
15 Temmuz gecesi ve sonrasında toplumun verdiği reaksiyonu mercek altına aldık. Günler süren endişe ve korku nasıl bir etki bıraktı. Toplum psikolojisini analiz eden Yrd. Doç. Dr. Halil Özcan, önemli bir tavsiyede bulundu: Artık insanların bir an önce normal hayatlarına dönmesi gerekiyor.
Halime DURMUŞ / ERZURUM
Toplumsal travma nedir?
15 Temmuz’da yaşanan darbe girişimiyle ilgili çok şey yazıldı, çizildi… Ancak çok az kişi ‘toplumsal refleksten’ söz etti. O gece insanlar ne hissetti, hangi duyguyla sokaklardaydı. Öncesinde bir belirsizlik, tedirginlik ardından gelen korku ve endişe… Çaresizlik, öfke, inanç... Her şeyin biraz olsun yatıştığı şu dönemde ‘Toplumsal travma nedir?’ sorusunu bir uzmana sorduk.

Duyarlı ve hassassanız dikkat!
Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Yakutiye Araştırma Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Halil Özcan, ülkede yaşanan darbe girişiminin yarattığı kaygı veya çöküntüyle ilgili ruhsal sorunlarda artışa neden olabileceğini söyledi. Özcan, “O günden sonra duyarlı ve daha hassas insanlarda ruhsal anlamda huzursuzluk hali elbette meydana gelir” dedi.
Artık bütüncül bir normalleşme gerekiyor
15 Temmuz’da yaşanan darbe girişimiyle ilgili çok şey yazıldı, çizildi… Ancak çok az kişi ‘toplumsal refleksten’ söz etti. O gece insanlar ne hissetti, hangi duyguyla sokaklardaydı.
Öncesinde bir belirsizlik, tedirginlik ardından gelen korku ve endişe… Çaresizlik, öfke, inanç...
Her şeyin biraz olsun yatıştığı şu dönemde ‘Toplumsal travma nedir?’ sorusu geldi aklımıza. Tabi hemen işin uzmanını bulduk. Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Yakutiye Araştırma Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Halil Özcan iletoplum psikolojisini konuştuk. Sarsılan toplum dinamiklerinin ruhsal etkileri üzerine çok önemli tespitlerde bulunan Yrd. Doç. Dr. Özcan, ülkede yaşanan darbe girişiminin yarattığı kaygı veya çöküntüyle ilgili ruhsal sorunlarda artışa neden olabileceğini söyledi. Keyifle okumanız dileğiyle…

15 Temmuz gecesi yaşanan darbe girişimi toplum psikolojisini nasıl etkiledi?
Yaşanan her olayın mutlaka iyi ya da kötü yönde toplum dinamiklerini, insanların ruhsal sağlıklarını, psikolojilerini etkilemesi tabii ki muhtemeldir. Darbe girişimi ve sonrasında yaşananlar insanlarda belirsizlik, tedirginlik, korku, kuşku, dehşet, kaygı, uykusuzluk, çabuk sinirlenme ve dikkatsizliğe yol açabilir.
Bu olayların kişileri derinden etkilemesi normal midir?
Elbette normaldir. Çünkü toplumsal olaylar sonucunda insanların hayatları etkilenir, fiziksel ve sosyal koşulları etkilenir. Dolayısı ile de insanların ruhsal ve manevi dünyalarında bir takım sıkıntılar yaşanabilir. O günden sonra duyarlı ve daha hassas insanlarda ruhsal anlamda huzursuzluk hali elbette meydana gelir.
15 Temmuz gecesinin ardından en çok hangi duygu zedelendi?
Genelde bu tür olaylardan sonra insanlarda bir güven duygusu zedelenmesi görülür. Gelecekle ilgili kaygılanmalar olur. Kendilerine duydukları güven, çevrelerine, yönetime karşı güven zedelenmesi olabilir. Bu olay terör olayların da olur.
