
Hayvancılığın önemli merkezlerinden biri sayılan Erzurum’da deri fabrikasını gezdik… Büyükşehir Belediyesi’nin üretime dayalı şirketlerinden biri olan ESKER A.Ş.’nin Genel Müdürü Baran Zahit Türk’ten fabrikanın kuruluş hikâyesini ve çalışmalarını dinledik. Keyifle okumanız dileğiyle…
Halime DURMUŞ / ERZURUM
İstanbul’dan Erzurum’a uzanan bir başarı hikâyesi. Belki de bir şehrin kaderini değiştirecek müthiş bir yatırım. Onlarca insanın hayatına değer katan hem insana hem de şehre hizmet atılımı. “Tek hayalim gittiğim yerde bir şey yapmış olmak” diyor ESKER A.Ş. Genel Müdürü Baran Zahit Türk. Kendisinden Erzurum ‘ESKER Deri’ fabrikasının mikro imkânlarla makro var oluş hikâyesini dinledik. Sadece yöneticilik değil, nasıl liderlik yapılır bir kez daha görmüş olduk onu dinleyince. Çalışkan, özverili bir lider. İnovatif bir liderin proaktif ekibi ile şehre hizmetin somut verilerini gördük. Girişimcilere kılavuz olacak nitelikte, Erzurum için örnek bir sanayileşme hikâyesi onunkisi. Kuruluş ayağı, Isparta Yalvaç’tan başlıyor. Fabrikanın kurulacağı bölgeyi, üretimin cinsini, işçi istihdamını, bölgesel koşulları, ülke ve bölge ihtiyaçlarını, hammadde ulaşım olanaklarını, arz-talep dengesini, yani aklınıza gelebilecek her alanda onun emiği var. Zaten kendisi de bu başarı öyküsünü anlatırken “…Sonra fabrikamıza getirmek üzere bu malzemeleri aldık, kendimiz çeke çeke götürdük, arabanın bagajına koyduk” cümlesi ile bu emeği kanıtlıyor. Ben de bu yüzden Sayın Baran Zahit Türk ve ekibi için ‘Erzurum’a ESKER’ oldular dedim. Erzurumlular bilir ‘asker’e Erzurum tabiri ile ‘esker’ denir. Fabrikanın her alında askeri bir disiplinle çalışarak son halini bulan, ‘ERZEN’ markası ile Erzurum’un bir başka sembolü haline gelen ‘ESKER Deri’ ulusal bir marka olma yolunda hızla ilerliyor.
Deri fabrikası fikri nasıl oluştu?
Erzurum hayvancılığın yoğun olduğu bir yer. Zaten istediğimiz bir şeydi. Böyle bir fabrika Erzurum için çok yerinde bir yatırım olurdu. Bir gün bir fuarda bizim belediyemizden arkadaşlar gezerken Ispartalı bir ustanın çantalarını görüyorlar ve soruyorlar; “Bunlar çok doğal bir ürüne benziyor fabrikasyon olmadığı belli, nasıl yapıyorsunuz?” Usta da diyor ki; “Benim bir tane atölyem var. Bu atölyede ben hanım, çocuklar çalıyoruz.” Sonra bana bu ustadan bahsettiler. Ben de zaten Erzurum’a bir deri fabrikası kurmak istiyordum. Düştüm yola.
Isparta’ya mı gittiniz? O ilk hamleyi dinlemek isteriz, biraz bahseder misiniz?
Evet. Aldım arkadaşları biz Isparta Yalvaç’a gittik, orada ustayı bulduk. Bir gece de kaldık. Oradaki makinelerini, tezgahını kullandığı her türlü materyali inceledim. Ustayı da bize bu işi öğretmesi için ikna ettim. Sağolsun bayağı yardımcı oldu bize, beraber İstanbul’a da gittik.
İstanbul’da neler yaptınız?
İstanbul’da ustamızla buluştuk. Ustanın kendi atölyesinde ne makinesi var, neler alıyor, neler satıyor hepsini birebir yerinde gördük, tineri, baliyi, opçeyi, aksesuarı aldığı tüm yerleri. Sonra fabrikamıza getirmek üzere bu malzemeleri aldık, kendimiz çeke çeke götürdük, arabanın bagajına koyduk.
Oldukça özverili bir atılım olmuş. Peki, Erzurum’daki kuruluş süreci nasıl oldu?
Isparta’daki ustanın aynı düzenini burada Makine İkmal var, eski ağır bakımın orada kurduk. Sonra gittim İŞKUR’a dedim ki, ben mesleği olmayanlardan 25 kişilik bir kurs açmak istiyorum. Açtık kursu, usta da Yalvaç’tan geldi, bir hafta durdu, sonra oğlunu bıraktı gitti. Bu çanta nasıl kesiliyor, nasıl sırınıyor, nasıl örülüyor, boyası nasıl yapılıyor hepsini öğrettiler burada 3 ay boyunca. Sonra bizim kendi personelimiz bunu üretir oldu.

