
Tarihe not düşen sözler, kişiler ve olaylar vardır. İnsanoğlu çoğu zaman bunlardan habersiz rutin hayatına devam eder. Bir gün belki merak belki tesadüf, gizli kalan güzellikleri çıkarıverir birden ortaya. Gizli kalmış güzide olaylardan biri de Köstebeksiz Tarla ve Hacı Yemen imiş. Şimdi diyeceksiniz ki bu Hacı Yemen de kim, Köstebeksiz Tarla da nereden çıktı, böyle şey olur mu diye? Erzurum ile Dumlu arasında Tufanç (Güzelova) Köyü deyince çoğumuzun bazı şeyleri hatırlar gibi olacaklarından eminim. Zamanın birinde Tufanç'da, Yemen adında bir zat yaşarmış. Hali vakti yerinde, takva sahibi olan Yemen Efendi her yıl hacca gider gelirmiş. O zamanlar hac yolculuğu hayli çetin geçer, uzun bir zaman alırmış. Yemen Efendi her yıl yanına birkaç arkadaşını da alır hac yoluna koyulurmuş. Hicaz Bölgesindeki halk da her yıl geldiği için Yemen Efendiyi tanırmış. Hacı Yemen mübarek beldelerde fakir fukarayı da kollar, gücünün el verdiği ölçülerde ihsanlarda bulunurmuş. Bir gün Yemen Efendi'nin bu cömert hali, Yahudilerden birinin dikkatini çeker. Hacı Yemen'in parasının çok olduğunu düşünerek onunla dostluk kurar. Hayli bir zaman sonra dostlukları ilerleten iki arkadaş çarşıda pazarda bir araya gelir konuşurlarmış. Yahudi'nin asıl amacı Efendi'ye ne kadar zengin olduğu göstermekmiş. Bir muhabbetleri esnasında Yahudi, Hacı Yemen'e:
—Sen mi zenginsin ben mi? diye sorar. Bu soru üzerine Hacı Yemen:
—Benim zenginliğim bellidir. Kazandığım paralardan nafakamı tedarik eder, kalan diğer paramla ise hacca niyetlenirim. Yahudi, Hacı Yemeni evine davet eder. Birlikte Mekke'nin Sokak ve mahallelerinden geçerek Yahudi'nin evine varırlar. Hoşbeşten sonra Yahudi, Hacı Yemen'i evin alt katındaki mücevheratlarla dolu odaya indirir. İndikleri mahzenin her tarafı altın, gümüş, elmas ve yakutlarla doludur. Yahudi dünyalıklarını mum ışığında gösterirken mağrur ve gururludur. Hacı Yemen ise o an şaşkındır ve içinden:
—Allah'ım ver bunları Yemen'e de gör, diye geçirir. Dünyalık olarak biriktiren şeylerin insanlara faydasının dokunmayışına da üzülür. Parasının çokluğu ile övünen Yahudi'nin yanından ayrılan Hacı Yemen ibadetine devam eder ve hac vazifesini tamamlayarak memleketine geri döner. Her yıl hacca gidip gelen Hacı Yemen artık kutsal beldelerde kalacağı bir ev almak ister. Arkadaşlarına da tembihte bulunur. Ertesi yıllarda başka bir hac mevsiminde arkadaşları ona bir ev bulduklarını söylerler. Hacı Yemen istenilen parayı göndererek evi satın alır. Hac mevsiminde ise arkadaşlarıyla eve bakmaya gider. Arkadaşları eve yaklaştıklarını söyleyince Hacı Yemen bir an duraksar. Buralar, bu mahalle, bu sokak Yahudi'yle gittiği yerlerdi de acaba ev hangisiydi? Arkadaşları aldıkları evi gösterince hayretler içerisinde kalır Hacı Yemen! Evet, evet bu ev Yahudi'nin eviydi. Bu Yahudi'nin eviyse içindeki ziynet eşyaları ve paralar acaba orada mıydı? Şaşkın şaşkın kafasında soru işaretleriyle eve giren Hacı Yemen arkadaşlarına; evi aldığında halvete kalacağına dair yaradanına söz verdiğini söyleyerek arkadaşlarını çarşı ve pazara alışverişe gönderir. Hacı Yemen hemen aşağıya inerek mahzenin etrafına bakınır. Yahudi ile baktığı bütün eşyalar oradadır ve artık Hacı Yemen içinden geçirdiği şeyleri yapmaya vakıftır. O an yaradanına şükrünü eda eder. " Allah'ım şimdi gör Yemeni", diyerek işe koyulur. Mekke ve Medine'de ne kadar fakir fukara varsa onları giydirir, doyurur, ihsanlarda bulunur. Hicaz Bölgesinde 36 ev 3 dükkân da alarak icara verir. Uzun bir yolculuktan sonra develere yüklediği mücevheratlarıyla Tufanç'a geri döner.
