
O bir Erzurumlu.. O bir eski kasap çırağı.. O bir milyon dolarlık et imparatoru..
Adını duyup da tanımadığım, tanışmadığım, tanışsam iyi olacak dediğim adamlardan birisiydi Nusret.
Zaten düne kadar bir kasap çırağıyken bugün milyon dolarlık et imparatorluğunun başında olan Nusret’in hele de Erzurumlu olduğunu öğrendiğimde, kim ve nasıl biri olduğunu bilme isteğim o gün daha da artmıştı.
İyi de böylesine ünlü, tanınmış, hem işletmesi hem de ismi marka olmuş, müşterilerinin kuyruğa girdiği mekanın sahibi bir adamla tanışmak kolay mıydı öyle?
Değil elbette

Müşteri olarak bile gittiğinde en az yarım saat boş masa beklenen, Fatih Terim gibi bir dev ismin bile bekletildiği ama o esnada ikramların da olduğu bir mekanın sahibiyle öyle hemen tanışmak kolay olmasa gerek.
Ama adına ister şans de, ister tesadüf de, ne dersen de, ben bir şekilde o meşhur isimle hem tanıştım hem de kısa da olsa sohbet imkanı buldum.
Nörolog Doktor Mehmet Yavuz’un misafiri olarak gittiğim Etiler’de ki Nusret’te o merak edilen Nusret bir anda karşımdaydı ve kısa süreliğine de olsa memleketini, Erzurum’u konuştuk.
Hoş daha önce de üç-dört defa Nusret’e gitmişliğimiz olmuştu ama o günlerde Nusret’in gölgesine bile rastlamamıştım.
Bu defa oldu işte.
Tam isabet!

