
Sosyal medyada bazı kişilerin çocukları olmayan eşlerin yemesi için okunmuş elma dağıttıkları görüntüsü yayılmaktadır. Bu görüntülerden hareketle okunmuş elma dağıtan kişilerin dini sömürdüğünden ve insanların duyguları ile oynadıklarından bahsedilmektedir.
Çok eski zamanlarda içki içen, şeriatla alakası olmayan, kendilerine ermiş süsü vermeye çalışan bazı abdalların halka şirin gözükme adına çocuğu olmayan eşlere okunmuş elma dağıttıkları, böylece halk arasında itibarlı bir statü kazanmaya çalıştıkları bilinmektedir. Bu insanların böyle bir davranışa yönelmelerine tarihte elmaya yüklenmiş bazı anlamların da etkisi vardır. Türk toplumunun elma ile ayrı bir gönül bağı bulunmaktadır.
Elmanın hemen hemen her iklim ortamında yetişmesi, ona yüklenen anlamın geniş alanlara yayılmasına neden olmuş, türkü, masal, ninni ile bağının oluşmasını hızlandırmıştır. Elmanın hem dünyevi hem de uhrevi olmak üzere birçok yönden insanların gönül dünyasına hükmettiği bilinmektedir. Hz. Âdem’in cennetten kovulmasına sebep olarak yasaklı meyve olan elmanın yenilmesi gösterilmektedir.
Züleyha’nın Hz. Yusuf ile olan gönül ilişkisinde Züleyha’yı ayıplayan kadınların Hz. Yusuf’u gördüklerinde ellerindeki elmayı soymak yerine şaşkınlıkla parmaklarını soymalarında elma figürü önemli yer tutmaktadır.
Elma, ayrılık acısı çekenlerin kavuşmasında aracı unsur olarak kullanılmıştır. Bazı bölgelerimizde gelinin başına atılan elmalar toplanıp çocuğu olmayan kadınlara yedirilmesiyle onların da çocuk sahibi olacağına inanılmış, hamile kadınlar, doğacak çocuğunun güzel (elma yanaklı) olması için ona bol bol elma yemişlerdir.
Tıpta vajinismus ismi ile bilinen ve gerdek gecesi sorun yaşayan eşe eskiden hocalar okunmuş elmayı yedirerek bugünkü tıpçıların birkaç seansta çözemedikleri problemi kısa sürede aşmayı başarmışlardır.
Rüyada elma görmek, âşık olmanın sembolü olarak yorumlanmış, halk şairleri rüyalarında görmüş oldukları elmanın veya elma yanaklı güzelin peşine düşmüşlerdir. Türkler, cihan hâkimiyetinin varacağı son noktaya kızıl elma demiş, insanlar dönem dönem İstanbul, Belgrad veya Türk birliğinin sembolü için kızıl elma tabirini kullanmışlardır. Bugün tartışmalara konu olan Ayasofya Camii bir dönem Türklerin kızıl elmasının sembolü konumundaydı.
Envarü’l Aşıkîn adlı eserde elma ile ilgili abartılı şu rivayet anlatılmaktadır: “Hazret-i Hasan ve Hz. Hüseyin yazı yazarlardı. Hz. Hasan benimki, Hz. Hüseyin de benimki güzeldir diye tartışınca Hz. Hasan babama gösterelim, dedi. Ali’ye gösterdiler. Hz. Ali: Ben birine güzeldir demeye utanırım, dedi. Ondan sonra Hz. Hasan ve Hüseyin Resulullah Hazretlerinin huzuruna geldiler. Resulullah da ikisinden birini tercih buyurmadı. Cebrail geldi. Ona sordular, Cebrail de âlemlerin Rab’ına arz etti. Hak Celle ve Tea’la Hazretleri:
Ey Cebrail, Cennetten bir alma al, git o iki yazının üzerine bırak hangisinin üzerine düşürse o güzeldir buyurdu, Cebrail (A.S.) Cennetten bir elma aldı o iki yazının üzerine bıraktı. Hak Sübhanehu ve Teâla Hazretleri o bir elmayı iki parçaya ayırdı. Yarısı Hz. Hasan’ın yazısına, diğer yarısı Hz. Hüseyin’in yazısına düştü”. Burada efsanevi bir anlatım olsa bile halk arasında elmaya yüklenen anlamı işaret etmesi bakımından önemlidir.
Masallarda genelde çocuğu olmayan vezir ve padişahlara aksakallı birisi bir elma verir, elmanın yarısını kendisi, yarısını da eşinin yemesi istenir, böyle yapılırsa çocukları olacağı işareti verilir. Yine masalların sonunda gökten (Cennetten) üç elma düşer, masalı anlatan, dinleyen ve çevredekiler mutlu edilir.
