
28 Kasım 2018 tarihinde UNESCO Dede Korkut’u “Dünya Somut Olmayan Kültür Mirası Temsili Listesine” aldı. Bu ülkemiz bakımından son derce sevindirici bir gelişmedir. Dede Korkut Kitabı üzerine yüzlerce araştırma yapılmıştır. Kitabı en iyi tanımlayan, Türk edebiyatının büyük araştırmacısı Prof. Dr. Fuat köprülü olmuştur. Köprülü der ki: “Türk edebiyatını terazinin bir gözüne, Dede Korkut’u bir gözüne koyarsanız, Dede Korkut ağır basar.” UNESCO’nun bu kararı almasında emeği geçenlere içten teşekkür ve tebriklerimi sunuyorum.
XI-XII. asırlarda “Orta-Asya’dan Kafkaslara, Irak’a ve Avrupa’ya geçen Oğuz Boyları arasında gelişen Türk edebiyatının en güzel destanî verimlerinden biri Dede Korkut Hikâyeleri’dir. Yeni yurtlarda yeni vak’alar ve yeni coğrafyalarla birleşen bu hikâyeler, XV. asrın başlarında meçhul bir sanatkâr tarafından yazıya geçirilmiştir.”[1] Bir takım İslâmî unsurlar almış olmakla birlikte “Dede Korkut Kitabı, Oğuzlardan bize ulaşan tek destan metnidir.”[2] Dede Korkut tarafından Oğuznâme adı verilen eser, “Konusu, ruhu ve bütün vasıflarıyla Türklere aittir. Bu millî ve orijinal vasfı yanında; evsafı ve müellifi bakımından umumî destan tasnifi içinde de benzerleri ve belli bir yeri vardır.” [3]
Dede Korkut Hikâyeleri fetih yıllarından beri Anadolu’nun doğusunda yaşayan Oğuz Türklerinin Gürcüler, Abazalar ve Trabzon Rumları ile yaptıkları savaşları anlatırken, eski Türk mitolojisinden hatıralar taşır ve Oğuzların kendi iç mücadelelerini de hikâye eder. Hikâyelerin özü ve temel konuları, Oğuz Türklerinin eski destanlarından alınmıştır. Bu destan hatıraları zamanla yeni coğrafyalarda, yeni tarihî olaylarla birleşerek yeni hikâyeler oluşturmuşlardır. Bu nedenle Dede Korkut Hikâyeleri, bazen hikâye, bazen masal, daha çok da destan özellikleri göstermektedirler.
Dede Korkut Kitabı’nın iki nüshasından birincisi, Kitab-ı Dedem Korkut Âlâ Lisan-ı Taifei Oğuzan adıyla bilinir. Alman Von Diez tarafından (1815) bulunmuştur. Almanya’da Dresten kitaplığındadır. İçerisinde 12 hikâye vardır. İkinci nüsha İtalya’dadır. Hikâye-i Oğuznâme-i Kazan Bey ve Gayu adını taşır, Ettoro Rossi tarafından (1952) bulunmuştur. İtalya’da Vatikan Sarayı’ı kitaplığındadır. İçerisinde bir faksimile (giriş) ve 6 hikâye bulunmaktadır.
“Gerçekten Dede Korkut Kitabı Türk edebiyatının en büyük âbidelerinin ve Türk dilinin en güzel eserlerinin başında gelir.”[4]
Dede Korkut Kitabı’nın çok usta bir yazar tarafından XV. asır başlarında yazıya geçirildiği pek çok araştırmacı tarafından dile getirilmiştir. Hikâyelerin teşekkül, telif, yer ve zamanı en çok tartışılan konudur. Teşekkülü, Türklerin Anadolu’ya geliş dönemlerine rastlar. Çeşitli kaynaklarda teşekkül ettiği yer olarak Amasya ve Kars havzasını içine alan Doğu Anadolu Bölgesi gösterilmektedir.
Dr. Lütfi Sezen*
HİKÂYELERİN KONUSU
Dede Korkut Kitabı, Türklerinin özünü teşkil eden Oğuz Türklerinin hayatını anlatır. Türklerin en önemli millî destanlarından birisidir. Millî destanın ilk vasfı, müellifinin millet olmasıdır. Bu bakımdan Dede Korkut Kitabı’nın konusu, Türk Milletinin ortak zevk, değer ve yaşam biçimidir.