Hacı Yemen parasının büyük bir bölümü ile Tufanç ve çevresindeki toprakları satın alarak Mekke ve Medine'ye vakfeder. Vakfedilen arazide Hacı Yemen'le birlikte farklılıklarda böylelikle ortaya çıkar. Artık her yıl Tufanç Arazisi'nden elde edilen gelirler, Hicaz Bölgesine devamlı olarak gönderilir oldu. Osmanlı Devleti'nin yıkılmasından sonra yeni düzenlemelerle vakıf topraklarından elde edilen gelirler Tufanç'da kalmış ve topraklar özel mülkiyete geçmiştir. Tufanç'da yer alan tarlaların en önemli özelliği içerisinde köstebek gibi hayvanlara rastlanmaz olmasıdır. Kutsal bölgelere vakfedilen Tufanç Arazisi'ndeki tarlalarda bu gün dahi çoğu yerde köstebek, fare gibi hayvanların yuvasına rastlanılmaz. Dumlu'yu geçince ya da Soğucak'a varınca diğer arazilerde Toprak altı haşerelerini görmek mümkünse de sınırı geçince Tufanç'da hiçbir şey görülmez. Tufanç Tarlaları'ndan ihlâsla alınan toprak, haşereli topraklara atılınca orada da artık haşerelerin kaybolduğu görülür. Yaradan öyle bir nizam koymuş ki bunun bizim anlamamız ve yorumlamamız çoğu zaman mümkün olmamaktadır. Bizlerin nice sırlı olayları ve insanları ortaya çıkarıp, gelecek kuşaklara anlatmamız en büyük insani görevimizdir. Hacı Yemen'in hayatı araştırılıp yaptıklarının gün yüzüne çıkarılmalıdır. Hicaz'da aldığı, dükkân ve evlerin kiralarının bir dönem Hacı Daim'in aldığı rivayet edilse de hakikatin ne olduğu bilinememektedir. Bu dükkân ve evlerin ne olduğu belli değildir. Hazineye mi aktarıldı yoksa satılmış mıdır bunu da bilmemiz mümkün değildir.
