
Mustafa BİLİRDÖNMEZ
Türkiye de tiyatro denilince akla gelen kurumların başında olan Devlet Tiyatroları bu yıl 70. Sanat yılını kutluyor. Tiyatro Sanatı’nın Anadolu ile buluşmasında öncü olan Devlet Tiyatroları aynı zamanda Türkiye’nin en büyük kültür sanat kurumu olmasıyla da öne çıkıyor.
Kuruluşunun 21. Yılını kutlayan Erzurum Devlet Tiyatrosu ise bu yıl, Martin Mc Donagh tarafından kaleme alınan, Ekin Tunçay Turan’ın dilimize çevirdiği ve Kuvvet Yurdakul’un yönetmenliğini üstlendiği tek perdeden oluşan “Kayıp El” isimli oyunla geçtiğimiz haftalarda tiyatro sezonuna merhaba dedi.
Erzurum Devlet Tiyatrosu, yıllardan beri başarılı oyunlarla gerek şehirde eğitim öğrenim gören üniversite öğrencileri gerekse yerli halk tarafından beğeniyle takip ediliyor. Kendi kemik seyircisini oluşturmuş ve sezonun tamamını neredeyse yüzde yüz doluluk oranı başarısıyla taçlandırmış, taşradaki lokomotif devlet tiyatrolarının başında gelmekte. Gerek idari, gerek, sanatçı, gerekse teknik ekibinin iletişim kabiliyeti yüksek koordineli çalışmayı benimsemiş yapısı yıllardan beri elde edilen başarının altında yatan en büyük temel etmen. Kadroya hangi oyuncu, hangi teknik eleman dahil olursa olsun tıkır tıkır işleyen bir yapıya sahip bu kurum, Erzurum için, sanat ve tiyatro alanında da önemli bir dinamik. Özellikle son yıllarda tiyatroyu sahne binasının dışına taşımaları; Erzurum Kongresinde etkin rol almaları, Tren Garında, Doğu Ekspresi yolcularına yönelik gerçekleştirdikleri ve şehrin tanıtımına önemli katkısı olan birbirinden çeşitli gösteriler, Erzurum Devlet Tiyatrosu’nun Erzurum için önemli bir misyon üstlendiğini kanıtlar nitelikte. Bu vesileyle başta Erzurum Devlet Tiyatroları Müdürü Emrah Keskin’e ve Erzurum Devlet Tiyatrosu çalışanlarına sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz. İnanıyoruz ki bu tür etkinlikler her geçen gün kalite ve nitelik olarak artarak devam edecektir.
Sezonun ilk oyunu olan “Kayıp El”, çocukken serseriler tarafından eli kesilen Carmichael’in hayatını kayıp olan elini bulmaya adamışlığını anlatıyor. Kapitalizm sorgulaması ve yaşama yönelik eleştirel bakış açısının da izdüşümlerinin yansıtıldığı oyun, Ohio kentinin bir otel odasında geçmekte. Kara komedya unsurlarıyla gergin aksiyon planının zaman zaman kırıldığı oyun, bazen de açık biçim sahneleriyle izleyiciye kendini ve yaşamı sorgulama fırsatı tanıyor.
Bir dönem Erzurum Devlet Tiyatrosu sanatçı kadrosunda başarılı sahne performansıyla tiyatro severlerin beğenisini kazanan Kuvvet Yurdakul’un Erzurum’da reji yaptığı ikinci oyunu Kayıp El… Sanatçı, bu oyunun dışında Devlet Tiyatrolarının ve özel tiyatroların pek çok oyununda oyunculuğun yanı sıra yönetmen olarak da görev almakta.
Daha önce Erzurum DT’de “Çıkmaz Sokak Çocukları” oyunuyla üst düzey bir reji başarısına imza atan Yurdakul, bu oyunda da tiyatro da bir yönetmenin farkındalığını ve oyuna olan etkisini izleyiciye gösterme başarısını elde etmiş. Özellikle Psiko-Gerilim tiyatro oyunlarına farklı bir bakış açısı getiren reji anlayışıyla Türk Tiyatrosunun önümüzdeki dönemlerine damga vuracağına inandığımız Yurdakul için, tiyatromuz yeni bir rejisör kazandı demek yanlış olmasa gerek. Çıkmaz Sokak Çocukları oyununun kusursuz matematiksel kurgusu -ki bunda oyunda rol alan oyuncuların üstün performansını elbette göz ardı etmek olmaz- bir tiyatro yönetmeninin metinle, oyuncuyla ve teknik ekiple nasıl bir uyum içerisinde olması gerektiğinin önemli bir sahne örneğiydi. Oyun birçok kez kapalı gişe oynadı. Birçok davet aldı ve ayakta alkışlandı.
