
(Dünkü yazının devamı…)
Müzenin önüne gelindiğinde tabut, her biri savaş kahramanı ve o büyük komutanın silah arkadaşı olan Türk generaller tarafından top arabasından alınıp salona taşındı. Orada, Cumhurbaşkanı ve Atatürk'ün kız kardeşinin yanı sıra yüksek yetkililer de toplanmıştı.
Üç dakikalık saygı duruşunda salona mutlak sessizlik hakimdi...
Dünyanın her yanından çelenkler gönderilmişti. Türk gazetelerinin tahminlerine göre bunların sayısı yirmi bini buluyordu. Tüm o çelenkleri İstanbul’dan Ankara’ya getirmek için sekiz vagon gerekmişti; ama müze içinde naaşın her iki tarafına sadece devlet başkanlarının gönderdikleri çelenkler konuldu. Diğer çelenkler, yaşamı sırasında kendisi için yapılan anıtlarda yerlerini aldılar.
(…)
Türkiye'de 10 Aralık’a kadar otuz günlük ulusal yas tutulacak!
Tüm okullar sekiz gün daha kapalı…
Anıtların önünde meşaleler yanıyor ve halk, üzgün yüzlerle önderinin heykellerini seyrediyor.
Yas sadece bir devlet başkanı için değil, aynı zamanda cumhuriyetin kurucusu ve onun şekil vereni için de tutuluyor.
Atatürk’ün na’şını taşıyan top arabası geçerken askerler gözyaşlarını tutamadılar. Tıpkı imparatorluk muhafızlarının Napolyon’la vedalaşırken ağladıkları gibi; ama bu, kesinlikle o merasimden daha dokunaklı.
Çünkü bu defa bütün dünya ağlıyor…”
★★
Peki diğerleri?..
Atatürk’le aynı çağda yaşamış önemli politik ve askeri liderler veya acımasız diktatörler, yaşadıkları dönemde milyonları peşlerinden sürükleyip tarihin akışını değiştirdikleri halde ölümlerinden sonra kendileri bizzat tarihin tozlu sayfalarına gömüldüler ve unutulup gittiler:
Josef Stalin…
Rusya'nın tartışmasız tek hâkimiydi. 2.Dünya Savaşı'ndan önce ve savaş esnasında milyonlarca Rus’u katletti. Ardından gelen Nikita Kuruşçev, Stalin için 1953’te yaptırılan görkemli anıt mezarı yıktırıp kemiklerini sıradan ölülerin gömüldüğü bir mezarlığa naklettirdi. Bugün bırakın anma törenini, mezarına giden bile yok. Stalin adını duyan Rus da zaten başını çevirir.
Winston Churchill…
İngiltere ye 2. Dünya Savaşı'nı kazandırdı. ‘Eşcinsel olduğunuzu iddia ediyorlar, ne diyeceksiniz?’ diyen muhabire, ‘İngiltere'yi k..çımla değil, aklımla yönetiyorum.’ diyecek kadar kurnazdı. Savaştan sonra ilk seçimde kaybetti. 1965’te öldü. Kraliyet muhafızlarını saymazsanız mezarını ziyaret eden yok.
Franklin Roosevelt…
ABD tarihinin en önemli üç başkanından birisiydi. ‘Düşmanlarımız top tüfek üretiyor, biz buzdolabı…’ diyerek Amerika’yı Dünya Savaşına soktu. Amerikan halkı savaşa katılmayı reddediyordu. 1945’te ölen Roosevelt’i New York’ta Hyde Park'a defnettiler. Amerikalılar her gün mezarının önünde köpeklerini gezdiriyor. Bir Amerikalıyı çevirin sorun, hatta fotoğrafını gösterin. ‘Eski Hollywood starı mı?’ diye soracaklardır.
Benito Mussolini…
İtalyan diktatör... Önceleri İtalyan halkı ona tapar gibiydi ama o İtalya'nın sonunu hazırladı. Tıpkı Roosevelt gibi Mussolini de 1945 yılında, yarattığı savaş biter bitmez öldü. Bir avuç faşist dışında bugün mezarına giden yoktur. Sıradan bir İtalyan’ı çevirin sorun. Adını duyunca gözlerindeki nefreti fark edersiniz…
Adolf Hitler’i yazmaya bile gerek yok. O, savaşı hayatıyla, savaşın sonunu ölümüyle getirdi...
★★
Dünyada ölümünün üzerinden 83 yıl geçmesine rağmen her geçen gün daha çok özlenen, değeri yıllar geçtikçe daha iyi anlaşılan, sevgisi ve sevenleri önlenemez biçimde hep artan, milyonlarca sevenini kabrine davetiyesiz getirebilen bir tek ‘lider’ var: Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Onu rahmet, minnet ve dualarla anıyoruz...
★★
Bu kez bir yazar değil de bir ‘nâkil’, bir ‘aktarıcı’ olduğumdan bu yazılar üzerine hiçbir yorum yapmıyorum. Yapsam saygısızlık olur.
Sadece sükût içinde, Cumhuriyetimizin kurucusu Ata’mızı rahmetle, minnetle, şükranla anıyorum.
Ruhu şâd olsun!
Ve birkaç gün sonra kutlayacağımız Cumhuriyet Bayramımız da ulusumuza şimdiden kutlu olsun.
