
Önce:
Yarın 2 Şubat…
Bu tarih, hayat hikâyesinden çok etkilendiğim bir kadının doğum günü. Ayrıntılarını, bu yazının ilerleyen bölümlerinde bulacaksınız…
Ve sonra:
Birazdan hayat hikâyesinden söz edeceğim kadın, Türk tıbbiyesinin öncülerinden biri olan Safiye Ali (2 Şubat 1894, İstanbul - 5 Temmuz 1952, Dortmund).
Çok özel bir kadın ve isim de benim açımdan çok özel bir isim; zira Safiye, benim çok sevgili (rahmetli) Büyük Annem’in de adıdır. Kuzey Doğu Anadolu’dan, Erzincan-Erzurum hattından başlayan ve çok yukarıya, Kuzey Azerbaycan’ın Oğuz-Kabala hattına dek bumerang gibi uzayan bölgede ‘nine, anneanne, babaanne’ sözcükleri yerine ‘böyük ana / büyük anne’ ifadesi yaygın biçimde kullanılır. Bu vesileyle daha sözün başındayken biri ilk Türk kadın doktor, biri de benim dünyalar iyisi, muhteşem anneannem olan iki Safiye’yi de rahmetle anıyorum.
★★
Safiye Ali: İlk Türk kadın doktor…
“1894 yılında İstanbul’da dünyaya gözlerini açar. 6 kişilik ailenin en küçük ve en zeki çocuğudur. Amerikan Kız Koleji’nde okurken Balkan Savaşından getirilen yaralıları tedavi eder. Lise bitince de muhtemelen o deneyimin etkisiyle doktor olmaya karar verir. Fakat hangi kapıyı çalsa ‘Tıp Fakültesine kadın öğrenci alamayız!’ sözüyle karşılaşır.
Kafaya koymuştur bir kere, doktor olacaktır...
Maddi imkansızlıklara rağmen Almanya’ya Tıp okumaya gider. Açlık ve sefaletin en dibini görür. Günlüğünde şu not vardır: ‘Çöpten çıkarıp geceleri yediğim ekmek hiç ağrıma gitmiyor. Ülkemde tıp fakültesi varken buralarda olmam daha çok ağrıma gidiyor. Ne olursa olsun ülkeme doktor olarak döneceğim!’
Dediğini yapar ve Almanca okuduğu Tıp Fakültesini yüksek şeref derecesi ile bitirip 1920’li yılların başlarında ülkesine ‘doktor’ unvanıyla döner...
İstanbul-Cağaloğlu’nda ilk muayenehanesini açar fakat kadın olduğu için ilk zamanlar kimse bu muayenehaneye gelmez. Halbuki kadın ve çocuk hastalıkları doktorudur.
Aşağılamalara, dışlamalara ve hakaretlere aldırmadan, pes etmeden devam eder. Fakir ailelerin kadınlarını ve çocuklarını evlerinde ücretsiz tedavi eder. Eline geçen parayla da süt ve bakım evi açar…
Hasta ve zayıf çocuklar için Hilal-i Ahmer (Kızıl Ay) muayenehanesini kurar. Aktivist yanı son derece güçlüdür; tüm kısıtlayıcı teamül ve geleneklere direnerek, kadınların tıp fakültesine alınmalarını sağlar. Kadın hareketlerine öncülük eder.
Bitti mi?
Hayır; Safiye Ali, ülkenin tıp eğitimi veren ilk kadın akademisyeni olur. Ne yazık ki bedeni, ruhundan çok önce pes eder; kansere yakalanır. 50’li yılların başında Hükumet onu tedavi olması için Almanya’ya gönderir.
Almanya’da tıp eğitimi aldığı hastanede, bir bahar günü hayata gözlerini yumarken şu sözleri söyler: Memleketimin kadınları size emanet…
Bir Alman asistan bu cümleyi, belki de anlamını bilmeden ölüm kaydının altına not düşer. ”
★★
Safiye Ali’nin ‘Siz’ diye seslenip yurdunun kadınlarını emanet ettiği güç ya da otorite nedir, kimdir?
İki yataklı bir odada, başucunda Almanca konuşan birkaç asistan dikilirken son nefesini veren ve sonra mezarı uzun zaman bulunamayan o efsane kadın; çok uzaktan milletine, devletine mi seslenmiştir?
Kim bilir?
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun paylaştığı verilere göre sadece 2019 yılında 474, 2020 yılında 300 kadının katledildiği ülkemizde, ilk kadın doktor Safiye Ali’nin vasiyetini kim duymuştur, kim gereğini yerine getirmiştir?
Kim bilir?..
★★
Bitirmeden…
TRT Haber kanalı, 28 Şubat 2021’de Türkiye Cumhuriyeti Essen Başkonsolosu Şener Cebeci’ye dayandırdığı haber ile Safiye Ali’nin kayıp mezarının vefatından 68 yıl sonra Almanya’nın Dortmund kentinde bulunduğunu duyurdu. Başkonsolosluk girişimiyle harap durumdaki mezar onarıldı ve başına bir mezar taşı dikildi…
Bana da bugün hayatı çok trajik bir sonla noktalanan o anıtsal Türk kadınının manevi huzurunda, 2 Şubat’a bir gün kala şunu fısıldamak düştü: Doğum günün kutlu olsun Safiye Ali, huzur içinde uyu…
Yarın 2 Şubat…
Bu tarih, hayat hikâyesinden çok etkilendiğim bir kadının doğum günü. Ayrıntılarını, bu yazının ilerleyen bölümlerinde bulacaksınız…
Ve sonra:
Birazdan hayat hikâyesinden söz edeceğim kadın, Türk tıbbiyesinin öncülerinden biri olan Safiye Ali (2 Şubat 1894, İstanbul - 5 Temmuz 1952, Dortmund).
