
Göz tansiyonu, yavaş yavaş ilerlediği için görme alanındaki azalma ve kayıp, hasta tarafından çabuk fark edilemiyor. Erken teşhiste bu hastalığın ilerlemesinin durdurulabildiğini belirten Göz Hatalıkları Uzmanı Baki Kartal, “Özellikle 40 yaş üzerinde ve hipertansiyon, damar ve şeker hastalığı olan bireyler göz tansiyonu konusunda daha fazla risk altındalar” dedi.
Halime DURMUŞ / ERZURUM
Göz tansiyonuna dikkat çeken Göz Hatalıkları Uzmanı Baki Kartal, 40 yaşın üzerindeki bireylerin özellikle de hipertansiyon, damar ve şeker hastalığı olanların göz sağlığına oldukça dikkat etmesi gerektiğini belirtti.
Ailede de bu hastalık söz konusu ise risk daha da artıyor. Göz tansiyonu yani tıptaki ismi ile glokom en sık rastlanan sağlık sorunlarının başında geliyor. Doğru şekilde tedavi edilmediğinde ise birtakım ciddi rahatsızlıkları da beraberinde getiriyor. Glokomun gözde ağrı, bulanık görme, kızarıklık, renkli halkalar görme, mide bulantısı ve kusma gibi belirtilerle kendini gösterebileceği gibi çoğu zaman hiçbir belirti vermeden ilerleyen sinsi bir hastalık olduğunu belirten Erzurum Özel Buhara Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Baki Kartal hastalıkla ilgili bilgilendirme yaptı.

Sinsice ilerliyor
Hastalığın dünyada yaygın görülen hastalıklardan biri olduğunu söyleyen Kartal, hastalığın sinsice ilerlediğine değindi. Görme sinirine hasar vererek körlüğe bile neden olabildiğinden bahseden Kartal, “Göz, beslenmesini içinde bulunan sıvılar aracılığı ile yapar ve bu sıvıları kanallar yardımı ile dışarı atar. Bu sıvının yapımı ile atılması arasındaki denge bozulursa, göz içinde normalden fazla sıvı birikir. Bu sıvı da basınç oluşturarak göz siniri ve sinir tabakasındaki sinir liflerine zarar verir. Göz sinirine zarar verecek seviyede göz içi basıncına sahip olunmasına göz tansiyonu denir.Erken dönemde herhangi bir belirti vermeyen göz tansiyonu, yavaş yavaş ilerlediği için görme alanındaki azalma ve kayıp, hasta tarafından çabuk fark edilmez. Erken teşhis hastalığın ilerlemesini durdurabilir. Bunun içinde düzenli olarak göz muayenesi olunması gerekir. Göz sinirinde tahribata neden olan bu hastalıkta gün geçtikçe görme azalır. Son ana kadar hasta hiçbir şeyin farkına varmayabilir” diye konuştu.
40 yaş üzeri ve ailevi yatkınlık riski artırıyor
Ailede glokom bulunanlarda hastalık riskinin daha yüksek olduğunu aktaran Kartal, 40 yaşın üzerinde ve de glokomlu ailelerdeki glokomun görülme sıklığının 4-5 kat daha fazla olduğunu söyledi. Glokom sıklığının yaşla arttığını anlatan Kartal, “Glokom doğuştan da olabilir, 3-20 yaş aralığında da ortaya çıkabilir. Yapılan çalışma ve gözlemler glokom sıklığının yaşla arttığını ortaya koyuyor. Bu nedenle rutin olarak yapılan göz muayenelerinde daha başlangıç aşamasındaki göz tansiyonu bile saptanabilir. Özellikle de göz tansiyonu vakalarının artış gösterdiği 40’li yaşlardan itibaren mutlaka düzenli göz kontrolü yapılmalıdır. Çünkü göz tansiyonuna bağlı oluşan görme kayıplarında geri dönüş yoktur. Glokom tüm dünyadaki körlüklerin ikinci nedeni. Özellikle 40 yaşın üzerindekiler, ailesinde glokom bulunanlar, şekeri, hipertansiyonu, yüksek miyopisi ve damar hastalığı olanlar, uzun süreli kortizon tedavisi alanların risk altında olduğunu unutmamak gerekir. Göz kontrolleri 40 yaş öncesi 2 yılda bir yaptırılabilir. Ancak glokomun görülme sıklığının arttığı 40 yaşından sonra yılda en az bir kez göz ve göz içi basıncı kontrolleri yaptırılmalıdır” şeklinde ifade etti.
