
Avukatlar Erzurum’da her daim siyaset sahnesinde oldular. Son 50 yıl içerisinde baktığımızda TBMM’ye Erzurum’dan giden vekiller arasında Avukatlar da oldu. Son yarım asırlık siyaset tarihinde Nevzat Köseoğlu başta olmak üzere Rasim Cinisli, Selahattin Deniz, İsmail Hakkı Yıldırım, Sebahattin Aras gibi isimler Avukat olarak farklı partilerden TBMM’ye giren isimler. Abdulkadir Eryurt, Selçuk Elverdi, Çetin Bokurt, Lütfü Esengün, Fahrettin Kukaracı, Nihat Diler, Kıyasettin Karaca, Necati Güven, Mustafa Nuri Akbulut da vekil olarak şu an için aklıma gelen ve Erzurum mebusu olarak Ankara’ya kapağı atan isimler. Uzun yıllar TBMM’de Erzurum Milletvekili olarak görev yapan, İsmail Hakkı Yıldırım’ın yanında stajını yapan İsmail Köse de Avukat olarak ilk siyasete soyunanlardandı. Orhan Şerifsoy, Ahmet Küçükler, Muhammet Sunar gibi isimler de yerel seçimlerde partilerinden belediye başkanı olan Avukatlar olarak sayılabilirler. Ne var ki, her Avukat, bu isimler gibi şanslı değil. Mebusluk hayali ile hep yanıp da tutuşan isimler var, seçilemeyen. Bunların sayıları da az değil. İlk akla gelen isimler Aytekin Bayraktar, Erbaşar Özsoy, Turan Çınar, Necati Güven, Faruk Terzioğlu, Necati Bölükbaşı, Talat Göğebakan, İzzettin Genç, Abdurrahim Fırat, Naci Turan. Belki de unuttuklarım vardır, kasıt aranmasın lütfen. İşte bu isimler, adliye koridorlarında çok dava kazandılar ama şu veya bu sebeplerden dolayı siyaset sahnesindeki davayı kazanamayan isimler olarak tarihteki yerlerini aldılar.

70 doları bayıl, adam sansınlar!
Bu THY de çok oluyor ama! Sizi bilmem ama ben bugüne kadar Türk Hava Yolları’na ait yolcu uçağı ile Erzurum’dan İstanbul’a gidiş bilet fiyatlarının yüksekliğine alıştım ama bir kedinin, hem de 3 aylık bir kedinin 70 dolara uçmak zorunda kalışını ilk defa duyuyorum. Evet.. Geçtiğimiz hafta içinde İstanbul’a ablasını ve çocuklarını uçakla göndermek için THY’den bilet almak isteyen bir arkadaşım, yanlarındaki 3 aylık kediden de 70 dolar istenmesi üzerine kara yolculuğunda karar kıldı. Bir süreden beri var olan bir uygulamaymış, THY’nin uçağında Erzurum’dan İstanbul’a yavru da olsa bir kediden 70 dolar ücret isteniyormuş. Yurt dışı olursa bu fiyat 300 dolarmış. 70 dolarlık bu fiyatı elbette ki çok bulan arkadaşım, ablasını ve çocuklarını, beraberlerindeki 3 aylık Kaymak’ı da yanına alarak araçla İstanbul’a götürmek zorunda kaldı. Dedim ya, kedi ve köpek gibi evcil bir hayvanım olmadığı için hiç bilmezdim bu fiyatı, en yakın arkadaşlarımın başına geldiğini duyunca öğrenebildim ancak. Erzurum’dan İstanbul’a uçuş ücretlerinin yüksekliğini bir şekilde biliyor ve bu duruma alışmıştık. Ama minnacık bir kediden hem de Türk parası olarak 550 lirayı bulan bir ücret istenmesi karşısında şaş kaldım, şaşa kaldım. Bir insandan farksız, aynı fiyat uygulanıyor ki, bir defa bu çok ilginç. Bunu niye yazdım, bir şey yok, sadece bilin istedim!
İğneyle kuyu kazıyoruz!
Allah başka kaza, bela vermesin, Erzurum’un AFAD ekiplerinin başı bu sıralar bayağı bir kalabalık. 23 Ağustos tarihinde Giresun’da meydana gelen sel ve heyelan faciasından sonra olay yerine giden Erzurum’un AFAD ekibi, orayı mesken tuttu. Tecrübeli oluşundan dolayı arama-kurtarma çalışmaları için o gün bugündür Giresun’u mesken tutan ekipler, gece-gündüz kayıp 4 kişiyi arıyor. Başarılı çalışmalarından dolayı Türkiye’nin gözde ekiplerinden sayılan ve bu yönüyle de bizleri gururlandıran AFAD’ın ekiplerinin gecesi-gündüzü kalmadı. Talimat gereği kayıp 4 kişinin arayışını diğer ekipler ile birlikte sürdüren AFAD Erzurum ekibi, görünen o ki o kişiler bulunmadan da dönmeyecek. Kısa adı AFAD olan Afet ve Acil Durum Müdürü Selahattin Karslı ile dün konuştum, bir kulaklarının Giresun’da olduğunu söyledi ve ‘’Adeta iğne ile kuyu kazıyoruz. Kayıp kişilerin denize sürüklendiğini tahmin ettiğimiz için de bir aydır denizde çalışıyoruz. Elbette ki bu kolay bir şey değil. Ama arama-kurtarma çalışmalarını sürdürmek durumundayız. Kayıp kişilerin ailelerini de düşündükçe elbette bu işe başka bir şekilde yoğunlaşıyoruz. Onların acısı, kaybı, bizim acımız ve kalbimizdir. Neredeyse bir aydır buradayız ve galiba bulmadan da dönmeyeceğiz’’ dedi.

