
CAFERZADE MAHALLESİ
Menderes Caddesinin alt başında Rüstem Paşa bedestenin yanında Esat Paşa yokuşunun hemen bitişiğinde önünde şırıl şırıl pungarından suyun aktığı bir cami ve Caferzade Mahallesi. Mahallede yer alan en önemli mimarı yapı bir zamanların koyu zahitlerinin gittiği Pervizoğlu camisidir. Cami 1715 yılında vakfiyesinden öğrendiğimize göre Pervizoğlu Hacı Mehmet tarafından yaptırılmıştır. Cami tek kubbeli olup son cemaat yeri ise üç kubbelidir. Düzgün kesme taşla yapılmış kubbe ve tromplarda tuğla kullanılmıştır. Son cemaat yerini dört taş sütun üstünde yükselen üç kubbe örter. Bunlardan üzeri son yıllarda yapılmış olan ahşap ve geniş saçaklarla kapatılmıştır. Son cemaat yerinin kubbelerini taşıyan kemerler bir yandan sütunlarla, diğer yandan kuzey duvarındaki beden duvarından kuzeye doğru taşıntı yapmaktadır. Caminin yanı başında Pervizoğlu Medresesi yer alır. Mahalle de yer alan medrese 1715 yılında Hacı Mehmet Efendi tarafından yaptırılmıştır. Medreseler, Pervizoğlu cami’nin üç tarafını sarmaktadır. Mahallede yer alan bu medreselerin İhlasiye ve Muhammedi’ye adlarıyla tarihi kayıtlara geçtiğini görmekteyiz. İhlasiye medreselerin müderrisliğine Hacı Mehmet Efendi damadı Ömer Efendi, Muhammedi’ye medresesine ise oğlu Ebubekir’i müderris olarak tayin etmiştir. Medresenin bazı odaları yol çalışmaları ve imar sırasında yıkılmıştır. Bu gün sadece altı odası ayakta olan medresenin üç odası bitişik diğerleri ise ayrıdır. Medresede bu gün herhangi bir eğitim faaliyeti verilmemektedir.
ÇORTAN MAHALLESİ
Komşuları olan, çorbaların, umutların paylaşıldığı bir yerdi bir zamanlar Çortan mahallesi. Mahalle küçüldü küçüldü sonunda o da zamana yenik düştü ve Bakırcılar mahallesine bağlanmak zorunda kaldı. Mahalle, Kavaflar çarşısının, semaver, soba yapımı ile uğraşan meslek gruplarının yer aldığı bir mekânda yer alır. Mahalleye, Ayas Paşadan, Esat Paşadan ve bakırcılar çarsısından gidebilir. Nereden giderseniz gidin mahallede karsınıza çıkacak ve sizi etkileyecek en önemli olgu ayakkabı dükkânlarının çokluğudur. Mahallenin bir kısmı Kavaflar Çarşısında bir kısmı da Pelit Meydanındadır. Mahallede eskiye ait eserler bir bir kaldırılmakta zamana uygun tek tip evler yapılmaktadır. Gökdelenler çevreyi kuşatmaya başlamış o güzelim eserler ise artık görünmez olmuştur. Selçuklular özellikle eserlerinin şehrin her yerden görülmesine önem verir eserlerini ona göre yaparlarmış. Bu gün bu eserleri her yerden görmek mümkün olmasa bile en azından mahalle civarında görülmesi bile yeter herhalde. Menderes caddesinin açılmasıyla birlikte mahallenin de kaderi değişmiş, kentsel dönüşüm en fazla Çortan mahallesini etkilemiştir. Caddenin sağ başında ayakkabıcılar çarşısında kalan Çortan Mahallesi ticari hayatında kalbinin attığı mekânlardan birisiydi. Çortan mahallesi sakinleri bu gün nerelerde bilinmez; ama o hala zihinlerdeki yerini korumaktadır. Eski dönem mahalle sakinleri ise zor zamanlarda tam bir kader birliği yapmış her türlü zorluğu beraberce göğüslemişlerdi. Bunlardan en önemlisi de belki de Tabyaların yapımına hep birlikte katılmalarıdır. Tarihi Çortan mahallemizi yeni nesilden bilen kaç kişi var yâda kim geçerken oranın Çortan Mahallesi olduğunu biliyor.
