
Erzurum’un en eski yerleşim yeridir Hacı Cuma. Yüksek rakımı şahin bakışı duruşuyla şehri sessizce süzen mekanlardan biridir Hacı Cuma Mahallesi. Mahalle nice savaşların, katliamların şahidi olmuş; ama kendi insanlarının onu terk edişi, onlar kadar etkilememiştir. Terk ediliş, yalnız bırakılış, vefasızlık onu hatıralarla baş başa bırakmış, birkaç eski dostla birlikte. Hani yokuş aşağı gelin arabası gibi süslenen kızağıyla, kızağı olmayanlarında soba önünden arakladıkları siniyle ya da naylonla kayanların mekanıydı Hacı Cuma. Camisi, kabristanı, taş merdivenleri hariç her şey yıkık dökük ve sahipsiz saltanat gibi mahzun boynu büküktür. Hacı Cuma Mahallesinin bir bölümü ise vakıf arazisidir.
Mahalleden kolaylıkla Kevelciler’e, Tebrizkapı’ya, Dervişağaya, Kadanaya, Veysefendiye çıkılabilir, Erzurum Kalesinin muhteşem siluetini izlenebilir. İsterseniz bir ilkbahar günü şehri kozayla ısınan semaverden aldığınız çayla yudum yudum içebilir veya kışın lapa lapa kar yağışında insanların koşuşturmalarına şahit olabilirsiniz. Erzurum’un sonunu acaba Baycu Noyan mı hazırladı yoksa yerli halk mı bilinmez; ama bu gün Hacı Cuma yıkık, virane yuvasını andırmaktadır. Moğolların yıllar öncesi Erzurum’a reva gördüğü zulmü bugün halkı kendi eliyle yapmaktadır. Moğollar Erzurum’a üç fersah uzakta bulunan banyolara varıp orada yıkanan iki bin kadını çıplak olarak yakaladılar. Noyanın huzuruna götürdüler. Kadınlara şarkı söylemek ve çalğı çalmak görevi verilmek istendi. Moğol kumandanı yumuşama emaresi gösterdi. Verdiği emir üzerine bunlarda katledildiler. Moğollar taş üstünde taş beden üzerinde baş bırakmayan bir yıkım yapmış mevcut düzeni değiştirmişlerdi. Canlı cansız ayrımı yapmayan Moğollar Erzurumda canlı hayatı bitirmiş tarihi değiştirmişlerdir. Onlara bu gün kızmakta yaptıklarını onaylamamaktayız. Bizler ne yapıyoruz yılmadan usanmadan yıkıyor yıkıyor yıktıkça da bundan keyif alıyoruz. Halbuki eski yapıları koruyup onları çağa uygun bir şekilde dizayn edebilsek hem tarihe hemde şehrimize olan vefa borcumuzu da ödemiş olacağız. Son dönemde mahalle alanında atılan adımlar takdire şayandır. İnşallah eski mahalle dokusunu anımsatacak yapılaşmaya izin verilir.
HACI CUMA CAMİİ
Eskiden mescit olarak kullanılan Hacı Cuma Camisi mahalledeki en önemli tarihi yapıdır. Cami 1630 yılında Karayazıcızade Abdullah İbn-i Seyit Ahmet tarafından yaptırılmıştır. (Konyalı, Abideleri ve Kitabeleriyle Erzurum Tarihi, s.210.) Adi taşla yapılmış olup, minaresi saç örtülü olup eskiden tahta ile örtülüymüş. Cami çevresinde muhtelif zamanlardan kalma birçok mezar vardır. Cami bahçesinde etrafı taşlarla örülen kimin yattığı muallakta olan bir mezar vardır. Camii imamı buradaki mezarlarda kimsenin yatmadığını, kadınların çamaşır yıkamasını önlemek için böyle bir yolu başvurulduğunu söyler. Başka bir rivayette ise burada yatanın camiye hizmet edenin olduğu söylenmektedir. Hacı Cuma Camisinin sahip olduğu alan geniş olmasına rağmen alanın büyük bir bölümü halk tarafından konut olarak kullanılmaktadır. Caminin alanı bes yüz yirmi iki metre kare olmasına rağmen bugün kullanılan alan sadece üç yüz yirmi metrekaredir. Caminin kıble tarafında ise 1 yarbay, 2 subay 1 erin mezarının olduğu mahalle sakinleri tarafından teyit edilmiştir. Bu askerlerin naaşları kaldırılırken mezarı açılan askerlerin birinin elinde silahı olduğu görülür. Ne yapılırsa yapılsın asker silahı teslim etmez. Ordudan rütbeli bir asker gelerek bu askerden silahı geri ister. Meşhul asker o sımsıkı sarıldığı canından aziz bildiği biricik yoldaşı silahı komutanın: “Ver oğlum” komutuyla silahını usulca yere bırakır. Vatan uğrunda ölenlere öldü demeyin; bilakis onlar diridirler ayetiyle (Bakara Süresi 154.ayet ) sabit olan hakikat böylelikle yeniden canlanır, Hacı Cuma’da..