Babasının hasretini çekiyor!
Tüm dünyanın yaşadığı koronavirüs illeti, yaşamımızı altüst etti. Hiçbir şey artık eskisi gibi değil. Çok şey değişti ve daha da değişeceğe benziyor. Hele de son zamanlarda hepimizin yaşadığı apartmanlarda en az bir-iki evden pozitif çıkmış hastanın olduğunu varsayarsak, durumun ne denli ciddi olduğu gün gibi ortada. Hepimizin yaşamını olumsuz etkileyen bu problemi en yakından hissedenler de kuşkusuz sağlıkçılar. Onların yaşadıkları hepimizin malumu. Allah kolaylıklar versin, ömürlerini uzun etsin. Fedakarlıkları asla unutulmaz. Gecesi, gündüzü olmayan sağlıkçılar, testleri pozitif çıkan hastaların bir an önce iyileşmesi için olağanüstü bir çalışma ortaya koyuyorlar. Hoş boşa demiyorlar ya! ‘Maske, mesafe, hijyen’ diyorlar da başka bir şey demiyorlar. Hepimiz bunu biliyoruz. Ve biliyoruz ki bizler kadar onlar da ailelerinden uzaklar. Babayı evladından ayıran koronavirüsün olumsuz etkilerinden kuşkusuz birini de işte Erzurum İl Sağlık Müdürü Dr.Gürsel Bedir yaşıyor.
***
Yaklaşık 2 ay önce annesini kaybeden İl Sağlık Müdürü Dr. Gürsel Bedir, babasını 1,5 aydır göremiyor. Sebebi de babası Zaim Bedir’in diyaliz hastası olması. Kronik hastalığı sebebiyle babasına yaklaşamayan, sadece ara ara evinin önüne giderek balkondan görüşme yapabilen Dr. Gürsel Bedir, bir an olsun babasına yaklaşmaktan kaçınıyor, onu olumsuz yönde etkileyebileceğini düşünüyor. İşte babasını evladından ayıran illet demem de o yanlış mı? Doğal olarak Sağlık teşkilatının başında biri olarak babasının yanına bulaş riskinden dolayı yaklaşamayan Dr.Bedir, ‘’Tam 1,5 ay oldu, babamın evine adım atmadığım. Yeter ki o sağlıklı olsun, telefonla, balkonla da olsa idare edeceğiz. Özellikle kronik hastalığı bulunanlara ayrıca dikkat etmeliyiz. Babam da olsa uzak durmam gerekiyor. İnşallah bu günler bir gün gelip geçecek’’ diye konuştu.

Sakın Drew görmesin!
Erzurum İl Hıfzısıhha eski Müdürü Erhan Dudu, renkli birisidir, candır. Çok meslekten de arkadaşı vardır, sözüne, sohbetine doyum olmaz. Emekli olduktan sonra köşesine çekilmek yerine arkadaşına ait özel bir şirkette yöneticilik yapıyor ve sanki ilk defa işe başlıyor gibi bir heyecan içinde. Eşi, dostu her daim yanından eksik olmayan Dudu, sadece eşe, dosta, arkadaşa değil, kendisine emanet edilen antika cinsi eserlere de gözü gibi bakıyor. Çaykara Caddesi’ndeki ofisinde ziyaretine gittiğimde rafların birinde bir terazi dikkatimi çekti. Sıcak demir ustası babasından kalmaymış, nice yıldır saklıyormuş. Baktım, öyle az-buz değil, bayağı eski bir terazi ve ilk defa bu kadar eski bir terazi görüyorum. İmal tarihi 1903. Tam tamına 117 yıllık bir antika terazi. Kilogram ve gramları da antika. Çoğu kişi satın almak istemişse de o satmaya kıyamamış, ‘’ne de olsa baba yadigarı’’ diyor. Kendisine de söyledim, böyle nereye kadar elden çıkartmamaya çalışacaksın. Hele hele İngilizlerin meşhur antika avcısı Drew Pritchard duymasın, beş dakikada seni ikna eder alır. Hemen hemen haftada 3 defa DMAX kanalında proğramını izlediğim bu antika ustası, Erzurum’a gelmeye, bu teraziyi görmeye dursun, ne eder eder satın alır. Dudu’nun inadı bir yere kadar. Drew’i iyi kötü proğramlarından tanıdık. Ben bunu der, bunu söylerim. Ve bu benim son kararımdır.

