
Kış mevsimiyle birlikte su tüketiminin azalması böbrek hastalıklarına yol açıyor. Az su içmenin zararlarını dile getiren Nefroloji Uzmanı Dr. Can Sevinç, “Erzurum’da bu sıkıntı daha çok, çünkü soğuk bir iklimde yaşıyoruz. Hastalar kışın su içme ihtiyacı hissetmiyorlar ve riske giriyorlar” dedi.
Elif KAÇMAZ/Pusula
Soğuk havanın etkili olduğu ve sıcaklığın sıfırın altına düştüğü kış günlerinde Erzurum’da su içme alışkanlığının azaldığı, bu alışkanlığın böbrek sağlığını olumsuz yönde etkilediği bildirildi.

Gün içerisinde su ihtiyacının çay içilerek giderildiğini anlatan Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi (BEAH) Nefroloji Uzmanı Dr. Can Sevinç, bu şekilde vücudun su ihtiyacını karşılamadığı gibi demir eksikliğine yol açtığını ifade etti.
Sevinç, az su içmenin sağlık üzerindeki olumsuz etkileri hakkında bilgi verdi.
Soğuklarla beraber, su tüketiminin azaldığını belirten Sevinç, “Kışın su içmenin azalması, ile birlikte ve idrar daha bir konsantre hale geliyor, ve bağışıklık sistem zayıfladığı için idrar yolu enfeksiyonlarına (sistit, alt yol enfeksiyonları) yol açıyor. Bunun için ne yapmamız lazım hiç hararetti beklemeden günde 6 ya da 8 litre su tüketmemiz şart. Hem idrarı rahat sağlamamız için hem de idrar miktarını azaltmamak için, böbreği susuz bırakmamamız için gerekli bir işlemdir. Su içmediği için böbrek sıkıntısı çeken hastalarımız çok fazla, son noktaya geldiklerinde hastanemize başvuru yapılıyor bizde geldiklerin de direk serum tedavisi yaparak ihtiyaç duyulan suyu geri kazandırmaya çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.
Su ihtiyacını çayla gidermeyin
Su yerine çayın tercih edilmemesi gerektiğinin altını çizen Uzm. Dr. Can Sevinç, “Kışın çayın tüketilmesi demir eksikliğine yol açabiliyor. Ama bu aşırı bir tüketim sonucunda olur kronik olursa, ya da kişi her öğün çay ile susuzluğunu giderirse, böbreklerinde zarara yol açabilir. Kesinlikle su yerine başka bir sıvı ile ihtiyacımızı giderilmemeliyiz. Günde kesinlikle 6 veya 8 bardak su tüketimi yapılmalıdır. Çünkü böbrek sağlığını korumak için su tüketimi çok önemlidir. Böbrek sıkıntısını çok belli eden bir organ değildir. Hastalar kronik böbrek yetmezliği pek anlaşılmaz. Hastalar bunu fark etmez, sinsi bir hastalıktır. Böbrek yetmezliği ilerledikçe böbreğin çeşitli görevleri var. Bunları yapamadıkça kan pompalamada önemli , kemik metabolizmasında önemli, böbrek zarar görüp bunlar yapamadıkça buna bağlı olarak halsizlik oluşuyor ve suyu etince atamayınca ödem şişkinlik oluşur. Vücut susuz kalınca da direk akut böbrek yetmezliği meydana geliyor” dedi.

Suya ulaşmakta güçlük çeken hastaların daha fazla riskte olduğunu vurgulayan Sevinç, “Bakıma muhtaç hastalar, yatalak veya Alzheimer olan hastalar su ihtiyaçlarını gideremiyor. Sonucunda akut böbrek yetmezliği tablosu ile karşı karşıya kalabiliyoruz. Yatalak bir hasta su ihtiyacını gideremese hastalığı komaya kadar gidebilir. Yetmiş iki saatte kadar da dayanma gücü vardır. Bu koma olayı dediğim gibi yatalak hastalarda daha çok görülür. Eğer bir bakanı yoksa bu sıkıntıyı yaşar. Yatalak hastalara bakan kişilere çok görev düşmektedir. Sağlıklı bir insanın susama merkezi normal çalıştığı için biz o an ihtiyacımızı karşılıyoruz fakat yatan hastalar da aynı durum söz konusu değil”diye konuştu.
Yaşanan su kaybıyla böbrek yetmezliğinin ortaya çıktığını sözlerine ekleyen Sevinç , şöyle konuştu: “Yaz da olsa kışta olsa suya ulaşmak çok önemli, eğer su ihtiyacımız tam karşılanamazsa kışın idrar yolu enfeksiyonu, bağışıklık sistemi zayıflaması, idrar konsantresi bir hale gelmesi, idrar da mikroorganizmaların üremesini daha da hızlandırıyor. Başta idrar yolu enfeksiyonu ile karşılaşıyoruz daha sonra akut böbrek yetmezliği sorunu ile karşılaşıyoruz hastanın kronik böbrek yetmezliği vardır. Susuz kaldığı için böbrek fonksiyonların da ani bir bozulma görebiliriz”.