
KULOĞLU MAHALLESİ-II
Bu haftaki yazımızda mahallemizin tarihe şahitlik etmiş ve bugün ayakta kalabilen veya yıkılmış olan eserlerini tanımaya çalışacağız.
KULOĞLU ÇEŞMESİ
Eski sarayın arka kapısının yanında yer alan çeşme bugün Güneş İlköğretim Okulu ile İsmet Paşa İlköğretim Okulu arasındadır. Kemeri kırmızı taşla örülen çeşmenin üstündeki kitabenin üst kısmı kırılarak yok olmuştur. (İl Yıllığı, s.101.) Çeşme suyu zamana karşı yenilmiş ve çeşmenin bugün suyu çok az akmaktadır.
MERMER HAMAMI
Kâbe Mescidinin karşısında yer alan hamam yıkılarak yerine daha sonra İsmet Paşa İlkokulu yaptırılmıştır. Diğer hamamlar gibi bu hamam da yıllarca şehre ve istihkâmlarına taş ocağı olmuştur.
PAŞA LALİ TAŞI
Paşa lali konuşma çağı geldiği halde konuşamayan yani konuşması geciken çocuklara denir. Bundan kurtulmak için İsmet Paşa caddesinin üst tarafında bulunan delikli taşın altında geçirilip şifa aranırdı. Ayrıca gözü şaşı olan öksüren ve huysuzluk yapan çocuklarda bu taşın altından geçirilirdi. Taş artık yerinde yoktur. Paşa lali olan çocukların ise nereye götürüldüğü meçhul…
HEMŞİN PASTANESİ
Mahalle arasında köşe başında yer alan bu mekânın uluslararası bir konumunun olduğunu ona gönül veren herkes bilir. Hemşin Pastanesi, 1938 yılında açılmış Türk kültür gelenek ve göreneklerini aksettiren tarihi bir mekândır. Mekânın duvarlarını kitap, yazı, resim, şiir ve daha başka eserler süslemektedir. Bu mekânda Türk musikisinin eşsiz sanatçıları Münir Nurettinlerin, Hamiyet Yüceses’lerin, Müzeyyen Senar’ların plakları çalınarak, misafirlerin hoşça vakit geçirmesini sağlamaktadır. (Bingöl, Age., s.232.) Gençlerimizin meraktan da olsa bu mekâna gelmeleri ve geçmişteki büyük kültürümüzden arta kalanları görmeleri kültürümüzün geleceğe aktarılması adına önemli bir olaydır. Şehirlerde hususiyet bahşeden bazı mekânlar vardır. Şehir kendi isminden çok, bu nevi yerlerin ona kattığı değerlerin dışarıda yankı bulmasıyla tanınır. Burası bir pastanede olabilir, bir kahvehane de. Bazen de üç beş iskemle, birkaç sehpadan müteşekkil bir çay ocağı. Mekân, insan ilişkisi göz önüne alındığında, Erzurum’un yakın geçmişinde adından sıkça söz edilen bir mekân Hemşin Pastanesi çok önemli bir yere sahiptir. Hemşin’i buranın müdavimlerinden ve Hemşin’i anlatan yazılardan dinleyelim. (Solmaz, Erzurum Şehrindeki Tarihi Eserler, s.222.)
“Pastacı Nail gözlerinin içi gülerek karşılardı onları. Hemşin müdavimleri birer birer sükûn eder. Üniversiten hocalar gelir sohbete, genç, yaşlı, fukara-i sabirinden, medrese mollalarından taife-i memurinden her kısım insan gelir Hemşin Üniversitesine; eşi bulunmaz bir mahvildir. Birazdan doyulmaz bir sohbet-i yaran olacak ki tadı yıllarca damaklarda kalacak. Erzurum’dan ayrılanlar gittikleri yerlerde hasretle bu sohbetleri anacak ömür boyu.” (Bingöl, Age., ss.223-225.)