Omega 3 kaynakları hastalığı önlüyor
Glokomu önleyebilmek için faydalı besinleri açıklayan Kartal, özellikle omega 3 kaynaklarının hastalığı önlediğinden bahsederek sözlerine şöyle devam etti: “Gözün sağlıklı beslenmesini sağlayan omega 3 kaynakları; balık, yumurta, semizotu, ceviz, gibi besinler oldukça faydalıdır. Bunun dışında A vitamini içeren meyve ve sebzeler, beta karoten içeren sebzeler havuç, ıspanak, gibibesinler glokomlu hastalara da glokom riski altındaki popülasyona da tavsiye edilir. Hipermetropinin ve miyopinin de glokomla ilişkisi olduğu tahmin edildiğinden, gözlük muayeneleri yapılırken mutlaka göz içi basıncı ölçümlerini de yaptırmak gerekir.”
Erken teşhis hayat kurtarıyor
Her hastalıkta olduğu gibi glokomda da erken teşhisin hayat kurtardığını söyleyen Kartal, bu hastalıkta hastanın sürekli kontrol altında tutulması gerektiğini paylaştı. Lazer tedavisinin de uygulandığını belirten Kartal, “Tedavide ilaç veya cerrahi yöntemler kullanarak ilk amacımız göz içi basıncını düşürerek hastalığın gidişatını durdurmaktır. Mevcut sinir lifi hasarını geri döndürmek çoğu zaman imkânsızdır. Bu da erken teşhis ve tedavinin önemini daha da artırıyor. Lazer tedavisi ise glokom tedavisinde yaygın olarak kullanılıyor.Göz tansiyonun tedavisinde hasta, sürekli kontrol altında tutulmak zorundadır. Düzenli takiplerle ilaçla kontrol altında tutulabilen hastalarda ise ilaç tedavileri zamanla ihtiyacı karşılamayabilir. Bu durumlarda cerrahi yöntemler düşünülmelidir. Göz tansiyonun tarzına ve tipine göre uygulanabilecek lazer tedavileri de mevcuttur. Bu tedaviler kalıcı çözümler sağlayarak hastanın ömür boyu ilaç kullanmasına da engel olabilir. Bu hastalıkta en önemli nokta düzenli göz muayenesini ihmal etmemektir” diye konuştu.
Halime DURMUŞ / ERZURUM
Göz tansiyonuna dikkat çeken Göz Hatalıkları Uzmanı Baki Kartal, 40 yaşın üzerindeki bireylerin özellikle de hipertansiyon, damar ve şeker hastalığı olanların göz sağlığına oldukça dikkat etmesi gerektiğini belirtti.
Ailede de bu hastalık söz konusu ise risk daha da artıyor. Göz tansiyonu yani tıptaki ismi ile glokom en sık rastlanan sağlık sorunlarının başında geliyor. Doğru şekilde tedavi edilmediğinde ise birtakım ciddi rahatsızlıkları da beraberinde getiriyor. Glokomun gözde ağrı, bulanık görme, kızarıklık, renkli halkalar görme, mide bulantısı ve kusma gibi belirtilerle kendini gösterebileceği gibi çoğu zaman hiçbir belirti vermeden ilerleyen sinsi bir hastalık olduğunu belirten Erzurum Özel Buhara Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Baki Kartal hastalıkla ilgili bilgilendirme yaptı.

Sinsice ilerliyor
Hastalığın dünyada yaygın görülen hastalıklardan biri olduğunu söyleyen Kartal, hastalığın sinsice ilerlediğine değindi. Görme sinirine hasar vererek körlüğe bile neden olabildiğinden bahseden Kartal, “Göz, beslenmesini içinde bulunan sıvılar aracılığı ile yapar ve bu sıvıları kanallar yardımı ile dışarı atar. Bu sıvının yapımı ile atılması arasındaki denge bozulursa, göz içinde normalden fazla sıvı birikir. Bu sıvı da basınç oluşturarak göz siniri ve sinir tabakasındaki sinir liflerine zarar verir. Göz sinirine zarar verecek seviyede göz içi basıncına sahip olunmasına göz tansiyonu denir.Erken dönemde herhangi bir belirti vermeyen göz tansiyonu, yavaş yavaş ilerlediği için görme alanındaki azalma ve kayıp, hasta tarafından çabuk fark edilmez. Erken teşhis hastalığın ilerlemesini durdurabilir. Bunun içinde düzenli olarak göz muayenesi olunması gerekir. Göz sinirinde tahribata neden olan bu hastalıkta gün geçtikçe görme azalır. Son ana kadar hasta hiçbir şeyin farkına varmayabilir” diye konuştu.
