
Röportaj: Halime DURMUŞ
Tüm çalışanlarını kucaklayan, huzurlu ve bilim odaklı bir üniversite vaat ediyorum
Atatürk Üniversitesi yeni rektörünü belirlemek için yarın sandık başına gidecek. Yarışın iddialı ve aynı zamanda tek kadın adayı olan Prof. Dr. Medine Güllüce, seçim sürecini ve projelerini Pusula’ya anlattı. Akademik hayatta elde edilen başarıların ve gelinen makamların akademisyenlerin kendi kazanımları olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Güllüce, bunda kimsenin inayeti olamayacağını kaydetti. Prof. Dr. Güllüce, “Aynı şekilde bir makamı işgal etmek için salt cinsiyetin de bir tercih unsuru olmasına karşıyız ve seçim sloganlarımızdan birinde de belirttiğimiz gibi biz, başarının cinsiyetinin olmadığı görüşündeyiz” dedi.
Biraz kendinizden bahseder misiniz?
1959 yılında Erzurum’da doğdum. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümünü bitirdikten sonra, 1985 yılında Atatürk Üniversitesi Kars Veteriner Fakültesi Mikrobiyoloji Anabilim Dalında araştırma Görevlisi olarak akademik hayata adım attım. Atatürk Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Temel Tıp Bilimleri Mikrobiyoloji Anabilim Dalında 1988 yılında yüksek lisansımı tamamladım. 1990-1992 yılları arasında IOWA State University, Collage of Veterinary Medicine USA’da, çalışmalarını sürdürdüğüm doktoramı 1993 yılında tamamladım. 1995 yılında, Atatürk Üniversitesi, Fen Fakültesi Biyoloji Bölümüne Yardımcı Doçent olarak atandım, 2005 yılında Doçent, 2010 yılında da ise Profesör unvanı aldım. Halen Atatürk Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümünde akademik yaşamıma devam etmekteyim. 140'ı uluslararası dergilerde yayımlanmış 150 adet makale, uluslararası ve ulusal toplantılara sunulmuş 130 bildiri, yapmış olduğumuz yayınların almış olduğu 3436 bilimsel atıfa ilaveten, bir diğer bilimsellik göstergesi olan 23 H indeksi, 27 adet tez yöneticiliği, ulusal ve uluslararası 52 adet projem bulunuyor. Ayrıca çok sayıda bilimsel derneklere ve çeşitli sivil toplum kuruluşları üyelikleri yanı sıra akademik hayatın çeşitli kademelerinde yapmış olduğum idari görevler ve TÜBİTAK üyeliklerini ise uzun yıllar süren akademik hayatımın kazanımları arasında sayabilirim.
Özgeçmişinizden anladığım kadarıyla dolu dolu bir akademik hayat… Demek ki akademik çalışmayı seviyorsunuz, öyle ise neden rektörlük gibi idari bir göreve talip oldunuz?
Üniversitemiz rektörlüğü için aday oluşum elbette bir anda verilmiş bir karar değildir. Karar sürecinde üniversitemiz hakkında; yönetim kriterlerinden kurumsallaşmaya, bilimsel kriterlerden, sosyal ve kültürel konulara birçok mevzu hakkında mütalaada bulundum. Bahsettiğim bu mevzular hakkında vardığım sonuç üniversitemizin kesinlikle istenilen yerde olmadığı idi. Bunun yanı sıra her biri birbirinden değerli rektör adaylarımızın birçoğunun mevcut veya önceki yönetimlerin içerisinde yer almış olması üniversitemizin ihtiyacı olan ivmenin ancak yeni bir yönetim anlayışıyla kazanılacağı düşüncesi ile rektör adayı olmaya karar verdim.

Geçtiğimiz dönemlerde çeşitli basın yayın organlarında yer alan haberlere göre rektörlük için en güçlü adaylarından biri olarak gösteriliyorsunuz, siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu durumun yürütmekte olduğumuz seçim çalışmalarımızın akademisyenlerimiz tarafından takdir ile karşılanması ve bu çerçevede ortaya koyduğumuz projelerin beğenilmesinin yanı sıra Türkiye'nin mevcut akademik yapısı ile de ilgili olduğunu düşünüyorum. Şöyle ki Türkiye'de akademik hayatı seçen bayanlardan rektörlük seviyesinde görev yapanların oranlarına baktığımız zaman yüzde 6 gibi düşük bir oran ile karşılaşıyoruz. Bu oranın artırılması için Türkiye genelinde sürdürülmekte olan çalışmaların bir neticesi olarak böyle bir kanıya varıldığını ve bu çerçevede bizim de şansımızın fazla olduğunun fark edildiğini düşünüyorum.
