
Erzurum Teknik Üniversitesi, Kadın Çalışmaları Araştırma ve Uygulama Merkezi öncülüğünde Güçlü Kadınlar adlı panel düzenlendi.
Manolya BULUT-PUSULA
Erzurum Teknik Üniversitesi, Kadın Çalışmaları Araştırma ve Uygulama Merkezi koordinatörlüğünde Edebiyat Fakültesi konferans salonunda Güçlü Kadınlar adlı panel gerçekleştirildi. Dr. Öğr. Üyesi Emel Zorluoğlu’nun moderatörlüğünü yaptığı panelde konuşmacı olarak Dr. Hülya Kaya, Dr. Zeynep Ardıç ve Dr. Zeynep Erhan konuşma gerçekleştirdi. Panele Erzurum Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bülent Çakmak, Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürü Cemil İlbaş, ETSO Kadın Girişimciler Kurulu Başkanı Feride Eda Çalıkuşu, akademisyenler ve öğrenciler katıldı.

Adalet ve hakkaniyet ilkesi
Panelin açılış konuşmasını gerçekleştiren Erzurum Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bülent Çakmak, “Sosyolog ve yazar Dr. Fatma Barbarosoğlu’nun ifade ettiği gibi kadınları çalışan kadınlar ve ev kadınları diye ayırmak, ev kadınları iyidir, çalışan kadınlar kötüdür yada çalışan kadınlar candır, ev kadınları ne yapıyor ki tarzı düzeysiz ayrımlar yapmak ne rasyoneldir ne de ahlaki. Tarihsel sürece bakıldığında 19. yüzyılın son düzlemlerinde kadınların meslek sahibi olmaya özendirildiği görülüyor. günümüzde kadın çalışmalı mıdır sorusu gündemden çıkmıştır. Kadın erkek eşitliği üzerine inşa edilen ve erkek ne yaparsa kadın da aynısını yapabilir paradigmasından ziyade adalet ve hakkaniyet ilkesi çerçevesinde bu hususların tartışılmasının daha uygun olacağı kanaatindeyim” dedi.
Sabret, çalış, gerisini Allah’a bırak
Kamu Yönetiminde Kadın Olmak başlıklı bir konuşma yapan İstanbul Vali Yardımcısı Dr. Hülya Kaya, “Kadınlar yönetimde olması, şimdiye kadar oluşmuş yönetim geleneğinin dışında kalıyor. Tabi yavaş yavaş değişiyor. Bu da bizi mutlu ediyor. Biz kadınların da çok büyük sorumlulukları var. Vazgeçmeyin. Ben ilk mülakata girdiğim gün pes etseydim belki bugün burada olmayacaktım. Eşinizi de buna göre seçin. Ayağınızı gaz pedalından çekmeyin. Ayrılacağınızı bilseniz bile yapabileceğinizin en iyisini yapın. Yapabileceklerinizi azımsamayın” diye konuştu.
Kaya kaymakam olduğu dönem yaşadığı bir anıyı şu sözlerle anlattı; “3 yıllık stajım sonrasında 2002’de kaymakam olarak atamam gerçekleşti. Aksaray’ın bir ilçesinde göreve başladım. Bürokraside bir gelenektir. Valiyi ziyarete gidip kendinizi tanıtırsınız. Hiç beklemediğim bir tepkiyle karşılaştım. Sayın valim beni görünce çok şaşırdı. Neden bu mesleği seçtiğimi sordu. Kadın kaymakamla çalışmak istemediğini söyledi bir anda. İlk şoku atlattıktan sonra mesleği çok sevdiğimi ve fedakarlıklarla buraya geldiğimi söyledi. Bana İçişleri Bakanlığı’na yazı yazarak görev değişikliği yaptıracağını söyledi. Bu tavrı hiç beklemiyordum. Bu beni üzse de sevdiğim mesleği yapmaktan alıkoymadı. Bu tavrı benim şahsıma karşı değildi. Aldığı eğitim, yetiştirilme tarzı bir kadınla çalışmayı zorlaştırıyordu. Kendime hep şunu söyledim: sabret, çalış, gerisini Allah’a bırak.”