40 yaş üzeri ve ailevi yatkınlık riski artırıyor
Ailede glokom bulunanlarda hastalık riskinin daha yüksek olduğunu aktaran Kartal, 40 yaşın üzerinde ve de glokomlu ailelerdeki glokomun görülme sıklığının 4-5 kat daha fazla olduğunu söyledi. Glokom sıklığının yaşla arttığını anlatan Kartal, “Glokom doğuştan da olabilir, 3-20 yaş aralığında da ortaya çıkabilir. Yapılan çalışma ve gözlemler glokom sıklığının yaşla arttığını ortaya koyuyor. Bu nedenle rutin olarak yapılan göz muayenelerinde daha başlangıç aşamasındaki göz tansiyonu bile saptanabilir. Özellikle de göz tansiyonu vakalarının artış gösterdiği 40’li yaşlardan itibaren mutlaka düzenli göz kontrolü yapılmalıdır. Çünkü göz tansiyonuna bağlı oluşan görme kayıplarında geri dönüş yoktur. Glokom tüm dünyadaki körlüklerin ikinci nedeni. Özellikle 40 yaşın üzerindekiler, ailesinde glokom bulunanlar, şekeri, hipertansiyonu, yüksek miyopisi ve damar hastalığı olanlar, uzun süreli kortizon tedavisi alanların risk altında olduğunu unutmamak gerekir. Göz kontrolleri 40 yaş öncesi 2 yılda bir yaptırılabilir. Ancak glokomun görülme sıklığının arttığı 40 yaşından sonra yılda en az bir kez göz ve göz içi basıncı kontrolleri yaptırılmalıdır” şeklinde ifade etti.
Omega 3 kaynakları hastalığı önlüyor
Glokomu önleyebilmek için faydalı besinleri açıklayan Kartal, özellikle omega 3 kaynaklarının hastalığı önlediğinden bahsederek sözlerine şöyle devam etti: “Gözün sağlıklı beslenmesini sağlayan omega 3 kaynakları; balık, yumurta, semizotu, ceviz, gibi besinler oldukça faydalıdır. Bunun dışında A vitamini içeren meyve ve sebzeler, beta karoten içeren sebzeler havuç, ıspanak, gibibesinler glokomlu hastalara da glokom riski altındaki popülasyona da tavsiye edilir. Hipermetropinin ve miyopinin de glokomla ilişkisi olduğu tahmin edildiğinden, gözlük muayeneleri yapılırken mutlaka göz içi basıncı ölçümlerini de yaptırmak gerekir.”
Erken teşhis hayat kurtarıyor
Her hastalıkta olduğu gibi glokomda da erken teşhisin hayat kurtardığını söyleyen Kartal, bu hastalıkta hastanın sürekli kontrol altında tutulması gerektiğini paylaştı. Lazer tedavisinin de uygulandığını belirten Kartal, “Tedavide ilaç veya cerrahi yöntemler kullanarak ilk amacımız göz içi basıncını düşürerek hastalığın gidişatını durdurmaktır. Mevcut sinir lifi hasarını geri döndürmek çoğu zaman imkânsızdır. Bu da erken teşhis ve tedavinin önemini daha da artırıyor. Lazer tedavisi ise glokom tedavisinde yaygın olarak kullanılıyor.Göz tansiyonun tedavisinde hasta, sürekli kontrol altında tutulmak zorundadır. Düzenli takiplerle ilaçla kontrol altında tutulabilen hastalarda ise ilaç tedavileri zamanla ihtiyacı karşılamayabilir. Bu durumlarda cerrahi yöntemler düşünülmelidir. Göz tansiyonun tarzına ve tipine göre uygulanabilecek lazer tedavileri de mevcuttur. Bu tedaviler kalıcı çözümler sağlayarak hastanın ömür boyu ilaç kullanmasına da engel olabilir. Bu hastalıkta en önemli nokta düzenli göz muayenesini ihmal etmemektir” diye konuştu.