HACI CUMA MEZARLIĞI
Hacı Cuma mezarlığı mahallenin batı yamacındadır. Mezarlık doğuda Cami sokak, batıda Kevelciler caddesi, güneyde Hacı Cuma yokuşu, kuzeyde şahıslara ait evlerle sınırlanmıştı. Batı tarafına düşen evlerle kuzey taraftaki dükkanların kendi sınırlarından mezarlığa doğru taşmış ve mezarlık yok olmuştur. (Başar, Erzurumda Eski Mezarlıklar ve Resimli Mezar Taşları, s.16.) Mezarlık bir dönem kaldırılmak istenmiş; ama bundan daha sonra vazgeçilmiştir. Mezarlık içerisi tamamen düzlenmiş ve yeşil otlarla çevrilmiştir. Mezarlık alanını belirtecek herhangi bir işarette bulunmamaktadır. Kapısı tahtadan olan mezarlık alanı atıl durumda kaderinin ne olacağını beklemektedir. Mahalle arasında mezarlıklar fazlaca dikkat çekmekte mezarlıkların bir bölümü başka yerlere taşınmışken bazıları ise sokak aralarında kalmıştır. Bunlardan biride Telli Bey’in kızının mezarıdır. Telli Bey, Nakşibendi tarikatına mensup olan bir zattır. Mezarlık sokağın orta yerinde evlerin arasındadır. Mezarlık küçük olup etrafı demirlerle çevrilmiştir.
Mahalleden kolaylıkla Kevelciler’e, Tebrizkapı’ya, Dervişağaya, Kadanaya, Veysefendiye çıkılabilir, Erzurum Kalesinin muhteşem siluetini izlenebilir. İsterseniz bir ilkbahar günü şehri kozayla ısınan semaverden aldığınız çayla yudum yudum içebilir veya kışın lapa lapa kar yağışında insanların koşuşturmalarına şahit olabilirsiniz. Erzurum’un sonunu acaba Baycu Noyan mı hazırladı yoksa yerli halk mı bilinmez; ama bu gün Hacı Cuma yıkık, virane yuvasını andırmaktadır. Moğolların yıllar öncesi Erzurum’a reva gördüğü zulmü bugün halkı kendi eliyle yapmaktadır. Moğollar Erzurum’a üç fersah uzakta bulunan banyolara varıp orada yıkanan iki bin kadını çıplak olarak yakaladılar. Noyanın huzuruna götürdüler. Kadınlara şarkı söylemek ve çalğı çalmak görevi verilmek istendi. Moğol kumandanı yumuşama emaresi gösterdi. Verdiği emir üzerine bunlarda katledildiler. Moğollar taş üstünde taş beden üzerinde baş bırakmayan bir yıkım yapmış mevcut düzeni değiştirmişlerdi. Canlı cansız ayrımı yapmayan Moğollar Erzurumda canlı hayatı bitirmiş tarihi değiştirmişlerdir. Onlara bu gün kızmakta yaptıklarını onaylamamaktayız. Bizler ne yapıyoruz yılmadan usanmadan yıkıyor yıkıyor yıktıkça da bundan keyif alıyoruz. Halbuki eski yapıları koruyup onları çağa uygun bir şekilde dizayn edebilsek hem tarihe hemde şehrimize olan vefa borcumuzu da ödemiş olacağız. Son dönemde mahalle alanında atılan adımlar takdire şayandır. İnşallah eski mahalle dokusunu anımsatacak yapılaşmaya izin verilir.
