
  
 
                                                             
                                                              
Milletlerin milli gururu vardır, milli kederleri vardır. Milletin gururu, kederi ve büyük acıları her ferdin milli gururudur. Türk milleti tarihin birçok döneminde fitneyle bölünmüştür. Son 300 yıldır, fitneler çeşitlenmiştir. Kardeşin kardeşi düşman saydığı, birbirini boğazladığı dönemler çok uzakta değildir. Bu fitne ile tarihimizi parçalamak, bir parçayı tutup diğerine sövmek gibi akıldan yoksun zihniyetler utanılacak halden başkası değildir!
Nemesis!
“Adını Eski Yunan adalet ve intikam tanrıçası Nemesis’ten alan bu operasyonu gerçekleştirecek örgüt, Taşnak Cemiyeti’nin de bir alt koluydu (Karataş, 2007, s. 31). Operasyonları idare etmek için de ABD’den Türkiyeli bir Ermeni Shahan Natali (Hagop Der Hagopian) görevlendirilmişti. Nemesis Operasyonu, Osmanlı devlet adamlarına ve Ermeni asıllı Türk vatandaşlarına karşı bir grup Ermeni suikast timi tarafından gerçekleştirilen bir dizi cinayetin adıdır. Ermenilere ait kayıtlarda birçok konferans tarafından tartışıldığı ve planlandığı belirtilen “özel operasyonlar”ın esas olarak ise Amerikan Merkez Komitesi, İstanbul Merkez Komitesi ve Ermeni Devrimci Federasyonu tarafından gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır (Avcı, 2012, s. 96).
İttihad Terakki liderlerini savaş sonrasına kadar yaptıkları ve daha sonra yapabilecekleri konusunda, kendi siyasi planları çerçevesinde en büyük engel olarak gören ülke, İngiltere idi. Bu nedenle Talât Paşa’nın katledilmesi hadisesinde, diğer liderlerde olduğu gibi İngiltere’nin parmağı, yönlendirmesi, istihbari alt yapıyı hazırlaması gibi rollerinin olduğu ortaya çıkmaktadır. Görünüşte Ermeni Taşnaksutyun’un sözde vatansever duygularla gerçekleştirdiği bu olayların arkasında, İngiltere ve İngiliz çıkarları vardı. Taşnaksutyun yine burada taşeron olarak kullanılmıştır.
İngiliz istihbaratı, Talât Paşa’yı önce Berlin yolunda yakalamayı planlamış, sonra da Berlin’de tutuklamayı düşünmüştü, ancak her iki plandan da Almanya’da bir takım sorunlara yol açabileceği endişesiyle vazgeçmişti. İngiliz istihbaratı, Talât Paşa ve “İttihatçılar”, gerek yurtdışı temasları, gerekse görüştükleri kişileri göz önünde bulundurarak neyin peşinde olduklarını öğrenmeye karar verdi. Çünkü İngiliz istihbaratının elinde, Talât Paşa ve “İttihatçılar”, bir yandan Müslüman ülkelerden Mustafa Kemal Paşa’nın başlattığı Kurtuluş Savaşı için destek elde etmeye çalıştıkları, diğer taraftan da Ankara hükümetinden sığınma isteme niyetinde oldukları yönünde bilgiler vardı (Avcı, 2012, s. 97).
Bu bilgileri teyit etmek amacıyla Balkanlar ve Anadolu’da gezi ve röportajlar yapmış, ancak uğradığı hemen her yerde bir olayın çıkmasına “görünmeyen katkılar sağlamış” bir İngiliz casusu olan Aubrey Nigel Henry Molyneux Herbert, Talât Paşa ile bir röportaj yapmak için randevu istedi. Paşa ile ölümünden sadece dokuz gün önce görüşen Aubrey Herbert, yaptığı röportajda bu bilgileri doğrulayıcı ipuçlarına ulaştı. Hatta bu ipuçlarının da ötesinde Talât Paşa’nın İngiltere’yi eğer Türkiye ile adil bir antlaşma yapmazsa İngiliz sömürgelerinde hem Pan-Turanist hem de Pan-İslamist bir hareket başlatmakla tehdit etmesi, İngilizlerin infaz kararı vermesine yol açmış olmalıdır.
Çünkü İngiltere’nin en büyük korkusu ve en büyük tehdit olarak değerlendirdiği hususlar, bir gün kendisine karşı Müslümanların birleşmesi veya Türkiye’nin Orta Asya’daki “Müslüman Türkler” ile birlik olmasıydı. İngiltere bunu engellemek için Türkiye’nin Orta Asya ile temasını kesmek niyetindeydi. Albay Schieffer’a hazırlatılan “Pan-İslamizm’in Kaynak ve Gelişimi, Şimdiki Tehdit” isimli raporda, Ermenistan’ın kurulmasının Türkiye’nin bir Türk-İslam Birliği kurmasının önündeki en büyük engel olacağı, Türkiye’nin Orta Asya ile bağlantısını kaybedeceği ve halifelik makamının İngiltere’ye karşı kullanılmasının önüne geçileceği ifade edilmişti (Avcı, 2012, s. 98).” (H.Babacan)
                                   