Seçim çalışmalarınızdan bahsetmişken daha yönetime gelmeden bir fark oluşturdunuz, renkli bir seçim süreci izliyorsunuz bu konuda neler söylemek istersiniz?
Öncelikle şunu söylemek isterim ki seçim çalışmaları için ciddi ve yoğun bir hazırlık süreci geçirdik. Zira bir yapıyı yönetmeye aday iseniz ilk önce o yapı hakkında doğru analizleri yapmalı ve talip olduğunuz bu yönetim için gerekli seçim sürecini doğru yönetmelisiniz. Biz yaptığımız çalışmalar esnasında bir taraftan üniversitemizin sıkıntı ve eksikliklerini tespit edip bu yönde projeler oluştururken bir taraftan da bu projelerimizi kıymetli akademisyenlerimize anlatabilmek için en doğru iletişim yollarını belirlemeye gayret ettik. Özellikle oluşturduğumuz tanıtım kitapçığı, elektronik iletiler ve üniversitemizdeki reklam panolarının kullanımının diğer rektör adaylarımız tarafından da takip ve taklit edilmesi bu süreci doğru yönettiğimizin bir göstergesi olarak bizi mutlu etmiştir.
Türkiye’deki kadın akademisyenlerden rektörlük seviyesinde görev yapanların oranlarının çok düşük olduğunu söylediniz, diğer seviyelerde durum farklı mı?
Diğer akademik kademelerde bu derece düşük olmamakla birlikte de yine de belirgin bir fark göze çarpmakta. (Gülüyor) Gerçi biz rektör adayı olduktan sonra diğer aday dostlarımızın tümü kadın akademisyenler için çeşitli kademelerde bir takım görevler vereceklerinden bahsetmeye başladılar. Lakin biz, akademik hayatta elde edilen başarıların ve gelinen makamların akademisyenlerin kendi kazanımları olduğu ve kimsenin inayeti olamayacağı düşüncesindeyiz. Aynı şekilde bir makamı işgal etmek için salt cinsiyetin de bir tercih unsuru olmasına karşıyız ve seçim sloganlarımızdan birinde de belirttiğimiz gibi biz, başarının cinsiyetinin olmadığı görüşündeyiz. Fakat fırsat eşitliğinin olmadığı, kadınlarımızın sırf cinsiyetlerinden dolayı geri planda kaldığı bir ortamda bazı şartlar en azından rekabet edilebilir duruma gelinceye kadar pozitif ayrımcılık yapılması gerektiği kanaatindeyim.
Üniversitemiz için düşündüğünüz projelerinizden kısaca bahseder misiniz?
Elbette düşündüğümüz projelerin tamamını burada ele almak çok mümkün değil. Üniversitemizi yurtiçi ve yurtdışı kaynaklı çeşitli kuruluşların yaptığı sıralamalarda üst sıralara taşımak için gerekli atılımları yapmak, üniversite sanayi işbirliği çalışmalarına önem vererek bilginin ürüne dönüştürülmesini sağlamak ve bu sayede üniversitemiz için döner sermaye girdileri ile yeni kaynaklar oluşturmak istiyoruz. Ayrıca proje ofislerini daha etkin hale getirip bölgemiz ve ülkemiz önceliklerinin göz önünde bulundurulduğu projelerin hazırlanmasını sağlayarak ülkemizin gerek bilimsel gerekse teknolojik gelişiminde etkin rol almak amaçlarımızdan biri. Üniversitemizin öz kaynaklarından sağlanacak ekstra akademik teşviklerle akademisyenlerimizin çalışmalarını teşvik etmek, lisans ve lisansüstü programların akredite edilmesini sağlayacağız. Birimlerimizin eğitim öğretim materyallerini günümüz şartlarına uygun hale getirmek ve kurulacak kariyer merkezi sayesinde öğrencilerimiz ve ilgili sektörler arasında köprü oluşturmak gibi akademik ve eğitim öğretim projeleri örnek projelerimizden bir kaçı olarak sayılabilir. Tabii bunun yanı sıra şunu ayrıca söylemeliyim ki; objektif, katılımcı, genç akademisyenlerimizin ve yardımcı doçent arkadaşlarımızın da söz sahibi olduğu ve özlük hakları üzerinde herhangi bir tasarrufun bulunulmadığı, kişisel farklılıkların üniversitemizin renkleri olduğunun bilincinde ve bilim odaklı bir idare şekli yönetim planımız için temel bir çatı oluşturmaktadır.
