
Babam ve Nazım Amca’nın buluşmasına o an sadece bir kapı engeldi. Kapı yavaşça açılmaya başladığında babam hızlıca içeriye girmiş, bir an önce arkadaşı ile buluşmayı istemişti. Nazım Amca ise o an babamı izliyor; fakat ona seslenmiyormuş. Babam heyecandan ilk koltuğa bakmadan doğrudan ikinci koltuğa yönelince Nazım Amca’nın müdahalesiyle sarsılmış. Nazım Amca babamın kolunu tutmuş ve sadece gözlerine bakmıştı. Babamı Nazım Amca gözlerinden tanımıştı. Kolunu tutan kişiye bakınca kendisini arayan kişinin Nazım Amca olduğunu da artık babam anlamıştı. Nazım, Haydar ikisi de birbirine hitap etmiş, bir anda kendilerini bırakmışlardı. O an otobüste kalan yolcular durumu anlamış ön taraftan inmek isteyenler arkaya yönelmişlerdi. Babam bir taraftan Nazım Amca diğer taraftan ağlıyor, birbirlerinden ayrılmak istemiyorlardı. Dakikalarca öyle kalmışlardı. Sevil Abla ve Şehriye Teyzeler müdahale etmeselerdi. Çocuklar gibi mutluydular. El ele tutuşarak otobüsten inmişlerdi. Babam arkadaşının sevinci ile gelen diğer misafirleri unutmuş, Nazım Amca ile baş başa kalmıştı. Birden aklına diğer misafirleri gelmiş onlara dönmüştü. Sevil Abla ve Şehriye Teyze ise iki sevenin bu hallerini görünce daha mutlu olmuşlardı. Babamı, Nazım Amcayı ve diğerlerini o an bir gülme almış. Nazım Amca eşini ve kızı Sevil Ablayı babama tanıştırmış, otobüsten el çantaları da alındıktan sonra arabaya doğru yürümüşlerdi. Erzincan’dan başlayan kısa yolculuk sorulmuş, rahat gelinip gelinmediği öğrenilmişti. O yıllarda babam ek iş olarak taksi işleriyle meşgul olurdu. Taksiye binilmiş ve eve doğru yolculuk başlamıştı. Babam yoldan çok Nazım Amcaya bakıyor, yıllardır görmediği arkadaşından gözünü alamıyordu. Aynı durum Nazım Amca içinde geçerliydi. O da arkadaşını bir an bile gözden ırak tutmak istemiyordu. Araba yolculuğunun bile herhalde bitmesini istemiyorlardı. Arada iki can dostun sohbetini Sevil Abla ve Şehriye Teyze ile olan konuşmalar bozuyordu. O an aslında ikisi de kendilerinden başka kimseyi görmek istemiyordu. İkisi de ağlayarak konuşuyor, askerlik anılarından ve tertiplerinden söz ediyordu. Nazım Amca arada sırada ise arkaya dönüyor eşi ve kızına işte benim askerlik arkadaşım bu dercesine bakıyordu. Mutlu olduğunu belli ediyor, babamın bazı sözlerini onlara aktarıyordu. Öğle vakti olduğundan annem ise evde sofrayı misafirlere hazırlıyordu.
Bizlerde merak içinde idik ve babamın asker arkadaşını dört gözle bekliyorduk. Babamın yıllardır unutamadığı, adını dahi duyduğunda heyecanlandığı bu güzel insan kimdi? Aralarında ki bu bağ nasıl kurulmuştu? Onlarda olan ve bu gün bizlerde olmayan neydi? Dostlukları bugünlere nasıl gelmişti? Aslında tüm bu soruların cevapları unuttuğumuz değerlerdi biz bunun farkında değildik. Bu değerleri bizlere yeniden hatırlatacak ve bir daha unutturmayacak o güzel insanlar ise babam ve Nazım Amca olacaktı. Babamın en zor günlerinde dahi yanında Nazım Amcanın bulunması ise bu dostluğun sadece iyi günlerde değil, kötü günlerde olduğunun bizlere gösterecekti. Nazım Amca’yı tanıdığımızda bizler bir üçüncü amcamız olacağını tahmin dahi etmemiştik. Asker arkadaşı kimin babamın, gelir sohbet ederler biz de tanışır, daha sonra ise irtibat ikisi arasında devam eder diye düşünüyorduk. O güne kadar gelenler ve tanıştıklarımız hep öyle olurdu. Yanılmışız, iyi ki de yanılmışız, iyi ki de babamların dostluğu sadece kendi aralarında kalmamış ve evlatlarına da bu sirayet etmiş.
