
Tiyatro, zor sanat…
İnsanı, insana, insanla anlatırken onun karşısında hep çok kurnaz, hep çok önyargılı, çok yüksek bir engel de daima var olageldi: İnsan !
Komedi ise insanın tiyatroyu bazen ‘anlama’ ve bazen de ‘önleme’ serüveninde türlerin hep en önde savaşanı; dolayısıyla hem en çok sevileni hem en çok nefret edileni, en çok örseleneni ama toplumsal moral ve değişim-gelişim bağlamında -bana göre- en önemli işlevi üstleneni olageldi.
Tiyatronun bu dalında savaşımını sürdüren sanatçılar çok büyük iş başarıyorlar, burası kesin.
Onlardan, onların bana göre ülkemizdeki en önemlilerinden biri de tiyatro sanatçısı, komedyen, senarist Ayhan Rüzgar…
Benim Manavgat’ta bir stand-up gösterisinde -buna tuluat gösterisi desem Ayhan Rüzgar kızmaz herhalde- ilk kez canlı izlediğim, mizah zekasına ve yaşamı kavrayışına hayran olduğum sevgili Ayhan Rüzgar’ı daha sonra tiyatro ve sinema severler Olur İnşallah (2015), Firardayız (2017), Hasbihal (2019) gibi yerli komedi filmlerinde oyuncu ve senarist olarak gördü.
Ve bütün bu serüvenle birlikte 2012 yılının mart ayından beri de Youtube’daki ‘Ayhan Rüzgar’ kanalından sanatçının parodilerini, stand-up’larını, komik videolarını sürekli takip ettim.
Çok özgündü, çok rahattı, çok sıradışıydı...
Tek kelimeyle muhteşemdi hep!
Korona günlerinde de Ayhan Rüzgar benim en önemli moral kaynaklarımdan biri oldu. Herkes için ürettiklerinden ben kendi hisseme düşeni her seferinde alıp baş köşeme koydum.
Müthişti; hâlâ müthiş götürüyor bu süreci…
Bir gün, bulutlu bir pazar günü, paylaştığı ‘Düzmantık Hikâyesine’ uzun uzun güldükten sonra kalkıp ona bir teşekkür notu yazdım.
Yanıtladı.
Bir şey daha yazdım.
Onu da yanıtladı tevazuyla.
Ve işte o pazar yazışmasından aşağıdaki kısa röportaj fikri doğdu.
Aldık elimize telefonları, sosyal mesafe kuralını belki biraz da abartarak o Manavgat’ta, ben Mersin’de, uzaktan uzağa konuştuk:
Savaşkan İlmak: Tiyatronun, hele de komedinin çok zor bir sanat olduğunu iddia ettim az önce. O işin pîri sevgili Ayhan Rüzgar ne düşünüyor bu konuda?
Ayhan Rüzgar: Komedi şu yüzden zordur: Karşınızdakiler, inanmadığı şeylere gülmezler. O yüzden organik bir kaynaktan, yani gerçek hayat ve gerçek karakterlerden beslenirseniz işiniz biraz daha kolaylaşır. Çünkü seyirci gerçeği ve kurguyu mutlaka ayırt eder…
S.İ: Sizin stand-up’larınızda ‘olağan durumlara gizli mizahı keşfetme’ beceriniz ve izleyenlere ‘Vay be, bunu nasıl görememişim?’ dedirtme yeteneğiniz öne çıkıyor. Müthiş bir mühendislik başarısı bu bence. Nasıl yapıyorsunuz? Zaten her olay, her durum mu sizin için komedi malzemesi; yoksa keşifler, araştırmalar mı ortaya çıkarıyor o malzemeleri?
Ayhan Rüzgar: Bizim gibi hikâye anlatıcılarının, olayların ve kişilerin komik yönünü görmenin yanındaki en önemli farkı empati yeteneğidir. Sizin güldüğünüz şeye seyirci gülmeyebilir. Bizim farkımız burada ayrılıyor. Seyirci tarafından bakmak gerekiyor. Yani ‘günlük olaylar hammadde, biz onu işleyip tüketicinin seveceği şekle getirip sunan işçiyiz’ diyelim. Hikâyelerimde kendi yaşadıklarımı ve gözlemlerimi anlatıyorum. Ama bu işi yaptığımı bilen insanlar da ‘Tam senlik bi olay var!’ diyerek bana bir şeyler anlatıyorlar. Bunlardan uygun olanlara da yer anlatılarımda ve gösterilerimde veriyorum.
S.İ: Ve internet… YouTube mesela… İnanılmaz olanaklar sunuyor değil mi?