Epey bir süre kayda değer bir yükü sırtında taşıyan “Hemşin okulunun kapanarak sohbetin dağıldığını ve ondan geriye.” “ bahçede bir yel”in kaldığını bilenlerin çoğu, hala bu şehirde yaşamaya devam ediyor. Çünkü zaman nice mekânları hak ile yeksan ederken, Hemşin’i de dişlileri arasında un ufak etmeyi başarmıştır. İnsanlarda hüzün dalgasının oluşmasına neden olan Hemşin belli bir dönem kültür hizmetine de ara vermiştir. Şehirde yokluğu hissedilen mekân yeniden açılarak eskisinden daha fazla kültür elçiliğine soyunmuş ve UNESCO’NUN hoşgörü ödülünü almaya layık görülmüştür. Dünyada o kadar işletme içerisinde bu büyük gururu Erzurum’a yaşatan Hemşin olmuştur. İtalyanların “İtalya’ya gidip de Napoli’yi görmeyenler, İtalya’yı görmemiş sayılır” diye bir sözü var. Ben Erzurum’u hatırladıkça, “Hemşin Pastanesini görmeyen, Erzurum’u görmüş sayılmaz diyeceğim.” Hemşin başta İstanbul olmak üzere, Türkiye’nin her tarafında gördüğümüz pasta hanelerden biri değil. Gerçek bir gönül insanı olan Nail Orhon’un bu işyeri yüzyıllar sonrada muhafaza edilmesi gereken bir sanat eseri, tarihi bir abide. (Bingöl, Age., ss.141-143.)
Bir mekân ki, temeli dostluk harcıyla dolu. Tahammülle sulanan bu çınar büyük ve ulu. Orada herkes mürit, orada herkes derviş. Nail bir post misali gönlünü yere sermiş. (Sayıl Narmanlıoğlu, Kar’a iz Bırakanlar, Bakanlar Matbaacılık, İstanbul 2003, s.67.) Pastanenin girişindeki duvarlarda daha önce mekâna gelmiş olanların fotoğrafları görülebilir mekânla ilgili çıkmış haberleri de okuyabilirsiniz. Mekânın bu kısmı dar olup merdivenlerle ikinci kata çıktığınızda sanki bir müze ile karşılaşırsınız. Erzurum’a ait tarihi eserler siniler, saz, ud, kaval, kaşıklar, leğenler, tahta kaşıklar, yerel kıyafetler ve daha niceleri. Hemşin’de fasıl eşliğinde sıcak salebinizi dostlarınızla içebilir doyumsuz dakikalar geçirebilirsiniz. Ve yıl 2009’u gösterdiğinde Nail Orhun sessiz, sedasız hayatımızdan çekip gitmiştir. Şehir adına birçok ilke imza atan ve Erzurum’a bir marka değer kazandıran Nail Abi, mekânın cennet, kabrin nur ile dolsun.
Bu haftaki yazımızda mahallemizin tarihe şahitlik etmiş ve bugün ayakta kalabilen veya yıkılmış olan eserlerini tanımaya çalışacağız.
KULOĞLU ÇEŞMESİ
Eski sarayın arka kapısının yanında yer alan çeşme bugün Güneş İlköğretim Okulu ile İsmet Paşa İlköğretim Okulu arasındadır. Kemeri kırmızı taşla örülen çeşmenin üstündeki kitabenin üst kısmı kırılarak yok olmuştur. (İl Yıllığı, s.101.) Çeşme suyu zamana karşı yenilmiş ve çeşmenin bugün suyu çok az akmaktadır.
MERMER HAMAMI
Kâbe Mescidinin karşısında yer alan hamam yıkılarak yerine daha sonra İsmet Paşa İlkokulu yaptırılmıştır. Diğer hamamlar gibi bu hamam da yıllarca şehre ve istihkâmlarına taş ocağı olmuştur.
PAŞA LALİ TAŞI
Paşa lali konuşma çağı geldiği halde konuşamayan yani konuşması geciken çocuklara denir. Bundan kurtulmak için İsmet Paşa caddesinin üst tarafında bulunan delikli taşın altında geçirilip şifa aranırdı. Ayrıca gözü şaşı olan öksüren ve huysuzluk yapan çocuklarda bu taşın altından geçirilirdi. Taş artık yerinde yoktur. Paşa lali olan çocukların ise nereye götürüldüğü meçhul…
HEMŞİN PASTANESİ
Mahalle arasında köşe başında yer alan bu mekânın uluslararası bir konumunun olduğunu ona gönül veren herkes bilir. Hemşin Pastanesi, 1938 yılında açılmış Türk kültür gelenek ve göreneklerini aksettiren tarihi bir mekândır. Mekânın duvarlarını kitap, yazı, resim, şiir ve daha başka eserler süslemektedir. Bu mekânda Türk musikisinin eşsiz sanatçıları Münir Nurettinlerin, Hamiyet Yüceses’lerin, Müzeyyen Senar’ların plakları çalınarak, misafirlerin hoşça vakit geçirmesini sağlamaktadır. (Bingöl, Age., s.232.) Gençlerimizin meraktan da olsa bu mekâna gelmeleri ve geçmişteki büyük kültürümüzden arta kalanları görmeleri kültürümüzün geleceğe aktarılması adına önemli bir olaydır. Şehirlerde hususiyet bahşeden bazı mekânlar vardır. Şehir kendi isminden çok, bu nevi yerlerin ona kattığı değerlerin dışarıda yankı bulmasıyla tanınır. Burası bir pastanede olabilir, bir kahvehane de. Bazen de üç beş iskemle, birkaç sehpadan müteşekkil bir çay ocağı. Mekân, insan ilişkisi göz önüne alındığında, Erzurum’un yakın geçmişinde adından sıkça söz edilen bir mekân Hemşin Pastanesi çok önemli bir yere sahiptir. Hemşin’i buranın müdavimlerinden ve Hemşin’i anlatan yazılardan dinleyelim. (Solmaz, Erzurum Şehrindeki Tarihi Eserler, s.222.)