Ötekileştirme gerçekten yaralayıcı
Ötekileştirilmenin Farklı Boyutları: Türkiye’de Kadın Olmak konulu sunum yapan Medeniyet Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Zeynep Ardıç ise, “Gittiğim tiyatro, konser gibi etkinliklerde başörtümden dolayı yargılandım. Başörtülüysem bu tarz etkinliklerden anlamazmışım gibi davranılıyordu. Oturunca anlaşabileceğiniz insanlar ön yargı yüzünden sizden uzaklaşabiliyorlar. Bu da gerçekten yaralayıcıydı. Bunu karşıt da düşünmek lazım. Mini etek giyen de ön yargı ile karşılanabiliyor. Bu büyük bir dezavantaj. Geçmişte daha faşist diyebileceğimiz devletler ötekileştirmeyi kimlik üzerinden yapıyordu. Toplumun ötekileştirme yapması da karşıdakine negatif sıfatlar atfetmesi ile oluyor. Karşıdaki üzerinden kendini var ediyor. Başörtülüler yobaz, ben başörtülü olmadığım için yobaz değilim mantığı gibi. Ötekileştirme toplumda daha dezavantajlı grupların azınlıkta olması ile çıkar. 28 Şubat’ta da en büyük bedeli kadınlar ödedi” ifadelerini kullandı.
Belirli roller biçiliyor
Çankırı Karatekin Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Zeynep Erhan ise Ataerkil Toplumda Kadın Olmak başlıklı sunum gerçekleştirdi. Erhan, “Kadınlık olgusunun yeniden üretimi de günümüzde de ev üzerinden yapılıyor. Toplumumuzda ev ve ev işleri kadını tanımlarken karşımıza çıkıyor. Bu nedenle kadınlık tanımının meydana geldiği ev, genelde cinsiyet eşitsizliğinin de yaratıldığı ilk kurum olarak karşımıza çıkıyor. Bu kadın kimliğine ev işleri yapma yükümlülüğü yüklenirken erkeğe bu anlamda muafiyet sağlanıyor. Avukatlık yaparken birlikte çalıştığım bir erkek avukat vardı. Dava dilekçelerinde kadının ve erkeğin davalı ya da davacı olmasına göre ayrıştırdığı dilekçeler vardı. Erkek davacıysa ve şiddetli geçimsizlik ile dava açmışsa davanın matbu örneğinde her zaman var olan bir ifade var. Şöyle yazıyor: ‘davalı kadın, kadın olarak yükümlülüklerini yerine getirememektedir. Evi aylardır temizlememiştir. Yemek yapmayı bilmemektedir ve her gün dışarı çıkmaktadır.’ Erkek olan avukatın kadın algısı bu ve bunu mahkemeye taşıyor. Toplumun algısı ve beklentisi de bu yönde” diye kaydetti.
Manolya BULUT-PUSULA
Erzurum Teknik Üniversitesi, Kadın Çalışmaları Araştırma ve Uygulama Merkezi koordinatörlüğünde Edebiyat Fakültesi konferans salonunda Güçlü Kadınlar adlı panel gerçekleştirildi. Dr. Öğr. Üyesi Emel Zorluoğlu’nun moderatörlüğünü yaptığı panelde konuşmacı olarak Dr. Hülya Kaya, Dr. Zeynep Ardıç ve Dr. Zeynep Erhan konuşma gerçekleştirdi. Panele Erzurum Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bülent Çakmak, Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürü Cemil İlbaş, ETSO Kadın Girişimciler Kurulu Başkanı Feride Eda Çalıkuşu, akademisyenler ve öğrenciler katıldı.

Adalet ve hakkaniyet ilkesi
Panelin açılış konuşmasını gerçekleştiren Erzurum Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bülent Çakmak, “Sosyolog ve yazar Dr. Fatma Barbarosoğlu’nun ifade ettiği gibi kadınları çalışan kadınlar ve ev kadınları diye ayırmak, ev kadınları iyidir, çalışan kadınlar kötüdür yada çalışan kadınlar candır, ev kadınları ne yapıyor ki tarzı düzeysiz ayrımlar yapmak ne rasyoneldir ne de ahlaki. Tarihsel sürece bakıldığında 19. yüzyılın son düzlemlerinde kadınların meslek sahibi olmaya özendirildiği görülüyor. günümüzde kadın çalışmalı mıdır sorusu gündemden çıkmıştır. Kadın erkek eşitliği üzerine inşa edilen ve erkek ne yaparsa kadın da aynısını yapabilir paradigmasından ziyade adalet ve hakkaniyet ilkesi çerçevesinde bu hususların tartışılmasının daha uygun olacağı kanaatindeyim” dedi.
