
Basın toplantısında akademisyenlerle ilgili taleplerini sıralayan Eğitim Bir-Sen Erzurum 1 Nolu Şube Başkanı Erkan Ciyavul, Arş.Gör.Dr, Öğr.Gör.Dr, Uzm.Dr, Okt.Dr ve Yrd.Doç.Dr gibi ünvanların kaldırılmasını istedi. Ciyavul, doçentlik için düzenlenen sözlü sınavın da kaldırılması gerektiğini bildirdi.
HABER MERKEZİ
Akademik kariyer sisteminin güçlendirilmesini isteyen Eğitim Bir-Sen, her akademisyenin eşit haklara sahip olması gerektiğini bildirdi. Arş.Gör.Dr, Öğr.Gör.Dr, Uzm.Dr, Okt.Dr ve Yrd. Doç. Dr gibi ünvanların kaldırılmasını talep eden Eğitim Bir-Sen, “Akademik kariyerde, atama ve yükselmelerde yabancı dilin en önemli unsur ya da eleme aracı olması durumu kaldırılmalıdır” dedi.
Eğitim Bir-Sen Erzurum 1 Nolu Şube Başkanı Erkan Ciyavul, yönetim kurulu üyeleriyle birlikte akademik kariyer sistemi konusunda basın toplantısı düzenledi. Yükseköğretimde sorunun yıllardır tartışıldığını, reform ihtiyacının toplumun hemen her kesimi tarafından sıklıkla dile getirildiğini belirten Başkan Erkan Ciyavul, “Ancak reformun nasıl yapılacağı konusunda bugüne kadar bir uzlaşma sağlanamadığından yükseköğretim alanında köklü bir değişiklik gerçekleşememiştir. Cumhurbaşkanımız soruna dikkat çekene kadar kamuoyunda bu sorunla alakalı sürekli olarak gündem oluşturan Eğitim- Bir Sen olmuştur. Hâlbuki Cumhurbaşkanımızın açıklamalarından çok daha önce YÖK tarafından konu gündeme getirilmeli, paydaşlarla istişareler yapılarak çözüm önerileri sunulmalıydı. Gündemde olan yeni düzenleme ise geçmişte yapıldığı gibi aceleci kararlar yerine ilgili politika aktörleriyle geniş bir çerçeveden sürdürülecek istişareler neticesinde yapılmalıdır. Yükseköğretimde yaşanan sorunlara çok yönlü bakmakta fayda vardır. Bu bağlamda Eğitim Bir Sen olarak gündeme ilişkin tespit ettiğimiz sorunları ve çözüm önerilerimizi ilgililerin dikkatlerine sunuyoruz” dedi.
Sorunun çözümüyle ilgili taleplerini sıralayan Başkan Ciyavul, doktorasını bitiren ve önceden saptanmış objektif kriterleri sağlayan her akademisyenin eşit haklara sahip olması gerektiğini bildirdi. Arş.Gör.Dr, Öğr.Gör.Dr, Uzm.Dr, Okt.Dr ve Yrd.Doç.Dr gibi farklı unvanlar tarihe karışması gerektiğini anlatan Ciyavul, konuşmasında şunları ifade etti: “Akademik kariyerde, atama ve yükselmelerde yabancı dilin en önemli unsur ya da eleme aracı olması durumu kaldırılmalıdır. Bilindiği üzere her bilim kendi dili içinde yapılmaktadır ya da yapılmalıdır. Her şeyin bir terminolojisi vardır. Türkiye’de yabancı dilin akademide “fetiş” hale getirilmesi bu anlamda sorunludur. Ekonomik ve teknolojik bağımlılıktan kültürel bağımlılığa kadar birçok soruna neden olmaktadır. Lisansüstü eğitimde akademik çalışmalardan çok yabancı dil eğitimine (psikolojik olarak) ağırlık verilmektedir. Burada anlatılmak istenen yabancı dilin gereksizliği değildir. Elbette bir akademisyen alanıyla ilgili yabancı literatürü okuyabilmelidir. Ancak bu kadar fetiş hale getirilmesine rağmen akademik çalışmalarda yabancı literatüre ne kadar yer verildiği araştırılmalıdır. Yabancı dil sınavlarının akademik okumalara katkısı görüşümüze göre sorunludur. Yabancı dil konusundaki ikinci husus, Türkiye’de temel seviyeden doğru ayaklar üzerine oturtulmuş bir yabancı dil eğitiminin olmayışıdır. İlkokuldan doktoraya kadar verilen yabancı dil eğitimi sorunludur. Üçüncü bir husus, dil sınavlarında standart bir devamlılık ve hakkaniyet ölçüsünün olmamasıdır. Sistem kendi uygulamalarıyla bu noktayı doğrulamaktadır. Olmadık adlarla yeni sınavlar uygulanmakta (YÖKDİL gibi), istismara açık ve bir takım hilelerin yapıldığı ya da önce tanınan sonra iptal edilen gelip-geçici sınavlar (ILTC gibi) yapılmaktadır. Kimi zaman ise, standartların dışına çıkılarak en basit seviyeye düşürtülmüş sınavlar yapılmaktadır.”
