
Kökeni 18. yüzyıla uzanan pizza, dünya tarihinde ilk kez İtalya’da boy gösterdi. Zamanla dünyanın dört bir yanına yayılan bu kült lezzet, Türkiye’ye ilk kez 1920’li yıllarda İstanbul’a İtalyan göçmenler tarafından getirildi. Beyoğlu gibi İstanbul’un işlek caddelerinde ortaya çıkan pizza, 1970 yılında ise Rafet Küçükali tarafından Erzurum’a getirildi. Meraklı esnaf Rafet Küçükali’nin İstanbul’da görüp Erzurum’a getirdiği bu lezzetin öyküsünü, yıllar sonra Atatürk Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi’nde hoca olan Doç.Dr. Adnan Küçükali PUSULA’ya anlattı.
Bir cesaret öyküsü…
Babasının 55 yıl önce cesaret edip ilk kez Erzurum’a getirdiği bu dünya lezzetinin serüveninin çok kısa sürdüğünü aktaran Doç.Dr. Adnan Küçükali, 1970’te başlayıp 1981’de kapanan ‘Pizza Pide ve Kebap Salonu’ macerasını şöyle aktarıyor: “1930’lı yıllarda dedelerim Karadeniz’den Erzurum’a göç etmişler. Pek çok iş ile uğraşan ailemiz önce canlı hayvan alım satımı yapmışlar. Doğudan aldıkları hayvanları Erzurum üzerinden Trabzon limanına götürerek İstanbul ve Türkiye’ye satış yapıyorlarmış. Bu serüven 1960’lı yıllarda kasaplıkla devam etmiş. Daha sonra 1970’li yıllara baktığımızda ise Erzurum’da bir lokanta açıp ticaret hayatına başka bir alanda devam ediyor. O yıllarda İstanbul’a giden babam ‘Nasıl farklı bir şey bulup, onu Erzurum’a getirebilirim?’ diye düşünürken Beyoğlu’nda bir pizzacıya rastlıyor. Bizde Trabzon Sürmeneliyiz ve oradan gelen bir pide kültürüne sahip olduğumuz için pizza babamın dikkatini çekmeyi başarıyor. O dönemlerde ise pizza yeni yeni yapılmaya başlanıyor ve henüz kimse bu tadı bilmiyor”
Pizzaya özel usta
Babasının şehir dışından üç usta getirterek Erzurum’da ilk pizzayı yaptırdığını dile getiren Doç.Dr. Küçükali, “Babam sırf pizzayı öğrenip, dükkanımızda yapsınlar diye şehir dışından üç usta getirterek burada onlara ev tutmuştu. 1971’de ise şu anki Vehip Atalay Kültür Merkezinin yerinde dükkanımızı açmıştı. İstanbul’da pizzaya ait detayları öğrenerek Erzurum’a getiren babam bu lezzetin şehirdeki öncü ismi oldu. O dönemin şartları için pizza çok değişik ve yeni bir tattı. Hem bizim için hem de şehir için bir farklılık oldu” dedi.
Turistlerin gözdesi: Pizza
1970’li yıllarda Avrupa’dan Erzurum’a çok sayıda turist geldiğini söyleyen Küçükali, o dönemde Pizza’yı görenlerin şaşkınlık ve mutluluğu bir arada yaşadığını ifade etti. Türkiye’de henüz yeni bir tat olan ve İstanbul’da tek tük örneğine rastlanan pizzayı Erzurum’da görenlerin şaşırdığını aktaran Küçükali, “Gelen turistlerin pizzaya rastlaması onları çok mutlu ediyordu, kendilerini memleketlerinde hissediyorlardı. Hatta ilerleyen dönemlerde Erzurum’a gelen turist kafileleri pizza yazısını görünce dükkâna girip kendilerine özgü olan bu lezzeti Erzurum’da tatma fırsatı yakalıyorlardı” diye konuştu.
Kısa süren Erzurum macerası
İstanbul’dan getirilen bu lezzetin Erzurum’da tutmadığı için bir yıl içerisinde kaldırıldığını dile getiren Küçükali, kısa süren o macerayı şöyle anlatıyor: “Bir türlü bu tadı Erzurum halkı kabul edemedi. ‘Ne pideye ne lahmacuna benziyor?’ diyerek pek rağbet etmediler. Bizde zamanla pizza yapmaktan vazgeçtik ve pide yapmaya karar verdik. Fakat dükkanın adı pizza olarak kalmaya devam etti. Zaten ilerleyen dönemlerde de babam 24 saat çalışmaktan ve o yoğunluktan çok yorularak dükkânı kapattı”
24 saat açık dükkân
Dükkanlarının dönemin en meşhur mekanlarından birisi olduğunu kaydeden Küçükali, her kesimden insana hitap ettiklerini dile getirerek sözlerine şöyle devam etti: “1970’li dönemlerde garsonlarının tek tip giyinip, papyon taktığı bir lokantadan bahsediyoruz. Sabahları cami cemaati çorba içmeye geliyor. Dükkân öğlen saatlerinde ise devlet dairelerinde çalışan kamu personellerini ve aileleri ağırlıyordu. Gece ise geç saatlerde evine dönen insanların uğrak yeriydi. Ayrıca o zamanlar etrafımızdaki evlere ve esnafa da o günün artan yiyeceklerini dağıtır, ziyan olmasını engellerdik. Yapmaya başlanılan ilk pizzalar da komşuların beğenisine sunulmuştu”
“Kasaya bakardım”
1970’li yılların Erzurum’unu da anlatan Küçükali, o günleri özlemle yad ederek, “Her şey o dönemlerde çok daha güzeldi. O zamanlar küçük bir çocuk olmama rağmen kasaya bakar, hesap tutardım. Babamın bu davranışı bende sorumluluk duygumu, özgüvenimi ve daha pek çok şeyi o günlerden oluşturdu. Dönemin insanları da esnafı da tek yönlü değildi. Örneğin babam Demokrat Parti Erzurum Kurucu üyesiydi. Aynı zamanda iyi bir esnaf, Tüccarlar Kulübü başkanı ve gazeteciydi. Hürsöz, Doğu Ekspresi gibi gazetelerde baş yazarlık yapmış, ‘Acı Gerçekler’ adlı köşesinde köşe yazıları yazmış” diye konuştu.
Şeyma TAHİR