Beklenmedik olayların yarattığı şok kişide bir hastalığa neden olabilir mi?
Tabii depresyon ve travmaya neden olabilir ki bu da bir stres hastalığıdır. Özellikle ciddi stres insanın fiziksel ve ruhsal sağlığını önemli ölçüde etkiler. Bundan ötürüde de daha önce ruhsal hastalığı olan insanların hastalıklarında depreşme, tekrarlama ve yenilenme olabilir. Kaygı bozukluğu, panik atak, depresyon, anksiyete bozukluğu dediğimiz hastalıklarda alevlenmeler olabilir.
Toplum olarak duygusal dalgalanmaların yaşandığı bir dönemdeyiz bu durumun önüne nasıl geçebiliriz?
İnsanların bir an önce normal hayatlarına dönmesi gerekiyor. Ve bütüncül bir normalleşme gerekiyor. Siyasi figürlerin konuşmaları, haberler, insanların sosyal, kültürel yaşantıları, iş yerinde yaşadıkları normalleşmenin en önemli etkenleridir. Hepsinin birlikte ilerlemesi gerekiyor. Normalleşme sürecinde de en önemli görev yöneticilerimize düşüyor. İnsanların hayatlarını güvenli ve huzurlu bir şekilde sürdürebilmesi sağlanmalıdır.

27 gün süren demokrasi mitingleri psikolojik açıdan toplumda kaygı mı yarattı, yoksa olumlu etkileri mi oldu bir psikolog olarak gözlemleriniz üzerinden gidecek olursak durumu nasıl değerlendirirsiniz?
Demokrasi mitingleri sürdükçe kaygı arttı mı bilmiyorum. Bu toplumsal bir araştırma gerektirir. Ama insanlar bazen toplumsal olaylara katılmak ister. Kendi düşüncesini belli etmek ister, bayrak sallamak ister, ülkesini, vatanını, bayrağını savunmak ister, bu aynı zamanda kişi için bir de övünç kaynağıdır.Yani genel olarak insanlar övünmeyi, toplumsal bir gruba ait olmayı ya da kendileri gibi düşünen insanlarla birlikte olmayı, sohbet etmeyi, benzer konuda benzer fikir alışverişinde olmayı severler.İnsanların bir kısmı çok ciddi sahip çıktıklarını göstermek ister, bir kısmı da o ortamdaki toplumsal birliktelikten hoşnutluk duyar.
İnsanların bir gecede hayatlarının ve hayata bakış açılarının değiştiği bir süreçten geçiyoruz. Sabah gözlerini açtığında annesini, babasını yanında bulamayan çocuklar oldu. Örgüt üyesi olmaktan ya da yardım etmekten tutuklanan insanlar oldu. Bu insanların her şeyden habersiz çocuklarını düşündüğümüzde topluma ve devlete karşı nefret duygusu geliştirebilirler mi ve de bunun önüne nasıl geçebiliriz?
Valla çok kolay şeyler değil. Bunu bir defa en başta siyasetçilerin ülkeyi taşırkenki söylemleri ve davranışları belirleyecektir. Belki açığa alınan ya da tutuklanan insanlar arasında masum olanlar olabilir. Suçlu insanlar da olabilir, öncelikle bunların ayırt edilmesi lazım. Ya da suçlu olup da pişmanlık hissedenler de olabilir ya da alet olduğu düşünüp sonradan ciddi pişmanlık hissedip kendi içinde bir sorgulamaya girenler de olabilir.Ya da masum olduğunu düşünüyorsa kendi ve ailesinin yaşadığı sıkıntılar neticesinde kırgınlığı, üzgünlüğü, kızgınlığı gelişebilir. Bir insan masum olsa bile o sürece girmesi bile kişide ciddi bir yaftalanma, toplumtarafından damgalanma hem de ciddi bir güvensizlik geliştirebilir. Ama bir kısım insan da ne yapalım bu bir süreçtir, devletin bekası için 3-5 gün sıkıntı çektik ama önemli değil yeter ki ülke düzelsin diyebilir.
