
“O söz başlarına geldiği (kıyamet yaklaştığı) zaman, onlara yerden bir dâbbe (mahlûk) çıkarırız da, bu onlara insanların ayetlerimize kesin bir iman getirmemiş olduklarını söyler.” (Neml 82)
Dâbbenin sözlük manası şöyledir: Davar, sürüngen, yerde yürüyen hayvan, at ve dört ayaklı hayvan, mal. vb. Kelimenin sözlük manası her ne kadar bu olsa da insanlığın bilim ve teknikteki ilerleyişi inanılmaz derecede artacak gözükmektedir; yapay zekâ sahibi icatların yeni bir dünyanın habercisi olabileceği ileri sürülüyor; haliyle dâbbenin ne olduğu üzerinde durulurken bilim ve teknikteki ilerlemeyi daima akılda tutmak gerekir.
Ayetten anlaşılan manaya göre dâbbe her şeyden önce bir kıyamet alameti olarak zuhur edecek. Malum kıyamet ise dinî hayatın tamamen ortadan kalktığı yahut kalkmak üzere olduğu ruhsal bir çürüme devrinde gerçekleşecek. İnsanlığın bu aşamasında dinî tanıma uygun iyilik hemen hemen kalmayacak, dinî tanıma uygun kötülük ise artık küresel bir düzene dönüştüğünden, önlenemeyecek.
İşte dâbbe adeta son bir uyarıcı vazifesiyle zuhur edip insanlara inanmadıkları sonun geldiğini Allah’ın emriyle kıyametin başladığını ve inanmadıkları ile yüzleşmeye hazır olmaları gerektiğini ihtar edecek. Bir hadisin ihbarına göre dâbbenin çıkışı öncesi ya da sonrasında güneş sisteminde de değişiklikler meydana gelecek ve gök cisimlerinin yörüngeleri değişecek; mesela güneş batıdan doğacak ve her yanı duman kaplayacak.
Peki, dâbbe nasıl bir canlı acaba? Büyük bir hayvan mı küçük bir hayvan mı? Sözlük anlamında olduğu gibi bir at mı, bir koyun ve benzeri bir canlı mı? Bir sürüngen yahut bir böcek ya da dört ayaklı küçük bir canlı mı? Yoksa yaratılacak yeni bir varlık mı? Hangi ülkenin topraklarında ortaya çıkacak? İnsanlarla nerelerde konuşacak? Tüm insanlara hitap edeceğine göre iletişim sistemlerini mi kullanacak? Görevi sadece insanlığa son kez Hakkı ve kıyameti haber vermek mi olacak? Ya da Dâbbe bilim ve teknikteki ilerlemenin sonucunda ortaya çıkacak ve insanların artık kontrol edemeyeceği ve fakat Rabbimizin emri altına girecek bilim ve teknik tabanlı bir tür mü olacak?
Dâbbe hakkında pek çok yorum yapılmıştır. Bediüzzaman, ‘anarşiye, fesada ve canavarlığa giden, dinsizliğe, küfür ve nankörlüğe düşen insanların akıllarını başlarına getirmek hikmetiyle arzdan bir hayvan çıkıp onlara musallat olacak ve onları darmadağın edecek. O dâbbe hareketli canlı bir cinstir. Çünkü gayet büyük bir tek şahıs olsa her yere ve herkese yetişemez. Demek dehşetli bir hayvan taifesi olacak. Belki dâbbetü’l-arz denilen ağaç kurtlarıdır ki insanların kemiklerini ağaç gibi kemirecek, insanın cisminde dişinden tırnağına kadar yerleşecek. Müminler iman bereketiyle günah ve israftan sakınmayla kurtulacak…” derken bazı Şii kaynakları ise dâbbeyi Mehdi’nin kendisi olarak anlamış; Prof. Dr. Abdülaziz Bayındır, dâbbenin melek olduğunu ileri sürerken, Edip Yüksel de bilgisayar tabanlı bir hadise olarak ifade etmektedir… Müminlerle kâfirleri son kez tefrik edecek ve durdurulamaz kıymetin habercisi büyük bir alamet olacak dâbbenin gerçeğini Hak Teâlâ bilir.
Sonuç: Dâbbe, nefislerini ilah edinmiş insanlığa hitap ederek Allah (cc)’ı hatırlatacak; istikbali, ahreti, yeniden dirilmeyi, cenneti ve cehennemi telkin edecek; âlemin (kâinatın) yakın bir zamanda Hakk’a döneceğini ve ahrete inkılap edeceğini söyleyecek. Dâbbenin bu telkinleri karşısında iman edenler kurtulacak, kalanların üzerine diğer büyük alametlerin de peş peşe zuhuruyla kıyamet kopacak, tüm varlıklar Rabbine dönecek ve ebedi olan ahret hayatı başlayacak. Allahüâlem.