Şu anki çalışma alanınız Organize Sanayi Bölgesi çıkışındaki eski Sümerbank lojmanlarının bulunduğu yerde. Yani, atölye seviyesinden fabrika statüsüne giden bir hikayeniz var? Bize biraz da bu öykünüzü anlatır mısınız?
Sonra yerimiz yetmediği için Sümerbank’ın orada atıl, kullanılmayan bir alan bulduk. Gittim yerel sekretere orayı biz aldık. 600 metrekare bir alan şu anda orası. Biz burayı taşıdık oraya ama ekipmanlar yetmiyordu artık. Araştırdık, gittik büyük firmalara, Quark Deri’ye gittik mesela, onların da ekipmanlarını gördük, bizim işimize de ne yarıyorsa temin ettik. Deri dediğimiz çantanın yanında boyalı deri ve vinleks de üretmeye başladık.
Fabrikanızdaki istihdam sayısı nedir?
Yaklaşık 40 kişi orada çalışıyor. Meslek eğitim kursları da alıyor, sertifika da alacaklar. Çalışanlarımız arasında bayan çalışanlar da var, eski hükümlüler de. Ve bu gün çok iyi bir noktadayız. Artık hem birçok yerden iş alıyoruz, hem de ürün veriyoruz.
Ürünlerinizin marka ismi olan ‘ERZEN’ ne demek? Tabi isim direkt Erzurum’u çağrıştırıyor ama bir de okuyucularımız için siz anlatır mısınız?
Biz bu fabrika için o kadar keyifle ve heyecanla çalışıyorduk ki hazırlıklarımızı tamamladıktan sonra dedik ki biz buna bir de isim bulalım ve tescil ettirelim. Çok güzel, renkli isimler geliyor ama bir yanı eksik kalıyordu. Ben diyorum ki öyle bir isim bulalım ki ya Erzurum’u yansıtsın ya da Doğu Anadolu’yu. Yani, Antalya’dan birisi bu ürünü aldığı zaman bu Erzurum’un ürünü diyecek, bunu anlatmam lazım. 2 aya yakın isim arayışımız devam etti. En son ‘Erzen’i bulduk. Erzen; Erzurum’un isimlerinden, kök isim, yani varoluş isimlerinden bir tanesi. Erzen-i Rûm’dan geliyor. Baktık ki bunun uygunluğu da var, patentine başvurduk. 22 kalemde patentini aldık.
Bundan sonraki hedefiniz nedir?
Biz bunları çok fedakarca çalışan bir ekiple yaptık. Tek hayalim şu, gittiğim yerde bir şey yapmış olmak. Yani aranılan, güvenilen yerli bir marka olmak.
Halime DURMUŞ / ERZURUM
İstanbul’dan Erzurum’a uzanan bir başarı hikâyesi. Belki de bir şehrin kaderini değiştirecek müthiş bir yatırım. Onlarca insanın hayatına değer katan hem insana hem de şehre hizmet atılımı. “Tek hayalim gittiğim yerde bir şey yapmış olmak” diyor ESKER A.Ş. Genel Müdürü Baran Zahit Türk. Kendisinden Erzurum ‘ESKER Deri’ fabrikasının mikro imkânlarla makro var oluş hikâyesini dinledik. Sadece yöneticilik değil, nasıl liderlik yapılır bir kez daha görmüş olduk onu dinleyince. Çalışkan, özverili bir lider. İnovatif bir liderin proaktif ekibi ile şehre hizmetin somut verilerini gördük. Girişimcilere kılavuz olacak nitelikte, Erzurum için örnek bir sanayileşme hikâyesi onunkisi. Kuruluş ayağı, Isparta Yalvaç’tan başlıyor. Fabrikanın kurulacağı bölgeyi, üretimin cinsini, işçi istihdamını, bölgesel koşulları, ülke ve bölge ihtiyaçlarını, hammadde ulaşım olanaklarını, arz-talep dengesini, yani aklınıza gelebilecek her alanda onun emiği var. Zaten kendisi de bu başarı öyküsünü anlatırken “…Sonra fabrikamıza getirmek üzere bu malzemeleri aldık, kendimiz çeke çeke götürdük, arabanın bagajına koyduk” cümlesi ile bu emeği kanıtlıyor. Ben de bu yüzden Sayın Baran Zahit Türk ve ekibi için ‘Erzurum’a ESKER’ oldular dedim. Erzurumlular bilir ‘asker’e Erzurum tabiri ile ‘esker’ denir. Fabrikanın her alında askeri bir disiplinle çalışarak son halini bulan, ‘ERZEN’ markası ile Erzurum’un bir başka sembolü haline gelen ‘ESKER Deri’ ulusal bir marka olma yolunda hızla ilerliyor.