         
         
         
         
         
                   
                                        
                                    
                                                                                
                                                                       
                                        
										                                      
                                    Nemesis!
“Adını Eski Yunan adalet ve intikam tanrıçası Nemesis’ten alan bu operasyonu gerçekleştirecek örgüt, Taşnak Cemiyeti’nin de bir alt koluydu (Karataş, 2007, s. 31). Operasyonları idare etmek için de ABD’den Türkiyeli bir Ermeni Shahan Natali (Hagop Der Hagopian) görevlendirilmişti. Nemesis Operasyonu, Osmanlı devlet adamlarına ve Ermeni asıllı Türk vatandaşlarına karşı bir grup Ermeni suikast timi tarafından gerçekleştirilen bir dizi cinayetin adıdır. Ermenilere ait kayıtlarda birçok konferans tarafından tartışıldığı ve planlandığı belirtilen “özel operasyonlar”ın esas olarak ise Amerikan Merkez Komitesi, İstanbul Merkez Komitesi ve Ermeni Devrimci Federasyonu tarafından gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır (Avcı, 2012, s. 96).
İttihad Terakki liderlerini savaş sonrasına kadar yaptıkları ve daha sonra yapabilecekleri konusunda, kendi siyasi planları çerçevesinde en büyük engel olarak gören ülke, İngiltere idi. Bu nedenle Talât Paşa’nın katledilmesi hadisesinde, diğer liderlerde olduğu gibi İngiltere’nin parmağı, yönlendirmesi, istihbari alt yapıyı hazırlaması gibi rollerinin olduğu ortaya çıkmaktadır. Görünüşte Ermeni Taşnaksutyun’un sözde vatansever duygularla gerçekleştirdiği bu olayların arkasında, İngiltere ve İngiliz çıkarları vardı. Taşnaksutyun yine burada taşeron olarak kullanılmıştır.
İngiliz istihbaratı, Talât Paşa’yı önce Berlin yolunda yakalamayı planlamış, sonra da Berlin’de tutuklamayı düşünmüştü, ancak her iki plandan da Almanya’da bir takım sorunlara yol açabileceği endişesiyle vazgeçmişti. İngiliz istihbaratı, Talât Paşa ve “İttihatçılar”, gerek yurtdışı temasları, gerekse görüştükleri kişileri göz önünde bulundurarak neyin peşinde olduklarını öğrenmeye karar verdi. Çünkü İngiliz istihbaratının elinde, Talât Paşa ve “İttihatçılar”, bir yandan Müslüman ülkelerden Mustafa Kemal Paşa’nın başlattığı Kurtuluş Savaşı için destek elde etmeye çalıştıkları, diğer taraftan da Ankara hükümetinden sığınma isteme niyetinde oldukları yönünde bilgiler vardı (Avcı, 2012, s. 97).
Bu bilgileri teyit etmek amacıyla Balkanlar ve Anadolu’da gezi ve röportajlar yapmış, ancak uğradığı hemen her yerde bir olayın çıkmasına “görünmeyen katkılar sağlamış” bir İngiliz casusu olan Aubrey Nigel Henry Molyneux Herbert, Talât Paşa ile bir röportaj yapmak için randevu istedi. Paşa ile ölümünden sadece dokuz gün önce görüşen Aubrey Herbert, yaptığı röportajda bu bilgileri doğrulayıcı ipuçlarına ulaştı. Hatta bu ipuçlarının da ötesinde Talât Paşa’nın İngiltere’yi eğer Türkiye ile adil bir antlaşma yapmazsa İngiliz sömürgelerinde hem Pan-Turanist hem de Pan-İslamist bir hareket başlatmakla tehdit etmesi, İngilizlerin infaz kararı vermesine yol açmış olmalıdır.
Çünkü İngiltere’nin en büyük korkusu ve en büyük tehdit olarak değerlendirdiği hususlar, bir gün kendisine karşı Müslümanların birleşmesi veya Türkiye’nin Orta Asya’daki “Müslüman Türkler” ile birlik olmasıydı. İngiltere bunu engellemek için Türkiye’nin Orta Asya ile temasını kesmek niyetindeydi. Albay Schieffer’a hazırlatılan “Pan-İslamizm’in Kaynak ve Gelişimi, Şimdiki Tehdit” isimli raporda, Ermenistan’ın kurulmasının Türkiye’nin bir Türk-İslam Birliği kurmasının önündeki en büyük engel olacağı, Türkiye’nin Orta Asya ile bağlantısını kaybedeceği ve halifelik makamının İngiltere’ye karşı kullanılmasının önüne geçileceği ifade edilmişti (Avcı, 2012, s. 98).” (H.Babacan)
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