DERE MAHALLESİ
Günümüzden altmış yıl öncesine kadar şehir merkezinden, suların şırıl şırıl aktığı iki dere vardı. Çaykara ve Taşmağazalar dereleri diye adlandırabileceğimiz bu iki akarsu yatağında, birçok köprü ve değirmen bulunurdu. Bahar olupta sular çoğalmaya başlayınca bu derelerde çok sayıda hayvan ve insan telef olurdu. Palandöken dağlarının doğu taraflarından gelen sular, çeşmesi civarında birleştikten sonra büyük bir akarsu görünümünde, Taşmağazaları geçip yoluna devam ederdi. Kayak tesislerinin doğusunda bulunan derelerden gelen sular da, Yenişehir girişinde birleşerek, yine büyük bir akarsu görünümünde Dere mahallesi ve bugünkü Çaykara caddesinden ovaya inerdi. Sadece Çaykara deresi boyunca 40 tane değirmen ve çok sayıda köprü varmış. Karasu Nehri ve bahsettiğimiz derelerin suları Erzurum ovasında bataklık ve sazlık alanlar oluşturmuştur. Adeta bir göl görünümünde olan bu alanlarda su samuru yetiştirilip derilerinden kürk yapılırdı. Sadece su samurundan değil daha birçok hayvandan yapılan kürkler, bütün Osmanlı ülkesinde meşhurdu. Padişahların giydiği kürkleri Erzurum’dan gönderilirdi. Derelerin, çeşmelerin çokluğu yabancıların da gözlerinden kaçmamış her gelen yabancı kalemi eline alıp bu güzellikleri ya anlatmış ya da resmetmiştir. 1869’da şehre gelen Thespyle Doyrelle Erzurum’da yükseklerden birçok derelerin indiğini, her birinin şehrin bir semtinden geçtiğini söyler. “Üzerlerinde birçok küçük köprüler vardı. Binaalaneyh Erzurum’un birçok sokaklarına pek hususi manzara verir.” diye söz eder.
Menderes Caddesinin alt başında Rüstem Paşa bedestenin yanında Esat Paşa yokuşunun hemen bitişiğinde önünde şırıl şırıl pungarından suyun aktığı bir cami ve Caferzade Mahallesi. Mahallede yer alan en önemli mimarı yapı bir zamanların koyu zahitlerinin gittiği Pervizoğlu camisidir. Cami 1715 yılında vakfiyesinden öğrendiğimize göre Pervizoğlu Hacı Mehmet tarafından yaptırılmıştır. Cami tek kubbeli olup son cemaat yeri ise üç kubbelidir. Düzgün kesme taşla yapılmış kubbe ve tromplarda tuğla kullanılmıştır. Son cemaat yerini dört taş sütun üstünde yükselen üç kubbe örter. Bunlardan üzeri son yıllarda yapılmış olan ahşap ve geniş saçaklarla kapatılmıştır. Son cemaat yerinin kubbelerini taşıyan kemerler bir yandan sütunlarla, diğer yandan kuzey duvarındaki beden duvarından kuzeye doğru taşıntı yapmaktadır. Caminin yanı başında Pervizoğlu Medresesi yer alır. Mahalle de yer alan medrese 1715 yılında Hacı Mehmet Efendi tarafından yaptırılmıştır. Medreseler, Pervizoğlu cami’nin üç tarafını sarmaktadır. Mahallede yer alan bu medreselerin İhlasiye ve Muhammedi’ye adlarıyla tarihi kayıtlara geçtiğini görmekteyiz. İhlasiye medreselerin müderrisliğine Hacı Mehmet Efendi damadı Ömer Efendi, Muhammedi’ye medresesine ise oğlu Ebubekir’i müderris olarak tayin etmiştir. Medresenin bazı odaları yol çalışmaları ve imar sırasında yıkılmıştır. Bu gün sadece altı odası ayakta olan medresenin üç odası bitişik diğerleri ise ayrıdır. Medresede bu gün herhangi bir eğitim faaliyeti verilmemektedir.