Doçentlik sübjektif sözlü sınavı kaldırılmalı
Açıklamasında doçentlik için uygulanan sözlü sınavın tamamen kaldırılması gerektiğini ifade eden Ciyavul, “İstismara açık, tartışılan, çeşitli türden kayırmacılıkların görüldüğü, ideolojik tavırların kimi zaman ağır bastığı, benzeri uygulamaların akademik çevrelerce sıkça dillendirildiği, objektif ölçülerden uzaklaşmış sözlü sınavı tartışımaktan çıkarılarak kaldırılmalıdır. Profesör kadro ve atamalarında olduğu gibi Doçentlik kadro ve atamaları da yıl ve yayın esasına göre yapılmalıdır. Girilen dersler, danışman olarak yürütülen Yüksek Lisans ve Doktora tezleri Doçentlik puanlama sistemine dâhil edilmelidir. Akademik teşvik yönetmeliğine göre her yıl belirli bir puan alma zorunluluğu (Örneğin en az 30 puan) getirilerek akademik çalışmalar özendirilmelidir. Doçent adayları YÖKSİS’e girmiş olduğu yayın bilgisi üzerinden gerekli puanı sağladığında görev yaptıkları üniversitelerde doçent kadrosuna beklemeden atanmalıdır. Doçentlik atamalarında yabancı dil puan barajının düşürülmesi ve yabancı dil puanının doçentlik puanlama sistemine entegre edilmesi.
Yabancı dil puanının ilk ve en önemli eleme aracı olması yerine doçentlik puanlama sistemine entegre edilmesi görüşümüzce daha uygundur. Doçent olabilmek için 65 yabancı dil puanı yerine barajın düşürülerek (55 ya da 60 puan) alınan puanın doçentlik puanlama sistemine eklemlenmesi gerekmektedir. Her doçent adayının barajın üstünde aldığı yabancı dil puanı, genel doçentlik puanlama sistemine oranlanarak dâhil edilmesi daha uygun olacaktır” dedi.
Doktora eğitiminin niteliği yükseltilmeli
Türkiye’de akademik üretim bağlamında en önemli sorunun doktora sonrası üretimin kısırlığı olduğuna dikkat çeken Ciyavul, “Öncelikle, doktora eğitiminin nihai eğitim olduğu gerçeğinden hareketle kriterlerin yükseltilmesi gerekmektedir ve her bilim dalına ilişkin daha nitelikli doktora çalışmalarının yapılması teşvik edilmelidir. Doçentlik sonrası ise, hem üretimi artırmak hem de üretimin niteliğini yükseltmek için çalışmalar yapılması gerekmektedir. Bu noktada akademik teşvik uygulaması çözüm olarak düşünülmüştür. Ancak niteliğe ne kadar katkı sunduğu tartışmaktadır.
Ademi merkeziyetçi bir uygulama doçentlik sınavlarında var olan sorunları çözmede kısır kalabilir hatta sorunların devamına ya da yeni türden sorunların çıkmasına neden olabilir. Ülkemizin sosyo-ekonomik durumu ve bölgesel farklılıkları göz önünde bulundurulduğunda bu türden düzenlemeler merkez-taşra ayrımını derinleştirecek ve eğitimin kalitesinde rekabeti ortadan kaldıracaktır. En önemli sorunlarımızdan biri olan Üniversite öğreniminin yaygınlaştırılması ve Anadolu üniversitelerinin güçlendirilmesi hususu böyle bir uygulamadan olumsuz yönde etkilenecektir” diye konuştu.
