
Ramazan Bayramını üzerinde iki ay on gün gibi uzun bir süre geçmişti. Evde yine hummalı bir temizlik çalışması başlamış ve deyim yerindeyse iğneden ipliğe, a’dan z’ye her şey yerinden oynamıştı. Kızlar olan bitene bir anlam vermeye çalışıyor; fakat işin içinden çıkamıyorlardı. Günler sonra Fatma artık dayanamamış ve: -Anne neden her sabah erkenden kalkıyor ve gece yarılarına kadar temizlik yapıyorsun diye sormuştu. Sevgi Hanım, kızların şaşkın bakışları arasında temizliğine devam ediyor, bir yandan da cevap vermeye çalışıyordu: -Kızım önümüz bayram, gelen gidenimiz olacak, evimizin temiz olması lazım, o yüzden de işleri bir an önce bitirmek istiyorum. Yaren, annesinin söylediklerini anlamaya çalışıyor, bir yandan da elindeki somun ekmeğin gobbozunu yemeye çalışıyordu. Uzun bir bekleyişten sonra Yaren dayanamadı: -İyi de bayram geçmedi mi? Fatma: -Evet, anne bizi kandırma, bayram bitti. Sevgi Hanım: -Kızım o bayram Ramazan Bayramı idi, şimdi ise gelen kurban bayramı ve temizliğimizi de o yüzden yapmak zorundayız. Yaren: -Kurban bayramında ne yapacağız, kurban nedir, diye sordu.
O sırada kapının zili çalıyordu. Yaren koşarak kapıya yöneldi. Gelen baba Metin Bey’di. Elinde, Sevgi Hanım’ın siparişleri vardı. Poşetlerle içeriye giren Metin Bey hızlıca elindekileri mutfağa tezgâhın üzerine koydu. Yorulmuş bir hali vardı. Soluklandı ve bir bardak su istedi. Fatma hemen babasına suyu uzattı. Suyu içen Metin Bey’in yanına Sevgi Hanım geldi ve siparişlerin tam olup olmadığına baktı. Eksik olmadığını görünce rahatladı ve çocuklarla olan konuşmasını Metin Bey’e anlattı. Sevgi Hanım’ı dinleyen Metin Bey kızlarının sorularını cevaplamaya başladı. -Kurban Bayramı dinimizin bize hediyesi olan ikinci bayramdır. Ramazan ayında tuttuğumuz oruçlar ve ardından bayram, uzun zamandan beri görmediğimiz eş, dost ve yakınlarımızı görmemizi sağlar. İftar, sahur ve teravih namazlarıyla gönüller hoş olur, yüce yaradanımıza daha yakın oluruz. Pür dikkat babalarını dinleyen kızlar, bir an ramazan da tuttukları ilk oruç ve iftar vakti akıllarına geldi. Yaren: -Baba, kurban nedir? Kurban neden keseriz, diye daha önce annesine sorduğu soruyu bu seferde babasına sordu. Metin Bey: -Kurban, hali vakti yerinde olan kişilerin Allah’a daha yakın olabilmek ve yıl boyunca et yeme gücü olmayan kişilere et paylaştırmak amacıyla koyun, keçi veya inek kesmeye yönelik bir ibadettir. Fatma: -İlk kurban ne zaman kesildi diye söze karıştı: Metin Bey: -Hz. İbrahim, Allaha bir dua eder. Der ki: “ Rabbim bana erkek evlat ver. Onu sana kurban edeyim.”