Erzurum hayvancılığın yoğun olduğu bir yer. Zaten istediğimiz bir şeydi. Böyle bir fabrika Erzurum için çok yerinde bir yatırım olurdu. Bir gün bir fuarda bizim belediyemizden arkadaşlar gezerken Ispartalı bir ustanın çantalarını görüyorlar ve soruyorlar; “Bunlar çok doğal bir ürüne benziyor fabrikasyon olmadığı belli, nasıl yapıyorsunuz?” Usta da diyor ki; “Benim bir tane atölyem var. Bu atölyede ben hanım, çocuklar çalıyoruz.” Sonra bana bu ustadan bahsettiler. Ben de zaten Erzurum’a bir deri fabrikası kurmak istiyordum. Düştüm yola.
Isparta’ya mı gittiniz? O ilk hamleyi dinlemek isteriz, biraz bahseder misiniz?
Evet. Aldım arkadaşları biz Isparta Yalvaç’a gittik, orada ustayı bulduk. Bir gece de kaldık. Oradaki makinelerini, tezgahını kullandığı her türlü materyali inceledim. Ustayı da bize bu işi öğretmesi için ikna ettim. Sağolsun bayağı yardımcı oldu bize, beraber İstanbul’a da gittik.
İstanbul’da neler yaptınız?
İstanbul’da ustamızla buluştuk. Ustanın kendi atölyesinde ne makinesi var, neler alıyor, neler satıyor hepsini birebir yerinde gördük, tineri, baliyi, opçeyi, aksesuarı aldığı tüm yerleri. Sonra fabrikamıza getirmek üzere bu malzemeleri aldık, kendimiz çeke çeke götürdük, arabanın bagajına koyduk.
Oldukça özverili bir atılım olmuş. Peki, Erzurum’daki kuruluş süreci nasıl oldu?
Isparta’daki ustanın aynı düzenini burada Makine İkmal var, eski ağır bakımın orada kurduk. Sonra gittim İŞKUR’a dedim ki, ben mesleği olmayanlardan 25 kişilik bir kurs açmak istiyorum. Açtık kursu, usta da Yalvaç’tan geldi, bir hafta durdu, sonra oğlunu bıraktı gitti. Bu çanta nasıl kesiliyor, nasıl sırınıyor, nasıl örülüyor, boyası nasıl yapılıyor hepsini öğrettiler burada 3 ay boyunca. Sonra bizim kendi personelimiz bunu üretir oldu.

Şu anki çalışma alanınız Organize Sanayi Bölgesi çıkışındaki eski Sümerbank lojmanlarının bulunduğu yerde. Yani, atölye seviyesinden fabrika statüsüne giden bir hikayeniz var? Bize biraz da bu öykünüzü anlatır mısınız?
Sonra yerimiz yetmediği için Sümerbank’ın orada atıl, kullanılmayan bir alan bulduk. Gittim yerel sekretere orayı biz aldık. 600 metrekare bir alan şu anda orası. Biz burayı taşıdık oraya ama ekipmanlar yetmiyordu artık. Araştırdık, gittik büyük firmalara, Quark Deri’ye gittik mesela, onların da ekipmanlarını gördük, bizim işimize de ne yarıyorsa temin ettik. Deri dediğimiz çantanın yanında boyalı deri ve vinleks de üretmeye başladık.
Fabrikanızdaki istihdam sayısı nedir?
Yaklaşık 40 kişi orada çalışıyor. Meslek eğitim kursları da alıyor, sertifika da alacaklar. Çalışanlarımız arasında bayan çalışanlar da var, eski hükümlüler de. Ve bu gün çok iyi bir noktadayız. Artık hem birçok yerden iş alıyoruz, hem de ürün veriyoruz.
Ürünlerinizin marka ismi olan ‘ERZEN’ ne demek? Tabi isim direkt Erzurum’u çağrıştırıyor ama bir de okuyucularımız için siz anlatır mısınız?
Biz bu fabrika için o kadar keyifle ve heyecanla çalışıyorduk ki hazırlıklarımızı tamamladıktan sonra dedik ki biz buna bir de isim bulalım ve tescil ettirelim. Çok güzel, renkli isimler geliyor ama bir yanı eksik kalıyordu. Ben diyorum ki öyle bir isim bulalım ki ya Erzurum’u yansıtsın ya da Doğu Anadolu’yu. Yani, Antalya’dan birisi bu ürünü aldığı zaman bu Erzurum’un ürünü diyecek, bunu anlatmam lazım. 2 aya yakın isim arayışımız devam etti. En son ‘Erzen’i bulduk. Erzen; Erzurum’un isimlerinden, kök isim, yani varoluş isimlerinden bir tanesi. Erzen-i Rûm’dan geliyor. Baktık ki bunun uygunluğu da var, patentine başvurduk. 22 kalemde patentini aldık.
Bundan sonraki hedefiniz nedir?
Biz bunları çok fedakarca çalışan bir ekiple yaptık. Tek hayalim şu, gittiğim yerde bir şey yapmış olmak. Yani aranılan, güvenilen yerli bir marka olmak.