HABER MERKEZİ
Akademik kariyer sisteminin güçlendirilmesini isteyen Eğitim Bir-Sen, her akademisyenin eşit haklara sahip olması gerektiğini bildirdi. Arş.Gör.Dr, Öğr.Gör.Dr, Uzm.Dr, Okt.Dr ve Yrd. Doç. Dr gibi ünvanların kaldırılmasını talep eden Eğitim Bir-Sen, “Akademik kariyerde, atama ve yükselmelerde yabancı dilin en önemli unsur ya da eleme aracı olması durumu kaldırılmalıdır” dedi.
Eğitim Bir-Sen Erzurum 1 Nolu Şube Başkanı Erkan Ciyavul, yönetim kurulu üyeleriyle birlikte akademik kariyer sistemi konusunda basın toplantısı düzenledi. Yükseköğretimde sorunun yıllardır tartışıldığını, reform ihtiyacının toplumun hemen her kesimi tarafından sıklıkla dile getirildiğini belirten Başkan Erkan Ciyavul, “Ancak reformun nasıl yapılacağı konusunda bugüne kadar bir uzlaşma sağlanamadığından yükseköğretim alanında köklü bir değişiklik gerçekleşememiştir. Cumhurbaşkanımız soruna dikkat çekene kadar kamuoyunda bu sorunla alakalı sürekli olarak gündem oluşturan Eğitim- Bir Sen olmuştur. Hâlbuki Cumhurbaşkanımızın açıklamalarından çok daha önce YÖK tarafından konu gündeme getirilmeli, paydaşlarla istişareler yapılarak çözüm önerileri sunulmalıydı. Gündemde olan yeni düzenleme ise geçmişte yapıldığı gibi aceleci kararlar yerine ilgili politika aktörleriyle geniş bir çerçeveden sürdürülecek istişareler neticesinde yapılmalıdır. Yükseköğretimde yaşanan sorunlara çok yönlü bakmakta fayda vardır. Bu bağlamda Eğitim Bir Sen olarak gündeme ilişkin tespit ettiğimiz sorunları ve çözüm önerilerimizi ilgililerin dikkatlerine sunuyoruz” dedi.
Sorunun çözümüyle ilgili taleplerini sıralayan Başkan Ciyavul, doktorasını bitiren ve önceden saptanmış objektif kriterleri sağlayan her akademisyenin eşit haklara sahip olması gerektiğini bildirdi. Arş.Gör.Dr, Öğr.Gör.Dr, Uzm.Dr, Okt.Dr ve Yrd.Doç.Dr gibi farklı unvanlar tarihe karışması gerektiğini anlatan Ciyavul, konuşmasında şunları ifade etti: “Akademik kariyerde, atama ve yükselmelerde yabancı dilin en önemli unsur ya da eleme aracı olması durumu kaldırılmalıdır. Bilindiği üzere her bilim kendi dili içinde yapılmaktadır ya da yapılmalıdır. Her şeyin bir terminolojisi vardır. Türkiye’de yabancı dilin akademide “fetiş” hale getirilmesi bu anlamda sorunludur. Ekonomik ve teknolojik bağımlılıktan kültürel bağımlılığa kadar birçok soruna neden olmaktadır. Lisansüstü eğitimde akademik çalışmalardan çok yabancı dil eğitimine (psikolojik olarak) ağırlık verilmektedir. Burada anlatılmak istenen yabancı dilin gereksizliği değildir. Elbette bir akademisyen alanıyla ilgili yabancı literatürü okuyabilmelidir. Ancak bu kadar fetiş hale getirilmesine rağmen akademik çalışmalarda yabancı literatüre ne kadar yer verildiği araştırılmalıdır. Yabancı dil sınavlarının akademik okumalara katkısı görüşümüze göre sorunludur. Yabancı dil konusundaki ikinci husus, Türkiye’de temel seviyeden doğru ayaklar üzerine oturtulmuş bir yabancı dil eğitiminin olmayışıdır. İlkokuldan doktoraya kadar verilen yabancı dil eğitimi sorunludur. Üçüncü bir husus, dil sınavlarında standart bir devamlılık ve hakkaniyet ölçüsünün olmamasıdır. Sistem kendi uygulamalarıyla bu noktayı doğrulamaktadır. Olmadık adlarla yeni sınavlar uygulanmakta (YÖKDİL gibi), istismara açık ve bir takım hilelerin yapıldığı ya da önce tanınan sonra iptal edilen gelip-geçici sınavlar (ILTC gibi) yapılmaktadır. Kimi zaman ise, standartların dışına çıkılarak en basit seviyeye düşürtülmüş sınavlar yapılmaktadır.”