***
2 yaşındayken Erzurum’dan çıkmış olan 5 çocuklu babanın çocuklarından biri olan Nusret Gökce.
Tam tamına 33 yaşında.
Örüklü ve de bakımlı saçları ile metroseksüelü anımsatıyor.
Erzurumlu filan diyoruz ama konuştuğunda şive, filan yok.
Yüzü sürekli güleç, özgüveni tavan yapmış biri.
Diyalog kurduğu kişiyle hemen samimiyet kuruyor.
Garsonlar yanından filan geçerken herkes son derece rahat.
Hatta mekanın patronu olmasına rağmen garsonlar o yokmuş gibi davranıyor.
‘Erzurumlu filan diyoruz ama Erzurum’a hiç de gelip gittiğin yok aga’ diye ayak vererek, az biraz konuşturayım diye lafa başladım, az hafif mahçuplandı Nusret!
‘’Geleceğim’’ dedi, ‘’Hem de iyi bir şekilde geleceğim’’ diye konuştu, kestirip attı.
‘’Seviyor musun Erzurum’u?’’ sorusuna da ‘’Hem de nasıl. Benim memleketim’’ diye cevap veriyor.
Bu ne ya!
Soru-cevap gibi bir şey sanki!
Anlıyorum ki bu Nusret öyle çok konuşan bir adam değil, az ama öz konuşan bir tip.
Dr.Yavuz ‘Nusret bu’’ demese zaten hayatta inanmam onun olduğuna!
O kadar yani.
Patrondan ziyade şef garson havası var onda.
Ne de olsa işçilikten geliyor.
Görüştüğümde çalışanları gibi iş önlüğüyleydi, elinde masalardaki kafesleri kesmek üzere elinde bıçakla dolanıyordu.
Fotoğraf çektirmek isteyenlerin de isteğini kırmıyor, bıçağını da gösterir şekilde pozlar veriyordu.
Sıradan bir fotoğraf çekimini de şova da dönüştürecek kadar şovmen bir tarafını da keşfediyorum Nusret’in.
***
Bize servis yapan garsona da arada sırada gelip giderken, onunla ilgili sorular da soruyor, Nusret’i biraz daha tanımak istiyorum.
‘’Çok mütevazidir. Boşuna bu kadar parayı kazanmıyor, adam işinin başında. Yeri geliyor masalara çay servisi de yapıyor. Bizimle arkadaş gibi. Aramız çok iyi. Hiç patronluk taslamıyor. Burada 4 kişilik bir masanın ödediği asgari ücret Bin lira. Burada fiyata itiraz diye bir şey de olmaz. Fiyatlar pahalı ama kullanılan malzeme a kalite. Kıvanç Tatlıtuğ, Ajda Pekkan, Acun Ilıcalı, Orhan Gencebay buranın sürekli müşterileri ve bol et yerler’’ diyor bize bakan garson.
***
Her daim iş düşünen, boş vaktinde masalar ile ilgilenen Nusret ile ikinci defa biz masada yemek yerken yanımıza geliyor, konuşuyoruz.
Amacım sohbeti devam ettirmek.
‘’Erzurumlular seni biliyor ve biraz da seviyor. Erzurum senin için ne ifade ediyor?’’ diye soruyorum.
‘’Benim için Erzurum uzay gibi bir şey’’ diyor, Erzurum’ u övme adına böyle bir
cümle kuruyor.
Övünüyor Erzurumlu olmaktan, bunu anlıyorum.
‘’Peki Erzurum’a gelmeyecek misin, bir şey yapmayacak mısın?’’ diye soruyorum, ‘’Geleceğim, hem de güzel bir şekilde geleceğim. Musfata Ilıcalı’ya sorun, o söyler!’’ diyor, başka da bir şey demiyor.
Adamda sanırsın ego var, ama yok, huyu öyle, az konuşuyor.
Cımbızla alıyorsun lafları ağzından.
(Bu görüşmeden sonra Youtube’ye girdim, tanınmış gurme Vedat Milör ile sohbetini dinledim, orada da çok konuştuğu yok).
Sadece İstanbul’da 400 çalışanı bulunan Nusret’in, Nusret Gökce’nin ‘’Erzurum’a hem de güzel geleceğim’’ lafından bir Nusret de Erzurum’da açacağını anlıyorum.
Ne bileyim, belki de dev bir et entegre tesisi.
Bilmiyorum artık.
Aralarında bir mesele belli ki, artıkIlıcalı’ya soracağız, Nusret Erzurum’da ne yapacak, ben bundan sonra da onu kafaya takacağım..
--
Adını duyup da tanımadığım, tanışmadığım, tanışsam iyi olacak dediğim adamlardan birisiydi Nusret.
Zaten düne kadar bir kasap çırağıyken bugün milyon dolarlık et imparatorluğunun başında olan Nusret’in hele de Erzurumlu olduğunu öğrendiğimde, kim ve nasıl biri olduğunu bilme isteğim o gün daha da artmıştı.
İyi de böylesine ünlü, tanınmış, hem işletmesi hem de ismi marka olmuş, müşterilerinin kuyruğa girdiği mekanın sahibi bir adamla tanışmak kolay mıydı öyle?
Değil elbette

Müşteri olarak bile gittiğinde en az yarım saat boş masa beklenen, Fatih Terim gibi bir dev ismin bile bekletildiği ama o esnada ikramların da olduğu bir mekanın sahibiyle öyle hemen tanışmak kolay olmasa gerek.
Ama adına ister şans de, ister tesadüf de, ne dersen de, ben bir şekilde o meşhur isimle hem tanıştım hem de kısa da olsa sohbet imkanı buldum.
Nörolog Doktor Mehmet Yavuz’un misafiri olarak gittiğim Etiler’de ki Nusret’te o merak edilen Nusret bir anda karşımdaydı ve kısa süreliğine de olsa memleketini, Erzurum’u konuştuk.
Hoş daha önce de üç-dört defa Nusret’e gitmişliğimiz olmuştu ama o günlerde Nusret’in gölgesine bile rastlamamıştım.
Bu defa oldu işte.
Tam isabet!