Peki, bu insanlarda aidiyet duygusunu yeniden nasıl canlandırabiliriz?
Bu anlamda toplumun sonraki süreçte o kişilere, ailelerine yaklaşımı belirleyicidir.Hukuk “Kişinin suçu kanıtlanıncaya kadar kişi masumdur” der. Ama maalesef toplumda öyle olmuyor. Bir kişiye bir çamur atıldığı zaman tutmasa bile o kişi bir süre o ithamla yaşamak zorunda kalıyor. Ya da bu sebeplerden insanlar yerlerini hatta ülkelerini değiştiriyor. Suçsuz olsalar bile. En basitinden kişi ile ilgili öyle bir söylenti çıktığı zaman yakın çevresi sohbet etmeye dahi çekiniyor, selam vermiyor. İnsanların sosyal hayatlarında ciddi etkilenmeler oluyor. Bu aşamada mümkün olduğunca itidalli davranmak çok önemli. Normalleşme sürecinde bireysel ve toplum olarak bir damgalama yapmaktan vazgeçmeliyiz. Çünkü bu çok gerçekçi olmuyor. Ve ülkemizde her şey bir anda değişebiliyor. Mesela bundan birkaç sene öncesine kadar insanlar ‘Balyoz ve Ergenekon’u darbeciler diye takip ederken şimdi durum değişti. O insanlar masum olduklarını söyledikleri halde çok ciddi sıkıntılara maruz kaldılar. Tazminat açtılar, ülkemiz şu an o tazminatları ödüyor. O insanlar çalışamadı. Verimlikleri ellerinden alındı, belki de çok üretkendiler. Hayatları kesintiye uğratıldı. Ama meğerse onlar masummuş diyoruz. Haklarını, maaşlarını, itibarlarını geri vermeye çalışıyoruz. O yüzden şusun, busun diye damgalama yapmaktan uzak durmalıyız. Şu an insanlarda korku ve çekinme havası var. İhbardan damgadan korkuyor insanlar Normalleşme yönetim, toplum ve yargıyla olacak.
Halime DURMUŞ / ERZURUM
Toplumsal travma nedir?
15 Temmuz’da yaşanan darbe girişimiyle ilgili çok şey yazıldı, çizildi… Ancak çok az kişi ‘toplumsal refleksten’ söz etti. O gece insanlar ne hissetti, hangi duyguyla sokaklardaydı. Öncesinde bir belirsizlik, tedirginlik ardından gelen korku ve endişe… Çaresizlik, öfke, inanç... Her şeyin biraz olsun yatıştığı şu dönemde ‘Toplumsal travma nedir?’ sorusunu bir uzmana sorduk.

Duyarlı ve hassassanız dikkat!
Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Yakutiye Araştırma Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Halil Özcan, ülkede yaşanan darbe girişiminin yarattığı kaygı veya çöküntüyle ilgili ruhsal sorunlarda artışa neden olabileceğini söyledi. Özcan, “O günden sonra duyarlı ve daha hassas insanlarda ruhsal anlamda huzursuzluk hali elbette meydana gelir” dedi.
Artık bütüncül bir normalleşme gerekiyor
15 Temmuz’da yaşanan darbe girişimiyle ilgili çok şey yazıldı, çizildi… Ancak çok az kişi ‘toplumsal refleksten’ söz etti. O gece insanlar ne hissetti, hangi duyguyla sokaklardaydı.
Öncesinde bir belirsizlik, tedirginlik ardından gelen korku ve endişe… Çaresizlik, öfke, inanç...
