
Pusula Gazetesi yazarı Taner Özdemir, şehrin Türk-İslam mührünü kazanmasında mihenk taşlarından biri olan Ulu Cami ile alakalı olarak birçok durumun gözden kaçtığını dile getirdi. Tarihi mekana bir rehber görevlendirilmesi gerektiğini belirten Özdemir, önemli bir detay olabilecek Güneş Saati’nin dolap arkalarına gizlendiğini söyledi.
Ömer ŞENER
Pusula Gazetesi yazarı Taner Özdemir, Ulu Camii’deki önemli detayların ortaya çıkarılması ve özellikle bu mekanda bir rehber görevlendirilmesi gerektiğini bildirdi.
Tadilatlar özelliğini kaybettirdi
Erzurum’un en eski mimari eserlerinden biri olan Ulu Camii’nin yapıldığı 1179 yılından beri geçirdiği tamiratlar sonucunda ayakta bulunduğunu kaydeden Özdemir, “Zaman zaman gördüğü tamiratlar, şehrin işgal ve istila günlerinde kapalı kalması göz önünde bulundurulmazsa il tarihinde en uzun süre açık kalan ibadethanelerden biridir. Mimari yapısıyla şehrin önde gelen eserlerinden biri olan Ulu Camii aynı zamanda Atabey Camisi olarak da bilinmektedir. Ulu Camii, 5 kapısı, fil ayakları, fil gözleri, kırlangıç örtüsü, 3 mihrabıyla şehirdeki diğer camilerden farklıdır. 1179’dan günümüze kadar gelen süreçte birçok defa tadilata uğrayan camiye eklemeler yapıldığı gibi bazı özelliklerde ortadan kaldırılmıştır.
Fil gözlerinin özelliği kayboldu
Son büyük onarımında caminin üst kısmı değiştirilmiştir. Özellikle yapılan bu onarımlarda cami orijinine dikkat edilmemiş bazı unsurlar ortadan kaldırılmıştır. Bunlardan en önemlileri caminin güney-doğu ve güney-batı yönlerine bakan "fil gözü" diye adlandırılan pencerelerinin özelliklerini kısmen kaybetmelerine sebep olan üst dış kısmın çatı örtüsü saçak kısımlarındaki fazla taşırma oluşumlarıdır. Örtü saçaklarındaki söz konusu fazla kısımlar güneş ışıklarının fil gözü pencerelere girişini kısmen de olsa engellemektedir. Cami içinde ses akışı gerek sarkıt taşlarla gerekse sütunlar arasındaki uzaklık ile sağlanmış ve yapı aynı zamanda depreme dayanıklı bir tarzda inşa edilmiştir”.
Bir rehber yok
Özdemir, şehrin Türk-İslam mührünü kazanmasında mihenk taşlarından biri olan Ulu Camiyle alakalı olarak birçok durumun gözden kaçtığını ifade ederek, “İlk etapta Özdemir, camiye gelen yerli ve yabancı turistlere rehberlik edecek bir rehberin bulunmayışının ele alınması gereken durumlardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Yılda onlarca kez binlerce öğrenci grubuyla Ulu Camiye geldiğimde ve her geldiğinde cami içinde dolaşan turistlerin sadece fotoğraf çekmekle meşgul olduklarını görmekteyim. Hâlbuki yerli veya yabancı fark etmeden gelen turistlere bilgi veren birilerinin o mekânda olması gereklidir. Cami içerisinde yer alan iyi niyetli ancak tarih bilgisi kulaktan dolma olan kişilerin verdiği bilgilere maruz kalan turistleri görünce üzüntümüz daha da artmaktadır” dedi.
Güneş saati niye kapatıldı?
Ulu Camii içerisinde yer alan garip durumlardan birinin de özelliklerin yapılan onarımlar ve eklemelerle kapatılması olduğunu ifade ederek, “Ulu Camii’nin Çifte Minareli Medrese tarafına bakan ve kadınların namaz kıldıkları Doğu cephesi birinci kapı giriş iç sağ duvardaki kapının yanı başındaki duvar saatinin bulunduğu kısım önüne kapatılan dolapla adeta saklanmıştır. Şehirde belli tarihi mekânlarda bulunan ve tarih açısından önem arz eden güneş saatin önüne bir kapının yapılmış olması ise hayli ilginçtir. Güneş saatinin o kapalı kapının ardında olduğunu bilenlerin sayısı ise yok denecek kadar azdır. Saatin bulunduğu yer içinde ise caminin temizliği için gerekli olan malzemeler konulmuştur. Ulu Camiye gelen misafirlere mutlaka bu mekân tanıtılmalı ve önündeki kapı kaldırılmalıdır. Bu kapı ve içerisindeki cami içerisine doğu kapısından girildiğinde sağ iç duvarda yer alan ve farklı renklerden oluşan güneş yelpazesi ile ilgilidir. Yapıldığı dönemde taşıma saat olmayan ve zaman belirleme ile ilgili olduğu sanılan bu kısım, muhtemelen cami üzerinde mevcut bir aydınlatma bölümü ile müşterek işlevini sürdürmekteydi. Güneş saatinin şehir kültürü açısından önemi anlatılmalı ve gençlere tarih kokan yerler tanıtılmalıdır. Biz tarihçilere ve kültür mirasçılarına başta bu görev düşmektedir. Ulu Camii ve diğer tarihi mekânlara mutlaka kadrolu veya dönüşümlü olarak bir rehber tayin edilmelidir. Tarihi mekânlar içerisinde yer alan tanıtıcı yazılar ise sadece belli kelimelerden oluşmamalıdır. Yazılar daha geniş tutulmalı cami içerisinde ilgili bölümlerde olmalıdır”. Diye konuştu.
