
İYİ Parti'nin 'gıda terörü' araştırma önergesi AK Partinin ret oyları, MHP'nin ise 'çekimser' oyları ile kabul edilmedi. Araştırma önergesi, 7 binin üzerinde denetmenle yılda 1 milyon 200 bin denetimin yapıldığı gerekçe gösterilerek ret edildi.
Aslında böyle bir araştırmanın kime ne zararı olurdu ki...
Çünkü ülkemiz gerçekten de en az PKK, FETÖ terör örgütleri kadar tehlikeli, gıda sektöründe yaşanan tehditlerle karşı karşıyadır. Tatlandırıcı, tat verici, kıvam koruyucu, kıvam arttırıcı, renk koruyucu, beyazlatıcı, bozulmayı önleyici, nem tutucu, boya, aroma vs. gibi maddeler hakkında neden bir açıklama yapılmaz. Sadece iki buçuk gramlık küçücük bir sakızın içerisinde en az 18 tane katkı maddesi var. Bu maddelerin zararları hakkında halkın bilgilendirilmesi gerekmez mi? Artık tavuk, yumurta yiyemez hale geldik. Civcivin 20 günde tavuk olup yumurta verdiği bir ortamda insanlar tavuk ve yumurta tüketmemeye gayret gösteriyor. En çok tükettiğimiz, geleneksel Türk sofralarının üç öğün baştacı ekmeğin içine eklenen yirmiye yakın katkı maddesiyle beslenen tüketicilerden, sağlıklı bir nesil hayali kuramaz hale geldik.
Mesela halk arasında yoğun bir şekilde "vurgulanan İsrail'den gelen tohumlar bizi zehirliyor", sözlerine resmi bir açıklama duydunuz mu? Tarım ve Köy işleri Bakanlığı, Ziraat Fakülteleri, Tarım Araştırma Enstitüleri, Ziraat Mühendisleri, tarım politikalarını ele alarak halkın endişelerine kulak vermelidirler.
Her ay düzenli olarak "İsrail'den bu kadar tohum alıyoruz, bu kadar satıyoruz" gibi açıklamalar yapılarak bilgiler verilebilir. Hatta bu bilgiler İsrail'le sınırlı kalmamalıdır.
Yıllık enflasyonu yüzde 8,55 göstermekle güvenilirliği tartışılır hale gelmiş sadece TUİK'in açıklamaları ile tohum ithalatı ve ihracatı hakkında bilgi sahibi oluyoruz.
Bakın halk bu konu hakkında pek çok soru soruyor.
İşte bazıları,
-Türkiye tarım üretimini İsrail’den aldığı tohumlara mı bağlamış durumdadır?
-İsrail’in sattığı tohumlar gerçekten genetiğiyle oynanmış kötü tohumlar mıdır?
-Genetik tohum, ekilen toprağa zarar veriyor mu?
-Tohumların içine hastalık yerleştiriliyor mu?
-Türkiye'nin patates deposu olan Niğde ve Nevşehir bölgelerinde yetiştirilen patateslerde kanserojen maddeye rastlandığı doğru mu?
-Ülkemizin İsrail'den yıllık zirai ilaç alımı ne kadardır?
Bu sorular gibi onlarca soru yazabilirim burada. Yetkililer her ay düzenli olarak halkı bilgilendirse, ortada ne bilgi kirliliği kalır, nede insanların kafalarında soru işareti.
Özellikle domateste İsrail tohumu algısı öylesine yer etmiş ki, genetiği oynanmış domatesle ilgili her gün onlarca makale okuyabilirsiniz.
Devlet yetkilileri tarafından yapılan GDO’lu ,ambalajlı, katkılı ürünler gibi pek çok gıdanın, insan sağlığı üzerindeki etkilerini inceleyen bir klinik çalışma mutlaka vardır. Bu bilgilerin yetkili bir ağızdan düzenli olarak kamuoyu ile paylaşılması, halkın bilgilerine sunulması gerekmektedir.
Aslında böyle bir araştırmanın kime ne zararı olurdu ki...
Çünkü ülkemiz gerçekten de en az PKK, FETÖ terör örgütleri kadar tehlikeli, gıda sektöründe yaşanan tehditlerle karşı karşıyadır. Tatlandırıcı, tat verici, kıvam koruyucu, kıvam arttırıcı, renk koruyucu, beyazlatıcı, bozulmayı önleyici, nem tutucu, boya, aroma vs. gibi maddeler hakkında neden bir açıklama yapılmaz. Sadece iki buçuk gramlık küçücük bir sakızın içerisinde en az 18 tane katkı maddesi var. Bu maddelerin zararları hakkında halkın bilgilendirilmesi gerekmez mi? Artık tavuk, yumurta yiyemez hale geldik. Civcivin 20 günde tavuk olup yumurta verdiği bir ortamda insanlar tavuk ve yumurta tüketmemeye gayret gösteriyor. En çok tükettiğimiz, geleneksel Türk sofralarının üç öğün baştacı ekmeğin içine eklenen yirmiye yakın katkı maddesiyle beslenen tüketicilerden, sağlıklı bir nesil hayali kuramaz hale geldik.
Mesela halk arasında yoğun bir şekilde "vurgulanan İsrail'den gelen tohumlar bizi zehirliyor", sözlerine resmi bir açıklama duydunuz mu? Tarım ve Köy işleri Bakanlığı, Ziraat Fakülteleri, Tarım Araştırma Enstitüleri, Ziraat Mühendisleri, tarım politikalarını ele alarak halkın endişelerine kulak vermelidirler.
Her ay düzenli olarak "İsrail'den bu kadar tohum alıyoruz, bu kadar satıyoruz" gibi açıklamalar yapılarak bilgiler verilebilir. Hatta bu bilgiler İsrail'le sınırlı kalmamalıdır.
Yıllık enflasyonu yüzde 8,55 göstermekle güvenilirliği tartışılır hale gelmiş sadece TUİK'in açıklamaları ile tohum ithalatı ve ihracatı hakkında bilgi sahibi oluyoruz.
Bakın halk bu konu hakkında pek çok soru soruyor.
İşte bazıları,
-Türkiye tarım üretimini İsrail’den aldığı tohumlara mı bağlamış durumdadır?
-İsrail’in sattığı tohumlar gerçekten genetiğiyle oynanmış kötü tohumlar mıdır?
-Genetik tohum, ekilen toprağa zarar veriyor mu?
-Tohumların içine hastalık yerleştiriliyor mu?
-Türkiye'nin patates deposu olan Niğde ve Nevşehir bölgelerinde yetiştirilen patateslerde kanserojen maddeye rastlandığı doğru mu?
-Ülkemizin İsrail'den yıllık zirai ilaç alımı ne kadardır?
Bu sorular gibi onlarca soru yazabilirim burada. Yetkililer her ay düzenli olarak halkı bilgilendirse, ortada ne bilgi kirliliği kalır, nede insanların kafalarında soru işareti.
Özellikle domateste İsrail tohumu algısı öylesine yer etmiş ki, genetiği oynanmış domatesle ilgili her gün onlarca makale okuyabilirsiniz.
Devlet yetkilileri tarafından yapılan GDO’lu ,ambalajlı, katkılı ürünler gibi pek çok gıdanın, insan sağlığı üzerindeki etkilerini inceleyen bir klinik çalışma mutlaka vardır. Bu bilgilerin yetkili bir ağızdan düzenli olarak kamuoyu ile paylaşılması, halkın bilgilerine sunulması gerekmektedir.