Üniversitede bazı gruplar tarafından desteklenmediğiniz ve bu sebeple alacağınız oy sayısında sıkıntı yaşadığınız söyleniyor, bu konu için yorumlarınızı alabilir miyiz?
Evet, bu tarz söylemler benim de kulağıma geldi ve işin doğrusu ben bu tür konuşmaları büyük bir mutlulukla takip ettim. Zira bizim bu yola çıkış amacımız her kesimin adayı olabilmek ve tüm üniversiteyi kucaklayabilmek olduğu için her hangi bir gruba dahil edilmiyor olmak amacımız doğrultusunda doğru yolda ilerlediğimizi gösteriyor. Kaldı ki görüştüğümüz akademisyenlerimizin geri dönüşlerini göz önünde bulundurduğumuzda üniversitemizin tüm kesimlerinden ve her görüşten öğretim üyelerimizin teveccühleri herhangi bir oy problemi yaşamadığımızın açık bir göstergesidir. Bu söylentilerin bir takım grupların seçim stratejisinden öteye geçemeyeceği ise söylentileri çıkaran odaklar da dahil olmak üzere herkesin malumudur.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Üniversitemizin ihtiyaç duyduğu sosyal birlik ve bilimsel atılımlar ile hak ettiği yere gelmesi için uzun istişareler sonunda karar verip çıktığım bu yolda seçimlerin her şeyden önce Atatürk Üniversitesi için hayırlı olmasını temenni eder üniversitemizin tüm mensuplarına ve milletimize esenlikler dilerim.
Tüm çalışanlarını kucaklayan, huzurlu ve bilim odaklı bir üniversite vaat ediyorum
Atatürk Üniversitesi yeni rektörünü belirlemek için yarın sandık başına gidecek. Yarışın iddialı ve aynı zamanda tek kadın adayı olan Prof. Dr. Medine Güllüce, seçim sürecini ve projelerini Pusula’ya anlattı. Akademik hayatta elde edilen başarıların ve gelinen makamların akademisyenlerin kendi kazanımları olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Güllüce, bunda kimsenin inayeti olamayacağını kaydetti. Prof. Dr. Güllüce, “Aynı şekilde bir makamı işgal etmek için salt cinsiyetin de bir tercih unsuru olmasına karşıyız ve seçim sloganlarımızdan birinde de belirttiğimiz gibi biz, başarının cinsiyetinin olmadığı görüşündeyiz” dedi.
Biraz kendinizden bahseder misiniz?
1959 yılında Erzurum’da doğdum. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümünü bitirdikten sonra, 1985 yılında Atatürk Üniversitesi Kars Veteriner Fakültesi Mikrobiyoloji Anabilim Dalında araştırma Görevlisi olarak akademik hayata adım attım. Atatürk Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Temel Tıp Bilimleri Mikrobiyoloji Anabilim Dalında 1988 yılında yüksek lisansımı tamamladım. 1990-1992 yılları arasında IOWA State University, Collage of Veterinary Medicine USA’da, çalışmalarını sürdürdüğüm doktoramı 1993 yılında tamamladım. 1995 yılında, Atatürk Üniversitesi, Fen Fakültesi Biyoloji Bölümüne Yardımcı Doçent olarak atandım, 2005 yılında Doçent, 2010 yılında da ise Profesör unvanı aldım. Halen Atatürk Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümünde akademik yaşamıma devam etmekteyim. 140'ı uluslararası dergilerde yayımlanmış 150 adet makale, uluslararası ve ulusal toplantılara sunulmuş 130 bildiri, yapmış olduğumuz yayınların almış olduğu 3436 bilimsel atıfa ilaveten, bir diğer bilimsellik göstergesi olan 23 H indeksi, 27 adet tez yöneticiliği, ulusal ve uluslararası 52 adet projem bulunuyor. Ayrıca çok sayıda bilimsel derneklere ve çeşitli sivil toplum kuruluşları üyelikleri yanı sıra akademik hayatın çeşitli kademelerinde yapmış olduğum idari görevler ve TÜBİTAK üyeliklerini ise uzun yıllar süren akademik hayatımın kazanımları arasında sayabilirim.
