
Bir şehir efsanesi olan ‘gıllı gız’ın babasına ait olduğu söylenen bir hamamdır burası. Rüstem paşanın bir talebesi tarafından 1600’lü yıllarda yaptırıldığı bilinir. Fuadiye, diğer adıyla Pastırmacıyan olarak bilinen hamam ile birlikte yaptırılan Erzurum’un ilk iki hamamından olan Kırkçeşme hamamı da artık yaşanan ekonomik sıkıntılar karşısında pes etmek zorunda kalmış görünüyor. Zira, bugün Erzurum’un sembol işletmelerinden olan Anıtlar Kurulu’nda tescilli tarihi Kırkçeşme hamamına gitmek isteyenlerin içi, kapısının kapalı olduğunu görünce ister istemez ‘cızz’ ediyor!

Hafta içinde gazeteci arkadaşım Onur Sağsöz ile aynı hüznü biz yaşadık bizatihi. Tıpkı artık tarihin karanlık sayfalarında kalan diğer sembollerimiz gibiydi Kırkıeşme.. Kapalı tutulmasında ekonomik sorunlar yanında miras kavgasına düşen varislerin de etkili olduğunu öğrendiğimizde moralimiz bozuldu, açık söylemeliyim ki çok kötü olduk. Böylesine Erzurum’da yaşayan herkeste izi olan, dokunan hamamın kapalı olması sermayeden yenilen kazanç gibi geldi bana. Burası herhangi bir yer değil. Bir şekilde işin hal çaresine bakılıp, yeniden kapısı açık hale gelmesidir burası ve kapatılma lüksünün kimse de olmadığını düşünüyorum.
Çatılarda kar ve buz eritme sistemleri akıl edilmiyor, devasa sarkık buzlar fay’lar gibi..
Belli ki ağam bizimle eğleniy!
Geçtiğimiz günlerde PUSULA’da yayınlanan ve bayağı da ilgi gören bir karikatürümde de anlatmaya çalıştığım gibi çatılardan sarkan buzlar tıpkı yeraltındaki faylar gibi.. İnsan hayatını olumsuz yönde etkileyen, zaman zaman devasa boyutlara ulaşan sarkık buzlar, deprem gibi ne zaman kopacağı da belli değil. İşin ilginç tarafı da çatılardan sarkan buzlar, geçtiğimiz yıllara rağmen aynen gündemi koruyor olması.. O kadar yapı inşaatlarında teknolojik gelişmeler kaydedilmesine rağmen maalesef bu buz tehlikenin önüne geçilmedi. Yine binalar, karla yaşayan bir şehir olan Erzurum’da çatısından sarkan buzların olduğu binalar olarak yapılmaya devam ediyor. Sanki bu şehirde bina yapan, özellikle konut ve işyeri yapan müteahhitler, mimarlar, inşaat mühendisleri, onlara onay veren belediyeler bu gerçeği gözardı ediyor. Sanki hiç kar yağmayan, sevahir bir şehirde yaşıyorlarmış gibi. Rutine takılınmış, kar ve buz eritme sistemleri akıl edilmiyor, yine binaların üstüne konulan çatılar buz oluşturacak şekilde yapılıyor, bunu ben bir türlü anlamıyorum, anlayamıyorum. Sizi bilmem ama, yapılan yeni binalardan dahi yine sarkan devasa buz sarkıtlarını görünce ‘belli ki ağam bizimle eğleniy’ diye düşünmeden edemiyorum.

Deprem bize gösterdi ki yol yakınken aklımızı başımıza alalım, kolları sıvayalım.
Gelin tüm ezberleri bozalım!
-Sadece yapılan binaların yapı kalitelerinin değil, zeminin de, yapılacak etüdünün de önemi anlaşıldı.
-Olası bir deprem sonrası hemen hemen her toplu yerleşim bölgesinde toplanma alanlarının oluşturulmasının şart olduğu anlaşıldı.
-Sadece suçu binayı yapan müteahhidi suçlamak kolay oluyor, mutlaka yapı denetimcilerinin de önemli olduğu anlaşıldı.
-Başta Büyükşehir olmak üzere merkez ve ilçe belediyelerinin özellikle imar izni verirken kılı kırk yapması gerektiği, önlerine gelen yer tarım arazisi ile kesinlikle yok demesi gerektiği anlaşıldı.
-Ne olur olsun deprem bölgesi gerçeğinden hareket edilerek Kentsel dönüşümün çok önemli olduğu, özellikle 20 yıl öncesi yapılan binaların ya yıkılıp yeniden yapılması ya da denetlemeleri yapıldıktan sonra güçlendirilmesi gerektiği anlaşıldı.

