
Erzurumlu tarihçi Prof. Dr. Haldun Özkan, kentteki tarihi yapılar için doğru bilinen yanlışları anlattı. Özkan, “Ulu Cami, Saat Kulesi ve birçok tarihi eser hakkında yanlış bilgiler veriliyor” diyerek yetkilileri uyardı.
Efsanelerin peşine düşmeyin
Atatürk Üniversitesi Turizm Fakültesi’nde görevli akademisyen Prof. Dr. Haldun Özkan, Erzurum’un tarihi değerleri adlı konferansta konuştu. Şehrin tarihi geçmişinin çok zengin olduğunu belirten Prof. Özkan, “ Ancak birçok tarihi eser yanlış bilgilerle halka aktarılıyor. Ulu Cami Selçuklu değil Saltukludur, kale içinde ki saat kulesi, kale mescidinin minaresidir. O saati koyarken kitabeyi de kapattılar. Biz efsanelerin değil gerçeğin peşine düşmeliyiz” dedi.
Bu halinden utanıyorum
Avrupa’da 850 yıllık Notre Dame Katedrali’nin yanması ile bütün dünyanın ayağa kalktığını hatırlatan Prof. Dr. Haldun Özkan, “Ama bizim Erzurum’da 1100 yıllık bir yapımız var. Öşvank Kilisesi, kimse umursamıyor. Orta Çağın en büyük seyyahlarından olan İbni Battuta’yı kentte ağırlayan, Ahi Baba’nın Erzurum için önemi bilinse mezarı onarılırdı. Bugüne kadar nerelere ne paralar harcandı. Ahi Baba Türbesi’nin şu anki halinden utanıyorum” diye konuştu.
Manolya BULUT-PUSULA

Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Gösteri Merkezi’nde konferans düzenleyen Turizm Fakültesi’nde görevli akademisyen Prof. Dr. Haldun Özkan, Erzurum’un tarihi değerlerinin kültür turizmine kazandırılmasından söz ederek bazı yapılar hakkında önemli bilgiler verdi.
Efsanelerin peşine düşmeyin
Kentte en çok ziyaret edilen yerlerden olan Ulu Cami ile ilgili yanlış aksettirilen konuların olduğunu söyleyen Özkan, “Ulu Cami’de en çok karıştırılan bilgi Selçuklu dönemine ait olduğuyla ilgilidir. Selçuklu değil Saltuklu dönemine ait bir camiidir. Zaman içerisinde o kadar çok değişiklik yaşamış ki burada Saltuklu dönemine ait ne var derseniz sadece mihrabı üzerindeki taş dışındaki her tarafı yenilendi. Bir bilimsel olarak bir şeyi tanıtmak var bir de onu efsaneleri ile anlatmak var. Toplumumuzda efsanelerin peşine daha çok düşülüyor. Bizde efsaneleri yapıları tanıtabilmek için onların arasına serpiştirerek malzeme olarak kullanılıyor. Ancak bu bilimsel bir bilgiymiş gibi anlatıldığında sıkıntı meydana geliyor. Orada iki tane pencere var. Sağdaki ışık vurduğunda öğle namazını, soldakine vurduğunda ikindi namazını kılıyoruz diye bir bilgi de dolaşıyor. Güneş saati gibi anlatmak doğru değil. Bu tarz anlatımlar böyle yapılarda karşımıza çıkan şeylerdir. Halk bunları anlatabilir ama bunları anlatırken dikkat etmek gerekir” diye konuştu.