Özgeçmişinizden anladığım kadarıyla dolu dolu bir akademik hayat… Demek ki akademik çalışmayı seviyorsunuz, öyle ise neden rektörlük gibi idari bir göreve talip oldunuz?
Üniversitemiz rektörlüğü için aday oluşum elbette bir anda verilmiş bir karar değildir. Karar sürecinde üniversitemiz hakkında; yönetim kriterlerinden kurumsallaşmaya, bilimsel kriterlerden, sosyal ve kültürel konulara birçok mevzu hakkında mütalaada bulundum. Bahsettiğim bu mevzular hakkında vardığım sonuç üniversitemizin kesinlikle istenilen yerde olmadığı idi. Bunun yanı sıra her biri birbirinden değerli rektör adaylarımızın birçoğunun mevcut veya önceki yönetimlerin içerisinde yer almış olması üniversitemizin ihtiyacı olan ivmenin ancak yeni bir yönetim anlayışıyla kazanılacağı düşüncesi ile rektör adayı olmaya karar verdim.

Geçtiğimiz dönemlerde çeşitli basın yayın organlarında yer alan haberlere göre rektörlük için en güçlü adaylarından biri olarak gösteriliyorsunuz, siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu durumun yürütmekte olduğumuz seçim çalışmalarımızın akademisyenlerimiz tarafından takdir ile karşılanması ve bu çerçevede ortaya koyduğumuz projelerin beğenilmesinin yanı sıra Türkiye'nin mevcut akademik yapısı ile de ilgili olduğunu düşünüyorum. Şöyle ki Türkiye'de akademik hayatı seçen bayanlardan rektörlük seviyesinde görev yapanların oranlarına baktığımız zaman yüzde 6 gibi düşük bir oran ile karşılaşıyoruz. Bu oranın artırılması için Türkiye genelinde sürdürülmekte olan çalışmaların bir neticesi olarak böyle bir kanıya varıldığını ve bu çerçevede bizim de şansımızın fazla olduğunun fark edildiğini düşünüyorum.
Seçim çalışmalarınızdan bahsetmişken daha yönetime gelmeden bir fark oluşturdunuz, renkli bir seçim süreci izliyorsunuz bu konuda neler söylemek istersiniz?
Öncelikle şunu söylemek isterim ki seçim çalışmaları için ciddi ve yoğun bir hazırlık süreci geçirdik. Zira bir yapıyı yönetmeye aday iseniz ilk önce o yapı hakkında doğru analizleri yapmalı ve talip olduğunuz bu yönetim için gerekli seçim sürecini doğru yönetmelisiniz. Biz yaptığımız çalışmalar esnasında bir taraftan üniversitemizin sıkıntı ve eksikliklerini tespit edip bu yönde projeler oluştururken bir taraftan da bu projelerimizi kıymetli akademisyenlerimize anlatabilmek için en doğru iletişim yollarını belirlemeye gayret ettik. Özellikle oluşturduğumuz tanıtım kitapçığı, elektronik iletiler ve üniversitemizdeki reklam panolarının kullanımının diğer rektör adaylarımız tarafından da takip ve taklit edilmesi bu süreci doğru yönettiğimizin bir göstergesi olarak bizi mutlu etmiştir.
Türkiye’deki kadın akademisyenlerden rektörlük seviyesinde görev yapanların oranlarının çok düşük olduğunu söylediniz, diğer seviyelerde durum farklı mı?