-Erzurum’da bundan sonra yapılacak olan ev ve işyeri inşaatlarının az katlı olması ve yatay mimari olmasına dikkat edilmesi gerektiği anlaşıldı.
-Yıkıcı deprem kadar o depremde arama ve kurtarma ekiplerinin ne denli önemli olduğu ve zamanında müdahalenin şart olduğu anlaşıldı.
-Mutad olarak toplanan il koordinasyon kurulu toplantılarında mutlaka birinci madde olası bir depremin ve öngörülen tedbirlerin alınması konusunda yapılan hazırlıkların ele alınması gerektiği anlaşıldı.
-Almanya’da ki müteahhit sayısı ile Türkiye’de ki müteahhit sayısının arasındaki devasa farkı da öğrendiğimizde bu sektörün mutlaka kontrol altında tutulması gerektiği anlaşıldı.
-Bilim adamlarının fay hattı konusundaki açıklamalarının ne denli önemli olduğu, buna göre önlemler alınması gerektiği anlaşıldı.
-Bir kere daha depremin değil binanın öldürdüğü gerçeği anlaşıldı.
-Bu benim son kararımdır!

Bu sergi depremzedelere gelsin..
Artık o dünyada ün salmış çağdaş hat sanatçılarından olan bir müzehhib-hattattır Muhammet Mağ. Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk El Sanatları Tezhib Ana Sanat Dalı mezunu olan hemşehrim, arkadaşım Mağ, yeni bir sergi ile hat severlerin huzurunda olacak. Çağdaş Hat Sanatları adı altında 28 Şubat ve 5 Mart tarihleri arasında gerçekleşecek olan ‘’Bu da geçer ya hu’’ başlıklı sergide biri özel olmak üzere toplam 27 eser yeralacak. Üsküdar’da işletmeciliğini bir Erzurumlu hemşehrimiz Çetin Akpagut’un in yaptığı Nadidekafe’de gerçekleşecek olan serginin sponsorluğu da yine Erzurumlu hemşehrimiz Kalikale Galerisi sahibi Osman Korkmaz’a ait. Bir defa kapak tasarımına bayıldığım ve illa ki gezmeye gitmeye can attığım sergi ile yine güzel bir işe imza atan Muhammet Mağ’ın bir başka güzelliği de elde edilecek olan geliri depremzedelere bağışlayacak olması. Mağ, ‘’Herkes kendi meşrebiyle ve işiyle infak ya da yardım eder. Biz de sanatımızla, eserlerimizle depremzedelerimizin yanında olmak istedik’’diyor. Bu anlamlı etkinlik için başta Mağ olmak üzere emeği geçen herkese bir teşekkür..

Zabıta’ya zabıta başkan!
Erzurum Büyükşehir Belediyesi’nde yeni Zabıta Dairesi Başkanının adı belli oldu: Suat Engin. Bir süreden beridir Ulaşım Daire Başkanı Abdulgafur Yeniay’ın vekaleten yürüttüğü Zabıta Daire Başkanlığına yeni bir atama yapıldı. Oktay Kocaoğlu’ndan boşalan bu göreve geçici olarak getirilen Yeniay’ın yerine Suat Engin geldi. 2007 yılından bu yana zabıta teşkilatında görev yapan ve en son zabıta komiserliği görevinde bulunan Engin, başkan Mehmet Sekmen’in onayıyla Büyükşehir Belediyesi’nin yeni Zabıta Daire Başkanı oldu. Böylesine önemli bir birimde aynı işkolundan birisinin getirilmesi, hem Büyükşehir Belediyesi’nde hem de zabıta teşkilatında memnuniyetle karşılandı. İşbaşı yapan Suat Engin, vekaleten bu görevi yürütecek.
TUTTUĞUM BABA SÖZLER: Hayattayken insanca yaşamayı unutmayın. Bir
bakmışsın saat üç, bir bakmışsın saat hiç! (Özdemir Asaf)
DUVARIN DİLİ : Otopsi istiyorum. Hayallerim kendi eceliyle ölmüş olamaz!