Saat, kitabeyi kapatmış
Kale Mescidi’nin minaresindeki saatin kitabeyi kapattığını aktaran Özkan, şehir merkezindeki bir alışveriş merkezinin varlığından da yakındı. Özkan şöyle konuştu; “Bir tamir demeyeyim artık. Üzülerek söylüyorum ki onu bir saat kulesine dönüştürme esnasında tam o kitabenin tarih yerine gelecek şekilde saati yerleştirmişler. Kitabeyi saklamış. Onun üzerindeki isimden dolayı dönemini çıkarabiliyoruz. Erzurum için çok özel bir saat kulesidir aslında. Minaredir normalde. Sonra saat kulesi adını almış. Şehrin çirkin yapılarından olan Lalapaşa’nın yanındaki TEMA binası. Benim ucube dediğim bir bina. Kocaman şehrin ortasında, bütün tarihi dokuyu bitiren bir şey. Onların olmadığı yerde çok farklı bir doku vardı. Eski fotoğrafların bize anlattığı çok önemli bir şey var. Birilerinden bir şey duymaya ihtiyaç yok. Eskisini görürseniz nasıl değiştiğini mukayese edebilirsiniz.”

Kiliselerin de sahibi biziz
Hangi kültüre ait olursa olsun topraklarımızdaki tarihi yapılara sahip çıkılması gerektiğini vurgulayan Özkan, “Avrupa’da 850 yıllık Notre Dame Katedrali bütün bir dünyayı ayağa kaldırdı. Ama bizim 1100 yıllık bir yapımız var Erzurum’da. Öşvank Kilisesi. Kimse umursamıyor, olsa da olur olmasa da olur düşüncesi hâkim. Bu bizi yanlışa götürür. Hangi kültüre ait olursa olsun sahibi biziz. Şu anda bize ait. Biz yönetiyoruz. Bunun üzerinden herhangi bir etnik kimlik tartışması yapmak doğru değil. Bu bir katma değerdir turizm potansiyeli açısından. Biz bunlardan nasıl istifade ederiz, koruruz ona bakmamız lazım. Uluslararası hukuk antlaşmasına imza atmış bir ülkeyiz. Herhangi bir ibadethaneyi başka bir ibadethaneye çevirme lüksümüz olamaz. Daha önceden camiye dönüştürülmüşse statüsü cami olabilir. Ama hiç kullanılmamış kilise olarak gelmiş bir yapıyı camiye dönüştüremezsiniz. Bu uluslararası hukuka aykırıdır. Demirciler Kilisesi’nde böyle bir olay yaşandı” diye kaydetti.
Özkan, ayrıca Ahi Baba Türbesi’nin şu anki durumunun kötü olduğundan yakındı. Orta Çağın en büyük seyyahlarından olan İbni Battuta’yı kentte ağırlayan ve hemen gitmesine müsaade etmeyen Ahi Baba’nın Erzurum için önemli bir simge olduğundan ancak değerinin bilinmediğinden bahsetti. Ahi Baba Türbesi’nin şu anki halini göstermekten utandığını söyleyen Özkan, “Şu anda İlhanlı dönemine ait bir esere bakıyorsunuz. Nelere para ayırdık, harcadık bunu yapamadık. Çok üzülüyorum. Umarım bu yapı da bir an önce restore edilir ve kazandırılır” ifadelerini kullandı.
Ahi Toman Baba;
Erzurum’da Ahilik Teşkilatı 1300’lü yıllarda, Ahi Toman Baba tarafından kuruldu. Seyyah İbni Battuta 1331’de Erzurum’a uğradığı zaman Ahi Toman Baba’nın tekkesinde konakladığı belirtiliyor. Battuta, seyahatnamesinde “Bu şahıs pek yaşlı olup 130 yaşını aştığı söylendiği halde hâlâ bir değneğe dayanarak yürümekte, hafızası yerinde durmakta, beş vakit namazını kılmakta idi. Yemekte bize şahsen hizmette bulundu. İkinci gün yola çıkmak istediğimizde ise bize gücenerek buna razı olmadı” diye konuştu.
Öte yandan İbni Battuta’nın eserinden Anadolu’da misafirliğin en az üç gün olduğu anlaşıldığı belirtiliyor. İbni Battuta, Erzurum ziyareti sırasında Ahi Duman’ın zaviyesinden misafirliklerinin ikinci gününde ayrılmak istediklerini lakin zaviye sahibinin, “Eğer böyle yaparsanız, yani bugün ayrılırsanız itibarımıza gölge düşer, çünkü misafirliğin en az müddeti üç gündür” dediğini aktarılıyor.
