
Biraz da oyunda rol alan oyunculara değinelim;
Emrah Keskin… O’da yıllardan beri Erzurum Devlet Tiyatrosu’nu evi gibi özümsemiş bir sahne aşığı. Rol aldığı oyunları alnının akıyla tamamlamış, izleyicinin beğenisini ve takdirini kazanmış bir tiyatro rol modeli. Tiyatro sevgisi yüreğinden hiç silinmeyecek başarılı bir oyuncu. Bu sevgi öylesine coşkulu ki son birkaç yıldır da sahnede yaşadığı bir kaza sonrası ayağına takılan platine rağmen hiçbir oyunda görev almaktan “kaçmamış” tiyatro seyircisinden aldığı alkışlarla acısını dindirerek sahneye çıkmış bir profesyonel. İki yıldır da hem EDT Müdürü hem de sanatçısı olarak görev yapmaya devam ediyor. Önümüzdeki günlerde sahne alacak Çizmeli Kedi adlı çocuk oyununun yönetmen koltuğunda oturan Emrah Keskin’in en büyük dileği ise Erzurumlu minik çocukların tiyatro salonlarını bu yıl da tıklım tıklım doldurması…
Kayıp El’de Carmichael karakterini canlandıran Emrah Keskin, oyunun eleştirel yüzü olmanın yanı sıra en keskin çizilen karakteri. Bir tutkunun, nasıl bir takıntıya dönüştüğünün en açık göstergesi. Hiçbir şeyin artık eskisi gibi olamayacağının farkında olan bir karakterin, aslında nasıl olması gerektiğini sorguladığı ve anlattığı oyun kişisi. Bir intikam duygusundan hareketle, ırk ayrımcılığının ve yaşamın acımasızlığının sorgulandığı bu karakteri Emrah Keskin tecrübesiyle izlemek gerçekten bambaşka bir duygu. Sahne duruşu, beden dili ve zamanlama yani “timing” becerisi onu oyunun lokomotif oyuncusu yapıyor. Tok ve anlaşılır sesi, bu seste yaptığı tonlamalar, izleyicide büyülü bir etki bırakıyor ve seyirci her bir replikten sonra hayatı sorgulamaya başlıyor. Carmichael’in bazı sahnelerdeki sürpriz sahne girişleri ise seyirci de şok etkisi yaratırken oyuna da zenginlik kazandırıyor. Biraz önce bahsettiğimiz timing becerisi de bu şok etkisini artırıyor.
Mervyn karakterini sahnede canlandıran Abdullah Arif Atalay'ın ise bu oyunda içinden adeta ikinci bir Abdullah Arif Atalay çıkmış gibi.. İzlediğimiz en iyi Arif performansını görmek ziyadesiyle mutlu ediyor. Oyunun açık biçim sahnelerinde seyirci ile kurduğu iletişim son derece başarılı. Oyunun trajedi kısmı ne kadar Emrah Keskin'in performansına bağlıysa, komik kısmı da bir o kadar Abdullah Arif Atalay' a bağlanmış. Bitmeyen enerjisi ve özellikle mimikleriyle oyunun komedi kısmını başarıyla kotarıyor. Yaşamın sorgulandığı ara sahnelerde ki söz vurguları ve ses tonlaması hem metinde anlatılmak isteneni seyirciye sağlıkla aktarıyor hem de mesajın ve esprilerin anlaşılmasına yardımcı oluyor. Sahnenin her bir yanını başarıyla kullanıyor ve izleyici de hayranlık uyandırıyor.