Doçentlik sübjektif sözlü sınavı kaldırılmalı
Açıklamasında doçentlik için uygulanan sözlü sınavın tamamen kaldırılması gerektiğini ifade eden Ciyavul, “İstismara açık, tartışılan, çeşitli türden kayırmacılıkların görüldüğü, ideolojik tavırların kimi zaman ağır bastığı, benzeri uygulamaların akademik çevrelerce sıkça dillendirildiği, objektif ölçülerden uzaklaşmış sözlü sınavı tartışımaktan çıkarılarak kaldırılmalıdır. Profesör kadro ve atamalarında olduğu gibi Doçentlik kadro ve atamaları da yıl ve yayın esasına göre yapılmalıdır. Girilen dersler, danışman olarak yürütülen Yüksek Lisans ve Doktora tezleri Doçentlik puanlama sistemine dâhil edilmelidir. Akademik teşvik yönetmeliğine göre her yıl belirli bir puan alma zorunluluğu (Örneğin en az 30 puan) getirilerek akademik çalışmalar özendirilmelidir. Doçent adayları YÖKSİS’e girmiş olduğu yayın bilgisi üzerinden gerekli puanı sağladığında görev yaptıkları üniversitelerde doçent kadrosuna beklemeden atanmalıdır. Doçentlik atamalarında yabancı dil puan barajının düşürülmesi ve yabancı dil puanının doçentlik puanlama sistemine entegre edilmesi.
Yabancı dil puanının ilk ve en önemli eleme aracı olması yerine doçentlik puanlama sistemine entegre edilmesi görüşümüzce daha uygundur. Doçent olabilmek için 65 yabancı dil puanı yerine barajın düşürülerek (55 ya da 60 puan) alınan puanın doçentlik puanlama sistemine eklemlenmesi gerekmektedir. Her doçent adayının barajın üstünde aldığı yabancı dil puanı, genel doçentlik puanlama sistemine oranlanarak dâhil edilmesi daha uygun olacaktır” dedi.
Doktora eğitiminin niteliği yükseltilmeli
Türkiye’de akademik üretim bağlamında en önemli sorunun doktora sonrası üretimin kısırlığı olduğuna dikkat çeken Ciyavul, “Öncelikle, doktora eğitiminin nihai eğitim olduğu gerçeğinden hareketle kriterlerin yükseltilmesi gerekmektedir ve her bilim dalına ilişkin daha nitelikli doktora çalışmalarının yapılması teşvik edilmelidir. Doçentlik sonrası ise, hem üretimi artırmak hem de üretimin niteliğini yükseltmek için çalışmalar yapılması gerekmektedir. Bu noktada akademik teşvik uygulaması çözüm olarak düşünülmüştür. Ancak niteliğe ne kadar katkı sunduğu tartışmaktadır.
Ademi merkeziyetçi bir uygulama doçentlik sınavlarında var olan sorunları çözmede kısır kalabilir hatta sorunların devamına ya da yeni türden sorunların çıkmasına neden olabilir. Ülkemizin sosyo-ekonomik durumu ve bölgesel farklılıkları göz önünde bulundurulduğunda bu türden düzenlemeler merkez-taşra ayrımını derinleştirecek ve eğitimin kalitesinde rekabeti ortadan kaldıracaktır. En önemli sorunlarımızdan biri olan Üniversite öğreniminin yaygınlaştırılması ve Anadolu üniversitelerinin güçlendirilmesi hususu böyle bir uygulamadan olumsuz yönde etkilenecektir” diye konuştu.