
Saygıdeğer okurlarım bu hafta şehrimizin tarihi mekânlarıyla alakalı olarak size yazdığım iki hikâyeyi paylaşacağım. Bu tarz hikâyelerle inşallah çocuklarımıza ve gençlere tarihi mekânlarımızı daha kolay anlatma imkânı bulacağız. İlk olarak Öksürük Baba yarın ise Sığırcık Kuşu ile ilgili hikâyemizi sizlerle paylaşıyorum.
Benim annem çok şakacı biridir. Geçen yıl yani karın lapa lapa yağdığı 31 Aralık 2019 akşamı yine bana şakasını yapmış, gülmeme neden olmuştu. Yatağımda ateşler içinde yanıyor, öksürükten neredeyse nefes dahi alamıyordum. Annem ise yatağımın başucunda duruyor, beni doktora götüreceği yerde, anlamadığım bir şeyler mırıldanıyordu telefonda arkadaşına. Telefon konuşması bitince bana döndü ve senin öksürüğünün çaresi belli evladım dedi. Kalk hazırlan, öksürük Baba Türbesine gidiyoruz. Orası yeni açılmış hastane miydi dememe kalmadan annemin emirleri peşi sıra gelmişti. Kalkmam ve hazırlanmam hızlı olmuş ve bir anda kendimi arabamızda bulmuştum. Titriyor ve çok kötü öksürüyordum.
Annem, babamla evlenmiş ve Erzurum şehrimize gelin olarak gelmişti. Yani annem yaşadığımız şehrin yabancısıydı ama şehrin tarihine meraklıydı. Eskiye ait olan şeyleri araştırır ve onları bana öğretmeye çalışır. Nerden duymuş bilmiyorum ama Öksürük Baba Türbesini ziyaret edenin bu hastalıktan kurtulacağını yolda devamlı bana tekrarlayıp durdu. Arabamız Habip Efendi Mahallesinden yavaşça ilerlemiş, Mahmut Paşa Türbesini de geçtikten sonra Kars kapı civarında Tosya’ya ulaşmıştı. Öksürük Baba Türbesi yolumuzun solunda, Çifte Kardeşler Türbesinin ise tam karşısındaydı.
Öksürük Baba Türbesinin etrafı taşlarla çevrilmiş, üstü ise açıktı. Taşların üzerlerine ise yeşil boyalar gelişigüzel sürülmüştü. Türbenin bir köşesinde Öksürük Babanın adı belli belirsiz yazılmış fakat yazıların bazılarının üzeri silinmişti. Annemin öve öve bitiremediği yer burası mıydı diye içimden geçirdim. Annemin dediğine göre burayı ziyaret eden kişilerin Allah’ın izni ile öksürüklerinin geçtiğine halk inanırdı. Türbeye, açık bırakılan bir taşın arasında ki pencereden kapımı sokarak baktığımda iki mezar gördüm. Türbede yatan bu kişilerin Peygamberimiz zamanında yaşamış kişiler oldukları söylenir şehirde. Annem Öksürük Baba’ya gelen huysuz çocuklarında burayı ziyaret ettikten sonra huylarının değiştiğini ve bu yüzden türbeye aynı zamanda Huykesen adının da verildiğini söyledi. Annemle beraber bildiğimiz duaları da okuyup arabamıza binmiştik. Öksürük Baba Türbesinin içinin ve dış tarafının temiz olmayışı beni çok üzmüştü. Keşke etrafı daha güzel, yazıları daha fazla olsaydı. Öksürüğü geçmeyen başka çocukların da babaları, anneleri burayı öğrenir ve bu hastalıklarından Allah’ın izni ile kurtulurlardı.
Benim annem çok şakacı biridir. Geçen yıl yani karın lapa lapa yağdığı 31 Aralık 2019 akşamı yine bana şakasını yapmış, gülmeme neden olmuştu. Yatağımda ateşler içinde yanıyor, öksürükten neredeyse nefes dahi alamıyordum. Annem ise yatağımın başucunda duruyor, beni doktora götüreceği yerde, anlamadığım bir şeyler mırıldanıyordu telefonda arkadaşına. Telefon konuşması bitince bana döndü ve senin öksürüğünün çaresi belli evladım dedi. Kalk hazırlan, öksürük Baba Türbesine gidiyoruz. Orası yeni açılmış hastane miydi dememe kalmadan annemin emirleri peşi sıra gelmişti. Kalkmam ve hazırlanmam hızlı olmuş ve bir anda kendimi arabamızda bulmuştum. Titriyor ve çok kötü öksürüyordum.
Annem, babamla evlenmiş ve Erzurum şehrimize gelin olarak gelmişti. Yani annem yaşadığımız şehrin yabancısıydı ama şehrin tarihine meraklıydı. Eskiye ait olan şeyleri araştırır ve onları bana öğretmeye çalışır. Nerden duymuş bilmiyorum ama Öksürük Baba Türbesini ziyaret edenin bu hastalıktan kurtulacağını yolda devamlı bana tekrarlayıp durdu. Arabamız Habip Efendi Mahallesinden yavaşça ilerlemiş, Mahmut Paşa Türbesini de geçtikten sonra Kars kapı civarında Tosya’ya ulaşmıştı. Öksürük Baba Türbesi yolumuzun solunda, Çifte Kardeşler Türbesinin ise tam karşısındaydı.
Öksürük Baba Türbesinin etrafı taşlarla çevrilmiş, üstü ise açıktı. Taşların üzerlerine ise yeşil boyalar gelişigüzel sürülmüştü. Türbenin bir köşesinde Öksürük Babanın adı belli belirsiz yazılmış fakat yazıların bazılarının üzeri silinmişti. Annemin öve öve bitiremediği yer burası mıydı diye içimden geçirdim. Annemin dediğine göre burayı ziyaret eden kişilerin Allah’ın izni ile öksürüklerinin geçtiğine halk inanırdı. Türbeye, açık bırakılan bir taşın arasında ki pencereden kapımı sokarak baktığımda iki mezar gördüm. Türbede yatan bu kişilerin Peygamberimiz zamanında yaşamış kişiler oldukları söylenir şehirde. Annem Öksürük Baba’ya gelen huysuz çocuklarında burayı ziyaret ettikten sonra huylarının değiştiğini ve bu yüzden türbeye aynı zamanda Huykesen adının da verildiğini söyledi. Annemle beraber bildiğimiz duaları da okuyup arabamıza binmiştik. Öksürük Baba Türbesinin içinin ve dış tarafının temiz olmayışı beni çok üzmüştü. Keşke etrafı daha güzel, yazıları daha fazla olsaydı. Öksürüğü geçmeyen başka çocukların da babaları, anneleri burayı öğrenir ve bu hastalıklarından Allah’ın izni ile kurtulurlardı.