
Zor günlerden geçiyoruz.
Hainlerin devletin her yanını ciddi şekilde sardığını dehşet içinde izliyoruz. FETÖ’cü hain darbecilerin bu milletin ekmeğini yiyerek kurdukları tuzağın derinliğine her geçen gün biraz daha şahit oldukça, bu milletin nasıl bir belayı defetmeye çalıştığını ürpererek anlıyoruz.
Allah’a şükrederiz ki, bizi zalimler karşısında mağlup etmedi ve kenetlenip dirilmemizi nasip etti.
Şimdi, “artık kardeşlik zamanıdır” yemini meydanlarda omuz omuza haykırılıyor.
Irk, siyasi görüş, mezhep farklılıkları bu güzel duaya hep birlikte amin diyebilmemize engel olamıyor.
Demek ki, bugüne kadar bizi bir olmaktan, diri olmaktan uzaklaştırmak için uydurulmuş bir hain propagandasından başka birşey değilmiş.
Millet meydanlarda öfke ve kin yeminleri değil adalet arzularını dile getiriyor. Ne muhteşem bir millet olduğunu bir kere daha gösteriyor.
Cumhurbaşkanı, bu hain darbenin baş hedefi olmasına rağmen öfkeyle değil birlik ve beraberlik duygularıyla bu meselenin altından kalkabileceğimizi göstermek için şimdiye kadar kendisine hakaret ettikleri gerekçesiyle açtığı bütün davalardan vazgeçtiğini belirtiyor. Elbette ekliyor, bu vatan haini bölücü örgütle mücadelede kesinlikle atalete düşülmeyecek! “Merhamet etmeyene merhamet edilmez” diyor.
Bu tavır hepimizin örnek alması gereken ortak hareket planımız olmalı ve ölçüyü Cumhurbaşkanımızın koyduğu kardeşlik mihenği üzerinden almalıyız.
Eski dargınlıklar, kavgalar, husumetler bir kenara bırakılmalı zira mesele bağımsızlık ve vatanın kurtarılması meselesi haline dönüşmüştür.
Darbeci generaller, FETÖ’nün açıkça hizmetkarlığını yapmış örgüt üyeleri, bu işe bulaştığı açıkça görülen devlet memurları elbette tutuklanıyor ve onları bu memleketin evlatlarının şehit olmasına sebep olan hainlikleri dolayısıyla en sert şekilde cezalandırmayan bir hukuk, bizim için kabul edilebilir değildir.
Ancak bir de bu hassasiyet nedeniyle sapın samana karıştırılma meselesi var ki, buna karşı çok dikkatli olmalıyız.
Bütün enerjimizi bu hainleri bertaraf etmek ve hukuk önünde cezalarını en ağır şekilde görmelerini sağlamak için harcamak varken, kendi aramızda yanlış anlaşılmalar nedeniyle bizi hedeften saptıracak durumların müsebbibi olmamalıyız.
Meydanlarda da bunu yapmalıyız, hakim ve savcılar vazife başındayken de böyle davranmalı, gazeteciler haberlerini okurlarına ulaştırırken de…
Benim de yazdığım Pusula Gazetesi, hain darbeci FETÖ yapılanmasıyla ilgili 15 Temmuz’dan beri milletin kalbindeki düşünceleri ortaya koyan bir yayın çizgisiyle çıkıyor. Yıllardan beri tanıdığım gazete yöneticilerinden de zaten başka bir tavır beklemezdim. Kaldı ki, böyle bir yanlışın içinde olsalardı önce ben bu gazetede yazı yazmaktan vazgeçerdim.
Ancak bu yoğun ve karışık ortam zaman zaman hatalı yorumlar ve bakışlar oluşmasına zemin hazırlıyor maalesef. Bu meslekte yirmili yılları devirmiş bizlerin vazifesi de sanırım bu konuda adil uyarılarda bulunmak olmalıdır.
Cumartesi günü gazetenin birinci sayfasının göbeğinden yayınlanan ve FETÖ örgütünün Baro ayağında gerçekleştirilen gözaltıları haber yapmak için başlanan ancak amacına uygun olmayan başlık ve fotoğraflarla çıkan haber, iğneyi gazetenin önce kendisine batırmasını gerektiren türdendi.