Atalay'ın oyunda bu başarıyı yakalamasında elbette diğer rol arkadaşlarının da katkısı yadsınamaz. Bu bağlamda iki sevgili tiplemesiyle sahne alan Tony karakterine hayat veren ve öğrenciliğinden beri beğenerek takip ettiğimiz Oğuzhan Vartolioğlu ile Marilyn karakterini canlandıran Özlem Sak'ın tempolu oyunlarını takdir etmeden geçmek olmaz. Özellikle kapitalist sisteme yönelik eleştirel bir yorum yüklenen bu iki karakter, insanların hayatlarının derinliklerinde yatan acıları bilmeden para kazanma duygusuyla, onları sömürme arzusunun ne denli vicdani duyguları yıprattığını izleyiciye bir tokat gibi çarpıyor. Para kazanma hırsının ancak ölüm duygusuyla karşılaşıldığı zaman yavaşladığını izlediğimiz sahnelerde komik unsurla birlikte gerilimin de basamak basamak tırmanıyor olması bu oyuncuların başarısında saklı.
Müziklerini Fatih Veli Ölmez'in, Dekor tasarımını Özlem Karabay'ın, Işık tasarımını Eser Dursun'un, Kostüm tasarımını ise Elif Özhancı'nın üstlendiği oyunda müzik, kostüm ve ışık uyumu da bir o kadar takdire şayan. Seyirci, bu uyum sayesinde olayın geçtiği an ve mekana yabancılık çekmiyor. Oyunun müzikleri yerli yerinde ve aksiyonu destekleyici, ışık ve kostüm ise hem oyuncuların rollerine uygun hem de göz yormayıcı özellikte olduğundan oyunun matematiksel yapısı ve olay örgüsü de bozulmadan akıp gidiyor. Seyirci bu detaylarda saplanıp kalmıyor ve oyunu kaçırmıyor. Dekorda Suat Süren, Aksesuarda Oğuzhan Kutlu, Kondüvit masasında Hakan Babaoğlu, Işık kumanda da Mustafa Tortumlu, erkek terzihanede Mustafa Portakal ve kadın terzihanede Hülya Dursun'un, Makyaj, peruka ve protezde Kamil Özbek, Daramaturgide Orhan Kola ve suflöz olarak da Elif Hilal Karakelle'nin emekleri de alkışı hakediyor.
Aslına bakarsanız başarılı reji, başarılı oyunculuk, başarılı teknik ekip olunca isterseniz en kötü yazılmış metni sahneye taşıyın, başarıyı bir ucundan yine yakalıyorsunuz. Erzurum Devlet Tiyatrosu’nda az önce saydığımız bu isimlerin yanı sıra Musa Gül, Durmuş Kurt, Veyis Demir, Halit Eyüboğlu, Murat Yayla, Erkan Çoban, Muammer Erdem, Çiğdem Kaplan, Metin Yarluğ, Özge Babaoğlu, Ceyda Şakar, Serkan Ay, Tuba Önal, Selçuk Yılmaz, Enes Özgeriş, Adem Öztürk, Serap Kurt, Habip Eşenbuğa, Muhammed, Kürşat Dalkılıç, Adem Dağ, Yasemin Üngan, Ebru Dolarbulut, Alaaddin Tekin, Evren Yıldırım, Taliha Yıldırım, İrfan Şenyayla, Yusuf Arslan, Bülent Alptekin, Erkan Dağ, Talip Aksu, Mesut İspirli, Selçuk Künden, Bekir Künden, Fırat Kılıç, Muammer Kılıçaslan gibi isimlerin emeklerini unutmamak gerekir. Yıllardan beri Erzurum Devlet Tiyatrosunun elde ettiği başarılarda sahne üstündeki sanatçılarımızın yanı sıra işte bu görünmeyen çalışanların da alın teri yatmakta...
Tiyatro sezonuna her zaman olduğu gibi coşkulu bir giriş yapan Erzurum Devlet Tiyatrosu eminiz ki bölgede tiyatronun lokomotifliğini bu sene de başarıyla gerçekleştirecek. Son olarak "Kayıp El" isimli oyunun prömiyer gecesinde oyunun yönetmeni Kuvvet Yurdakul'un ifade ettiği gibi ;
"Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti Devlet Tiyatrosu !"