Bütün bunlar insanların hayallerinde kurdukları güzelliklere ulaşmak için elmayı aracı unsur olarak kullandıklarına ve ona birçok gizemli anlamlar yüklediklerine işaret etmektedir.
Çok eski zamanlarda içki içen, şeriatla alakası olmayan, kendilerine ermiş süsü vermeye çalışan bazı abdalların halka şirin gözükme adına çocuğu olmayan eşlere okunmuş elma dağıttıkları, böylece halk arasında itibarlı bir statü kazanmaya çalıştıkları bilinmektedir. Bu insanların böyle bir davranışa yönelmelerine tarihte elmaya yüklenmiş bazı anlamların da etkisi vardır. Türk toplumunun elma ile ayrı bir gönül bağı bulunmaktadır.
Elmanın hemen hemen her iklim ortamında yetişmesi, ona yüklenen anlamın geniş alanlara yayılmasına neden olmuş, türkü, masal, ninni ile bağının oluşmasını hızlandırmıştır. Elmanın hem dünyevi hem de uhrevi olmak üzere birçok yönden insanların gönül dünyasına hükmettiği bilinmektedir. Hz. Âdem’in cennetten kovulmasına sebep olarak yasaklı meyve olan elmanın yenilmesi gösterilmektedir.
Züleyha’nın Hz. Yusuf ile olan gönül ilişkisinde Züleyha’yı ayıplayan kadınların Hz. Yusuf’u gördüklerinde ellerindeki elmayı soymak yerine şaşkınlıkla parmaklarını soymalarında elma figürü önemli yer tutmaktadır.
Elma, ayrılık acısı çekenlerin kavuşmasında aracı unsur olarak kullanılmıştır. Bazı bölgelerimizde gelinin başına atılan elmalar toplanıp çocuğu olmayan kadınlara yedirilmesiyle onların da çocuk sahibi olacağına inanılmış, hamile kadınlar, doğacak çocuğunun güzel (elma yanaklı) olması için ona bol bol elma yemişlerdir.
Tıpta vajinismus ismi ile bilinen ve gerdek gecesi sorun yaşayan eşe eskiden hocalar okunmuş elmayı yedirerek bugünkü tıpçıların birkaç seansta çözemedikleri problemi kısa sürede aşmayı başarmışlardır.
Rüyada elma görmek, âşık olmanın sembolü olarak yorumlanmış, halk şairleri rüyalarında görmüş oldukları elmanın veya elma yanaklı güzelin peşine düşmüşlerdir. Türkler, cihan hâkimiyetinin varacağı son noktaya kızıl elma demiş, insanlar dönem dönem İstanbul, Belgrad veya Türk birliğinin sembolü için kızıl elma tabirini kullanmışlardır. Bugün tartışmalara konu olan Ayasofya Camii bir dönem Türklerin kızıl elmasının sembolü konumundaydı.
Envarü’l Aşıkîn adlı eserde elma ile ilgili abartılı şu rivayet anlatılmaktadır: “Hazret-i Hasan ve Hz. Hüseyin yazı yazarlardı. Hz. Hasan benimki, Hz. Hüseyin de benimki güzeldir diye tartışınca Hz. Hasan babama gösterelim, dedi. Ali’ye gösterdiler. Hz. Ali: Ben birine güzeldir demeye utanırım, dedi. Ondan sonra Hz. Hasan ve Hüseyin Resulullah Hazretlerinin huzuruna geldiler. Resulullah da ikisinden birini tercih buyurmadı. Cebrail geldi. Ona sordular, Cebrail de âlemlerin Rab’ına arz etti. Hak Celle ve Tea’la Hazretleri:
Ey Cebrail, Cennetten bir alma al, git o iki yazının üzerine bırak hangisinin üzerine düşürse o güzeldir buyurdu, Cebrail (A.S.) Cennetten bir elma aldı o iki yazının üzerine bıraktı. Hak Sübhanehu ve Teâla Hazretleri o bir elmayı iki parçaya ayırdı. Yarısı Hz. Hasan’ın yazısına, diğer yarısı Hz. Hüseyin’in yazısına düştü”. Burada efsanevi bir anlatım olsa bile halk arasında elmaya yüklenen anlamı işaret etmesi bakımından önemlidir.
Masallarda genelde çocuğu olmayan vezir ve padişahlara aksakallı birisi bir elma verir, elmanın yarısını kendisi, yarısını da eşinin yemesi istenir, böyle yapılırsa çocukları olacağı işareti verilir. Yine masalların sonunda gökten (Cennetten) üç elma düşer, masalı anlatan, dinleyen ve çevredekiler mutlu edilir.
Bütün bunlar insanların hayallerinde kurdukları güzelliklere ulaşmak için elmayı aracı unsur olarak kullandıklarına ve ona birçok gizemli anlamlar yüklediklerine işaret etmektedir.