***
2 yaşındayken Erzurum’dan çıkmış olan 5 çocuklu babanın çocuklarından biri olan Nusret Gökce.
Tam tamına 33 yaşında.
Örüklü ve de bakımlı saçları ile metroseksüelü anımsatıyor.
Erzurumlu filan diyoruz ama konuştuğunda şive, filan yok.
Yüzü sürekli güleç, özgüveni tavan yapmış biri.
Diyalog kurduğu kişiyle hemen samimiyet kuruyor.
Garsonlar yanından filan geçerken herkes son derece rahat.
Hatta mekanın patronu olmasına rağmen garsonlar o yokmuş gibi davranıyor.
‘Erzurumlu filan diyoruz ama Erzurum’a hiç de gelip gittiğin yok aga’ diye ayak vererek, az biraz konuşturayım diye lafa başladım, az hafif mahçuplandı Nusret!
‘’Geleceğim’’ dedi, ‘’Hem de iyi bir şekilde geleceğim’’ diye konuştu, kestirip attı.
‘’Seviyor musun Erzurum’u?’’ sorusuna da ‘’Hem de nasıl. Benim memleketim’’ diye cevap veriyor.
Bu ne ya!
Soru-cevap gibi bir şey sanki!
Anlıyorum ki bu Nusret öyle çok konuşan bir adam değil, az ama öz konuşan bir tip.
Dr.Yavuz ‘Nusret bu’’ demese zaten hayatta inanmam onun olduğuna!
O kadar yani.

Ne de olsa işçilikten geliyor.
Görüştüğümde çalışanları gibi iş önlüğüyleydi, elinde masalardaki kafesleri kesmek üzere elinde bıçakla dolanıyordu.
Fotoğraf çektirmek isteyenlerin de isteğini kırmıyor, bıçağını da gösterir şekilde pozlar veriyordu.
Sıradan bir fotoğraf çekimini de şova da dönüştürecek kadar şovmen bir tarafını da keşfediyorum Nusret’in.
***
Bize servis yapan garsona da arada sırada gelip giderken, onunla ilgili sorular da soruyor, Nusret’i biraz daha tanımak istiyorum.
‘’Çok mütevazidir. Boşuna bu kadar parayı kazanmıyor, adam işinin başında. Yeri geliyor masalara çay servisi de yapıyor. Bizimle arkadaş gibi. Aramız çok iyi. Hiç patronluk taslamıyor. Burada 4 kişilik bir masanın ödediği asgari ücret Bin lira. Burada fiyata itiraz diye bir şey de olmaz. Fiyatlar pahalı ama kullanılan malzeme a kalite. Kıvanç Tatlıtuğ, Ajda Pekkan, Acun Ilıcalı, Orhan Gencebay buranın sürekli müşterileri ve bol et yerler’’ diyor bize bakan garson.
***
Her daim iş düşünen, boş vaktinde masalar ile ilgilenen Nusret ile ikinci defa biz masada yemek yerken yanımıza geliyor, konuşuyoruz.
Amacım sohbeti devam ettirmek.
‘’Erzurumlular seni biliyor ve biraz da seviyor. Erzurum senin için ne ifade ediyor?’’ diye soruyorum.
‘’Benim için Erzurum uzay gibi bir şey’’ diyor, Erzurum’ u övme adına böyle bir
cümle kuruyor.
Övünüyor Erzurumlu olmaktan, bunu anlıyorum.

Adamda sanırsın ego var, ama yok, huyu öyle, az konuşuyor.
Cımbızla alıyorsun lafları ağzından.
(Bu görüşmeden sonra Youtube’ye girdim, tanınmış gurme Vedat Milör ile sohbetini dinledim, orada da çok konuştuğu yok).
Sadece İstanbul’da 400 çalışanı bulunan Nusret’in, Nusret Gökce’nin ‘’Erzurum’a hem de güzel geleceğim’’ lafından bir Nusret de Erzurum’da açacağını anlıyorum.
Ne bileyim, belki de dev bir et entegre tesisi.
Bilmiyorum artık.
Aralarında bir mesele belli ki, artıkIlıcalı’ya soracağız, Nusret Erzurum’da ne yapacak, ben bundan sonra da onu kafaya takacağım..
--