak konumuna getirilmiştir. Konik külahın altında dışa taşkın bir silmesi bulunmaktadır. Türbe kısmının zemininde silindirik kaide bulunmaktadır. Buradan dış bükey formlu kalın bir kaval silme ile silindirik gövdeye geçilmektedir. Gövde üzerinde, kalın profillerle oluşturulmuş on bir yuvarlak kemer bulunmaktadır. (Hamza Gündoğdu, Ahmet Ali Bayhan, Muhammet Arslan, Sanat Tarihi Açısından Erzurum, Atatürk Üniversitesi, Güzel Sanatlar Enstitüsü Yay.,Erzurum 2010,187)
Kümbetin cenazelik kısmı yarıya kadar toprağa gömülü olup, bu kısmı, şimdiye kadar inceleme olanağı olmamıştır. (Tülin Bildiren, Erzurum’da Selçuklu Dönemi Türbeleri, (Yayınlanmamış Lisans Bitirme Çalışması, Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Klasik Arkeoloji ve Sanat Tarihi Anabilim Dalı, Erzurum 1981, s.46.) 2009 yılı itibariyle Erzurum Büyükşehir Belediyesi ve Erzurum Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü tarafından kümbet ve çevresinde yapılan rölöve ve peyzaj çalışmalarıyla yapının etrafı açılmış ve gömülü olan bu alanda da incelemeler yapılmaya başlanmıştır. Bu çalışmalar sırasında kümbetin altında gizli bir oda da bulunmuştur. Kümbetin hemen altındaki gizli odada, iki adet mezar ve mumya odasına rastlanılmış ve kümbetin tarihini aydınlatacak kitabeye de ulaşılmıştır. Çalışmalar sırasında ortaya çıkarılan kümbetin alt katındaki odaya ait tavanın, krita taşıyla örülü, kapısının dikdörtgen ve mezar kapısının da, kuzeye doğru açıldığı görülmüştür. Gizli odada ki mezarların etrafının kiremitlerle örülü olduğu ve kemiklerinde kıbleye doğru gömüldüğü anlaşılmıştır. Mezarların şeklinden anlaşıldığına göre, örme işi gelişigüzel biçimde, yığma olarak yapılmıştır. Odanın altında kapatılmış olan mazgallarda da, bazı iskelet kalıntılarına da rastlanılmıştır. (Hamza Gündoğdu, “ Sır çözülecek, tarih aydınlatılacak”, Erişim tarihi: 08 haziran 2010, www.erzurumgazetesi.com.tr) Kümbet içerisinde bulunan mezarların kime ait olduğu bilinmemektedir.
Kümbete ismini veren Cimcime Sultan’ın ise kim olduğu belli değildir. (“Bazı kaynaklarda ise yapının Firuze adlı bir kadına, bazı kaynaklarda ise, tarihe geçmeyen Erzurum emirlerinden birine ait olduğu ifade edilmektedir.” Hamza Gündoğdu, Ahmet Ali Bayhan, Muhammet Arslan, Sanat Tarihi Açısından Erzurum, Atatürk Üniversitesi, Güzel Sanatlar Enstitüsü Yay.,Erzurum 2010,186, Abdurrehim Şerif Beygü, age., s.140.) Kimine göre Cimcime Sultan Anadolu’yu Türkleştirmeye gelen bir komutan kimine göre de alim bir zattır. (“Cimcime Sultan Kümbeti ilk Selçuklu fatihlerinden birine aittir. Ermeni kaynaklarında Tuğrul Bey’in Anadolu gazasına memur ettiği beyler arasında Salar-i Horasan, Yusuf ve Cemcem, 1062 senesinde akınlar yapmış olup bu sonuncusunun burada şehit olduğu ve türbenin de kendisine ait bulunduğu anlaşılıyor”,İbrahim Konyalı, Abideleri ve Kitabeleriyle Erzurum Tarihi, s.35.)

CAFERZADE MAHALLESİNDE TOP OYNAYAN ÇOCUKLAR
Cimcime Sultan Kümbeti günümüze kadar gelmiş önemli ortaçağ eserlerinden biridir. Kümbet XX.yüzyılın başında yıkılma tehlikesiyle karşılaşmıştır. Yurttan Yazılar adlı eserin müellifi İsmail Habip Sevük’ün eserin yıkılması önlemek için yaptıkları tarihe saygı ve gelecek kuşaklara bu eserleri bırakma çabası Cimcime Sultanı yok olmaktan kurtarmıştır.İsmail Habib Sevük sırf yol yapımı için kümbetin kaldırılmak istenildiğini eserinde şöyle dile getirir: “Sonradan açılan Cumhuriyet caddesi’nde yola çıkıntı yaparak kalmış eski bir Selçuklu kümbeti var. Mahrutlu (konik) çıplak başı üstünde dokuz asır dinleniyor. Tarihten yoğrulma bir topaç gibi duran bu hatırayı az kalsın yolun hendesesi namına kurban edeceklermiş.” (Sevuk, Age., s.363.)