“Bulutlar’ı Savunuyordu… O Avukat da Gözaltında”
Başlığını taşıyan haberden bahsediyorum. Haber sanki Palandöken Belediye Başkanı Orhan Bulutlar’ın FETÖ’cü hain yapılanmaya destek verdiğini ima eder şekilde okurlara sunulmuş.
Haberde aslında; tutuklanmadığı, halen mahkemeye çıkmadığı için anayasal olarak suçlu ilan edilemeyecek bir avukatın Palandöken Belediye’sinin davalarına baktığı anlatılıyor. Bu avukat mahkemece tutuklanır suçu sabit görülürse en ağır şekilde diğer hainler gibi cezalandırılmalı. Ancak haberden anlaşılan şey ne yazık ki bu kadar masum değil!
Haberin genel seyri, Orhan Bulutlar’ın belediye avukatı olarak Avukat Osman Akın’ı tercih etmesinin okurlar tarafından bir ihanetmiş gibi yanlış bir algıya kapılmasına sebep olabiliyor.
Gerçi haberin devamında Orhan Bulutlar’ın bu yapılanmaya bulaşan belediye çalışanlarını görevden uzaklaştırdığından hatta 17/25 Aralık operasyonları sonrasında duyarlılık göstererek bir başkan yardımcısının Palandöken Belediye’siyle ilişkisini kestiğinden de bahsediliyor.
Bu habere yıllardır haberin ve yazının içinde olan birisi olarak baktığımda Pusula Gazetesi’nde çıkan haberin bugün birlikte, diri ve çok özenli olmamız gereken günlerde yanlış bir algıya hizmet edebileceğini söylemek zorundayım.
Kimseyi savunmak benim işim değil ancak bize emanet edilen köşelerde söylenmesi gerekenleri söylemek de birilerini savunmak anlamına gelmez.
Palandöken Belediye Başkanı Orhan Bulutlar, haberden anladığımız üzere 17/25 Aralık da dahil bu hain kalkışma ile ilgili Erzurum’da en sert tedbirleri alan belediye başkanı. Zira -eleştirmek için yazmıyorum- başka belediyelerde buna benzer görevden alınmaların gerçekleştiği ile ilgili bir bilgimiz yok. Muhakkak ki, en kısa zamanda eğer bu pisliğe bulaşmış çalışanları varsa açığa alacaklardır.
Orhan Bulutlar’ın bu paralel yapılanma ile ilgili sicilinde herhangi bir olumsuz icraata rastlanmadığını da ortaya konulan birşey olmadığından anlayabiliyoruz.
Sonuç olarak söyleyebiliriz ki, hain darbeci kalkışma ile ilgili bir haberde Orhan Bulutlar’ı ön plana çıkartmak gazetecilik etiği açısından doğru bir yaklaşım olmamıştır.
Bu süreçte milletin bütün hassasiyetlerini en ciddi şekilde sayfalarına yansıtan Pusula Gazetesi’ndeki yönetici dostlarımın bu yazdıklarımın kardeşçe bir özeleştiri cihetinden olduğunu anlayabilecek samimiyette olduklarını düşündüğüm için bu yazıyı yine Pusula Gazetesi’nde yazıyorum.
Hata yapılabilir, bu karışık ve yorucu süreçte detaylar gözden kaçabilir ancak bu milletin medyası bunları düzeltip vatan hainlerine karşı tek yürek olmayı başarabilir.
Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz bugünlerde bu vatan hainleriyle mücadelede kararlı olmalıyız. Ancak suçları sabit olmayan, masum olabilecekleri ihtimali bulunan gözaltı haberlerini yaparken de, bunları başka olaylarla ilişkilendirirken de hukukun ve sağduyunun özenle korunması titizliği özellikle toplumu yönlendiren gazetecilerden beklenen tavır olduğu gerçeğini unutmamalıyız.
Hele Orhan Bulutlar haberinde olduğu gibi iki benzemezi bir araya getirmemeye çok özen göstermeliyiz.
Son söz Cumhurbaşkanımızın cümleleriyle olsun. “Hukuk ve adaletten taviz vermeyeceğiz ancak bize merhamet etmeyenler de bizden merhamet beklemesin.”
Bütün hainlerin mümkün olan en ağır cezalara çarptırılması ancak arada mazlumların incinmemesi sadece bizim değil bu ülkeyi seven herkesin ortak kararlılığıdır.