İnanıyoruz ki Kayıp El’ de bu başarının devamı niteliğinde bir oyun olacak. Zaten tiyatro severlerin oyun sonunda ki yorumları da bu düşüncemizi kanıtlar nitelikte. Oyun, metinsel kurgusu, oyunculuk başarısı ve reji anlayışıyla Çıkmaz Sokak Çocukları’nın başarısını hatırlattı bize.
Oyunu kafasında başlatıp bitirmek bir yönetmen için en önemli vasıftır. Kayıp El oyunu da böyle bir oyun olmuş. Tek perde oyunları her zaman risk olarak değerlendirmek gerekir. Çünkü seyirciyi bir defa oyundan koparırsanız artık yakalama şansınız olmayabilir. Oysa iki veya daha fazla perdeli oyunlarda perde arası seyircinin de oyuncunun da kendisini toparlaması için önemli bir şanstır. Tıpkı bir futbol maçı gibi. Futbol maçı demişken şunu da belirtmeden geçmeyelim. Kuvvet Yurdakul iyi bir Erzurum aşığı ve Erzurumspor taraftarı.. Kayıp El oyununun prova sürecinde Erzurumspor maçlarını da yakından takip ettiğine hatta Erzurumspor’un ilk hafta maçlarında Kazım Karabekir Stadyumunda tezahüratlara eşlik ettiğine şahitlik ettik. Kendisinin uzun yıllar Erzurum’da yaşamış olması bu şehre ve bu şehrin insanına gönülden bağlılığı, artık bu şehirde yaşamıyor olsa da bu şehirden kopamaması takdire şayan bir davranış. Malum günümüzde, Erzurumluyum deyip de Erzurum’dan bihaber yaşama modası hüküm sürüyorken O’nun Erzurum’a olan aşkı hiç bitmiyor. Konumuza dönecek olursak Kayıp El’de izleyici bir kaç saniye dahi olsa oyundan kopup uzaklara dalıp gitmiyor. Bir an olsun öfleyip, pöflemiyor. Oyun metni o kadar güzel sadeleştirilmiş, sahneler dramatik aksiyona uyumlu hale getirilmiş ki bir de buna kostüm, ışık, ses ve en önemlisi yönetmen yorumu ile oyuncu performansları eklenince oyun sizi kendisine hapsediyor adeta.
Yurdakul’un oyunlarında aldığımız bir başka lezzet daha var ki tiyatro da hep istediğimiz yönetmen başarısı da bu olmalı diye düşünüyoruz. Bir biletle iki etkinlik izlemek… Evet siz bir tiyatro bileti aldığınızı biliyorsunuz ama o perde açıldığında adeta bir sinema filmi izliyormuş gibi hisse de kapılıyorsunuz. Tiyatronun canlılığı, sinemanın sürükleyiciliği sizi kucaklıyor, O’nun oyunlarında adeta. Bu iki duyguyu aynı anda yaşayan izleyici, oyun bittikten sonra salondan ayrılırken büyülü bir dünyadan çıktığını ancak eve gidince anlıyor. Müthiş bir başarı değil mi sizce de ? Erzurum’da pek çok tiyatro oyunu izledik. Elbette başarılı olan oyunlar çok fazla. Ancak bazı kalburüstü, “sahnenin ağası” olarak tabir edilen yönetmenlerin öyle “fos” oyunlarını da izledik ki neredeyse “tiyatro zehirlenmesi” yaşayacaktık. Bizce artık, Devlet Tiyatroları başta olmak üzere özel ve şehir tiyatroları tükenmişlik sendromu yaşayan yönetmenlerden uzak durmalı. Biz Erzurum’dan bunun örneğini göndermenin sevinciyle açtık bu sezon tiyatro perdesini.