Ayhan Rüzgar: İnternet ve YouTube benim için aslında zorluklarına rağmen en uygun mecra. Çünkü özgürlüğünüz var. Ben, film senaryosu da yazıyorum, biliyorsunuz. Ama orda mesela yapımcı, yönetmen, şartlar, ekonomi, filmin hedef kitlesi ve sayamayacağım bir sürü faktör araya giriyor ve haliyle bazı şeyleri törpülemek zorunda kalıyorum. Hikâyeyi tam istediğim gibi yansıtamıyorum. Bir de süre meselesi var. Ama bu işin cilvesi de bu. Senaryo sonuçta teknik bir yazı. YouTube’da ise istediğim şeyi istediğim gibi istediğim süre içinde anlatmak benim için büyük özgürlük.
S.İ: Son olarak Korona diyelim: Sağlık Bakanından Bilim Kurulu üyelerine, Dünya Sağlık Örgütü Başkanından Trump’a, Bill Gates’ten Canan Karatay’a varıncaya dek herkes bir yorum yaptı, ‘Şunu öğrendik, şöyle değiştik, hayat artık şöyle olacak vesaire…’ Peki Ayhan Rüzgar ne diyor Korona için?
Ayhan Rüzgar: Şöyle cevap vereyim: Bir arkadaşım bugün ‘Hala yaşama sevincin kaldı mı video çekebilecek kadar’ demiş. Ben de şöyle cevapladım. İnsanoğlunun yaşama iç güdüsü başka canlılara benzemez. Hem çölde hem kutupta yaşayabiliyoruz. Her koşula ve her şarta uyum sağlayabilen varlıklarız. Hala buzdan bir igloonun içinde ateş bile yakmadan, bir fok vurup başında paylaşıp hemen oracıkta çiğ çiğ yiyen Eskimolar hala gülüp hayatlarına devam edebiliyorsa biz haydi haydi ederiz. Bizim en büyük gücümüz, yaşama sevincimizdir. Koronadan korkma yaşama sevincini kaybetmekten kork! Teşekkürler.
***
Benim bu klasik sorularım ve Ayhan Rüzgar’ın her zamanki gibi ‘mizah ve zeka yüklü’ sıradışı yanıtları bile mizahi koordinatları keşfetmeniz için pek yeterli değil; mutlaka izlemelisiniz onu.
Filmlerini bulabilirseniz filmlerini önce…
Ama şimdi en kolayı YoTube kanalına (Ayhan Rüzgar) uğrayarak…
İzlemelisiniz…
Ve son:
Bizi, bu kara günlerin uzağındaki bir vâhâya, gülümseyen insanlarla dolu bir başka dünyaya ulaştıran tüneller açıyor ya…
Yolu hep açık olsun sevgili Ayhan Rüzgar’ın.
Beni kırmadığı, röportaj teklifimi kabul ettiği için de bir kez daha teşekkür ediyorum.
İnsanı, insana, insanla anlatırken onun karşısında hep çok kurnaz, hep çok önyargılı, çok yüksek bir engel de daima var olageldi: İnsan !
Komedi ise insanın tiyatroyu bazen ‘anlama’ ve bazen de ‘önleme’ serüveninde türlerin hep en önde savaşanı; dolayısıyla hem en çok sevileni hem en çok nefret edileni, en çok örseleneni ama toplumsal moral ve değişim-gelişim bağlamında -bana göre- en önemli işlevi üstleneni olageldi.
Tiyatronun bu dalında savaşımını sürdüren sanatçılar çok büyük iş başarıyorlar, burası kesin.
Onlardan, onların bana göre ülkemizdeki en önemlilerinden biri de tiyatro sanatçısı, komedyen, senarist Ayhan Rüzgar…
Benim Manavgat’ta bir stand-up gösterisinde -buna tuluat gösterisi desem Ayhan Rüzgar kızmaz herhalde- ilk kez canlı izlediğim, mizah zekasına ve yaşamı kavrayışına hayran olduğum sevgili Ayhan Rüzgar’ı daha sonra tiyatro ve sinema severler Olur İnşallah (2015), Firardayız (2017), Hasbihal (2019) gibi yerli komedi filmlerinde oyuncu ve senarist olarak gördü.
Ve bütün bu serüvenle birlikte 2012 yılının mart ayından beri de Youtube’daki ‘Ayhan Rüzgar’ kanalından sanatçının parodilerini, stand-up’larını, komik videolarını sürekli takip ettim.
Çok özgündü, çok rahattı, çok sıradışıydı...
Tek kelimeyle muhteşemdi hep!
Korona günlerinde de Ayhan Rüzgar benim en önemli moral kaynaklarımdan biri oldu. Herkes için ürettiklerinden ben kendi hisseme düşeni her seferinde alıp baş köşeme koydum.
Müthişti; hâlâ müthiş götürüyor bu süreci…
Bir gün, bulutlu bir pazar günü, paylaştığı ‘Düzmantık Hikâyesine’ uzun uzun güldükten sonra kalkıp ona bir teşekkür notu yazdım.
Yanıtladı.
Bir şey daha yazdım.
Onu da yanıtladı tevazuyla.
Ve işte o pazar yazışmasından aşağıdaki kısa röportaj fikri doğdu.