—Sen mi zenginsin ben mi? diye sorar. Bu soru üzerine Hacı Yemen:
—Benim zenginliğim bellidir. Kazandığım paralardan nafakamı tedarik eder, kalan diğer paramla ise hacca niyetlenirim. Yahudi, Hacı Yemeni evine davet eder. Birlikte Mekke'nin Sokak ve mahallelerinden geçerek Yahudi'nin evine varırlar. Hoşbeşten sonra Yahudi, Hacı Yemen'i evin alt katındaki mücevheratlarla dolu odaya indirir. İndikleri mahzenin her tarafı altın, gümüş, elmas ve yakutlarla doludur. Yahudi dünyalıklarını mum ışığında gösterirken mağrur ve gururludur. Hacı Yemen ise o an şaşkındır ve içinden:
—Allah'ım ver bunları Yemen'e de gör, diye geçirir. Dünyalık olarak biriktiren şeylerin insanlara faydasının dokunmayışına da üzülür. Parasının çokluğu ile övünen Yahudi'nin yanından ayrılan Hacı Yemen ibadetine devam eder ve hac vazifesini tamamlayarak memleketine geri döner. Her yıl hacca gidip gelen Hacı Yemen artık kutsal beldelerde kalacağı bir ev almak ister. Arkadaşlarına da tembihte bulunur. Ertesi yıllarda başka bir hac mevsiminde arkadaşları ona bir ev bulduklarını söylerler. Hacı Yemen istenilen parayı göndererek evi satın alır. Hac mevsiminde ise arkadaşlarıyla eve bakmaya gider. Arkadaşları eve yaklaştıklarını söyleyince Hacı Yemen bir an duraksar. Buralar, bu mahalle, bu sokak Yahudi'yle gittiği yerlerdi de acaba ev hangisiydi? Arkadaşları aldıkları evi gösterince hayretler içerisinde kalır Hacı Yemen! Evet, evet bu ev Yahudi'nin eviydi. Bu Yahudi'nin eviyse içindeki ziynet eşyaları ve paralar acaba orada mıydı? Şaşkın şaşkın kafasında soru işaretleriyle eve giren Hacı Yemen arkadaşlarına; evi aldığında halvete kalacağına dair yaradanına söz verdiğini söyleyerek arkadaşlarını çarşı ve pazara alışverişe gönderir. Hacı Yemen hemen aşağıya inerek mahzenin etrafına bakınır. Yahudi ile baktığı bütün eşyalar oradadır ve artık Hacı Yemen içinden geçirdiği şeyleri yapmaya vakıftır. O an yaradanına şükrünü eda eder. " Allah'ım şimdi gör Yemeni", diyerek işe koyulur. Mekke ve Medine'de ne kadar fakir fukara varsa onları giydirir, doyurur, ihsanlarda bulunur. Hicaz Bölgesinde 36 ev 3 dükkân da alarak icara verir. Uzun bir yolculuktan sonra develere yüklediği mücevheratlarıyla Tufanç'a geri döner.
Hacı Yemen parasının büyük bir bölümü ile Tufanç ve çevresindeki toprakları satın alarak Mekke ve Medine'ye vakfeder. Vakfedilen arazide Hacı Yemen'le birlikte farklılıklarda böylelikle ortaya çıkar. Artık her yıl Tufanç Arazisi'nden elde edilen gelirler, Hicaz Bölgesine devamlı olarak gönderilir oldu. Osmanlı Devleti'nin yıkılmasından sonra yeni düzenlemelerle vakıf topraklarından elde edilen gelirler Tufanç'da kalmış ve topraklar özel mülkiyete geçmiştir. Tufanç'da yer alan tarlaların en önemli özelliği içerisinde köstebek gibi hayvanlara rastlanmaz olmasıdır. Kutsal bölgelere vakfedilen Tufanç Arazisi'ndeki tarlalarda bu gün dahi çoğu yerde köstebek, fare gibi hayvanların yuvasına rastlanılmaz. Dumlu'yu geçince ya da Soğucak'a varınca diğer arazilerde Toprak altı haşerelerini görmek mümkünse de sınırı geçince Tufanç'da hiçbir şey görülmez. Tufanç Tarlaları'ndan ihlâsla alınan toprak, haşereli topraklara atılınca orada da artık haşerelerin kaybolduğu görülür. Yaradan öyle bir nizam koymuş ki bunun bizim anlamamız ve yorumlamamız çoğu zaman mümkün olmamaktadır. Bizlerin nice sırlı olayları ve insanları ortaya çıkarıp, gelecek kuşaklara anlatmamız en büyük insani görevimizdir. Hacı Yemen'in hayatı araştırılıp yaptıklarının gün yüzüne çıkarılmalıdır. Hicaz'da aldığı, dükkân ve evlerin kiralarının bir dönem Hacı Daim'in aldığı rivayet edilse de hakikatin ne olduğu bilinememektedir. Bu dükkân ve evlerin ne olduğu belli değildir. Hazineye mi aktarıldı yoksa satılmış mıdır bunu da bilmemiz mümkün değildir.