Diğer akademik kademelerde bu derece düşük olmamakla birlikte de yine de belirgin bir fark göze çarpmakta. (Gülüyor) Gerçi biz rektör adayı olduktan sonra diğer aday dostlarımızın tümü kadın akademisyenler için çeşitli kademelerde bir takım görevler vereceklerinden bahsetmeye başladılar. Lakin biz, akademik hayatta elde edilen başarıların ve gelinen makamların akademisyenlerin kendi kazanımları olduğu ve kimsenin inayeti olamayacağı düşüncesindeyiz. Aynı şekilde bir makamı işgal etmek için salt cinsiyetin de bir tercih unsuru olmasına karşıyız ve seçim sloganlarımızdan birinde de belirttiğimiz gibi biz, başarının cinsiyetinin olmadığı görüşündeyiz. Fakat fırsat eşitliğinin olmadığı, kadınlarımızın sırf cinsiyetlerinden dolayı geri planda kaldığı bir ortamda bazı şartlar en azından rekabet edilebilir duruma gelinceye kadar pozitif ayrımcılık yapılması gerektiği kanaatindeyim.
Üniversitemiz için düşündüğünüz projelerinizden kısaca bahseder misiniz?
Elbette düşündüğümüz projelerin tamamını burada ele almak çok mümkün değil. Üniversitemizi yurtiçi ve yurtdışı kaynaklı çeşitli kuruluşların yaptığı sıralamalarda üst sıralara taşımak için gerekli atılımları yapmak, üniversite sanayi işbirliği çalışmalarına önem vererek bilginin ürüne dönüştürülmesini sağlamak ve bu sayede üniversitemiz için döner sermaye girdileri ile yeni kaynaklar oluşturmak istiyoruz. Ayrıca proje ofislerini daha etkin hale getirip bölgemiz ve ülkemiz önceliklerinin göz önünde bulundurulduğu projelerin hazırlanmasını sağlayarak ülkemizin gerek bilimsel gerekse teknolojik gelişiminde etkin rol almak amaçlarımızdan biri. Üniversitemizin öz kaynaklarından sağlanacak ekstra akademik teşviklerle akademisyenlerimizin çalışmalarını teşvik etmek, lisans ve lisansüstü programların akredite edilmesini sağlayacağız. Birimlerimizin eğitim öğretim materyallerini günümüz şartlarına uygun hale getirmek ve kurulacak kariyer merkezi sayesinde öğrencilerimiz ve ilgili sektörler arasında köprü oluşturmak gibi akademik ve eğitim öğretim projeleri örnek projelerimizden bir kaçı olarak sayılabilir. Tabii bunun yanı sıra şunu ayrıca söylemeliyim ki; objektif, katılımcı, genç akademisyenlerimizin ve yardımcı doçent arkadaşlarımızın da söz sahibi olduğu ve özlük hakları üzerinde herhangi bir tasarrufun bulunulmadığı, kişisel farklılıkların üniversitemizin renkleri olduğunun bilincinde ve bilim odaklı bir idare şekli yönetim planımız için temel bir çatı oluşturmaktadır.
Üniversitede bazı gruplar tarafından desteklenmediğiniz ve bu sebeple alacağınız oy sayısında sıkıntı yaşadığınız söyleniyor, bu konu için yorumlarınızı alabilir miyiz?
Evet, bu tarz söylemler benim de kulağıma geldi ve işin doğrusu ben bu tür konuşmaları büyük bir mutlulukla takip ettim. Zira bizim bu yola çıkış amacımız her kesimin adayı olabilmek ve tüm üniversiteyi kucaklayabilmek olduğu için her hangi bir gruba dahil edilmiyor olmak amacımız doğrultusunda doğru yolda ilerlediğimizi gösteriyor. Kaldı ki görüştüğümüz akademisyenlerimizin geri dönüşlerini göz önünde bulundurduğumuzda üniversitemizin tüm kesimlerinden ve her görüşten öğretim üyelerimizin teveccühleri herhangi bir oy problemi yaşamadığımızın açık bir göstergesidir. Bu söylentilerin bir takım grupların seçim stratejisinden öteye geçemeyeceği ise söylentileri çıkaran odaklar da dahil olmak üzere herkesin malumudur.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Üniversitemizin ihtiyaç duyduğu sosyal birlik ve bilimsel atılımlar ile hak ettiği yere gelmesi için uzun istişareler sonunda karar verip çıktığım bu yolda seçimlerin her şeyden önce Atatürk Üniversitesi için hayırlı olmasını temenni eder üniversitemizin tüm mensuplarına ve milletimize esenlikler dilerim.