Dede Korkut Kitabı’ndaki 12 hikâyeden sekizinde, güney ve kuzeydeki düşmanlarla mücadele izleri vardır. Bir tanesinde canavarlarla mücadele, birinde kardeş için savaş, birinde Azrail ile mücadele, geriye kalan birinde de Oğuzların iç mücadeleleri anlatılır. Hikâyelerin hepsinde tehlikeli bir durum ortaya çıkınca kahraman mutlaka galip gelir.
Hikâyelerde konular müstakil görülmesine rağmen, birçok özellikleri bakımından bir bütün olarak ortaya çıkar. Bir hikâyede geçen olaylar diğerlerinde de geçebilir. Fakat bu hiçbir zaman okuyucuyu rahatsız etmez.
HİKÂYELERİN DİL VE ÜSLÛP ÖZELLİKLERİ
Dede Korkut Hikâyeleri, Türk halk dilinin güzel eserler verebileceğini meydana koyan değerli kaynaktır. Bu dildeki güzellik bazen tek kelimeye kadar inen kısa vecize değeri, atasözü hatırası taşıyan cümlelerle sağlanmıştır.[5]
Hikâyelerde manzum ve mensur kısımlar bir arada kullanılmıştır. Hitap ve konuşmalar manzum kısımlardadır. Nesir kısımları bugünkü halk hikâyeleri nesrinden farksızdır. Tekrarlar ve çeşitli edebî sanatlar vardır. Nesir kısımları ahenk ve üslup bakımından manzum kısımlardan ayırmak güçtür. Tabiat tasvirleri çoktur. Tabiat ölü bir tabiat değildir. Cansızlar canlı hale getirilmiştir.
Manzum kısımlarda, aliterasyonlarla ahenk sağlanır. Fikir ve duygular ölçü bakımında değil, bugünkü serbest şiirde olduğu gibi, serbestçe ifade edilmiştir. Ölçülü olan şiirlerin mısraları; 4+4+4, 4+4+3, 4+3 veya 4+4 ölçüsüyle söylenmiştir.
HİKÂYELERDE SOSYAL YAPI
Kahramanların dünya görüşü, olayların geçtiği yerleri kapsar. Hikâyelerde birliği sağlayan esas unsur sosyal tablodur. Bir Han etrafında toplanan derebeylik teşkilatı vardır. Bu Han’a bağlı beylerin de kendilerine bağlı kuvvetleri (orduları) vardır. Bütün hikâyelerde bu düzen tekrar edilir. Hikâye kahramanlarından;
Bayındır Han: Hikâyede daima kendisini göstermektedir. Fakat bu görünüş ikinci plândadır. Daha ziyade kendisine bağlı beylere ve kahramanlara mücadele ortamı hazırlar. Senede bir verdiği şenlikte kendini ön plâna çıkarır.
Kazan Bey: Hikâyelerin başkahramanıdır. 12 hikâyede de olaylar Kazan Bey’in başından geçer.
Hikâyelerin asıl Kahramanları: Kanglı Koca Oğlu Kanturalı, Bamsı Beyrek, Deli Dumrul, Deli Karçar gibi güzünü budaktan kaçınmayan tiplerdir. Hikâyelerde yer alan kadınlar da çoğu kez bu tipe uygundur.
Hikâyelerde Sadece Adı Geçen Kahramanlar: Bunların hikâyelerde sadece adı geçmekte, her hangi bir mücadeleye karışmamaktadırlar.
Dede Korkut Kitabı’nın kahramanları olan Oğuz Türkleri Müslüman’dır. Ahlâk son derece sağlamdır. Namus için seve seve ölürler. Aile bağı çok kuvvetlidir. Bu bağ, aşktan ziyade, ana-baba, eş ve evlât sevgisi üzerine kurulmuştur. Göçebe hayat yaşarlar, genellikle mal varlıkları olarak at, deve, koyun, sığır gibi canlı hayvanları görmekteyiz.
Yukarıda sıraladığımız bu temel unsurlar, hikâyelerdeki birliği sağlamaktadır.
* Atatürk Üniversitesi Kâzım Karabekir Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümü Emekli Öğretim Üyesi.
[1] Ergin, a.g.e. s.XIII.
[2] P. N.Boratav, 100 Soruda Halk Edebiyatı, İst. 1969, s. 53.
[3] P.Naili Boratav, Halk Hikâyeleri ve Halk Hikâyeciliği, Ankara 1946, s.37.