Toman Babanın türbesi, Narmanlı Mahallesi Dere Sokakta bir evin bahçesinde bulunuyor.
Efsanelerin peşine düşmeyin
Atatürk Üniversitesi Turizm Fakültesi’nde görevli akademisyen Prof. Dr. Haldun Özkan, Erzurum’un tarihi değerleri adlı konferansta konuştu. Şehrin tarihi geçmişinin çok zengin olduğunu belirten Prof. Özkan, “ Ancak birçok tarihi eser yanlış bilgilerle halka aktarılıyor. Ulu Cami Selçuklu değil Saltukludur, kale içinde ki saat kulesi, kale mescidinin minaresidir. O saati koyarken kitabeyi de kapattılar. Biz efsanelerin değil gerçeğin peşine düşmeliyiz” dedi.
Bu halinden utanıyorum
Avrupa’da 850 yıllık Notre Dame Katedrali’nin yanması ile bütün dünyanın ayağa kalktığını hatırlatan Prof. Dr. Haldun Özkan, “Ama bizim Erzurum’da 1100 yıllık bir yapımız var. Öşvank Kilisesi, kimse umursamıyor. Orta Çağın en büyük seyyahlarından olan İbni Battuta’yı kentte ağırlayan, Ahi Baba’nın Erzurum için önemi bilinse mezarı onarılırdı. Bugüne kadar nerelere ne paralar harcandı. Ahi Baba Türbesi’nin şu anki halinden utanıyorum” diye konuştu.
Manolya BULUT-PUSULA

Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Gösteri Merkezi’nde konferans düzenleyen Turizm Fakültesi’nde görevli akademisyen Prof. Dr. Haldun Özkan, Erzurum’un tarihi değerlerinin kültür turizmine kazandırılmasından söz ederek bazı yapılar hakkında önemli bilgiler verdi.
Efsanelerin peşine düşmeyin
Kentte en çok ziyaret edilen yerlerden olan Ulu Cami ile ilgili yanlış aksettirilen konuların olduğunu söyleyen Özkan, “Ulu Cami’de en çok karıştırılan bilgi Selçuklu dönemine ait olduğuyla ilgilidir. Selçuklu değil Saltuklu dönemine ait bir camiidir. Zaman içerisinde o kadar çok değişiklik yaşamış ki burada Saltuklu dönemine ait ne var derseniz sadece mihrabı üzerindeki taş dışındaki her tarafı yenilendi. Bir bilimsel olarak bir şeyi tanıtmak var bir de onu efsaneleri ile anlatmak var. Toplumumuzda efsanelerin peşine daha çok düşülüyor. Bizde efsaneleri yapıları tanıtabilmek için onların arasına serpiştirerek malzeme olarak kullanılıyor. Ancak bu bilimsel bir bilgiymiş gibi anlatıldığında sıkıntı meydana geliyor. Orada iki tane pencere var. Sağdaki ışık vurduğunda öğle namazını, soldakine vurduğunda ikindi namazını kılıyoruz diye bir bilgi de dolaşıyor. Güneş saati gibi anlatmak doğru değil. Bu tarz anlatımlar böyle yapılarda karşımıza çıkan şeylerdir. Halk bunları anlatabilir ama bunları anlatırken dikkat etmek gerekir” diye konuştu.
Saat, kitabeyi kapatmış
Kale Mescidi’nin minaresindeki saatin kitabeyi kapattığını aktaran Özkan, şehir merkezindeki bir alışveriş merkezinin varlığından da yakındı. Özkan şöyle konuştu; “Bir tamir demeyeyim artık. Üzülerek söylüyorum ki onu bir saat kulesine dönüştürme esnasında tam o kitabenin tarih yerine gelecek şekilde saati yerleştirmişler. Kitabeyi saklamış. Onun üzerindeki isimden dolayı dönemini çıkarabiliyoruz. Erzurum için çok özel bir saat kulesidir aslında. Minaredir normalde. Sonra saat kulesi adını almış. Şehrin çirkin yapılarından olan Lalapaşa’nın yanındaki TEMA binası. Benim ucube dediğim bir bina. Kocaman şehrin ortasında, bütün tarihi dokuyu bitiren bir şey. Onların olmadığı yerde çok farklı bir doku vardı. Eski fotoğrafların bize anlattığı çok önemli bir şey var. Birilerinden bir şey duymaya ihtiyaç yok. Eskisini görürseniz nasıl değiştiğini mukayese edebilirsiniz.”