Her şeyin biraz olsun yatıştığı şu dönemde ‘Toplumsal travma nedir?’ sorusu geldi aklımıza. Tabi hemen işin uzmanını bulduk. Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Yakutiye Araştırma Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Halil Özcan iletoplum psikolojisini konuştuk. Sarsılan toplum dinamiklerinin ruhsal etkileri üzerine çok önemli tespitlerde bulunan Yrd. Doç. Dr. Özcan, ülkede yaşanan darbe girişiminin yarattığı kaygı veya çöküntüyle ilgili ruhsal sorunlarda artışa neden olabileceğini söyledi. Keyifle okumanız dileğiyle…

15 Temmuz gecesi yaşanan darbe girişimi toplum psikolojisini nasıl etkiledi?
Yaşanan her olayın mutlaka iyi ya da kötü yönde toplum dinamiklerini, insanların ruhsal sağlıklarını, psikolojilerini etkilemesi tabii ki muhtemeldir. Darbe girişimi ve sonrasında yaşananlar insanlarda belirsizlik, tedirginlik, korku, kuşku, dehşet, kaygı, uykusuzluk, çabuk sinirlenme ve dikkatsizliğe yol açabilir.
Bu olayların kişileri derinden etkilemesi normal midir?
Elbette normaldir. Çünkü toplumsal olaylar sonucunda insanların hayatları etkilenir, fiziksel ve sosyal koşulları etkilenir. Dolayısı ile de insanların ruhsal ve manevi dünyalarında bir takım sıkıntılar yaşanabilir. O günden sonra duyarlı ve daha hassas insanlarda ruhsal anlamda huzursuzluk hali elbette meydana gelir.
15 Temmuz gecesinin ardından en çok hangi duygu zedelendi?
Genelde bu tür olaylardan sonra insanlarda bir güven duygusu zedelenmesi görülür. Gelecekle ilgili kaygılanmalar olur. Kendilerine duydukları güven, çevrelerine, yönetime karşı güven zedelenmesi olabilir. Bu olay terör olayların da olur.
Beklenmedik olayların yarattığı şok kişide bir hastalığa neden olabilir mi?
Tabii depresyon ve travmaya neden olabilir ki bu da bir stres hastalığıdır. Özellikle ciddi stres insanın fiziksel ve ruhsal sağlığını önemli ölçüde etkiler. Bundan ötürüde de daha önce ruhsal hastalığı olan insanların hastalıklarında depreşme, tekrarlama ve yenilenme olabilir. Kaygı bozukluğu, panik atak, depresyon, anksiyete bozukluğu dediğimiz hastalıklarda alevlenmeler olabilir.
Toplum olarak duygusal dalgalanmaların yaşandığı bir dönemdeyiz bu durumun önüne nasıl geçebiliriz?
İnsanların bir an önce normal hayatlarına dönmesi gerekiyor. Ve bütüncül bir normalleşme gerekiyor. Siyasi figürlerin konuşmaları, haberler, insanların sosyal, kültürel yaşantıları, iş yerinde yaşadıkları normalleşmenin en önemli etkenleridir. Hepsinin birlikte ilerlemesi gerekiyor. Normalleşme sürecinde de en önemli görev yöneticilerimize düşüyor. İnsanların hayatlarını güvenli ve huzurlu bir şekilde sürdürebilmesi sağlanmalıdır.

27 gün süren demokrasi mitingleri psikolojik açıdan toplumda kaygı mı yarattı, yoksa olumlu etkileri mi oldu bir psikolog olarak gözlemleriniz üzerinden gidecek olursak durumu nasıl değerlendirirsiniz?
Demokrasi mitingleri sürdükçe kaygı arttı mı bilmiyorum. Bu toplumsal bir araştırma gerektirir. Ama insanlar bazen toplumsal olaylara katılmak ister. Kendi düşüncesini belli etmek ister, bayrak sallamak ister, ülkesini, vatanını, bayrağını savunmak ister, bu aynı zamanda kişi için bir de övünç kaynağıdır.Yani genel olarak insanlar övünmeyi, toplumsal bir gruba ait olmayı ya da kendileri gibi düşünen insanlarla birlikte olmayı, sohbet etmeyi, benzer konuda benzer fikir alışverişinde olmayı severler.İnsanların bir kısmı çok ciddi sahip çıktıklarını göstermek ister, bir kısmı da o ortamdaki toplumsal birliktelikten hoşnutluk duyar.