[4] Muharrem Ergin, Dede Korkut Kitabı. M E Basımevi, İstanbul 1969, s. IX.
* Atatürk Üniversitesi Kâzım Karabekir Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümü Emekli Öğretim Üyesi.
[5] Nihat Sami Banarlı, Metinlerle Tür ve Batı Edebiyatı II, İstanbul 1972.
XI-XII. asırlarda “Orta-Asya’dan Kafkaslara, Irak’a ve Avrupa’ya geçen Oğuz Boyları arasında gelişen Türk edebiyatının en güzel destanî verimlerinden biri Dede Korkut Hikâyeleri’dir. Yeni yurtlarda yeni vak’alar ve yeni coğrafyalarla birleşen bu hikâyeler, XV. asrın başlarında meçhul bir sanatkâr tarafından yazıya geçirilmiştir.”[1] Bir takım İslâmî unsurlar almış olmakla birlikte “Dede Korkut Kitabı, Oğuzlardan bize ulaşan tek destan metnidir.”[2] Dede Korkut tarafından Oğuznâme adı verilen eser, “Konusu, ruhu ve bütün vasıflarıyla Türklere aittir. Bu millî ve orijinal vasfı yanında; evsafı ve müellifi bakımından umumî destan tasnifi içinde de benzerleri ve belli bir yeri vardır.” [3]
Dede Korkut Hikâyeleri fetih yıllarından beri Anadolu’nun doğusunda yaşayan Oğuz Türklerinin Gürcüler, Abazalar ve Trabzon Rumları ile yaptıkları savaşları anlatırken, eski Türk mitolojisinden hatıralar taşır ve Oğuzların kendi iç mücadelelerini de hikâye eder. Hikâyelerin özü ve temel konuları, Oğuz Türklerinin eski destanlarından alınmıştır. Bu destan hatıraları zamanla yeni coğrafyalarda, yeni tarihî olaylarla birleşerek yeni hikâyeler oluşturmuşlardır. Bu nedenle Dede Korkut Hikâyeleri, bazen hikâye, bazen masal, daha çok da destan özellikleri göstermektedirler.
Dede Korkut Kitabı’nın iki nüshasından birincisi, Kitab-ı Dedem Korkut Âlâ Lisan-ı Taifei Oğuzan adıyla bilinir. Alman Von Diez tarafından (1815) bulunmuştur. Almanya’da Dresten kitaplığındadır. İçerisinde 12 hikâye vardır. İkinci nüsha İtalya’dadır. Hikâye-i Oğuznâme-i Kazan Bey ve Gayu adını taşır, Ettoro Rossi tarafından (1952) bulunmuştur. İtalya’da Vatikan Sarayı’ı kitaplığındadır. İçerisinde bir faksimile (giriş) ve 6 hikâye bulunmaktadır.
“Gerçekten Dede Korkut Kitabı Türk edebiyatının en büyük âbidelerinin ve Türk dilinin en güzel eserlerinin başında gelir.”[4]
Dede Korkut Kitabı’nın çok usta bir yazar tarafından XV. asır başlarında yazıya geçirildiği pek çok araştırmacı tarafından dile getirilmiştir. Hikâyelerin teşekkül, telif, yer ve zamanı en çok tartışılan konudur. Teşekkülü, Türklerin Anadolu’ya geliş dönemlerine rastlar. Çeşitli kaynaklarda teşekkül ettiği yer olarak Amasya ve Kars havzasını içine alan Doğu Anadolu Bölgesi gösterilmektedir.
DEDE KORKUT COĞRAFYASINDA PASİNLER VE BAYBURT -2-
Dr. Lütfi Sezen*
HİKÂYELERİN KONUSU
Dede Korkut Kitabı, Türklerinin özünü teşkil eden Oğuz Türklerinin hayatını anlatır. Türklerin en önemli millî destanlarından birisidir. Millî destanın ilk vasfı, müellifinin millet olmasıdır. Bu bakımdan Dede Korkut Kitabı’nın konusu, Türk Milletinin ortak zevk, değer ve yaşam biçimidir.
Dede Korkut Kitabı’ndaki 12 hikâyeden sekizinde, güney ve kuzeydeki düşmanlarla mücadele izleri vardır. Bir tanesinde canavarlarla mücadele, birinde kardeş için savaş, birinde Azrail ile mücadele, geriye kalan birinde de Oğuzların iç mücadeleleri anlatılır. Hikâyelerin hepsinde tehlikeli bir durum ortaya çıkınca kahraman mutlaka galip gelir.