Hainlerin devletin her yanını ciddi şekilde sardığını dehşet içinde izliyoruz. FETÖ’cü hain darbecilerin bu milletin ekmeğini yiyerek kurdukları tuzağın derinliğine her geçen gün biraz daha şahit oldukça, bu milletin nasıl bir belayı defetmeye çalıştığını ürpererek anlıyoruz.
Allah’a şükrederiz ki, bizi zalimler karşısında mağlup etmedi ve kenetlenip dirilmemizi nasip etti.
Şimdi, “artık kardeşlik zamanıdır” yemini meydanlarda omuz omuza haykırılıyor.
Irk, siyasi görüş, mezhep farklılıkları bu güzel duaya hep birlikte amin diyebilmemize engel olamıyor.
Demek ki, bugüne kadar bizi bir olmaktan, diri olmaktan uzaklaştırmak için uydurulmuş bir hain propagandasından başka birşey değilmiş.
Millet meydanlarda öfke ve kin yeminleri değil adalet arzularını dile getiriyor. Ne muhteşem bir millet olduğunu bir kere daha gösteriyor.
Cumhurbaşkanı, bu hain darbenin baş hedefi olmasına rağmen öfkeyle değil birlik ve beraberlik duygularıyla bu meselenin altından kalkabileceğimizi göstermek için şimdiye kadar kendisine hakaret ettikleri gerekçesiyle açtığı bütün davalardan vazgeçtiğini belirtiyor. Elbette ekliyor, bu vatan haini bölücü örgütle mücadelede kesinlikle atalete düşülmeyecek! “Merhamet etmeyene merhamet edilmez” diyor.
Bu tavır hepimizin örnek alması gereken ortak hareket planımız olmalı ve ölçüyü Cumhurbaşkanımızın koyduğu kardeşlik mihenği üzerinden almalıyız.
Eski dargınlıklar, kavgalar, husumetler bir kenara bırakılmalı zira mesele bağımsızlık ve vatanın kurtarılması meselesi haline dönüşmüştür.
Darbeci generaller, FETÖ’nün açıkça hizmetkarlığını yapmış örgüt üyeleri, bu işe bulaştığı açıkça görülen devlet memurları elbette tutuklanıyor ve onları bu memleketin evlatlarının şehit olmasına sebep olan hainlikleri dolayısıyla en sert şekilde cezalandırmayan bir hukuk, bizim için kabul edilebilir değildir.
Ancak bir de bu hassasiyet nedeniyle sapın samana karıştırılma meselesi var ki, buna karşı çok dikkatli olmalıyız.
Bütün enerjimizi bu hainleri bertaraf etmek ve hukuk önünde cezalarını en ağır şekilde görmelerini sağlamak için harcamak varken, kendi aramızda yanlış anlaşılmalar nedeniyle bizi hedeften saptıracak durumların müsebbibi olmamalıyız.
Meydanlarda da bunu yapmalıyız, hakim ve savcılar vazife başındayken de böyle davranmalı, gazeteciler haberlerini okurlarına ulaştırırken de…
Benim de yazdığım Pusula Gazetesi, hain darbeci FETÖ yapılanmasıyla ilgili 15 Temmuz’dan beri milletin kalbindeki düşünceleri ortaya koyan bir yayın çizgisiyle çıkıyor. Yıllardan beri tanıdığım gazete yöneticilerinden de zaten başka bir tavır beklemezdim. Kaldı ki, böyle bir yanlışın içinde olsalardı önce ben bu gazetede yazı yazmaktan vazgeçerdim.
Ancak bu yoğun ve karışık ortam zaman zaman hatalı yorumlar ve bakışlar oluşmasına zemin hazırlıyor maalesef. Bu meslekte yirmili yılları devirmiş bizlerin vazifesi de sanırım bu konuda adil uyarılarda bulunmak olmalıdır.
Cumartesi günü gazetenin birinci sayfasının göbeğinden yayınlanan ve FETÖ örgütünün Baro ayağında gerçekleştirilen gözaltıları haber yapmak için başlanan ancak amacına uygun olmayan başlık ve fotoğraflarla çıkan haber, iğneyi gazetenin önce kendisine batırmasını gerektiren türdendi.