HACI CUMA CAMİİ
Eskiden mescit olarak kullanılan Hacı Cuma Camisi mahalledeki en önemli tarihi yapıdır. Cami 1630 yılında Karayazıcızade Abdullah İbn-i Seyit Ahmet tarafından yaptırılmıştır. (Konyalı, Abideleri ve Kitabeleriyle Erzurum Tarihi, s.210.) Adi taşla yapılmış olup, minaresi saç örtülü olup eskiden tahta ile örtülüymüş. Cami çevresinde muhtelif zamanlardan kalma birçok mezar vardır. Cami bahçesinde etrafı taşlarla örülen kimin yattığı muallakta olan bir mezar vardır. Camii imamı buradaki mezarlarda kimsenin yatmadığını, kadınların çamaşır yıkamasını önlemek için böyle bir yolu başvurulduğunu söyler. Başka bir rivayette ise burada yatanın camiye hizmet edenin olduğu söylenmektedir. Hacı Cuma Camisinin sahip olduğu alan geniş olmasına rağmen alanın büyük bir bölümü halk tarafından konut olarak kullanılmaktadır. Caminin alanı bes yüz yirmi iki metre kare olmasına rağmen bugün kullanılan alan sadece üç yüz yirmi metrekaredir. Caminin kıble tarafında ise 1 yarbay, 2 subay 1 erin mezarının olduğu mahalle sakinleri tarafından teyit edilmiştir. Bu askerlerin naaşları kaldırılırken mezarı açılan askerlerin birinin elinde silahı olduğu görülür. Ne yapılırsa yapılsın asker silahı teslim etmez. Ordudan rütbeli bir asker gelerek bu askerden silahı geri ister. Meşhul asker o sımsıkı sarıldığı canından aziz bildiği biricik yoldaşı silahı komutanın: “Ver oğlum” komutuyla silahını usulca yere bırakır. Vatan uğrunda ölenlere öldü demeyin; bilakis onlar diridirler ayetiyle (Bakara Süresi 154.ayet ) sabit olan hakikat böylelikle yeniden canlanır, Hacı Cuma’da..
HACI CUMA MEZARLIĞI
Hacı Cuma mezarlığı mahallenin batı yamacındadır. Mezarlık doğuda Cami sokak, batıda Kevelciler caddesi, güneyde Hacı Cuma yokuşu, kuzeyde şahıslara ait evlerle sınırlanmıştı. Batı tarafına düşen evlerle kuzey taraftaki dükkanların kendi sınırlarından mezarlığa doğru taşmış ve mezarlık yok olmuştur. (Başar, Erzurumda Eski Mezarlıklar ve Resimli Mezar Taşları, s.16.) Mezarlık bir dönem kaldırılmak istenmiş; ama bundan daha sonra vazgeçilmiştir. Mezarlık içerisi tamamen düzlenmiş ve yeşil otlarla çevrilmiştir. Mezarlık alanını belirtecek herhangi bir işarette bulunmamaktadır. Kapısı tahtadan olan mezarlık alanı atıl durumda kaderinin ne olacağını beklemektedir. Mahalle arasında mezarlıklar fazlaca dikkat çekmekte mezarlıkların bir bölümü başka yerlere taşınmışken bazıları ise sokak aralarında kalmıştır. Bunlardan biride Telli Bey’in kızının mezarıdır. Telli Bey, Nakşibendi tarikatına mensup olan bir zattır. Mezarlık sokağın orta yerinde evlerin arasındadır. Mezarlık küçük olup etrafı demirlerle çevrilmiştir.