
Ali ağabeyi ben tanıdığımda o Erzurum’un neredeyse herkes tarafından tanınan Dr. Ali Kurt’uydu. Zamanın efsane gazetesi Milletin Sesi’nde makaleleri yayınlanan, Mumcu Caddesi’ndeki muayenehanesinde hasta bakan, Numune Hastanesi’nde Başhekim Yardımcılığı yapan, Tarih Yolunda Erzurum Derneği, Verem Savaş Derneği’nde görevleri olan önemli bir şahsiyetti.
Beni sorarsanız liseyi yeni bitirmiş, tiyatroya hevesli bir gençtim. Sadece o kadar. Onu ilk fark edişim, beni fark etmesiyle oldu. Çok uzak olmayan bir geçmişte babasına vefa olarak çıkardığı “Babam Ahmet Kurt” kitabı için bu gazetede yazdığım bir yazıda anlatmıştım hikayeyi. (Merak edenler başlığı yazarak internette gazetenin sayfasından bakabilirler) Kısaca ilk oyunuma gelmiş, seyretmiş beni de tiyatro adına yaptığım hatalar dolayısıyla iyice bir parpılamıştı. Kulağımı çekerek değil gazetede köşesinde yazarak. Şimdi siz buna kötü bir başlangıç diyebilirsiniz ama hakikati öyle değil. Bir çocuğu ilk kez çıktığı sahnede önemseyip yazı konusu yapmak aslında önemli bir davranıştı. Birisine seni adam yerine koyuyorum demenin en yüksek sesli şekli bu olsa gerek.
Ali Kurt, hatta ilerleyen yaşına rağmen çok emek verdi düzeltmek lazım Prof. Dr. Ali Kurt, hak edene hakkını veren, önemsenmesi gerekini önemseyen gerekmeyeni dikkate bile almayan bambaşka bir insandı.Hayat devam ettiği için biz onunla değişik safhalarda, farklı şekillerde karşılaştık. Ben bir kaç yıl sonra onun muayenehane komşusu oldum. Mumcu Caddesi’nde Güncel ardından da Dinamik FM radyolarını kurunca binalarımız sırt sırta geldi. Bizim radyonun apartmanından çıkınca bir sonraki kapı onun muayenehanesinin bulunduğu apartmana açılıyordu. O dönemlerde de Doğu Anadolu Gazeteciler Cemiyetiyle ilgilendiğim dönemlerde de, ardından İsmail Bingöl dolayısıyla TRT Erzurum Radyosu ziyaretlerimizde buluştuk. Uzun akşamlar yaşadık Ali ağabeyle. Birlikte çok çay, kahve içtik. Gündemin seyrine göre önemli meseleler konuştuk. Ben Ali abiyi radyoda bir kaç kez konuk ettim. Ben İstanbul’a gittikten sonra da çok seyrek olmayan periyotlarda yaptığımız telefon konuşmalarıyla ilişkimizi sürdürdük.
Benim yazarlık serüvenimi moral destek vererek en fazla destekleyen insanlardan biriydi.

Prof. Dr. Ali Kurt, anlaşılması güç bir yalınlığa sahiptir. Hem yalın hem de anlaşılması güç nasıl olur derseniz, o Ali Kurt’a özel bir durumdu diyebilirim. Yalındı çünkü zikzak çizmeyen bir düşünce yapısı vardı. Ordan oraya kaymazdı. Anlaşılması güçtü çünkü her yerde her şeyi konuşmayan, duruma göre cümleler kurmayan birisiydi.
Ali Kurt, bir söylediğini bir daha değiştirmeyen çetin insanlardandı ama bir dost olarak şefkati de emsalsizdi. Benim böbreklerimle ilgili uzunca süre hastanede yapmamı gerektiren bir rahatsızlığım olduğu ve çok fazla insanın bilmediği zor zamanlar geçirdiğim günlerde Ali Kurt’un nasıl bir dost olduğunu açıkça izledim. Erzurum’da olmasına rağmen beni hiç yalnız bırakmadı, yattığım hastanedeki doktorum gibi tahlillerimi, tetkiklerimi takip etti. Konunun uzmanlarından görüşler aldı ve bana çok ciddi bir moral motivasyon sağladı.
Ali Kurt, gerektiğinde size bulacak istemediğinde onu bulamayacağınız muhteşem bir dosttu. İlgisiz değildi elbette hesapsız yaklaşımları onun sizden yukarıda bir yerde tutuyordu.
Biz onunla çok güzel anılar, çok harika mekanlar ve dünyanın en güzel şehri Erzurum’u yıllarca ve İstanbul’u defalarca paylaştık. Şimdi yok, benim için Erzurum biraz daha eksildi. İstanbul’dan Erzurum’a gelince beni alıp bir yerlere çay içmeye götürecek nadir insanlardan biri daha azaldı. Benim için hayat biraz daha çekilmez oldu.
Ali ağabey, ölüm inandığımız bir gerçek. Allah bize bir süre tanımış ve onu tamamlayan kayıp gidiyor. Ama önemli olan nasıl kayıp gittiği; sen bir yıldız gibi kaydın. Adam gibi yaşadın, kalbimizi kanatarak aramızdan çok hızlı ayrıldın. Takdir böyleymiş o cihetten denecek bir şey yok. Allah sana rahmet etsin, merhamet etsin, mağfiret etsin benim yeri doldurulamayacak güzel dostum.