Hikâyelerde konular müstakil görülmesine rağmen, birçok özellikleri bakımından bir bütün olarak ortaya çıkar. Bir hikâyede geçen olaylar diğerlerinde de geçebilir. Fakat bu hiçbir zaman okuyucuyu rahatsız etmez.
HİKÂYELERİN DİL VE ÜSLÛP ÖZELLİKLERİ
Dede Korkut Hikâyeleri, Türk halk dilinin güzel eserler verebileceğini meydana koyan değerli kaynaktır. Bu dildeki güzellik bazen tek kelimeye kadar inen kısa vecize değeri, atasözü hatırası taşıyan cümlelerle sağlanmıştır.[5]
Hikâyelerde manzum ve mensur kısımlar bir arada kullanılmıştır. Hitap ve konuşmalar manzum kısımlardadır. Nesir kısımları bugünkü halk hikâyeleri nesrinden farksızdır. Tekrarlar ve çeşitli edebî sanatlar vardır. Nesir kısımları ahenk ve üslup bakımından manzum kısımlardan ayırmak güçtür. Tabiat tasvirleri çoktur. Tabiat ölü bir tabiat değildir. Cansızlar canlı hale getirilmiştir.
Manzum kısımlarda, aliterasyonlarla ahenk sağlanır. Fikir ve duygular ölçü bakımında değil, bugünkü serbest şiirde olduğu gibi, serbestçe ifade edilmiştir. Ölçülü olan şiirlerin mısraları; 4+4+4, 4+4+3, 4+3 veya 4+4 ölçüsüyle söylenmiştir.
HİKÂYELERDE SOSYAL YAPI
Kahramanların dünya görüşü, olayların geçtiği yerleri kapsar. Hikâyelerde birliği sağlayan esas unsur sosyal tablodur. Bir Han etrafında toplanan derebeylik teşkilatı vardır. Bu Han’a bağlı beylerin de kendilerine bağlı kuvvetleri (orduları) vardır. Bütün hikâyelerde bu düzen tekrar edilir. Hikâye kahramanlarından;
Bayındır Han: Hikâyede daima kendisini göstermektedir. Fakat bu görünüş ikinci plândadır. Daha ziyade kendisine bağlı beylere ve kahramanlara mücadele ortamı hazırlar. Senede bir verdiği şenlikte kendini ön plâna çıkarır.
Kazan Bey: Hikâyelerin başkahramanıdır. 12 hikâyede de olaylar Kazan Bey’in başından geçer.
Hikâyelerin asıl Kahramanları: Kanglı Koca Oğlu Kanturalı, Bamsı Beyrek, Deli Dumrul, Deli Karçar gibi güzünü budaktan kaçınmayan tiplerdir. Hikâyelerde yer alan kadınlar da çoğu kez bu tipe uygundur.
Hikâyelerde Sadece Adı Geçen Kahramanlar: Bunların hikâyelerde sadece adı geçmekte, her hangi bir mücadeleye karışmamaktadırlar.
Dede Korkut Kitabı’nın kahramanları olan Oğuz Türkleri Müslüman’dır. Ahlâk son derece sağlamdır. Namus için seve seve ölürler. Aile bağı çok kuvvetlidir. Bu bağ, aşktan ziyade, ana-baba, eş ve evlât sevgisi üzerine kurulmuştur. Göçebe hayat yaşarlar, genellikle mal varlıkları olarak at, deve, koyun, sığır gibi canlı hayvanları görmekteyiz.
Yukarıda sıraladığımız bu temel unsurlar, hikâyelerdeki birliği sağlamaktadır.
* Atatürk Üniversitesi Kâzım Karabekir Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümü Emekli Öğretim Üyesi.
[1] Ergin, a.g.e. s.XIII.
[2] P. N.Boratav, 100 Soruda Halk Edebiyatı, İst. 1969, s. 53.
[3] P.Naili Boratav, Halk Hikâyeleri ve Halk Hikâyeciliği, Ankara 1946, s.37.
[4] Muharrem Ergin, Dede Korkut Kitabı. M E Basımevi, İstanbul 1969, s. IX.
* Atatürk Üniversitesi Kâzım Karabekir Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümü Emekli Öğretim Üyesi.
[5] Nihat Sami Banarlı, Metinlerle Tür ve Batı Edebiyatı II, İstanbul 1972.