Hafta içinde gazeteci arkadaşım Onur Sağsöz ile aynı hüznü biz yaşadık bizatihi. Tıpkı artık tarihin karanlık sayfalarında kalan diğer sembollerimiz gibiydi Kırkıeşme.. Kapalı tutulmasında ekonomik sorunlar yanında miras kavgasına düşen varislerin de etkili olduğunu öğrendiğimizde moralimiz bozuldu, açık söylemeliyim ki çok kötü olduk. Böylesine Erzurum’da yaşayan herkeste izi olan, dokunan hamamın kapalı olması sermayeden yenilen kazanç gibi geldi bana. Burası herhangi bir yer değil. Bir şekilde işin hal çaresine bakılıp, yeniden kapısı açık hale gelmesidir burası ve kapatılma lüksünün kimse de olmadığını düşünüyorum.
Çatılarda kar ve buz eritme sistemleri akıl edilmiyor, devasa sarkık buzlar fay’lar gibi..
Belli ki ağam bizimle eğleniy!
Geçtiğimiz günlerde PUSULA’da yayınlanan ve bayağı da ilgi gören bir karikatürümde de anlatmaya çalıştığım gibi çatılardan sarkan buzlar tıpkı yeraltındaki faylar gibi.. İnsan hayatını olumsuz yönde etkileyen, zaman zaman devasa boyutlara ulaşan sarkık buzlar, deprem gibi ne zaman kopacağı da belli değil. İşin ilginç tarafı da çatılardan sarkan buzlar, geçtiğimiz yıllara rağmen aynen gündemi koruyor olması.. O kadar yapı inşaatlarında teknolojik gelişmeler kaydedilmesine rağmen maalesef bu buz tehlikenin önüne geçilmedi. Yine binalar, karla yaşayan bir şehir olan Erzurum’da çatısından sarkan buzların olduğu binalar olarak yapılmaya devam ediyor. Sanki bu şehirde bina yapan, özellikle konut ve işyeri yapan müteahhitler, mimarlar, inşaat mühendisleri, onlara onay veren belediyeler bu gerçeği gözardı ediyor. Sanki hiç kar yağmayan, sevahir bir şehirde yaşıyorlarmış gibi. Rutine takılınmış, kar ve buz eritme sistemleri akıl edilmiyor, yine binaların üstüne konulan çatılar buz oluşturacak şekilde yapılıyor, bunu ben bir türlü anlamıyorum, anlayamıyorum. Sizi bilmem ama, yapılan yeni binalardan dahi yine sarkan devasa buz sarkıtlarını görünce ‘belli ki ağam bizimle eğleniy’ diye düşünmeden edemiyorum.

Deprem bize gösterdi ki yol yakınken aklımızı başımıza alalım, kolları sıvayalım.
Gelin tüm ezberleri bozalım!
-Sadece yapılan binaların yapı kalitelerinin değil, zeminin de, yapılacak etüdünün de önemi anlaşıldı.
-Olası bir deprem sonrası hemen hemen her toplu yerleşim bölgesinde toplanma alanlarının oluşturulmasının şart olduğu anlaşıldı.
-Sadece suçu binayı yapan müteahhidi suçlamak kolay oluyor, mutlaka yapı denetimcilerinin de önemli olduğu anlaşıldı.
-Başta Büyükşehir olmak üzere merkez ve ilçe belediyelerinin özellikle imar izni verirken kılı kırk yapması gerektiği, önlerine gelen yer tarım arazisi ile kesinlikle yok demesi gerektiği anlaşıldı.
-Ne olur olsun deprem bölgesi gerçeğinden hareket edilerek Kentsel dönüşümün çok önemli olduğu, özellikle 20 yıl öncesi yapılan binaların ya yıkılıp yeniden yapılması ya da denetlemeleri yapıldıktan sonra güçlendirilmesi gerektiği anlaşıldı.

