
Türkiye, bir anne ve çocuklarının vahşice katledilmesini konuşuyor!
Yüzümüz yerde emanete sahip çıkamamanın derin kederiyle yüzü asılıyor vicdanlı vatan evlatlarının.
Yoksa ben yapmadım suç kişiseldir deyip çıkmak olası…
Ancak olmuyor…
Çünkü bir kalbimiz var!
Ve iddiamız insan olduğumuz üzerine.
Bu şekilde dert paylaşımını devam ettirerek beş kilometre uzunluğunda bir kağıdı doldurabiliriz…
Lakin avucumuza sığan kalbimizi…
Hacim itibarıyla tek başına ağırlık taşımayan vicdanımızı susturamayız.
Onlar kısas ister!
Allah “kısasta hayat vardır” derken işte tam da bu yaraların kabuk bağlamasını sağlamak için gönderir bu emrini.
İdam bu milletin bütün değerleri çürümeden getirilmelidir.
Bu milletin acılarının bir karşılık bulması için haktır idam!
İnsanına göre insan hakları savunucularının…
Yalancı hümanistlerin…
Sahtekar aktivistlerin gönlünü eğlendirmek için hakikate ardımızı döndüğümüz yetmedi mi?
İdam olmasın diye yırtınıp koruduğuna bakalım…
Bak bakalım koruduğuna değer mi?
Terörist…
Vatan haini…
Irz düşmanı tecavüzcü…
Çocuk istismarcısı…
Daha sayayım mı?
Vicdanı olanların karar vermesi için yeter, gerisi içinde ne söylesek boş!
Temmuz’un içindeyiz…
249 kardeşimizin şehadetiyle yeniden ve özgürce Temmuz güneşini görebildik…
Bu vatan uğruna alçak katiller tarafından toprağa düşürülen yiğitlerin hakkı değil mi, uğruna öldükleri vatandan vefa beklemek?
Adalet için yürüyenlerin öncelikli aramaları gereken bu vatan uğruna şehit olanların haklarıdır.
Vatanın yolları yürümeye açıksa birilerinin o yollarda artık hiç yürüyemeyecek olması bedeliyledir.
15 Temmuz’da alçak namluların önüne yiğitçe geçip öldüler ki bu vatan özgürce yaşasın…
Yoksa katillerini beslesin…
Tecavüzcüleri semirtsin…
Vatan hainlerini baştacı etsin diye değil!
Biz bugün vatan davamızın hakkını veremezsek…
Günü geldiğinde Mahkeme-i Kübra kurulur ve o şüphesiz hesap sorulur.