
Cinsel birliktelik, enfekte kan ve anneden bebeğe geçme gibi başlıca bulaş yolları olan HIV virüsü tüm dünyada azalırken Türkiye’de artışa geçti. Atatürk Üniversitesi Nenehatun Kültür Merkezi’nde gerçekleşen HIV/AIDS Farkındalığı isimli programda gündeme gelen veriler tedirgin etti.
Programın açılış konuşmasını yapan Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyelerinden Dr. Öğr. Üyesi Esra Çınar Tanrıverdi, “HIV/AIDS sadece bireyleri değil toplumu etkileyen bir konu.
Salgınla mücadele etmek için hep birlikte sorumluluk almalı ve bilinçli adımlar atmalıyız. Bütün dünyada HIV azalırken bazı ülkelerde yüzde 200 artıyor, Türkiye gibi bir ülkede yüzde 490 oranında artıyor. Son 10 yıllık veriler böyle gösteriyor. O yüzden bu konu gerçekten önemli. Bilgi ve farkındalık salgını durdurmanın ilk yolu” dedi.
Salgın halinde
Epidemiyoloji, bulaş ve korunma yollarına ilişkin sunum gerçekleştiren Atatürk Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Öğr. Üyesi Prof. Dr. Zülal Özkurt ise “HIV enfeksiyonu ve AIDS hastalığı uzun yıllar boyunca gölgede kaldı. Çok fazla konuşulmadı. Oysa ülkemizde artıyor olması gerçekten çok daha konuşulmasını gerektiriyor. Bu zamana kadar dünyada 70 milyondan fazla kişiyi enfekte etmiş 39 milyon civarında kişinin ölmesine neden olmuş. Gerçekten büyük bir pandemi halindedir. Hala dünyada pandemi halinde olan bir virüstür” diye konuştu.
Bulaş yolları
HIV virüsünün sosyal yaşamda bulaşmadığını kaydeden Prof. Dr. Özkurt, “Cinsel yol, enfekte kan ve kan ürünleri ile anneden bebeğe bulaş yolları başlıca bulaş yollarıdır. Hastalık yeni çıktığında tüm dünyadaki algı sadece homoseksüellerin hastalığı olduğu yönündeydi. Oysa öyle olmadığı anlaşıldı. Her türlü cinsel ilişkiyle bulaşabilen bir virüs. Üstelik tek bir cinsel ilişkiyle bile bulaşabilen bir hastalık. Peki kan transfüzyonu ile bulaş mümkün mü? Bu çok büyük bir sorun. Günümüzde bu çok nadir ama geçmiş yıllarda oldu. Hatta Türkiye’de de oldu. HIV pozitif kan verirseniz yüzde 90 bulaşma var. Bu kanlar taranıyor ama yanlış negatif sonuç bazen çıkabiliyor. Ama bu oran milyonda 26 oranında. Son yıllarda zaten tüm hastanelerde ve kurumlarda ileri düzey tarama testleri kullanılıyor. Sosyal yaşamda HIV kesinlikle bulaşmıyor. Çatal, bıçak, ortak kullanımında ter, gözyaşı, salya, el sıkışma ile bulaşmıyor. Sivrisinek gibi sokmalarda da bulaşmıyor” ifadelerini kullandı.
Köyünden çıkmayan vatandaşta bile görülüyor
Hiç köyden çıkmamış vatandaşlarda bile HIV virüsünün görülebildiğini söyleyen Özkurt, şöyle konuştu; “Türkiye’de nüfus popülasyonumuz genç. Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar konusunda bilgili değiliz. Damar içi uyuşturucu kullanımı maalesef artmakta. Turizm nedeniyle de HIV pozitif insanlar ülkemize sık gelip gitmekte. Yurtdışında çalışma imkanları nedeniyle de bizim vatandaşımız yurtdışında alabilmekte. Eskiden HIV’in ilk çıktığı yıllarda tüm olgularımız yurtdışından edinilmiş olgulardı. Yurtdışında çalışmış ülkemize gelmiş ya da yurtdışında çalışıp ülkeye gelip giden vatandaşlar oluyordu. İlk 10 yıl böyle gittikten sonra vakalarımız değişmeye başladı, yurtiçinden vakalar gelmeye başladı. Hiç köyünden ilçesinden çıkmamış insanlar bir şekilde HIV pozitifleşiyordu. Ülkemiz ne yazık ki hızla artan ülkeler arasında.”
Geleceği tehdit ediyor
Atatürk Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı öğretim üyelerinden Doç. Dr. Handan Alay ise, güncel durumu paylaşarak şöyle uyardı; “2022 yılı itibariyle HIV virüsü ile her gün 4 bin kişi enfeksiyonla karşılaşmakta. Bunlar arasında 1100’ü 15-20 yaş arası genç nüfus oluşturmakta. Önlemlere dikkat edilmediği takdirde bulaştırıcılık da artacağı için 2025 yılında 2.1 milyon kişiye HIV virüsü bulaşacağı anlamı taşıyor. Birçok ülkede de önemli ölüm nedenleri arasında yer alacak. Düşük ve orta gelirli ülkelerde HIV için mevcut kaynaklar maalesef giderek yavaşlıyor. Buna çok fazla faktör söz konusu. 2025 yılına kadar ihtiyaç duyulan miktarın 8 milyar dolarının hala daha altında kalıyor. Kovid 19 pandemisiyle birlikte sekteye uğrayan sebeplerden bir tanesi buydu. Kaynaklar farklı alanlara aktarılmak zorunda kaldı. Günümüzdeki savaşlar nedeniyle de finansman tehditler HIV’in epideminin ortadan kaldırılması için halen daha sorun olarak karşımıza çıkmakta.”
Manolya Bulut