-Erzurum’da bundan sonra yapılacak olan ev ve işyeri inşaatlarının az katlı olması ve yatay mimari olmasına dikkat edilmesi gerektiği anlaşıldı.
-Yıkıcı deprem kadar o depremde arama ve kurtarma ekiplerinin ne denli önemli olduğu ve zamanında müdahalenin şart olduğu anlaşıldı.
-Mutad olarak toplanan il koordinasyon kurulu toplantılarında mutlaka birinci madde olası bir depremin ve öngörülen tedbirlerin alınması konusunda yapılan hazırlıkların ele alınması gerektiği anlaşıldı.
-Almanya’da ki müteahhit sayısı ile Türkiye’de ki müteahhit sayısının arasındaki devasa farkı da öğrendiğimizde bu sektörün mutlaka kontrol altında tutulması gerektiği anlaşıldı.
-Bilim adamlarının fay hattı konusundaki açıklamalarının ne denli önemli olduğu, buna göre önlemler alınması gerektiği anlaşıldı.
-Bir kere daha depremin değil binanın öldürdüğü gerçeği anlaşıldı.
-Bu benim son kararımdır!

Bu sergi depremzedelere gelsin..
Artık o dünyada ün salmış çağdaş hat sanatçılarından olan bir müzehhib-hattattır Muhammet Mağ. Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk El Sanatları Tezhib Ana Sanat Dalı mezunu olan hemşehrim, arkadaşım Mağ, yeni bir sergi ile hat severlerin huzurunda olacak. Çağdaş Hat Sanatları adı altında 28 Şubat ve 5 Mart tarihleri arasında gerçekleşecek olan ‘’Bu da geçer ya hu’’ başlıklı sergide biri özel olmak üzere toplam 27 eser yeralacak. Üsküdar’da işletmeciliğini bir Erzurumlu hemşehrimiz Çetin Akpagut’un in yaptığı Nadidekafe’de gerçekleşecek olan serginin sponsorluğu da yine Erzurumlu hemşehrimiz Kalikale Galerisi sahibi Osman Korkmaz’a ait. Bir defa kapak tasarımına bayıldığım ve illa ki gezmeye gitmeye can attığım sergi ile yine güzel bir işe imza atan Muhammet Mağ’ın bir başka güzelliği de elde edilecek olan geliri depremzedelere bağışlayacak olması. Mağ, ‘’Herkes kendi meşrebiyle ve işiyle infak ya da yardım eder. Biz de sanatımızla, eserlerimizle depremzedelerimizin yanında olmak istedik’’diyor. Bu anlamlı etkinlik için başta Mağ olmak üzere emeği geçen herkese bir teşekkür..

Zabıta’ya zabıta başkan!
Erzurum Büyükşehir Belediyesi’nde yeni Zabıta Dairesi Başkanının adı belli oldu: Suat Engin. Bir süreden beridir Ulaşım Daire Başkanı Abdulgafur Yeniay’ın vekaleten yürüttüğü Zabıta Daire Başkanlığına yeni bir atama yapıldı. Oktay Kocaoğlu’ndan boşalan bu göreve geçici olarak getirilen Yeniay’ın yerine Suat Engin geldi. 2007 yılından bu yana zabıta teşkilatında görev yapan ve en son zabıta komiserliği görevinde bulunan Engin, başkan Mehmet Sekmen’in onayıyla Büyükşehir Belediyesi’nin yeni Zabıta Daire Başkanı oldu. Böylesine önemli bir birimde aynı işkolundan birisinin getirilmesi, hem Büyükşehir Belediyesi’nde hem de zabıta teşkilatında memnuniyetle karşılandı. İşbaşı yapan Suat Engin, vekaleten bu görevi yürütecek.
TUTTUĞUM BABA SÖZLER: Hayattayken insanca yaşamayı unutmayın. Bir
bakmışsın saat üç, bir bakmışsın saat hiç! (Özdemir Asaf)
DUVARIN DİLİ : Otopsi istiyorum. Hayallerim kendi eceliyle ölmüş olamaz!