Beni sorarsanız liseyi yeni bitirmiş, tiyatroya hevesli bir gençtim. Sadece o kadar. Onu ilk fark edişim, beni fark etmesiyle oldu. Çok uzak olmayan bir geçmişte babasına vefa olarak çıkardığı “Babam Ahmet Kurt” kitabı için bu gazetede yazdığım bir yazıda anlatmıştım hikayeyi. (Merak edenler başlığı yazarak internette gazetenin sayfasından bakabilirler) Kısaca ilk oyunuma gelmiş, seyretmiş beni de tiyatro adına yaptığım hatalar dolayısıyla iyice bir parpılamıştı. Kulağımı çekerek değil gazetede köşesinde yazarak. Şimdi siz buna kötü bir başlangıç diyebilirsiniz ama hakikati öyle değil. Bir çocuğu ilk kez çıktığı sahnede önemseyip yazı konusu yapmak aslında önemli bir davranıştı. Birisine seni adam yerine koyuyorum demenin en yüksek sesli şekli bu olsa gerek.
Ali Kurt, hatta ilerleyen yaşına rağmen çok emek verdi düzeltmek lazım Prof. Dr. Ali Kurt, hak edene hakkını veren, önemsenmesi gerekini önemseyen gerekmeyeni dikkate bile almayan bambaşka bir insandı.Hayat devam ettiği için biz onunla değişik safhalarda, farklı şekillerde karşılaştık. Ben bir kaç yıl sonra onun muayenehane komşusu oldum. Mumcu Caddesi’nde Güncel ardından da Dinamik FM radyolarını kurunca binalarımız sırt sırta geldi. Bizim radyonun apartmanından çıkınca bir sonraki kapı onun muayenehanesinin bulunduğu apartmana açılıyordu. O dönemlerde de Doğu Anadolu Gazeteciler Cemiyetiyle ilgilendiğim dönemlerde de, ardından İsmail Bingöl dolayısıyla TRT Erzurum Radyosu ziyaretlerimizde buluştuk. Uzun akşamlar yaşadık Ali ağabeyle. Birlikte çok çay, kahve içtik. Gündemin seyrine göre önemli meseleler konuştuk. Ben Ali abiyi radyoda bir kaç kez konuk ettim. Ben İstanbul’a gittikten sonra da çok seyrek olmayan periyotlarda yaptığımız telefon konuşmalarıyla ilişkimizi sürdürdük.
Benim yazarlık serüvenimi moral destek vererek en fazla destekleyen insanlardan biriydi.

Prof. Dr. Ali Kurt, anlaşılması güç bir yalınlığa sahiptir. Hem yalın hem de anlaşılması güç nasıl olur derseniz, o Ali Kurt’a özel bir durumdu diyebilirim. Yalındı çünkü zikzak çizmeyen bir düşünce yapısı vardı. Ordan oraya kaymazdı. Anlaşılması güçtü çünkü her yerde her şeyi konuşmayan, duruma göre cümleler kurmayan birisiydi.
Ali Kurt, bir söylediğini bir daha değiştirmeyen çetin insanlardandı ama bir dost olarak şefkati de emsalsizdi. Benim böbreklerimle ilgili uzunca süre hastanede yapmamı gerektiren bir rahatsızlığım olduğu ve çok fazla insanın bilmediği zor zamanlar geçirdiğim günlerde Ali Kurt’un nasıl bir dost olduğunu açıkça izledim. Erzurum’da olmasına rağmen beni hiç yalnız bırakmadı, yattığım hastanedeki doktorum gibi tahlillerimi, tetkiklerimi takip etti. Konunun uzmanlarından görüşler aldı ve bana çok ciddi bir moral motivasyon sağladı.
Ali Kurt, gerektiğinde size bulacak istemediğinde onu bulamayacağınız muhteşem bir dosttu. İlgisiz değildi elbette hesapsız yaklaşımları onun sizden yukarıda bir yerde tutuyordu.
Biz onunla çok güzel anılar, çok harika mekanlar ve dünyanın en güzel şehri Erzurum’u yıllarca ve İstanbul’u defalarca paylaştık. Şimdi yok, benim için Erzurum biraz daha eksildi. İstanbul’dan Erzurum’a gelince beni alıp bir yerlere çay içmeye götürecek nadir insanlardan biri daha azaldı. Benim için hayat biraz daha çekilmez oldu.
Ali ağabey, ölüm inandığımız bir gerçek. Allah bize bir süre tanımış ve onu tamamlayan kayıp gidiyor. Ama önemli olan nasıl kayıp gittiği; sen bir yıldız gibi kaydın. Adam gibi yaşadın, kalbimizi kanatarak aramızdan çok hızlı ayrıldın. Takdir böyleymiş o cihetten denecek bir şey yok. Allah sana rahmet etsin, merhamet etsin, mağfiret etsin benim yeri doldurulamayacak güzel dostum.