Sabret, çalış, gerisini Allah’a bırak
Kamu Yönetiminde Kadın Olmak başlıklı bir konuşma yapan İstanbul Vali Yardımcısı Dr. Hülya Kaya, “Kadınlar yönetimde olması, şimdiye kadar oluşmuş yönetim geleneğinin dışında kalıyor. Tabi yavaş yavaş değişiyor. Bu da bizi mutlu ediyor. Biz kadınların da çok büyük sorumlulukları var. Vazgeçmeyin. Ben ilk mülakata girdiğim gün pes etseydim belki bugün burada olmayacaktım. Eşinizi de buna göre seçin. Ayağınızı gaz pedalından çekmeyin. Ayrılacağınızı bilseniz bile yapabileceğinizin en iyisini yapın. Yapabileceklerinizi azımsamayın” diye konuştu.
Kaya kaymakam olduğu dönem yaşadığı bir anıyı şu sözlerle anlattı; “3 yıllık stajım sonrasında 2002’de kaymakam olarak atamam gerçekleşti. Aksaray’ın bir ilçesinde göreve başladım. Bürokraside bir gelenektir. Valiyi ziyarete gidip kendinizi tanıtırsınız. Hiç beklemediğim bir tepkiyle karşılaştım. Sayın valim beni görünce çok şaşırdı. Neden bu mesleği seçtiğimi sordu. Kadın kaymakamla çalışmak istemediğini söyledi bir anda. İlk şoku atlattıktan sonra mesleği çok sevdiğimi ve fedakarlıklarla buraya geldiğimi söyledi. Bana İçişleri Bakanlığı’na yazı yazarak görev değişikliği yaptıracağını söyledi. Bu tavrı hiç beklemiyordum. Bu beni üzse de sevdiğim mesleği yapmaktan alıkoymadı. Bu tavrı benim şahsıma karşı değildi. Aldığı eğitim, yetiştirilme tarzı bir kadınla çalışmayı zorlaştırıyordu. Kendime hep şunu söyledim: sabret, çalış, gerisini Allah’a bırak.”
Ötekileştirme gerçekten yaralayıcı
Ötekileştirilmenin Farklı Boyutları: Türkiye’de Kadın Olmak konulu sunum yapan Medeniyet Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Zeynep Ardıç ise, “Gittiğim tiyatro, konser gibi etkinliklerde başörtümden dolayı yargılandım. Başörtülüysem bu tarz etkinliklerden anlamazmışım gibi davranılıyordu. Oturunca anlaşabileceğiniz insanlar ön yargı yüzünden sizden uzaklaşabiliyorlar. Bu da gerçekten yaralayıcıydı. Bunu karşıt da düşünmek lazım. Mini etek giyen de ön yargı ile karşılanabiliyor. Bu büyük bir dezavantaj. Geçmişte daha faşist diyebileceğimiz devletler ötekileştirmeyi kimlik üzerinden yapıyordu. Toplumun ötekileştirme yapması da karşıdakine negatif sıfatlar atfetmesi ile oluyor. Karşıdaki üzerinden kendini var ediyor. Başörtülüler yobaz, ben başörtülü olmadığım için yobaz değilim mantığı gibi. Ötekileştirme toplumda daha dezavantajlı grupların azınlıkta olması ile çıkar. 28 Şubat’ta da en büyük bedeli kadınlar ödedi” ifadelerini kullandı.
Belirli roller biçiliyor
Çankırı Karatekin Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Zeynep Erhan ise Ataerkil Toplumda Kadın Olmak başlıklı sunum gerçekleştirdi. Erhan, “Kadınlık olgusunun yeniden üretimi de günümüzde de ev üzerinden yapılıyor. Toplumumuzda ev ve ev işleri kadını tanımlarken karşımıza çıkıyor. Bu nedenle kadınlık tanımının meydana geldiği ev, genelde cinsiyet eşitsizliğinin de yaratıldığı ilk kurum olarak karşımıza çıkıyor. Bu kadın kimliğine ev işleri yapma yükümlülüğü yüklenirken erkeğe bu anlamda muafiyet sağlanıyor. Avukatlık yaparken birlikte çalıştığım bir erkek avukat vardı. Dava dilekçelerinde kadının ve erkeğin davalı ya da davacı olmasına göre ayrıştırdığı dilekçeler vardı. Erkek davacıysa ve şiddetli geçimsizlik ile dava açmışsa davanın matbu örneğinde her zaman var olan bir ifade var. Şöyle yazıyor: ‘davalı kadın, kadın olarak yükümlülüklerini yerine getirememektedir. Evi aylardır temizlememiştir. Yemek yapmayı bilmemektedir ve her gün dışarı çıkmaktadır.’ Erkek olan avukatın kadın algısı bu ve bunu mahkemeye taşıyor. Toplumun algısı ve beklentisi de bu yönde” diye kaydetti.