ÇORTAN MAHALLESİ
Komşuları olan, çorbaların, umutların paylaşıldığı bir yerdi bir zamanlar Çortan mahallesi. Mahalle küçüldü küçüldü sonunda o da zamana yenik düştü ve Bakırcılar mahallesine bağlanmak zorunda kaldı. Mahalle, Kavaflar çarşısının, semaver, soba yapımı ile uğraşan meslek gruplarının yer aldığı bir mekânda yer alır. Mahalleye, Ayas Paşadan, Esat Paşadan ve bakırcılar çarsısından gidebilir. Nereden giderseniz gidin mahallede karsınıza çıkacak ve sizi etkileyecek en önemli olgu ayakkabı dükkânlarının çokluğudur. Mahallenin bir kısmı Kavaflar Çarşısında bir kısmı da Pelit Meydanındadır. Mahallede eskiye ait eserler bir bir kaldırılmakta zamana uygun tek tip evler yapılmaktadır. Gökdelenler çevreyi kuşatmaya başlamış o güzelim eserler ise artık görünmez olmuştur. Selçuklular özellikle eserlerinin şehrin her yerden görülmesine önem verir eserlerini ona göre yaparlarmış. Bu gün bu eserleri her yerden görmek mümkün olmasa bile en azından mahalle civarında görülmesi bile yeter herhalde. Menderes caddesinin açılmasıyla birlikte mahallenin de kaderi değişmiş, kentsel dönüşüm en fazla Çortan mahallesini etkilemiştir. Caddenin sağ başında ayakkabıcılar çarşısında kalan Çortan Mahallesi ticari hayatında kalbinin attığı mekânlardan birisiydi. Çortan mahallesi sakinleri bu gün nerelerde bilinmez; ama o hala zihinlerdeki yerini korumaktadır. Eski dönem mahalle sakinleri ise zor zamanlarda tam bir kader birliği yapmış her türlü zorluğu beraberce göğüslemişlerdi. Bunlardan en önemlisi de belki de Tabyaların yapımına hep birlikte katılmalarıdır. Tarihi Çortan mahallemizi yeni nesilden bilen kaç kişi var yâda kim geçerken oranın Çortan Mahallesi olduğunu biliyor.
DERE MAHALLESİ
Günümüzden altmış yıl öncesine kadar şehir merkezinden, suların şırıl şırıl aktığı iki dere vardı. Çaykara ve Taşmağazalar dereleri diye adlandırabileceğimiz bu iki akarsu yatağında, birçok köprü ve değirmen bulunurdu. Bahar olupta sular çoğalmaya başlayınca bu derelerde çok sayıda hayvan ve insan telef olurdu. Palandöken dağlarının doğu taraflarından gelen sular, çeşmesi civarında birleştikten sonra büyük bir akarsu görünümünde, Taşmağazaları geçip yoluna devam ederdi. Kayak tesislerinin doğusunda bulunan derelerden gelen sular da, Yenişehir girişinde birleşerek, yine büyük bir akarsu görünümünde Dere mahallesi ve bugünkü Çaykara caddesinden ovaya inerdi. Sadece Çaykara deresi boyunca 40 tane değirmen ve çok sayıda köprü varmış. Karasu Nehri ve bahsettiğimiz derelerin suları Erzurum ovasında bataklık ve sazlık alanlar oluşturmuştur. Adeta bir göl görünümünde olan bu alanlarda su samuru yetiştirilip derilerinden kürk yapılırdı. Sadece su samurundan değil daha birçok hayvandan yapılan kürkler, bütün Osmanlı ülkesinde meşhurdu. Padişahların giydiği kürkleri Erzurum’dan gönderilirdi. Derelerin, çeşmelerin çokluğu yabancıların da gözlerinden kaçmamış her gelen yabancı kalemi eline alıp bu güzellikleri ya anlatmış ya da resmetmiştir. 1869’da şehre gelen Thespyle Doyrelle Erzurum’da yükseklerden birçok derelerin indiğini, her birinin şehrin bir semtinden geçtiğini söyler. “Üzerlerinde birçok küçük köprüler vardı. Binaalaneyh Erzurum’un birçok sokaklarına pek hususi manzara verir.” diye söz eder.