“…Allah ile birlikte başka bir ilah mı var?” (Neml 60)
“(Onlar mı hayırlı) yoksa gökleri ve yeri yaratan, gökten size su indiren mi? O suyla, bir ağacını bile bitirmeye gücünüzün yetmediği güzel güzel bahçeler bitirdik. Allah’tan başka bir ilahı mı var! Doğrusu onlar sapıklıkta devam eden bir güruhtur.
(Onlar mı hayırlı) yoksa yeryüzünü oturmaya elverişli kılan, aralarından (yer altından ve üstünden) nehirler akıtan, arz için sabit dağlar yaratan, iki deniz arasına engel koyan mı? Allah’tan başka bir ilah mı var! Doğrusu onların çoğu (hakikatleri) bilmiyorlar.
(Onlar mı hayırlı) yoksa darda kalana kendine yalvardığı zaman karşılık veren ve (başındaki) sıkıntıyı gideren, sizi yeryüzünün hakimleri kılan mı? Allah’tan başka bir ilah mı var! Ne kadar da kıt düşünüyorsunuz!
(Onlar mı hayırlı) yoksa karanın ve denizin karanlıkları içinde size yolu bulduran, yağmurun (rahmetinin) önünde rüzgârları müjdeci olarak gönderen mi? Allah’tan başka bir ilah mı var! Allah, onların koştukları ortaklardan çok yücedir, münezzehtir.
Yaratmayı başlatan, sonra bir kere daha yaratacak olan kim? Size gökten ve yerden rızık veren kim? Allah başka bir ilah mı var! De ki, eğer doğru kimselerseniz delilinizi getirin.” (Neml 60, 61, 62, 63, 64)
Bu ayetler akıl sahiplerinin aklına ışık tutmaktadır. Gökleri, yeri ve içindekileri yaratan kudreti ve ilmi sonsuz bir ilahtır. Varlık başka hiçbir şeye isnat edilemez ve açıklanamaz. Varoluştaki ilahî yasalar o kadar muazzam işlemektedir ki, bu yasalar, bilip bilmediğimiz bütün mekânlardaki her bir atomu kütleye ve maşeri varoluş kütlesine bağlamaktadır. Mevsimler, yağmur geçişleri, güneşin ve gezegenlerin döngüsü.. bu müthiş düzen içinde her şey birbiriyle irtibatlı. Güneş, mükemmel olduğu gibi, elma çiçeği de mükemmeldir; göz mükemmel olduğu gibi kulak da mükemmeldir… İlmi ne kadar artarsa artsın insanlar yapmış, fakat bir şey yaratamamıştır. Yaratma sadece Allah’a aittir.
İnsan, tüm bunların, ‘ihtiyacı kadarını’ bilecek mahiyette yaratılmış bir varlıktır. Bakmak, görmek, düşünmek ve imanını kuvvetlendirerek Rabbine karşı kulluk görevini yapmak, insanı insan mertebesinde tutan yegâne metottur. Allah ile mümin kulları arasında kopmaz bir irtibat tesis edilmiştir. Mümin insan güneşin rastgele yanmadığını bildiği gibi, kendisinin de rastgele var olup yaşamadığını anlamış ve Rabbine teslim olmuştur. İyi günde kötü günde onun yöneldiği, korkularından emin olduğu, sahibi Allah’tır. Mümin kimse kulluğu ve duasıyla Allah ile daimi irtibat halindedir; sebep kanunlarını yaratanın Allah olduğunu anlamıştır, mesela doktora gider, fakat şifayı Allah’tan bilir ve bekler. İnsana yönelen ilahi merhamet, sevgi ve ilgi ta ana rahminde başlar ve bütün yaşam evreleri boyunca sürer.
Sonuç: Kuran’ın daha yüzlerce ayetinin yaptığı gibi Neml suresinin yukarıya aldığımız ayetleri kâinatın ve varlıkların ilahi bir ilim ve plan sonucu var olduklarını bize açıkça gösteriyor. Zerreden kürreye tesadüf yok nizam var. Nizamın sahibi ise Allahü Teâlâ’dır. Allah’ın nasıl bir ilah olduğu da yine kendi kelam-ı kadiminde anlatıldığı şekliyledir; O’nun eşi, benzeri, ortağı vb. yoktur.