Yaşasın Erzurum Devlet Tiyatrosu !
Emrah Keskin… O’da yıllardan beri Erzurum Devlet Tiyatrosu’nu evi gibi özümsemiş bir sahne aşığı. Rol aldığı oyunları alnının akıyla tamamlamış, izleyicinin beğenisini ve takdirini kazanmış bir tiyatro rol modeli. Tiyatro sevgisi yüreğinden hiç silinmeyecek başarılı bir oyuncu. Bu sevgi öylesine coşkulu ki son birkaç yıldır da sahnede yaşadığı bir kaza sonrası ayağına takılan platine rağmen hiçbir oyunda görev almaktan “kaçmamış” tiyatro seyircisinden aldığı alkışlarla acısını dindirerek sahneye çıkmış bir profesyonel. İki yıldır da hem EDT Müdürü hem de sanatçısı olarak görev yapmaya devam ediyor. Önümüzdeki günlerde sahne alacak Çizmeli Kedi adlı çocuk oyununun yönetmen koltuğunda oturan Emrah Keskin’in en büyük dileği ise Erzurumlu minik çocukların tiyatro salonlarını bu yıl da tıklım tıklım doldurması…
Kayıp El’de Carmichael karakterini canlandıran Emrah Keskin, oyunun eleştirel yüzü olmanın yanı sıra en keskin çizilen karakteri. Bir tutkunun, nasıl bir takıntıya dönüştüğünün en açık göstergesi. Hiçbir şeyin artık eskisi gibi olamayacağının farkında olan bir karakterin, aslında nasıl olması gerektiğini sorguladığı ve anlattığı oyun kişisi. Bir intikam duygusundan hareketle, ırk ayrımcılığının ve yaşamın acımasızlığının sorgulandığı bu karakteri Emrah Keskin tecrübesiyle izlemek gerçekten bambaşka bir duygu. Sahne duruşu, beden dili ve zamanlama yani “timing” becerisi onu oyunun lokomotif oyuncusu yapıyor. Tok ve anlaşılır sesi, bu seste yaptığı tonlamalar, izleyicide büyülü bir etki bırakıyor ve seyirci her bir replikten sonra hayatı sorgulamaya başlıyor. Carmichael’in bazı sahnelerdeki sürpriz sahne girişleri ise seyirci de şok etkisi yaratırken oyuna da zenginlik kazandırıyor. Biraz önce bahsettiğimiz timing becerisi de bu şok etkisini artırıyor.
Mervyn karakterini sahnede canlandıran Abdullah Arif Atalay'ın ise bu oyunda içinden adeta ikinci bir Abdullah Arif Atalay çıkmış gibi.. İzlediğimiz en iyi Arif performansını görmek ziyadesiyle mutlu ediyor. Oyunun açık biçim sahnelerinde seyirci ile kurduğu iletişim son derece başarılı. Oyunun trajedi kısmı ne kadar Emrah Keskin'in performansına bağlıysa, komik kısmı da bir o kadar Abdullah Arif Atalay' a bağlanmış. Bitmeyen enerjisi ve özellikle mimikleriyle oyunun komedi kısmını başarıyla kotarıyor. Yaşamın sorgulandığı ara sahnelerde ki söz vurguları ve ses tonlaması hem metinde anlatılmak isteneni seyirciye sağlıkla aktarıyor hem de mesajın ve esprilerin anlaşılmasına yardımcı oluyor. Sahnenin her bir yanını başarıyla kullanıyor ve izleyici de hayranlık uyandırıyor.