Müzenin önüne gelindiğinde tabut, her biri savaş kahramanı ve o büyük komutanın silah arkadaşı olan Türk generaller tarafından top arabasından alınıp salona taşındı. Orada, Cumhurbaşkanı ve Atatürk'ün kız kardeşinin yanı sıra yüksek yetkililer de toplanmıştı.
Üç dakikalık saygı duruşunda salona mutlak sessizlik hakimdi...
Dünyanın her yanından çelenkler gönderilmişti. Türk gazetelerinin tahminlerine göre bunların sayısı yirmi bini buluyordu. Tüm o çelenkleri İstanbul’dan Ankara’ya getirmek için sekiz vagon gerekmişti; ama müze içinde naaşın her iki tarafına sadece devlet başkanlarının gönderdikleri çelenkler konuldu. Diğer çelenkler, yaşamı sırasında kendisi için yapılan anıtlarda yerlerini aldılar.
(…)
Türkiye'de 10 Aralık’a kadar otuz günlük ulusal yas tutulacak!
Tüm okullar sekiz gün daha kapalı…
Anıtların önünde meşaleler yanıyor ve halk, üzgün yüzlerle önderinin heykellerini seyrediyor.
Yas sadece bir devlet başkanı için değil, aynı zamanda cumhuriyetin kurucusu ve onun şekil vereni için de tutuluyor.
Atatürk’ün na’şını taşıyan top arabası geçerken askerler gözyaşlarını tutamadılar. Tıpkı imparatorluk muhafızlarının Napolyon’la vedalaşırken ağladıkları gibi; ama bu, kesinlikle o merasimden daha dokunaklı.
Çünkü bu defa bütün dünya ağlıyor…”
★★
Peki diğerleri?..
Atatürk’le aynı çağda yaşamış önemli politik ve askeri liderler veya acımasız diktatörler, yaşadıkları dönemde milyonları peşlerinden sürükleyip tarihin akışını değiştirdikleri halde ölümlerinden sonra kendileri bizzat tarihin tozlu sayfalarına gömüldüler ve unutulup gittiler:
Josef Stalin…
Rusya'nın tartışmasız tek hâkimiydi. 2.Dünya Savaşı'ndan önce ve savaş esnasında milyonlarca Rus’u katletti. Ardından gelen Nikita Kuruşçev, Stalin için 1953’te yaptırılan görkemli anıt mezarı yıktırıp kemiklerini sıradan ölülerin gömüldüğü bir mezarlığa naklettirdi. Bugün bırakın anma törenini, mezarına giden bile yok. Stalin adını duyan Rus da zaten başını çevirir.
Winston Churchill…
İngiltere ye 2. Dünya Savaşı'nı kazandırdı. ‘Eşcinsel olduğunuzu iddia ediyorlar, ne diyeceksiniz?’ diyen muhabire, ‘İngiltere'yi k..çımla değil, aklımla yönetiyorum.’ diyecek kadar kurnazdı. Savaştan sonra ilk seçimde kaybetti. 1965’te öldü. Kraliyet muhafızlarını saymazsanız mezarını ziyaret eden yok.
Franklin Roosevelt…
ABD tarihinin en önemli üç başkanından birisiydi. ‘Düşmanlarımız top tüfek üretiyor, biz buzdolabı…’ diyerek Amerika’yı Dünya Savaşına soktu. Amerikan halkı savaşa katılmayı reddediyordu. 1945’te ölen Roosevelt’i New York’ta Hyde Park'a defnettiler. Amerikalılar her gün mezarının önünde köpeklerini gezdiriyor. Bir Amerikalıyı çevirin sorun, hatta fotoğrafını gösterin. ‘Eski Hollywood starı mı?’ diye soracaklardır.
Benito Mussolini…
İtalyan diktatör... Önceleri İtalyan halkı ona tapar gibiydi ama o İtalya'nın sonunu hazırladı. Tıpkı Roosevelt gibi Mussolini de 1945 yılında, yarattığı savaş biter bitmez öldü. Bir avuç faşist dışında bugün mezarına giden yoktur. Sıradan bir İtalyan’ı çevirin sorun. Adını duyunca gözlerindeki nefreti fark edersiniz…
Adolf Hitler’i yazmaya bile gerek yok. O, savaşı hayatıyla, savaşın sonunu ölümüyle getirdi...
★★
Dünyada ölümünün üzerinden 83 yıl geçmesine rağmen her geçen gün daha çok özlenen, değeri yıllar geçtikçe daha iyi anlaşılan, sevgisi ve sevenleri önlenemez biçimde hep artan, milyonlarca sevenini kabrine davetiyesiz getirebilen bir tek ‘lider’ var: Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Onu rahmet, minnet ve dualarla anıyoruz...
★★
Bu kez bir yazar değil de bir ‘nâkil’, bir ‘aktarıcı’ olduğumdan bu yazılar üzerine hiçbir yorum yapmıyorum. Yapsam saygısızlık olur.
Sadece sükût içinde, Cumhuriyetimizin kurucusu Ata’mızı rahmetle, minnetle, şükranla anıyorum.
Ruhu şâd olsun!
Ve birkaç gün sonra kutlayacağımız Cumhuriyet Bayramımız da ulusumuza şimdiden kutlu olsun.