Aldık elimize telefonları, sosyal mesafe kuralını belki biraz da abartarak o Manavgat’ta, ben Mersin’de, uzaktan uzağa konuştuk:
Savaşkan İlmak: Tiyatronun, hele de komedinin çok zor bir sanat olduğunu iddia ettim az önce. O işin pîri sevgili Ayhan Rüzgar ne düşünüyor bu konuda?
Ayhan Rüzgar: Komedi şu yüzden zordur: Karşınızdakiler, inanmadığı şeylere gülmezler. O yüzden organik bir kaynaktan, yani gerçek hayat ve gerçek karakterlerden beslenirseniz işiniz biraz daha kolaylaşır. Çünkü seyirci gerçeği ve kurguyu mutlaka ayırt eder…
S.İ: Sizin stand-up’larınızda ‘olağan durumlara gizli mizahı keşfetme’ beceriniz ve izleyenlere ‘Vay be, bunu nasıl görememişim?’ dedirtme yeteneğiniz öne çıkıyor. Müthiş bir mühendislik başarısı bu bence. Nasıl yapıyorsunuz? Zaten her olay, her durum mu sizin için komedi malzemesi; yoksa keşifler, araştırmalar mı ortaya çıkarıyor o malzemeleri?
Ayhan Rüzgar: Bizim gibi hikâye anlatıcılarının, olayların ve kişilerin komik yönünü görmenin yanındaki en önemli farkı empati yeteneğidir. Sizin güldüğünüz şeye seyirci gülmeyebilir. Bizim farkımız burada ayrılıyor. Seyirci tarafından bakmak gerekiyor. Yani ‘günlük olaylar hammadde, biz onu işleyip tüketicinin seveceği şekle getirip sunan işçiyiz’ diyelim. Hikâyelerimde kendi yaşadıklarımı ve gözlemlerimi anlatıyorum. Ama bu işi yaptığımı bilen insanlar da ‘Tam senlik bi olay var!’ diyerek bana bir şeyler anlatıyorlar. Bunlardan uygun olanlara da yer anlatılarımda ve gösterilerimde veriyorum.
S.İ: Ve internet… YouTube mesela… İnanılmaz olanaklar sunuyor değil mi?
Ayhan Rüzgar: İnternet ve YouTube benim için aslında zorluklarına rağmen en uygun mecra. Çünkü özgürlüğünüz var. Ben, film senaryosu da yazıyorum, biliyorsunuz. Ama orda mesela yapımcı, yönetmen, şartlar, ekonomi, filmin hedef kitlesi ve sayamayacağım bir sürü faktör araya giriyor ve haliyle bazı şeyleri törpülemek zorunda kalıyorum. Hikâyeyi tam istediğim gibi yansıtamıyorum. Bir de süre meselesi var. Ama bu işin cilvesi de bu. Senaryo sonuçta teknik bir yazı. YouTube’da ise istediğim şeyi istediğim gibi istediğim süre içinde anlatmak benim için büyük özgürlük.
S.İ: Son olarak Korona diyelim: Sağlık Bakanından Bilim Kurulu üyelerine, Dünya Sağlık Örgütü Başkanından Trump’a, Bill Gates’ten Canan Karatay’a varıncaya dek herkes bir yorum yaptı, ‘Şunu öğrendik, şöyle değiştik, hayat artık şöyle olacak vesaire…’ Peki Ayhan Rüzgar ne diyor Korona için?
Ayhan Rüzgar: Şöyle cevap vereyim: Bir arkadaşım bugün ‘Hala yaşama sevincin kaldı mı video çekebilecek kadar’ demiş. Ben de şöyle cevapladım. İnsanoğlunun yaşama iç güdüsü başka canlılara benzemez. Hem çölde hem kutupta yaşayabiliyoruz. Her koşula ve her şarta uyum sağlayabilen varlıklarız. Hala buzdan bir igloonun içinde ateş bile yakmadan, bir fok vurup başında paylaşıp hemen oracıkta çiğ çiğ yiyen Eskimolar hala gülüp hayatlarına devam edebiliyorsa biz haydi haydi ederiz. Bizim en büyük gücümüz, yaşama sevincimizdir. Koronadan korkma yaşama sevincini kaybetmekten kork! Teşekkürler.
***
Benim bu klasik sorularım ve Ayhan Rüzgar’ın her zamanki gibi ‘mizah ve zeka yüklü’ sıradışı yanıtları bile mizahi koordinatları keşfetmeniz için pek yeterli değil; mutlaka izlemelisiniz onu.
Filmlerini bulabilirseniz filmlerini önce…
Ama şimdi en kolayı YoTube kanalına (Ayhan Rüzgar) uğrayarak…
İzlemelisiniz…
Ve son:
Bizi, bu kara günlerin uzağındaki bir vâhâya, gülümseyen insanlarla dolu bir başka dünyaya ulaştıran tüneller açıyor ya…
Yolu hep açık olsun sevgili Ayhan Rüzgar’ın.
Beni kırmadığı, röportaj teklifimi kabul ettiği için de bir kez daha teşekkür ediyorum.