Dâbbenin sözlük manası şöyledir: Davar, sürüngen, yerde yürüyen hayvan, at ve dört ayaklı hayvan, mal. vb. Kelimenin sözlük manası her ne kadar bu olsa da insanlığın bilim ve teknikteki ilerleyişi inanılmaz derecede artacak gözükmektedir; yapay zekâ sahibi icatların yeni bir dünyanın habercisi olabileceği ileri sürülüyor; haliyle dâbbenin ne olduğu üzerinde durulurken bilim ve teknikteki ilerlemeyi daima akılda tutmak gerekir.
Ayetten anlaşılan manaya göre dâbbe her şeyden önce bir kıyamet alameti olarak zuhur edecek. Malum kıyamet ise dinî hayatın tamamen ortadan kalktığı yahut kalkmak üzere olduğu ruhsal bir çürüme devrinde gerçekleşecek. İnsanlığın bu aşamasında dinî tanıma uygun iyilik hemen hemen kalmayacak, dinî tanıma uygun kötülük ise artık küresel bir düzene dönüştüğünden, önlenemeyecek.
İşte dâbbe adeta son bir uyarıcı vazifesiyle zuhur edip insanlara inanmadıkları sonun geldiğini Allah’ın emriyle kıyametin başladığını ve inanmadıkları ile yüzleşmeye hazır olmaları gerektiğini ihtar edecek. Bir hadisin ihbarına göre dâbbenin çıkışı öncesi ya da sonrasında güneş sisteminde de değişiklikler meydana gelecek ve gök cisimlerinin yörüngeleri değişecek; mesela güneş batıdan doğacak ve her yanı duman kaplayacak.
Peki, dâbbe nasıl bir canlı acaba? Büyük bir hayvan mı küçük bir hayvan mı? Sözlük anlamında olduğu gibi bir at mı, bir koyun ve benzeri bir canlı mı? Bir sürüngen yahut bir böcek ya da dört ayaklı küçük bir canlı mı? Yoksa yaratılacak yeni bir varlık mı? Hangi ülkenin topraklarında ortaya çıkacak? İnsanlarla nerelerde konuşacak? Tüm insanlara hitap edeceğine göre iletişim sistemlerini mi kullanacak? Görevi sadece insanlığa son kez Hakkı ve kıyameti haber vermek mi olacak? Ya da Dâbbe bilim ve teknikteki ilerlemenin sonucunda ortaya çıkacak ve insanların artık kontrol edemeyeceği ve fakat Rabbimizin emri altına girecek bilim ve teknik tabanlı bir tür mü olacak?
Dâbbe hakkında pek çok yorum yapılmıştır. Bediüzzaman, ‘anarşiye, fesada ve canavarlığa giden, dinsizliğe, küfür ve nankörlüğe düşen insanların akıllarını başlarına getirmek hikmetiyle arzdan bir hayvan çıkıp onlara musallat olacak ve onları darmadağın edecek. O dâbbe hareketli canlı bir cinstir. Çünkü gayet büyük bir tek şahıs olsa her yere ve herkese yetişemez. Demek dehşetli bir hayvan taifesi olacak. Belki dâbbetü’l-arz denilen ağaç kurtlarıdır ki insanların kemiklerini ağaç gibi kemirecek, insanın cisminde dişinden tırnağına kadar yerleşecek. Müminler iman bereketiyle günah ve israftan sakınmayla kurtulacak…” derken bazı Şii kaynakları ise dâbbeyi Mehdi’nin kendisi olarak anlamış; Prof. Dr. Abdülaziz Bayındır, dâbbenin melek olduğunu ileri sürerken, Edip Yüksel de bilgisayar tabanlı bir hadise olarak ifade etmektedir… Müminlerle kâfirleri son kez tefrik edecek ve durdurulamaz kıymetin habercisi büyük bir alamet olacak dâbbenin gerçeğini Hak Teâlâ bilir.
Sonuç: Dâbbe, nefislerini ilah edinmiş insanlığa hitap ederek Allah (cc)’ı hatırlatacak; istikbali, ahreti, yeniden dirilmeyi, cenneti ve cehennemi telkin edecek; âlemin (kâinatın) yakın bir zamanda Hakk’a döneceğini ve ahrete inkılap edeceğini söyleyecek. Dâbbenin bu telkinleri karşısında iman edenler kurtulacak, kalanların üzerine diğer büyük alametlerin de peş peşe zuhuruyla kıyamet kopacak, tüm varlıklar Rabbine dönecek ve ebedi olan ahret hayatı başlayacak. Allahüâlem.
