
ETÜ Mimarlık ve Mühendislik Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Babak Karımı’nın yürüttüğü, doktora öğrencisi Ömer Lütfü Aydın’ın katkıda bulunduğu ve ETÜ Mimarlık ve Mühendislik Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. İlker Kazaz'ın eş-danışmanlığında gerçekleştirilen araştırmada, Erzurum’un çeşitli mahallelerinde zeminin doğal titreşim özellikleri ölçülerek hangi bölgelerde sarsıntı büyümesinin belirginleştiği değerlendirildi. Elde edilen sonuçlar, havza yapısı, alüvyal (Akarsuların taşıyıp biriktirdikleri tüm toprak) dolgu kalınlığı, periyot değerleri ve zemin sertliğinin deprem şiddetini doğrudan etkilediğini ortaya koydu.

Aziziye İlçesi’ne Bağlı Kahramanlar Mahallesi, Yakutiye İlçesi Kombina Caddesi, Erzurum Kalesi Civarı ve Palandöken TOKİ gibi 300 farklı bölgede yapılan MASW ölçümleri (Yüzey Dalgalarının Çok Kanallı Analizi), Erzurum Ovası’nın büyük bölümünde zeminin beklenenden çok daha derin ve yumuşak olduğunu gösterdi. Akademik ekibin elde ettiği bulgular, ovaya doğru gidildikçe periyot değerlerinin ve zemin büyütme katsayılarının belirgin biçimde arttığını, bunun da olası bir depremde sarsıntının çok daha şiddetli ve yıkıcı hissedilebileceğini ortaya koydu. Buna karşılık Kale Bölgesi ve Yıldızkent TOKİ gibi daha yüksek kotlu ve daha sert zeminli bölgelerde riskin daha sınırlı olduğu belirlendi. Araştırma, Erzurum’da deprem tehlikesinin fay hatlarından çok zeminin yapısına bağlı olarak değiştiğini bilimsel verilerle ortaya koyuyor.

Ovaya gidildikçe sarsıntı artıyor
Yapılan çalışmada en dikkat çeken bulgulardan biri, Kahramanlar Mahallesi (Karaz) bölgesindeki derin ve yumuşak zemin yapısının deprem dalgalarını yüzeye taşırken belirgin bir büyütme etkisi oluşturması oldu. Bu bölgelerde zeminin doğal salınım süresinin yüksek olduğu, deprem dalgalarının alüvyal tabakalar içerisinde ilerlerken daha da güçlendiği tespit edildi. Erzurum Ovası’nın önemli bir bölümünde benzer yapıda kalın yumuşak katmanların bulunduğu, bunun da büyük depremlerde sarsıntının daha uzun ve daha şiddetli hissedilmesine yol açabileceği vurgulandı. Kahramanmaraş ve Erzincan havzalarında geçmişte yaşanan büyük depremler incelendiğinde, yüksek periyotlu zeminlerde hasarın belirgin şekilde arttığı örnekler, yapılan değerlendirmelerin doğruluğunu destekliyor.

Kale ve Palandöken TOKİ bölgelerinin zeminleri daha sert
Yapılan analizlere göre Kale civarı ve Palandöken-Yıldızkent TOKİ çevresi, ova tabanına göre çok daha sığ ve sert bir zemin yapısına sahip. Bu bölgelerde yumuşak tabakaların ince olması nedeniyle deprem dalgaları büyümeden yüzeye çıkıyor ve sarsıntı etkisi doğal olarak azalıyor. Çalışmada, Kahramanlar Mahalleri ile Kombina Caddesi arası birinci bölge, Kombina Caddesi ile Erzurum Kalesi arası ikinci bölge, Kale ile Yıldızkent TOKİ arası ise üçüncü bölge olarak sınıflandırılarak risk dağılımı detaylandırıldı. Havzanın yüksek kotlu kesimlerinden ovaya doğru inildikçe periyot değerlerinin ve zemin büyütme katsayılarının belirgin biçimde arttığı ifade edildi. Bulgular, aynı depremde bile bazı mahallelerde sarsıntının çok daha şiddetli hissedilmesinin nedenini ortaya koyuyor.

“Tek başına VS-30 yetmez”
Çalışmanın yürütücüsü Doç. Dr. Babak Karımı, araştırmanın önemini şu sözlerle aktardı: “Amacımız, Erzurum’da olası depremlerde zeminin nasıl davranacağını, hangi bölgelerde nasıl bir hasar oluşabileceğini ve zemin kaynaklı ivme değerlerinin nasıl değiştiğini bilimsel olarak ortaya koymak. Kahramanlar Mahallesi, Kale civarı, Kombina Caddesi ve Yıldızkent TOKİ’de yaptığımız ilk ölçümlerde, deprem yönetmeliğinde kullanılan VS-30(yerinde yapılan sismik çalışmalar sonucunda elde edilen kayma dalga hızlarının 30m derinliğe kadar ortalama değeri) değerinin tek başına yeterli olmadığını gördük. Havza kalınlığı, hakim titreşim periyodu, frekansı, büyütme faktörü ve kırılganlık indeksi gibi başka parametrelerin deprem etkisini doğrudan belirlediğini tespit ettik. Erzurum’da havza kalınlığı arttıkça zemin büyütmesi de artıyor. Deprem dalgaları yumuşak zeminlerde daha fazla büyüyor. Kent genelinde yaklaşık 300 noktada MASW ölçümleri yaparak kapsamlı bir sismik tehlike analizi hazırlıyoruz. Erzurum’da kesin bir şekilde en tehlikeli ya da en güvenli bölge budur demek doğru olmaz çünkü bina yüksekliği, yapısal tasarım ve fay uzaklığı gibi etkenler de davranışı değiştiriyor. Ancak genel değerlendirmede dağdan ovaya doğru inildikçe riskin arttığını söylemek mümkündür.”

Yapılan çalışmada kentsel dönüşüm için öncelikli alanlar netleşiyor
Yapılan çalışmada elde edilen bulgular, Erzurum’un özellikle ova merkezine yakın bölgelerinde zemin kaynaklı risklerin belirgin şekilde yükseldiğini ortaya koyuyor. Bu nedenle yeni yapılaşmanın bu alanlarda daha hassas bir zemin etüdü sürecinden geçmesi gerektiği ifade ediliyor. Mevcut yapılarda da aynı bölgelerin öncelikli olarak değerlendirilmesinin önem taşıdığı belirtiliyor. Çalışmanın sonuçları, normal zemin olarak değerlendirilen bazı alanlarda inşa edilen yapıların deprem sırasında beklenenden çok daha yüksek sismik yüke maruz kalabileceğini gösteriyor. Havza yapısının doğru analiz edilmesi ve bu verilerin proje tasarımlarında kullanılmasının, Erzurum’un olası depremlerde daha güvenli hale gelmesinin temel koşulu olduğu vurgulanıyor. Elde edilen bilimsel veriler, kentsel dönüşüm politikalarının yönlendirilmesi ve yeni yapıların dayanıklılığının artırılması açısından kritik bir yol haritası niteliği taşıyor.
Ali Kaya
Evet riskli alan raporuna göre yatırım yapılmalıdır