Devam edecek
Türkiye de tiyatro denilince akla gelen kurumların başında olan Devlet Tiyatroları bu yıl 70. Sanat yılını kutluyor. Tiyatro Sanatı’nın Anadolu ile buluşmasında öncü olan Devlet Tiyatroları aynı zamanda Türkiye’nin en büyük kültür sanat kurumu olmasıyla da öne çıkıyor.
Kuruluşunun 21. Yılını kutlayan Erzurum Devlet Tiyatrosu ise bu yıl, Martin Mc Donagh tarafından kaleme alınan, Ekin Tunçay Turan’ın dilimize çevirdiği ve Kuvvet Yurdakul’un yönetmenliğini üstlendiği tek perdeden oluşan “Kayıp El” isimli oyunla geçtiğimiz haftalarda tiyatro sezonuna merhaba dedi.
Erzurum Devlet Tiyatrosu, yıllardan beri başarılı oyunlarla gerek şehirde eğitim öğrenim gören üniversite öğrencileri gerekse yerli halk tarafından beğeniyle takip ediliyor. Kendi kemik seyircisini oluşturmuş ve sezonun tamamını neredeyse yüzde yüz doluluk oranı başarısıyla taçlandırmış, taşradaki lokomotif devlet tiyatrolarının başında gelmekte. Gerek idari, gerek, sanatçı, gerekse teknik ekibinin iletişim kabiliyeti yüksek koordineli çalışmayı benimsemiş yapısı yıllardan beri elde edilen başarının altında yatan en büyük temel etmen. Kadroya hangi oyuncu, hangi teknik eleman dahil olursa olsun tıkır tıkır işleyen bir yapıya sahip bu kurum, Erzurum için, sanat ve tiyatro alanında da önemli bir dinamik. Özellikle son yıllarda tiyatroyu sahne binasının dışına taşımaları; Erzurum Kongresinde etkin rol almaları, Tren Garında, Doğu Ekspresi yolcularına yönelik gerçekleştirdikleri ve şehrin tanıtımına önemli katkısı olan birbirinden çeşitli gösteriler, Erzurum Devlet Tiyatrosu’nun Erzurum için önemli bir misyon üstlendiğini kanıtlar nitelikte. Bu vesileyle başta Erzurum Devlet Tiyatroları Müdürü Emrah Keskin’e ve Erzurum Devlet Tiyatrosu çalışanlarına sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz. İnanıyoruz ki bu tür etkinlikler her geçen gün kalite ve nitelik olarak artarak devam edecektir.
Sezonun ilk oyunu olan “Kayıp El”, çocukken serseriler tarafından eli kesilen Carmichael’in hayatını kayıp olan elini bulmaya adamışlığını anlatıyor. Kapitalizm sorgulaması ve yaşama yönelik eleştirel bakış açısının da izdüşümlerinin yansıtıldığı oyun, Ohio kentinin bir otel odasında geçmekte. Kara komedya unsurlarıyla gergin aksiyon planının zaman zaman kırıldığı oyun, bazen de açık biçim sahneleriyle izleyiciye kendini ve yaşamı sorgulama fırsatı tanıyor.
Bir dönem Erzurum Devlet Tiyatrosu sanatçı kadrosunda başarılı sahne performansıyla tiyatro severlerin beğenisini kazanan Kuvvet Yurdakul’un Erzurum’da reji yaptığı ikinci oyunu Kayıp El… Sanatçı, bu oyunun dışında Devlet Tiyatrolarının ve özel tiyatroların pek çok oyununda oyunculuğun yanı sıra yönetmen olarak da görev almakta.
Daha önce Erzurum DT’de “Çıkmaz Sokak Çocukları” oyunuyla üst düzey bir reji başarısına imza atan Yurdakul, bu oyunda da tiyatro da bir yönetmenin farkındalığını ve oyuna olan etkisini izleyiciye gösterme başarısını elde etmiş. Özellikle Psiko-Gerilim tiyatro oyunlarına farklı bir bakış açısı getiren reji anlayışıyla Türk Tiyatrosunun önümüzdeki dönemlerine damga vuracağına inandığımız Yurdakul için, tiyatromuz yeni bir rejisör kazandı demek yanlış olmasa gerek. Çıkmaz Sokak Çocukları oyununun kusursuz matematiksel kurgusu -ki bunda oyunda rol alan oyuncuların üstün performansını elbette göz ardı etmek olmaz- bir tiyatro yönetmeninin metinle, oyuncuyla ve teknik ekiple nasıl bir uyum içerisinde olması gerektiğinin önemli bir sahne örneğiydi. Oyun birçok kez kapalı gişe oynadı. Birçok davet aldı ve ayakta alkışlandı.