Üzerinde düşünmemiz istenen sorular!
“…Allah ile birlikte başka bir ilah mı var?” (Neml 60)
“(Onlar mı hayırlı) yoksa gökleri ve yeri yaratan, gökten size su indiren mi? O suyla, bir ağacını bile bitirmeye gücünüzün yetmediği güzel güzel bahçeler bitirdik. Allah’tan başka bir ilahı mı var! Doğrusu onlar sapıklıkta devam eden bir güruhtur.
(Onlar mı hayırlı) yoksa yeryüzünü oturmaya elverişli kılan, aralarından (yer altından ve üstünden) nehirler akıtan, arz için sabit dağlar yaratan, iki deniz arasına engel koyan mı? Allah’tan başka bir ilah mı var! Doğrusu onların çoğu (hakikatleri) bilmiyorlar.
(Onlar mı hayırlı) yoksa darda kalana kendine yalvardığı zaman karşılık veren ve (başındaki) sıkıntıyı gideren, sizi yeryüzünün hakimleri kılan mı? Allah’tan başka bir ilah mı var! Ne kadar da kıt düşünüyorsunuz!
(Onlar mı hayırlı) yoksa karanın ve denizin karanlıkları içinde size yolu bulduran, yağmurun (rahmetinin) önünde rüzgârları müjdeci olarak gönderen mi? Allah’tan başka bir ilah mı var! Allah, onların koştukları ortaklardan çok yücedir, münezzehtir.
Yaratmayı başlatan, sonra bir kere daha yaratacak olan kim? Size gökten ve yerden rızık veren kim? Allah başka bir ilah mı var! De ki, eğer doğru kimselerseniz delilinizi getirin.” (Neml 60, 61, 62, 63, 64)
Bu ayetler akıl sahiplerinin aklına ışık tutmaktadır. Gökleri, yeri ve içindekileri yaratan kudreti ve ilmi sonsuz bir ilahtır. Varlık başka hiçbir şeye isnat edilemez ve açıklanamaz. Varoluştaki ilahî yasalar o kadar muazzam işlemektedir ki, bu yasalar, bilip bilmediğimiz bütün mekânlardaki her bir atomu kütleye ve maşeri varoluş kütlesine bağlamaktadır. Mevsimler, yağmur geçişleri, güneşin ve gezegenlerin döngüsü.. bu müthiş düzen içinde her şey birbiriyle irtibatlı. Güneş, mükemmel olduğu gibi, elma çiçeği de mükemmeldir; göz mükemmel olduğu gibi kulak da mükemmeldir… İlmi ne kadar artarsa artsın insanlar yapmış, fakat bir şey yaratamamıştır. Yaratma sadece Allah’a aittir.
İnsan, tüm bunların, ‘ihtiyacı kadarını’ bilecek mahiyette yaratılmış bir varlıktır. Bakmak, görmek, düşünmek ve imanını kuvvetlendirerek Rabbine karşı kulluk görevini yapmak, insanı insan mertebesinde tutan yegâne metottur. Allah ile mümin kulları arasında kopmaz bir irtibat tesis edilmiştir. Mümin insan güneşin rastgele yanmadığını bildiği gibi, kendisinin de rastgele var olup yaşamadığını anlamış ve Rabbine teslim olmuştur. İyi günde kötü günde onun yöneldiği, korkularından emin olduğu, sahibi Allah’tır. Mümin kimse kulluğu ve duasıyla Allah ile daimi irtibat halindedir; sebep kanunlarını yaratanın Allah olduğunu anlamıştır, mesela doktora gider, fakat şifayı Allah’tan bilir ve bekler. İnsana yönelen ilahi merhamet, sevgi ve ilgi ta ana rahminde başlar ve bütün yaşam evreleri boyunca sürer.
Sonuç: Kuran’ın daha yüzlerce ayetinin yaptığı gibi Neml suresinin yukarıya aldığımız ayetleri kâinatın ve varlıkların ilahi bir ilim ve plan sonucu var olduklarını bize açıkça gösteriyor. Zerreden kürreye tesadüf yok nizam var. Nizamın sahibi ise Allahü Teâlâ’dır. Allah’ın nasıl bir ilah olduğu da yine kendi kelam-ı kadiminde anlatıldığı şekliyledir; O’nun eşi, benzeri, ortağı vb. yoktur.