TUTTUĞUM BABA SÖZLER : Bir düşmanı bağışlamak, bir dostu bağışlamaktan daha kolaydır! ( Mime Dorothee Rubinski)
DUVARIN DİLİ : Hep çalışmadığım yerden üzüyorlar!


Bu THY de çok oluyor ama! Sizi bilmem ama ben bugüne kadar Türk Hava Yolları’na ait yolcu uçağı ile Erzurum’dan İstanbul’a gidiş bilet fiyatlarının yüksekliğine alıştım ama bir kedinin, hem de 3 aylık bir kedinin 70 dolara uçmak zorunda kalışını ilk defa duyuyorum. Evet.. Geçtiğimiz hafta içinde İstanbul’a ablasını ve çocuklarını uçakla göndermek için THY’den bilet almak isteyen bir arkadaşım, yanlarındaki 3 aylık kediden de 70 dolar istenmesi üzerine kara yolculuğunda karar kıldı. Bir süreden beri var olan bir uygulamaymış, THY’nin uçağında Erzurum’dan İstanbul’a yavru da olsa bir kediden 70 dolar ücret isteniyormuş. Yurt dışı olursa bu fiyat 300 dolarmış. 70 dolarlık bu fiyatı elbette ki çok bulan arkadaşım, ablasını ve çocuklarını, beraberlerindeki 3 aylık Kaymak’ı da yanına alarak araçla İstanbul’a götürmek zorunda kaldı. Dedim ya, kedi ve köpek gibi evcil bir hayvanım olmadığı için hiç bilmezdim bu fiyatı, en yakın arkadaşlarımın başına geldiğini duyunca öğrenebildim ancak. Erzurum’dan İstanbul’a uçuş ücretlerinin yüksekliğini bir şekilde biliyor ve bu duruma alışmıştık. Ama minnacık bir kediden hem de Türk parası olarak 550 lirayı bulan bir ücret istenmesi karşısında şaş kaldım, şaşa kaldım. Bir insandan farksız, aynı fiyat uygulanıyor ki, bir defa bu çok ilginç. Bunu niye yazdım, bir şey yok, sadece bilin istedim!
İğneyle kuyu kazıyoruz!
Allah başka kaza, bela vermesin, Erzurum’un AFAD ekiplerinin başı bu sıralar bayağı bir kalabalık. 23 Ağustos tarihinde Giresun’da meydana gelen sel ve heyelan faciasından sonra olay yerine giden Erzurum’un AFAD ekibi, orayı mesken tuttu. Tecrübeli oluşundan dolayı arama-kurtarma çalışmaları için o gün bugündür Giresun’u mesken tutan ekipler, gece-gündüz kayıp 4 kişiyi arıyor. Başarılı çalışmalarından dolayı Türkiye’nin gözde ekiplerinden sayılan ve bu yönüyle de bizleri gururlandıran AFAD’ın ekiplerinin gecesi-gündüzü kalmadı. Talimat gereği kayıp 4 kişinin arayışını diğer ekipler ile birlikte sürdüren AFAD Erzurum ekibi, görünen o ki o kişiler bulunmadan da dönmeyecek. Kısa adı AFAD olan Afet ve Acil Durum Müdürü Selahattin Karslı ile dün konuştum, bir kulaklarının Giresun’da olduğunu söyledi ve ‘’Adeta iğne ile kuyu kazıyoruz. Kayıp kişilerin denize sürüklendiğini tahmin ettiğimiz için de bir aydır denizde çalışıyoruz. Elbette ki bu kolay bir şey değil. Ama arama-kurtarma çalışmalarını sürdürmek durumundayız. Kayıp kişilerin ailelerini de düşündükçe elbette bu işe başka bir şekilde yoğunlaşıyoruz. Onların acısı, kaybı, bizim acımız ve kalbimizdir. Neredeyse bir aydır buradayız ve galiba bulmadan da dönmeyeceğiz’’ dedi.