İnsanların bir gecede hayatlarının ve hayata bakış açılarının değiştiği bir süreçten geçiyoruz. Sabah gözlerini açtığında annesini, babasını yanında bulamayan çocuklar oldu. Örgüt üyesi olmaktan ya da yardım etmekten tutuklanan insanlar oldu. Bu insanların her şeyden habersiz çocuklarını düşündüğümüzde topluma ve devlete karşı nefret duygusu geliştirebilirler mi ve de bunun önüne nasıl geçebiliriz?
Valla çok kolay şeyler değil. Bunu bir defa en başta siyasetçilerin ülkeyi taşırkenki söylemleri ve davranışları belirleyecektir. Belki açığa alınan ya da tutuklanan insanlar arasında masum olanlar olabilir. Suçlu insanlar da olabilir, öncelikle bunların ayırt edilmesi lazım. Ya da suçlu olup da pişmanlık hissedenler de olabilir ya da alet olduğu düşünüp sonradan ciddi pişmanlık hissedip kendi içinde bir sorgulamaya girenler de olabilir.Ya da masum olduğunu düşünüyorsa kendi ve ailesinin yaşadığı sıkıntılar neticesinde kırgınlığı, üzgünlüğü, kızgınlığı gelişebilir. Bir insan masum olsa bile o sürece girmesi bile kişide ciddi bir yaftalanma, toplumtarafından damgalanma hem de ciddi bir güvensizlik geliştirebilir. Ama bir kısım insan da ne yapalım bu bir süreçtir, devletin bekası için 3-5 gün sıkıntı çektik ama önemli değil yeter ki ülke düzelsin diyebilir.
Peki, bu insanlarda aidiyet duygusunu yeniden nasıl canlandırabiliriz?
Bu anlamda toplumun sonraki süreçte o kişilere, ailelerine yaklaşımı belirleyicidir.Hukuk “Kişinin suçu kanıtlanıncaya kadar kişi masumdur” der. Ama maalesef toplumda öyle olmuyor. Bir kişiye bir çamur atıldığı zaman tutmasa bile o kişi bir süre o ithamla yaşamak zorunda kalıyor. Ya da bu sebeplerden insanlar yerlerini hatta ülkelerini değiştiriyor. Suçsuz olsalar bile. En basitinden kişi ile ilgili öyle bir söylenti çıktığı zaman yakın çevresi sohbet etmeye dahi çekiniyor, selam vermiyor. İnsanların sosyal hayatlarında ciddi etkilenmeler oluyor. Bu aşamada mümkün olduğunca itidalli davranmak çok önemli. Normalleşme sürecinde bireysel ve toplum olarak bir damgalama yapmaktan vazgeçmeliyiz. Çünkü bu çok gerçekçi olmuyor. Ve ülkemizde her şey bir anda değişebiliyor. Mesela bundan birkaç sene öncesine kadar insanlar ‘Balyoz ve Ergenekon’u darbeciler diye takip ederken şimdi durum değişti. O insanlar masum olduklarını söyledikleri halde çok ciddi sıkıntılara maruz kaldılar. Tazminat açtılar, ülkemiz şu an o tazminatları ödüyor. O insanlar çalışamadı. Verimlikleri ellerinden alındı, belki de çok üretkendiler. Hayatları kesintiye uğratıldı. Ama meğerse onlar masummuş diyoruz. Haklarını, maaşlarını, itibarlarını geri vermeye çalışıyoruz. O yüzden şusun, busun diye damgalama yapmaktan uzak durmalıyız. Şu an insanlarda korku ve çekinme havası var. İhbardan damgadan korkuyor insanlar Normalleşme yönetim, toplum ve yargıyla olacak.