Kiliselerin de sahibi biziz
Hangi kültüre ait olursa olsun topraklarımızdaki tarihi yapılara sahip çıkılması gerektiğini vurgulayan Özkan, “Avrupa’da 850 yıllık Notre Dame Katedrali bütün bir dünyayı ayağa kaldırdı. Ama bizim 1100 yıllık bir yapımız var Erzurum’da. Öşvank Kilisesi. Kimse umursamıyor, olsa da olur olmasa da olur düşüncesi hâkim. Bu bizi yanlışa götürür. Hangi kültüre ait olursa olsun sahibi biziz. Şu anda bize ait. Biz yönetiyoruz. Bunun üzerinden herhangi bir etnik kimlik tartışması yapmak doğru değil. Bu bir katma değerdir turizm potansiyeli açısından. Biz bunlardan nasıl istifade ederiz, koruruz ona bakmamız lazım. Uluslararası hukuk antlaşmasına imza atmış bir ülkeyiz. Herhangi bir ibadethaneyi başka bir ibadethaneye çevirme lüksümüz olamaz. Daha önceden camiye dönüştürülmüşse statüsü cami olabilir. Ama hiç kullanılmamış kilise olarak gelmiş bir yapıyı camiye dönüştüremezsiniz. Bu uluslararası hukuka aykırıdır. Demirciler Kilisesi’nde böyle bir olay yaşandı” diye kaydetti.
Özkan, ayrıca Ahi Baba Türbesi’nin şu anki durumunun kötü olduğundan yakındı. Orta Çağın en büyük seyyahlarından olan İbni Battuta’yı kentte ağırlayan ve hemen gitmesine müsaade etmeyen Ahi Baba’nın Erzurum için önemli bir simge olduğundan ancak değerinin bilinmediğinden bahsetti. Ahi Baba Türbesi’nin şu anki halini göstermekten utandığını söyleyen Özkan, “Şu anda İlhanlı dönemine ait bir esere bakıyorsunuz. Nelere para ayırdık, harcadık bunu yapamadık. Çok üzülüyorum. Umarım bu yapı da bir an önce restore edilir ve kazandırılır” ifadelerini kullandı.

Erzurum’da Ahilik Teşkilatı 1300’lü yıllarda, Ahi Toman Baba tarafından kuruldu. Seyyah İbni Battuta 1331’de Erzurum’a uğradığı zaman Ahi Toman Baba’nın tekkesinde konakladığı belirtiliyor. Battuta, seyahatnamesinde “Bu şahıs pek yaşlı olup 130 yaşını aştığı söylendiği halde hâlâ bir değneğe dayanarak yürümekte, hafızası yerinde durmakta, beş vakit namazını kılmakta idi. Yemekte bize şahsen hizmette bulundu. İkinci gün yola çıkmak istediğimizde ise bize gücenerek buna razı olmadı” diye konuştu.
Öte yandan İbni Battuta’nın eserinden Anadolu’da misafirliğin en az üç gün olduğu anlaşıldığı belirtiliyor. İbni Battuta, Erzurum ziyareti sırasında Ahi Duman’ın zaviyesinden misafirliklerinin ikinci gününde ayrılmak istediklerini lakin zaviye sahibinin, “Eğer böyle yaparsanız, yani bugün ayrılırsanız itibarımıza gölge düşer, çünkü misafirliğin en az müddeti üç gündür” dediğini aktarılıyor.
Toman Babanın türbesi, Narmanlı Mahallesi Dere Sokakta bir evin bahçesinde bulunuyor.