Evde sofra hazırdı ve misafirler bekleniyordu. Annem en güzel yemekleri hazırlamış, sofrayı bir gelin gibi süslemişti. Babamın misafiri demek onunda misafiri demekti ve her şey hazır edilmişti. Sarı taksimiz mahalleye girdiğinde babamın asker arkadaşı da gelmiş oluyordu. O an ben orada mıydı bilmiyorum ama evde olanlar da ayrı bir heyecan içindeydi. Arabanın durması ve içinde çıkanların görülmesi için bazılarımız ise camda idi. İşte ön kapı açılmış ve içinde Nazım Amca çıkmıştı. Babam, ardından arka kapılardan Sevil Abla ve Şehriye Teyze inmişti. Herkesin yüzünde bir gülümseme vardı ve en mutlu olanlar ise babam ve Nazım Amca idi. El çantaları alınmış, hanemize doğru yürüyüş başlamıştı. Babam mahalle hakkında bilgiler veriyor yaşadığı yeri asker arkadaşına gösteriyordu. Camdan bekleyenler ise kapıya yönelmiş ve misafirler kapı girişinde karşılanmak istenmişti. İşte o an gelmiş herkes birbirini yakından görmüştü. İki dostun daha çok konuşacak günü ve saatleri vardı, babamın hanesi ise buna yıllar öncesinden hazırdı.
Bizlerde merak içinde idik ve babamın asker arkadaşını dört gözle bekliyorduk. Babamın yıllardır unutamadığı, adını dahi duyduğunda heyecanlandığı bu güzel insan kimdi? Aralarında ki bu bağ nasıl kurulmuştu? Onlarda olan ve bu gün bizlerde olmayan neydi? Dostlukları bugünlere nasıl gelmişti? Aslında tüm bu soruların cevapları unuttuğumuz değerlerdi biz bunun farkında değildik. Bu değerleri bizlere yeniden hatırlatacak ve bir daha unutturmayacak o güzel insanlar ise babam ve Nazım Amca olacaktı. Babamın en zor günlerinde dahi yanında Nazım Amcanın bulunması ise bu dostluğun sadece iyi günlerde değil, kötü günlerde olduğunun bizlere gösterecekti. Nazım Amca’yı tanıdığımızda bizler bir üçüncü amcamız olacağını tahmin dahi etmemiştik. Asker arkadaşı kimin babamın, gelir sohbet ederler biz de tanışır, daha sonra ise irtibat ikisi arasında devam eder diye düşünüyorduk. O güne kadar gelenler ve tanıştıklarımız hep öyle olurdu. Yanılmışız, iyi ki de yanılmışız, iyi ki de babamların dostluğu sadece kendi aralarında kalmamış ve evlatlarına da bu sirayet etmiş.
Evde sofra hazırdı ve misafirler bekleniyordu. Annem en güzel yemekleri hazırlamış, sofrayı bir gelin gibi süslemişti. Babamın misafiri demek onunda misafiri demekti ve her şey hazır edilmişti. Sarı taksimiz mahalleye girdiğinde babamın asker arkadaşı da gelmiş oluyordu. O an ben orada mıydı bilmiyorum ama evde olanlar da ayrı bir heyecan içindeydi. Arabanın durması ve içinde çıkanların görülmesi için bazılarımız ise camda idi. İşte ön kapı açılmış ve içinde Nazım Amca çıkmıştı. Babam, ardından arka kapılardan Sevil Abla ve Şehriye Teyze inmişti. Herkesin yüzünde bir gülümseme vardı ve en mutlu olanlar ise babam ve Nazım Amca idi. El çantaları alınmış, hanemize doğru yürüyüş başlamıştı. Babam mahalle hakkında bilgiler veriyor yaşadığı yeri asker arkadaşına gösteriyordu. Camdan bekleyenler ise kapıya yönelmiş ve misafirler kapı girişinde karşılanmak istenmişti. İşte o an gelmiş herkes birbirini yakından görmüştü. İki dostun daha çok konuşacak günü ve saatleri vardı, babamın hanesi ise buna yıllar öncesinden hazırdı.