
Camilerin insanları uzlaştıran ve buluşturan mekânlar olduğunu anımsatan Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tefsir Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Necdet Çağıl, “Rabbimin evine gelmişler. Uyuyup kalmış. Yadırgamamak lazım. Şükür ki camiye gelmiş. En azından başka yerlerde yatmıyorlar” dedi.
Halime DURMUŞ / ERZURUM

Özellikle Ramazan aylarında tartışılan ‘cami de uyunur mu, günah mıdır?’ sorusuna Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tefsir Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Necdet Çağıl pozitif bir bakış açısıyla nokta koydu. ‘Cami’nin ‘toplayan’, ‘cem eden’ anlamına geldiğini belirten Prof. Dr. Çağıl, “Niye camiye cami deniyor; cemaati, insanları topladığı için gerek ibadet amaçlı gerek kitap okuma amaçlı her ne kadar o misyonunu kaybetmiş olsada, İnşallah tekrar faaliyete geçer. Cami topladığı insanları uzlaştırır. Onların arasını bulur, onları çok güzel kompoze eder. Bu ne demektir; farklı görüşten, mezhepten insanlar adeta camide bir armoni oluştururlar. Yani homojen bir topluluk haline gelir. Bakın camiler uyuyanları da topluyor. İstanbul’daki selatin camileri bilirsiniz, ne yapsın adam? İstanbul’un havasını bilenler bilir, kışınki havası da yazınki havası da bıktırır insanı. Rutubetli olduğundan yazın her tarafımız yapış yapış olur. Öğle vakti tam kaylule vaktidir. Selatin camilerinde insanlar uyur, öyle bir tatlı uyuyorlarki horultuları birbirine karışıyor. Farklı farklı tonlarda, kimisi bas kimisi bariton kimisi tenor yani cami onları da uzlaştırıyor, kompoze ediyor. Onları yadırgamamak lazım. Çünkü Rabbimin evine gelmişler misafir kulları orada yatıyorlar. Tabi keşke yattıkları kadar biraz da okusalar güzel olur ama ne yapalım buna da şükür, en azından başka yerlerde yatmıyorlar camide yatıyorlar” diye konuştu.