Ömer ŞENER
Pusula Gazetesi yazarı Taner Özdemir, Ulu Camii’deki önemli detayların ortaya çıkarılması ve özellikle bu mekanda bir rehber görevlendirilmesi gerektiğini bildirdi.
Tadilatlar özelliğini kaybettirdi
Erzurum’un en eski mimari eserlerinden biri olan Ulu Camii’nin yapıldığı 1179 yılından beri geçirdiği tamiratlar sonucunda ayakta bulunduğunu kaydeden Özdemir, “Zaman zaman gördüğü tamiratlar, şehrin işgal ve istila günlerinde kapalı kalması göz önünde bulundurulmazsa il tarihinde en uzun süre açık kalan ibadethanelerden biridir. Mimari yapısıyla şehrin önde gelen eserlerinden biri olan Ulu Camii aynı zamanda Atabey Camisi olarak da bilinmektedir. Ulu Camii, 5 kapısı, fil ayakları, fil gözleri, kırlangıç örtüsü, 3 mihrabıyla şehirdeki diğer camilerden farklıdır. 1179’dan günümüze kadar gelen süreçte birçok defa tadilata uğrayan camiye eklemeler yapıldığı gibi bazı özelliklerde ortadan kaldırılmıştır.
Fil gözlerinin özelliği kayboldu
Son büyük onarımında caminin üst kısmı değiştirilmiştir. Özellikle yapılan bu onarımlarda cami orijinine dikkat edilmemiş bazı unsurlar ortadan kaldırılmıştır. Bunlardan en önemlileri caminin güney-doğu ve güney-batı yönlerine bakan "fil gözü" diye adlandırılan pencerelerinin özelliklerini kısmen kaybetmelerine sebep olan üst dış kısmın çatı örtüsü saçak kısımlarındaki fazla taşırma oluşumlarıdır. Örtü saçaklarındaki söz konusu fazla kısımlar güneş ışıklarının fil gözü pencerelere girişini kısmen de olsa engellemektedir. Cami içinde ses akışı gerek sarkıt taşlarla gerekse sütunlar arasındaki uzaklık ile sağlanmış ve yapı aynı zamanda depreme dayanıklı bir tarzda inşa edilmiştir”.
Bir rehber yok
Özdemir, şehrin Türk-İslam mührünü kazanmasında mihenk taşlarından biri olan Ulu Camiyle alakalı olarak birçok durumun gözden kaçtığını ifade ederek, “İlk etapta Özdemir, camiye gelen yerli ve yabancı turistlere rehberlik edecek bir rehberin bulunmayışının ele alınması gereken durumlardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Yılda onlarca kez binlerce öğrenci grubuyla Ulu Camiye geldiğimde ve her geldiğinde cami içinde dolaşan turistlerin sadece fotoğraf çekmekle meşgul olduklarını görmekteyim. Hâlbuki yerli veya yabancı fark etmeden gelen turistlere bilgi veren birilerinin o mekânda olması gereklidir. Cami içerisinde yer alan iyi niyetli ancak tarih bilgisi kulaktan dolma olan kişilerin verdiği bilgilere maruz kalan turistleri görünce üzüntümüz daha da artmaktadır” dedi.
Güneş saati niye kapatıldı?
Ulu Camii içerisinde yer alan garip durumlardan birinin de özelliklerin yapılan onarımlar ve eklemelerle kapatılması olduğunu ifade ederek, “Ulu Camii’nin Çifte Minareli Medrese tarafına bakan ve kadınların namaz kıldıkları Doğu cephesi birinci kapı giriş iç sağ duvardaki kapının yanı başındaki duvar saatinin bulunduğu kısım önüne kapatılan dolapla adeta saklanmıştır. Şehirde belli tarihi mekânlarda bulunan ve tarih açısından önem arz eden güneş saatin önüne bir kapının yapılmış olması ise hayli ilginçtir. Güneş saatinin o kapalı kapının ardında olduğunu bilenlerin sayısı ise yok denecek kadar azdır. Saatin bulunduğu yer içinde ise caminin temizliği için gerekli olan malzemeler konulmuştur. Ulu Camiye gelen misafirlere mutlaka bu mekân tanıtılmalı ve önündeki kapı kaldırılmalıdır. Bu kapı ve içerisindeki cami içerisine doğu kapısından girildiğinde sağ iç duvarda yer alan ve farklı renklerden oluşan güneş yelpazesi ile ilgilidir. Yapıldığı dönemde taşıma saat olmayan ve zaman belirleme ile ilgili olduğu sanılan bu kısım, muhtemelen cami üzerinde mevcut bir aydınlatma bölümü ile müşterek işlevini sürdürmekteydi. Güneş saatinin şehir kültürü açısından önemi anlatılmalı ve gençlere tarih kokan yerler tanıtılmalıdır. Biz tarihçilere ve kültür mirasçılarına başta bu görev düşmektedir. Ulu Camii ve diğer tarihi mekânlara mutlaka kadrolu veya dönüşümlü olarak bir rehber tayin edilmelidir. Tarihi mekânlar içerisinde yer alan tanıtıcı yazılar ise sadece belli kelimelerden oluşmamalıdır. Yazılar daha geniş tutulmalı cami içerisinde ilgili bölümlerde olmalıdır”. Diye konuştu.