
  
 
                                                             
                                                              
Bir serabın koynunda bin hayali yaşamaktan, sabrı tüketen çöllerde hep vaha umuduyla sürünmekten bıkmadın ki, perdelerin ötesinde gerçek olan Birr’in varlığına kanaat getirebilesin.
Bize sevdirilmiş serapların, nihayetinde gölgelerden başka bir şey olmadığını anlamak için illa bütün ümitlerin tükendiği, vazgeçişlerin mümkünsüz olduğu son saate dayanmak mı gerekir?
Dağların bir serapmış gibi kaybolup gittiği (gün)…Nebe Suresi/20
İşte o gün, berrak bir su damlasının ardından görünen balıklar gibi her şey ortaya çıktığında, akletmemiş olmanın acısı olacak seni kavuran!
Dağlar bir serapmış gibi kaybolduğunda, yitmek için gireceğin bütün deliklerin tıkalı olduğunu göreceksin…
Güzel olduklarını sanarak koynunda sabahladığın arzuların, sırlarını dökünce nasıl kerih göründüklerine şaşacaksın…
Sırı dökülmüş bir aynada, sırları dökülmüş bir çıplak olarak kala kalacaksın.
O zaman sana verilmiş en büyük fırsatın elinden kayıp gittiğine şahit olacak, elindeyken akletmeyişinin nasıl bir zalimlik olduğunu anlayacaksın.
Şahitliklerinde şaşmış olanlar, deliller gösterildiğinde yalancı şahitliğin cezasına katlanmak zorunda kalışı; mahkemenin adaletsizliğine, merhametsizliğine, tarafgirliğine veremezler.
Gerçekler tereddütsüz ortaya konulduğunda, çalım satarak dolaşan yalancılar, başlarına geçen cezanın kendi elleriyle kazandıkları neticeden başka bir şey olmadığını susarak ikrar edecekler.
Lakin zamansız anlamaların, anlamamak olduğunu anlayabilmenin kuru kazancıyla kalıverecekler!
Fakat hakkı inkâra şartlanmış olanlara gelince, onların yapıp ettikleri çölde (görülen) serap gibidir; susayan kişi su(yu gördüğünü) sanır; ama (gördüğü şeye) yaklaşınca orada hiçbir şey bulamaz; bunun yerine, yanında (her zaman) Allah'ı(n hazır ve nazır olduğunu) ve sonunda hesabını eksiksiz göreceğini fark eder; çünkü Allah hesapta çok (dakik ve) hızlıdır! Nur Suresi/39
İnkârdan daha kötü bir şey söyleyeyim mi sana, inkâra şartlanmak!
Daha hakikatin kokusu gelmeden onu kuvvetle inkâr etmeye hazırlanmak.
Ne kötü bir gönüldür, kendi eğrilerini mihenk edip, bütün doğruları eğri olmadıkları için kınayan.
Ey akılsız; kurumuşsun ama kuyunun ters istikametine doğru koşup billur pınarlara kanmaya çabalıyorsun, yolun ancak daha da bunaltıcı bir susuzluğun koynuna bırakır seni.
Kulaklarını iyilik seslerine tıkayan seni bekleyen, serapların peşinde nafile bir ömür ve bitimsiz yorgunluk…
Yetmezmiş gibi boş bir hayali satın almanın bedelini de son kertesine kadar ödemektir.
                                   
         
         
         
         
         
                   
                                        
                                    
                                                                                
                                                                       
                                        
										                                      
                                    Bize sevdirilmiş serapların, nihayetinde gölgelerden başka bir şey olmadığını anlamak için illa bütün ümitlerin tükendiği, vazgeçişlerin mümkünsüz olduğu son saate dayanmak mı gerekir?
Dağların bir serapmış gibi kaybolup gittiği (gün)…Nebe Suresi/20
İşte o gün, berrak bir su damlasının ardından görünen balıklar gibi her şey ortaya çıktığında, akletmemiş olmanın acısı olacak seni kavuran!
Dağlar bir serapmış gibi kaybolduğunda, yitmek için gireceğin bütün deliklerin tıkalı olduğunu göreceksin…
Güzel olduklarını sanarak koynunda sabahladığın arzuların, sırlarını dökünce nasıl kerih göründüklerine şaşacaksın…
Sırı dökülmüş bir aynada, sırları dökülmüş bir çıplak olarak kala kalacaksın.
O zaman sana verilmiş en büyük fırsatın elinden kayıp gittiğine şahit olacak, elindeyken akletmeyişinin nasıl bir zalimlik olduğunu anlayacaksın.
Şahitliklerinde şaşmış olanlar, deliller gösterildiğinde yalancı şahitliğin cezasına katlanmak zorunda kalışı; mahkemenin adaletsizliğine, merhametsizliğine, tarafgirliğine veremezler.
Gerçekler tereddütsüz ortaya konulduğunda, çalım satarak dolaşan yalancılar, başlarına geçen cezanın kendi elleriyle kazandıkları neticeden başka bir şey olmadığını susarak ikrar edecekler.
Lakin zamansız anlamaların, anlamamak olduğunu anlayabilmenin kuru kazancıyla kalıverecekler!
Fakat hakkı inkâra şartlanmış olanlara gelince, onların yapıp ettikleri çölde (görülen) serap gibidir; susayan kişi su(yu gördüğünü) sanır; ama (gördüğü şeye) yaklaşınca orada hiçbir şey bulamaz; bunun yerine, yanında (her zaman) Allah'ı(n hazır ve nazır olduğunu) ve sonunda hesabını eksiksiz göreceğini fark eder; çünkü Allah hesapta çok (dakik ve) hızlıdır! Nur Suresi/39
İnkârdan daha kötü bir şey söyleyeyim mi sana, inkâra şartlanmak!
Daha hakikatin kokusu gelmeden onu kuvvetle inkâr etmeye hazırlanmak.
Ne kötü bir gönüldür, kendi eğrilerini mihenk edip, bütün doğruları eğri olmadıkları için kınayan.
Ey akılsız; kurumuşsun ama kuyunun ters istikametine doğru koşup billur pınarlara kanmaya çabalıyorsun, yolun ancak daha da bunaltıcı bir susuzluğun koynuna bırakır seni.
Kulaklarını iyilik seslerine tıkayan seni bekleyen, serapların peşinde nafile bir ömür ve bitimsiz yorgunluk…
Yetmezmiş gibi boş bir hayali satın almanın bedelini de son kertesine kadar ödemektir.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