Atalay'ın oyunda bu başarıyı yakalamasında elbette diğer rol arkadaşlarının da katkısı yadsınamaz. Bu bağlamda iki sevgili tiplemesiyle sahne alan Tony karakterine hayat veren ve öğrenciliğinden beri beğenerek takip ettiğimiz Oğuzhan Vartolioğlu ile Marilyn karakterini canlandıran Özlem Sak'ın tempolu oyunlarını takdir etmeden geçmek olmaz. Özellikle kapitalist sisteme yönelik eleştirel bir yorum yüklenen bu iki karakter, insanların hayatlarının derinliklerinde yatan acıları bilmeden para kazanma duygusuyla, onları sömürme arzusunun ne denli vicdani duyguları yıprattığını izleyiciye bir tokat gibi çarpıyor. Para kazanma hırsının ancak ölüm duygusuyla karşılaşıldığı zaman yavaşladığını izlediğimiz sahnelerde komik unsurla birlikte gerilimin de basamak basamak tırmanıyor olması bu oyuncuların başarısında saklı.
Müziklerini Fatih Veli Ölmez'in, Dekor tasarımını Özlem Karabay'ın, Işık tasarımını Eser Dursun'un, Kostüm tasarımını ise Elif Özhancı'nın üstlendiği oyunda müzik, kostüm ve ışık uyumu da bir o kadar takdire şayan. Seyirci, bu uyum sayesinde olayın geçtiği an ve mekana yabancılık çekmiyor. Oyunun müzikleri yerli yerinde ve aksiyonu destekleyici, ışık ve kostüm ise hem oyuncuların rollerine uygun hem de göz yormayıcı özellikte olduğundan oyunun matematiksel yapısı ve olay örgüsü de bozulmadan akıp gidiyor. Seyirci bu detaylarda saplanıp kalmıyor ve oyunu kaçırmıyor. Dekorda Suat Süren, Aksesuarda Oğuzhan Kutlu, Kondüvit masasında Hakan Babaoğlu, Işık kumanda da Mustafa Tortumlu, erkek terzihanede Mustafa Portakal ve kadın terzihanede Hülya Dursun'un, Makyaj, peruka ve protezde Kamil Özbek, Daramaturgide Orhan Kola ve suflöz olarak da Elif Hilal Karakelle'nin emekleri de alkışı hakediyor.
Aslına bakarsanız başarılı reji, başarılı oyunculuk, başarılı teknik ekip olunca isterseniz en kötü yazılmış metni sahneye taşıyın, başarıyı bir ucundan yine yakalıyorsunuz. Erzurum Devlet Tiyatrosu’nda az önce saydığımız bu isimlerin yanı sıra Musa Gül, Durmuş Kurt, Veyis Demir, Halit Eyüboğlu, Murat Yayla, Erkan Çoban, Muammer Erdem, Çiğdem Kaplan, Metin Yarluğ, Özge Babaoğlu, Ceyda Şakar, Serkan Ay, Tuba Önal, Selçuk Yılmaz, Enes Özgeriş, Adem Öztürk, Serap Kurt, Habip Eşenbuğa, Muhammed, Kürşat Dalkılıç, Adem Dağ, Yasemin Üngan, Ebru Dolarbulut, Alaaddin Tekin, Evren Yıldırım, Taliha Yıldırım, İrfan Şenyayla, Yusuf Arslan, Bülent Alptekin, Erkan Dağ, Talip Aksu, Mesut İspirli, Selçuk Künden, Bekir Künden, Fırat Kılıç, Muammer Kılıçaslan gibi isimlerin emeklerini unutmamak gerekir. Yıllardan beri Erzurum Devlet Tiyatrosunun elde ettiği başarılarda sahne üstündeki sanatçılarımızın yanı sıra işte bu görünmeyen çalışanların da alın teri yatmakta...
Tiyatro sezonuna her zaman olduğu gibi coşkulu bir giriş yapan Erzurum Devlet Tiyatrosu eminiz ki bölgede tiyatronun lokomotifliğini bu sene de başarıyla gerçekleştirecek. Son olarak "Kayıp El" isimli oyunun prömiyer gecesinde oyunun yönetmeni Kuvvet Yurdakul'un ifade ettiği gibi ;
"Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti Devlet Tiyatrosu !"
Yaşasın Erzurum Devlet Tiyatrosu !