“Bulutlar’ı Savunuyordu… O Avukat da Gözaltında”
Başlığını taşıyan haberden bahsediyorum. Haber sanki Palandöken Belediye Başkanı Orhan Bulutlar’ın FETÖ’cü hain yapılanmaya destek verdiğini ima eder şekilde okurlara sunulmuş.
Haberde aslında; tutuklanmadığı, halen mahkemeye çıkmadığı için anayasal olarak suçlu ilan edilemeyecek bir avukatın Palandöken Belediye’sinin davalarına baktığı anlatılıyor. Bu avukat mahkemece tutuklanır suçu sabit görülürse en ağır şekilde diğer hainler gibi cezalandırılmalı. Ancak haberden anlaşılan şey ne yazık ki bu kadar masum değil!
Haberin genel seyri, Orhan Bulutlar’ın belediye avukatı olarak Avukat Osman Akın’ı tercih etmesinin okurlar tarafından bir ihanetmiş gibi yanlış bir algıya kapılmasına sebep olabiliyor.
Gerçi haberin devamında Orhan Bulutlar’ın bu yapılanmaya bulaşan belediye çalışanlarını görevden uzaklaştırdığından hatta 17/25 Aralık operasyonları sonrasında duyarlılık göstererek bir başkan yardımcısının Palandöken Belediye’siyle ilişkisini kestiğinden de bahsediliyor.
Bu habere yıllardır haberin ve yazının içinde olan birisi olarak baktığımda Pusula Gazetesi’nde çıkan haberin bugün birlikte, diri ve çok özenli olmamız gereken günlerde yanlış bir algıya hizmet edebileceğini söylemek zorundayım.
Kimseyi savunmak benim işim değil ancak bize emanet edilen köşelerde söylenmesi gerekenleri söylemek de birilerini savunmak anlamına gelmez.
Palandöken Belediye Başkanı Orhan Bulutlar, haberden anladığımız üzere 17/25 Aralık da dahil bu hain kalkışma ile ilgili Erzurum’da en sert tedbirleri alan belediye başkanı. Zira -eleştirmek için yazmıyorum- başka belediyelerde buna benzer görevden alınmaların gerçekleştiği ile ilgili bir bilgimiz yok. Muhakkak ki, en kısa zamanda eğer bu pisliğe bulaşmış çalışanları varsa açığa alacaklardır.
Orhan Bulutlar’ın bu paralel yapılanma ile ilgili sicilinde herhangi bir olumsuz icraata rastlanmadığını da ortaya konulan birşey olmadığından anlayabiliyoruz.
Sonuç olarak söyleyebiliriz ki, hain darbeci kalkışma ile ilgili bir haberde Orhan Bulutlar’ı ön plana çıkartmak gazetecilik etiği açısından doğru bir yaklaşım olmamıştır.
Bu süreçte milletin bütün hassasiyetlerini en ciddi şekilde sayfalarına yansıtan Pusula Gazetesi’ndeki yönetici dostlarımın bu yazdıklarımın kardeşçe bir özeleştiri cihetinden olduğunu anlayabilecek samimiyette olduklarını düşündüğüm için bu yazıyı yine Pusula Gazetesi’nde yazıyorum.
Hata yapılabilir, bu karışık ve yorucu süreçte detaylar gözden kaçabilir ancak bu milletin medyası bunları düzeltip vatan hainlerine karşı tek yürek olmayı başarabilir.
Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz bugünlerde bu vatan hainleriyle mücadelede kararlı olmalıyız. Ancak suçları sabit olmayan, masum olabilecekleri ihtimali bulunan gözaltı haberlerini yaparken de, bunları başka olaylarla ilişkilendirirken de hukukun ve sağduyunun özenle korunması titizliği özellikle toplumu yönlendiren gazetecilerden beklenen tavır olduğu gerçeğini unutmamalıyız.
Hele Orhan Bulutlar haberinde olduğu gibi iki benzemezi bir araya getirmemeye çok özen göstermeliyiz.
Son söz Cumhurbaşkanımızın cümleleriyle olsun. “Hukuk ve adaletten taviz vermeyeceğiz ancak bize merhamet etmeyenler de bizden merhamet beklemesin.”
Bütün hainlerin mümkün olan en ağır cezalara çarptırılması ancak arada mazlumların incinmemesi sadece bizim değil bu ülkeyi seven herkesin ortak kararlılığıdır.