Babasının hasretini çekiyor!
Tüm dünyanın yaşadığı koronavirüs illeti, yaşamımızı altüst etti. Hiçbir şey artık eskisi gibi değil. Çok şey değişti ve daha da değişeceğe benziyor. Hele de son zamanlarda hepimizin yaşadığı apartmanlarda en az bir-iki evden pozitif çıkmış hastanın olduğunu varsayarsak, durumun ne denli ciddi olduğu gün gibi ortada. Hepimizin yaşamını olumsuz etkileyen bu problemi en yakından hissedenler de kuşkusuz sağlıkçılar. Onların yaşadıkları hepimizin malumu. Allah kolaylıklar versin, ömürlerini uzun etsin. Fedakarlıkları asla unutulmaz. Gecesi, gündüzü olmayan sağlıkçılar, testleri pozitif çıkan hastaların bir an önce iyileşmesi için olağanüstü bir çalışma ortaya koyuyorlar. Hoş boşa demiyorlar ya! ‘Maske, mesafe, hijyen’ diyorlar da başka bir şey demiyorlar. Hepimiz bunu biliyoruz. Ve biliyoruz ki bizler kadar onlar da ailelerinden uzaklar. Babayı evladından ayıran koronavirüsün olumsuz etkilerinden kuşkusuz birini de işte Erzurum İl Sağlık Müdürü Dr.Gürsel Bedir yaşıyor.
***
Yaklaşık 2 ay önce annesini kaybeden İl Sağlık Müdürü Dr. Gürsel Bedir, babasını 1,5 aydır göremiyor. Sebebi de babası Zaim Bedir’in diyaliz hastası olması. Kronik hastalığı sebebiyle babasına yaklaşamayan, sadece ara ara evinin önüne giderek balkondan görüşme yapabilen Dr. Gürsel Bedir, bir an olsun babasına yaklaşmaktan kaçınıyor, onu olumsuz yönde etkileyebileceğini düşünüyor. İşte babasını evladından ayıran illet demem de o yanlış mı? Doğal olarak Sağlık teşkilatının başında biri olarak babasının yanına bulaş riskinden dolayı yaklaşamayan Dr.Bedir, ‘’Tam 1,5 ay oldu, babamın evine adım atmadığım. Yeter ki o sağlıklı olsun, telefonla, balkonla da olsa idare edeceğiz. Özellikle kronik hastalığı bulunanlara ayrıca dikkat etmeliyiz. Babam da olsa uzak durmam gerekiyor. İnşallah bu günler bir gün gelip geçecek’’ diye konuştu.

Sakın Drew görmesin!
Erzurum İl Hıfzısıhha eski Müdürü Erhan Dudu, renkli birisidir, candır. Çok meslekten de arkadaşı vardır, sözüne, sohbetine doyum olmaz. Emekli olduktan sonra köşesine çekilmek yerine arkadaşına ait özel bir şirkette yöneticilik yapıyor ve sanki ilk defa işe başlıyor gibi bir heyecan içinde. Eşi, dostu her daim yanından eksik olmayan Dudu, sadece eşe, dosta, arkadaşa değil, kendisine emanet edilen antika cinsi eserlere de gözü gibi bakıyor. Çaykara Caddesi’ndeki ofisinde ziyaretine gittiğimde rafların birinde bir terazi dikkatimi çekti. Sıcak demir ustası babasından kalmaymış, nice yıldır saklıyormuş. Baktım, öyle az-buz değil, bayağı eski bir terazi ve ilk defa bu kadar eski bir terazi görüyorum. İmal tarihi 1903. Tam tamına 117 yıllık bir antika terazi. Kilogram ve gramları da antika. Çoğu kişi satın almak istemişse de o satmaya kıyamamış, ‘’ne de olsa baba yadigarı’’ diyor. Kendisine de söyledim, böyle nereye kadar elden çıkartmamaya çalışacaksın. Hele hele İngilizlerin meşhur antika avcısı Drew Pritchard duymasın, beş dakikada seni ikna eder alır. Hemen hemen haftada 3 defa DMAX kanalında proğramını izlediğim bu antika ustası, Erzurum’a gelmeye, bu teraziyi görmeye dursun, ne eder eder satın alır. Dudu’nun inadı bir yere kadar. Drew’i iyi kötü proğramlarından tanıdık. Ben bunu der, bunu söylerim. Ve bu benim son kararımdır.

TUTTUĞUM BABA SÖZLER : Bir düşmanı bağışlamak, bir dostu bağışlamaktan daha kolaydır! ( Mime Dorothee Rubinski)
DUVARIN DİLİ : Hep çalışmadığım yerden üzüyorlar!