İnanıyoruz ki Kayıp El’ de bu başarının devamı niteliğinde bir oyun olacak. Zaten tiyatro severlerin oyun sonunda ki yorumları da bu düşüncemizi kanıtlar nitelikte. Oyun, metinsel kurgusu, oyunculuk başarısı ve reji anlayışıyla Çıkmaz Sokak Çocukları’nın başarısını hatırlattı bize.
Oyunu kafasında başlatıp bitirmek bir yönetmen için en önemli vasıftır. Kayıp El oyunu da böyle bir oyun olmuş. Tek perde oyunları her zaman risk olarak değerlendirmek gerekir. Çünkü seyirciyi bir defa oyundan koparırsanız artık yakalama şansınız olmayabilir. Oysa iki veya daha fazla perdeli oyunlarda perde arası seyircinin de oyuncunun da kendisini toparlaması için önemli bir şanstır. Tıpkı bir futbol maçı gibi. Futbol maçı demişken şunu da belirtmeden geçmeyelim. Kuvvet Yurdakul iyi bir Erzurum aşığı ve Erzurumspor taraftarı.. Kayıp El oyununun prova sürecinde Erzurumspor maçlarını da yakından takip ettiğine hatta Erzurumspor’un ilk hafta maçlarında Kazım Karabekir Stadyumunda tezahüratlara eşlik ettiğine şahitlik ettik. Kendisinin uzun yıllar Erzurum’da yaşamış olması bu şehre ve bu şehrin insanına gönülden bağlılığı, artık bu şehirde yaşamıyor olsa da bu şehirden kopamaması takdire şayan bir davranış. Malum günümüzde, Erzurumluyum deyip de Erzurum’dan bihaber yaşama modası hüküm sürüyorken O’nun Erzurum’a olan aşkı hiç bitmiyor. Konumuza dönecek olursak Kayıp El’de izleyici bir kaç saniye dahi olsa oyundan kopup uzaklara dalıp gitmiyor. Bir an olsun öfleyip, pöflemiyor. Oyun metni o kadar güzel sadeleştirilmiş, sahneler dramatik aksiyona uyumlu hale getirilmiş ki bir de buna kostüm, ışık, ses ve en önemlisi yönetmen yorumu ile oyuncu performansları eklenince oyun sizi kendisine hapsediyor adeta.
Yurdakul’un oyunlarında aldığımız bir başka lezzet daha var ki tiyatro da hep istediğimiz yönetmen başarısı da bu olmalı diye düşünüyoruz. Bir biletle iki etkinlik izlemek… Evet siz bir tiyatro bileti aldığınızı biliyorsunuz ama o perde açıldığında adeta bir sinema filmi izliyormuş gibi hisse de kapılıyorsunuz. Tiyatronun canlılığı, sinemanın sürükleyiciliği sizi kucaklıyor, O’nun oyunlarında adeta. Bu iki duyguyu aynı anda yaşayan izleyici, oyun bittikten sonra salondan ayrılırken büyülü bir dünyadan çıktığını ancak eve gidince anlıyor. Müthiş bir başarı değil mi sizce de ? Erzurum’da pek çok tiyatro oyunu izledik. Elbette başarılı olan oyunlar çok fazla. Ancak bazı kalburüstü, “sahnenin ağası” olarak tabir edilen yönetmenlerin öyle “fos” oyunlarını da izledik ki neredeyse “tiyatro zehirlenmesi” yaşayacaktık. Bizce artık, Devlet Tiyatroları başta olmak üzere özel ve şehir tiyatroları tükenmişlik sendromu yaşayan yönetmenlerden uzak durmalı. Biz Erzurum’dan bunun örneğini göndermenin sevinciyle açtık bu sezon tiyatro perdesini.
Devam edecek