“Pastacı Nail gözlerinin içi gülerek karşılardı onları. Hemşin müdavimleri birer birer sükûn eder. Üniversiten hocalar gelir sohbete, genç, yaşlı, fukara-i sabirinden, medrese mollalarından taife-i memurinden her kısım insan gelir Hemşin Üniversitesine; eşi bulunmaz bir mahvildir. Birazdan doyulmaz bir sohbet-i yaran olacak ki tadı yıllarca damaklarda kalacak. Erzurum’dan ayrılanlar gittikleri yerlerde hasretle bu sohbetleri anacak ömür boyu.” (Bingöl, Age., ss.223-225.)
Epey bir süre kayda değer bir yükü sırtında taşıyan “Hemşin okulunun kapanarak sohbetin dağıldığını ve ondan geriye.” “ bahçede bir yel”in kaldığını bilenlerin çoğu, hala bu şehirde yaşamaya devam ediyor. Çünkü zaman nice mekânları hak ile yeksan ederken, Hemşin’i de dişlileri arasında un ufak etmeyi başarmıştır. İnsanlarda hüzün dalgasının oluşmasına neden olan Hemşin belli bir dönem kültür hizmetine de ara vermiştir. Şehirde yokluğu hissedilen mekân yeniden açılarak eskisinden daha fazla kültür elçiliğine soyunmuş ve UNESCO’NUN hoşgörü ödülünü almaya layık görülmüştür. Dünyada o kadar işletme içerisinde bu büyük gururu Erzurum’a yaşatan Hemşin olmuştur. İtalyanların “İtalya’ya gidip de Napoli’yi görmeyenler, İtalya’yı görmemiş sayılır” diye bir sözü var. Ben Erzurum’u hatırladıkça, “Hemşin Pastanesini görmeyen, Erzurum’u görmüş sayılmaz diyeceğim.” Hemşin başta İstanbul olmak üzere, Türkiye’nin her tarafında gördüğümüz pasta hanelerden biri değil. Gerçek bir gönül insanı olan Nail Orhon’un bu işyeri yüzyıllar sonrada muhafaza edilmesi gereken bir sanat eseri, tarihi bir abide. (Bingöl, Age., ss.141-143.)
Bir mekân ki, temeli dostluk harcıyla dolu. Tahammülle sulanan bu çınar büyük ve ulu. Orada herkes mürit, orada herkes derviş. Nail bir post misali gönlünü yere sermiş. (Sayıl Narmanlıoğlu, Kar’a iz Bırakanlar, Bakanlar Matbaacılık, İstanbul 2003, s.67.) Pastanenin girişindeki duvarlarda daha önce mekâna gelmiş olanların fotoğrafları görülebilir mekânla ilgili çıkmış haberleri de okuyabilirsiniz. Mekânın bu kısmı dar olup merdivenlerle ikinci kata çıktığınızda sanki bir müze ile karşılaşırsınız. Erzurum’a ait tarihi eserler siniler, saz, ud, kaval, kaşıklar, leğenler, tahta kaşıklar, yerel kıyafetler ve daha niceleri. Hemşin’de fasıl eşliğinde sıcak salebinizi dostlarınızla içebilir doyumsuz dakikalar geçirebilirsiniz. Ve yıl 2009’u gösterdiğinde Nail Orhun sessiz, sedasız hayatımızdan çekip gitmiştir. Şehir adına birçok ilke imza atan ve Erzurum’a bir marka değer kazandıran Nail Abi, mekânın cennet, kabrin nur ile dolsun.