Çok özel bir kadın ve isim de benim açımdan çok özel bir isim; zira Safiye, benim çok sevgili (rahmetli) Büyük Annem’in de adıdır. Kuzey Doğu Anadolu’dan, Erzincan-Erzurum hattından başlayan ve çok yukarıya, Kuzey Azerbaycan’ın Oğuz-Kabala hattına dek bumerang gibi uzayan bölgede ‘nine, anneanne, babaanne’ sözcükleri yerine ‘böyük ana / büyük anne’ ifadesi yaygın biçimde kullanılır. Bu vesileyle daha sözün başındayken biri ilk Türk kadın doktor, biri de benim dünyalar iyisi, muhteşem anneannem olan iki Safiye’yi de rahmetle anıyorum.
★★
Safiye Ali: İlk Türk kadın doktor…
“1894 yılında İstanbul’da dünyaya gözlerini açar. 6 kişilik ailenin en küçük ve en zeki çocuğudur. Amerikan Kız Koleji’nde okurken Balkan Savaşından getirilen yaralıları tedavi eder. Lise bitince de muhtemelen o deneyimin etkisiyle doktor olmaya karar verir. Fakat hangi kapıyı çalsa ‘Tıp Fakültesine kadın öğrenci alamayız!’ sözüyle karşılaşır.
Kafaya koymuştur bir kere, doktor olacaktır...
Maddi imkansızlıklara rağmen Almanya’ya Tıp okumaya gider. Açlık ve sefaletin en dibini görür. Günlüğünde şu not vardır: ‘Çöpten çıkarıp geceleri yediğim ekmek hiç ağrıma gitmiyor. Ülkemde tıp fakültesi varken buralarda olmam daha çok ağrıma gidiyor. Ne olursa olsun ülkeme doktor olarak döneceğim!’
Dediğini yapar ve Almanca okuduğu Tıp Fakültesini yüksek şeref derecesi ile bitirip 1920’li yılların başlarında ülkesine ‘doktor’ unvanıyla döner...
İstanbul-Cağaloğlu’nda ilk muayenehanesini açar fakat kadın olduğu için ilk zamanlar kimse bu muayenehaneye gelmez. Halbuki kadın ve çocuk hastalıkları doktorudur.
Aşağılamalara, dışlamalara ve hakaretlere aldırmadan, pes etmeden devam eder. Fakir ailelerin kadınlarını ve çocuklarını evlerinde ücretsiz tedavi eder. Eline geçen parayla da süt ve bakım evi açar…
Hasta ve zayıf çocuklar için Hilal-i Ahmer (Kızıl Ay) muayenehanesini kurar. Aktivist yanı son derece güçlüdür; tüm kısıtlayıcı teamül ve geleneklere direnerek, kadınların tıp fakültesine alınmalarını sağlar. Kadın hareketlerine öncülük eder.
Bitti mi?
Hayır; Safiye Ali, ülkenin tıp eğitimi veren ilk kadın akademisyeni olur. Ne yazık ki bedeni, ruhundan çok önce pes eder; kansere yakalanır. 50’li yılların başında Hükumet onu tedavi olması için Almanya’ya gönderir.
Almanya’da tıp eğitimi aldığı hastanede, bir bahar günü hayata gözlerini yumarken şu sözleri söyler: Memleketimin kadınları size emanet…
Bir Alman asistan bu cümleyi, belki de anlamını bilmeden ölüm kaydının altına not düşer. ”
★★
Safiye Ali’nin ‘Siz’ diye seslenip yurdunun kadınlarını emanet ettiği güç ya da otorite nedir, kimdir?
İki yataklı bir odada, başucunda Almanca konuşan birkaç asistan dikilirken son nefesini veren ve sonra mezarı uzun zaman bulunamayan o efsane kadın; çok uzaktan milletine, devletine mi seslenmiştir?
Kim bilir?
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun paylaştığı verilere göre sadece 2019 yılında 474, 2020 yılında 300 kadının katledildiği ülkemizde, ilk kadın doktor Safiye Ali’nin vasiyetini kim duymuştur, kim gereğini yerine getirmiştir?
Kim bilir?..
★★
Bitirmeden…
TRT Haber kanalı, 28 Şubat 2021’de Türkiye Cumhuriyeti Essen Başkonsolosu Şener Cebeci’ye dayandırdığı haber ile Safiye Ali’nin kayıp mezarının vefatından 68 yıl sonra Almanya’nın Dortmund kentinde bulunduğunu duyurdu. Başkonsolosluk girişimiyle harap durumdaki mezar onarıldı ve başına bir mezar taşı dikildi…
Bana da bugün hayatı çok trajik bir sonla noktalanan o anıtsal Türk kadınının manevi huzurunda, 2 Şubat’a bir gün kala şunu fısıldamak düştü: Doğum günün kutlu olsun Safiye Ali, huzur içinde uyu…