
Erzurum'da ekmek fiyatının 1,25 TL'ye yükselmesine verilen tepkilerin ardı arkası kesilmiyor.
Tüketicinin hakkını arayan biri olarak "siz neden tepki vermiyorsunuz" diye soranlara açık ve net cevap vermek gerekir. Kafede bir bardak çayın 5 lira olduğu, kahve de bir bardak çayın 1 lira olduğu günümüz şartlarında ekmeğin 50 kuruşa satılmasına karşıyım.
Evet, bizler tüketicilerin hakkını savunuyoruz. Ancak bu demek değil ki tüketicinin hakkını savunurken bazılarının hakkının yenilmesine göz yumalım. Ekmek girdisinde mazot, ulaştırma, un, maya, elektrik, su ve doğalgaza son zamanlarda fahiş oranlarda zam yapılmışken, market, kasap, şarküteri gibi işletmeler her ürüne zam uygulamışken "fırıncılar zarar etsin" demek haksızlıktır. Ekmek, alt ve orta grubu her ailenin ana gıda maddesi olsa dahi haksızlıktır.
Burada önemli olan zor günler geçirdiğimiz şu süreçte zammın zamanlamasının uygun olmadığıdır. Zam taleplerinin yerine getirilmemesini protesto eden fırıncı esnafı, geçtiğimiz Ocak ayında ürettikleri ekmek sayılarını düşürerek eylem yapmıştı. Erzurum Valiliği'nin kararı ile ekmek fiyatlarının 1 Mart 2020'de 1,25 TL'ye yükseleceği duyurulmuştu. Geçtiğimiz hafta itibariyle ekmek fiyatları 1,25 TL'den satılmaya başlandı.
Her ne olursa olsun insanların işten çıkarıldığı, esnafın iş yapamadığı, alım gücünün çok düştüğü bir ortamda; zam bir kaç ay daha ertelenebilirdi. Ülkemiz, insanlık ve maneviyat noktasında 3 ay daha zarar edilebilirdi. Çünkü yakın zamanda insanlar ekmek alacak parayı dahi bulamayacaklar. Erzurum'da son bir hafta içerisinde yüzlerce işçi işten çıkarıldı. Bu nedenle bu günlerde yapılan zam fırsatçılık olarak da düşünülebilir, art niyetli bir zam olarak da görülebilir. Ulusal bir sorunla karşı karşıya olduğumuz bu süreçte işten çıkarılan işçilerin ailelerinin çok zor şartlarda geçim mücadelesi verdiklerini göz önünde bulundurarak zammın 3 ay daha ertelenmesi daha etik, daha insancıl bir yaklaşım olurdu.
Sonuç olarak fırıncılar, zam konusunda halkın ve benim gözümde haklıyken zamanlama açısından haksız duruma düştü.
Tüketicinin hakkını arayan biri olarak "siz neden tepki vermiyorsunuz" diye soranlara açık ve net cevap vermek gerekir. Kafede bir bardak çayın 5 lira olduğu, kahve de bir bardak çayın 1 lira olduğu günümüz şartlarında ekmeğin 50 kuruşa satılmasına karşıyım.
Evet, bizler tüketicilerin hakkını savunuyoruz. Ancak bu demek değil ki tüketicinin hakkını savunurken bazılarının hakkının yenilmesine göz yumalım. Ekmek girdisinde mazot, ulaştırma, un, maya, elektrik, su ve doğalgaza son zamanlarda fahiş oranlarda zam yapılmışken, market, kasap, şarküteri gibi işletmeler her ürüne zam uygulamışken "fırıncılar zarar etsin" demek haksızlıktır. Ekmek, alt ve orta grubu her ailenin ana gıda maddesi olsa dahi haksızlıktır.
Burada önemli olan zor günler geçirdiğimiz şu süreçte zammın zamanlamasının uygun olmadığıdır. Zam taleplerinin yerine getirilmemesini protesto eden fırıncı esnafı, geçtiğimiz Ocak ayında ürettikleri ekmek sayılarını düşürerek eylem yapmıştı. Erzurum Valiliği'nin kararı ile ekmek fiyatlarının 1 Mart 2020'de 1,25 TL'ye yükseleceği duyurulmuştu. Geçtiğimiz hafta itibariyle ekmek fiyatları 1,25 TL'den satılmaya başlandı.
Her ne olursa olsun insanların işten çıkarıldığı, esnafın iş yapamadığı, alım gücünün çok düştüğü bir ortamda; zam bir kaç ay daha ertelenebilirdi. Ülkemiz, insanlık ve maneviyat noktasında 3 ay daha zarar edilebilirdi. Çünkü yakın zamanda insanlar ekmek alacak parayı dahi bulamayacaklar. Erzurum'da son bir hafta içerisinde yüzlerce işçi işten çıkarıldı. Bu nedenle bu günlerde yapılan zam fırsatçılık olarak da düşünülebilir, art niyetli bir zam olarak da görülebilir. Ulusal bir sorunla karşı karşıya olduğumuz bu süreçte işten çıkarılan işçilerin ailelerinin çok zor şartlarda geçim mücadelesi verdiklerini göz önünde bulundurarak zammın 3 ay daha ertelenmesi daha etik, daha insancıl bir yaklaşım olurdu.
Sonuç olarak fırıncılar, zam konusunda halkın ve benim gözümde haklıyken zamanlama açısından haksız duruma düştü.