Yüce rabbimiz Hz. İbrahim’in duasını kabul eder ve ona Hz. İsmail’i verir. Hz. İbrahim Allah’a verdiği sözü unutmaz ve oğlunu kurban etmek ister. Oğlu İsmail ile yola çıkan Hz. İbrahim yolundan döndürülmek istense de o rabbine verdiği söze sadık kalır ve yolundan dönmüş. Hz. İsmail de babası gibi düşünür ve tüm kalbi ile onu yaratan Allah’a sığınır. Anne Hacer Hanım da eşinin ve oğlunun inancına sahiptir. Allah ne dilemişse o olur der ve şükürden vazgeçmez. İşte kalpleri ve dilleriyle Allah’a samimi olarak bağlanan Hz. Hacer, Hz. İbrahim ve Hz. İsmail’in sesini rabbimiz duyar ve kesilmek üzere bir kurbanı melekleri vasıtasıyla yeryüzüne gönderir. O günden bugüne kadar işte bizler de rabbimize verdikleri için bir teşekkür mahiyetinde kurban keseriz. Fatma ve Yaren babalarının anlattıklarından etkilenmişlerdi. İlk soruyu yine Yaren sordu: -Peki, baba biz hiç kurban kestik mi? -Kurban nereden alacağız? Metin Bey, kızlarının ilgisinden memnun olmuş ve anlatmaya devam etmişti. -Dedeniz her kurban bayramında maddi bir sıkıntısı yoksa kurban keserdi. Bazen koyun alır bazen de ineğe hisse olurduk. Evlendikten sonra ise her bayram anneniz ile beraber Allah kabul etsin kurbanımızı kestik. Kurbanlık hayvanları bizler günler öncesinde eş, dost veya tanıdıklara söyler veyahut Tebrizkapı, Mal Meydanı veyahut Kombina da kurulan pazardan alırdık. Hayvanla beraber ot da alınır ve uygun bir yere hayvan bağlanırdı. Genelde bayramdan bir gün önce hayvanın alınması gelenektir. Fatma: -Baba sen hiç çocukken kurban pazarına gittin mi -Gittim. Hulusi dedemle babamla beraber birkaç kez hayvan pazarına gitmiş ve oradan koyun almıştık. Dedem arkada, babam ve ben önde elimizde otla mahalleye gelişimizi hiç unutmam. Durun kızlar size çok komik bir bayram hikâyemi anlatayım dedi, Metin Bey: -Dayımla beraber bir kurbana hisse girmiş ve kurban günü Ilıca ilçesine gitmiştik. Annemler evde biz ise kurbanı kesmek üzere kesim yerine gitmek üzere evin önünde bekliyorduk. Dayım ve babam ineği bağlı olduğu yerden almış usulca getiriyorlardı. Ne olduğunu bilmediğimiz bir anda inek korkmuş ve huysuzlaşmaya başlamıştı. Birden hayvan hızlanmış ve koşarak bulunduğu yeri terk etmeye başlamıştı. İpe asılmasına rağmen babam, hayvan durmamış beraberinde babamı da götürmeye başlamıştık.
O sırada kapının zili çalıyordu. Yaren koşarak kapıya yöneldi. Gelen baba Metin Bey’di. Elinde, Sevgi Hanım’ın siparişleri vardı. Poşetlerle içeriye giren Metin Bey hızlıca elindekileri mutfağa tezgâhın üzerine koydu. Yorulmuş bir hali vardı. Soluklandı ve bir bardak su istedi. Fatma hemen babasına suyu uzattı. Suyu içen Metin Bey’in yanına Sevgi Hanım geldi ve siparişlerin tam olup olmadığına baktı. Eksik olmadığını görünce rahatladı ve çocuklarla olan konuşmasını Metin Bey’e anlattı. Sevgi Hanım’ı dinleyen Metin Bey kızlarının sorularını cevaplamaya başladı. -Kurban Bayramı dinimizin bize hediyesi olan ikinci bayramdır. Ramazan ayında tuttuğumuz oruçlar ve ardından bayram, uzun zamandan beri görmediğimiz eş, dost ve yakınlarımızı görmemizi sağlar. İftar, sahur ve teravih namazlarıyla gönüller hoş olur, yüce yaradanımıza daha yakın oluruz. Pür dikkat babalarını dinleyen kızlar, bir an ramazan da tuttukları ilk oruç ve iftar vakti akıllarına geldi. Yaren: -Baba, kurban nedir? Kurban neden keseriz, diye daha önce annesine sorduğu soruyu bu seferde babasına sordu. Metin Bey: -Kurban, hali vakti yerinde olan kişilerin Allah’a daha yakın olabilmek ve yıl boyunca et yeme gücü olmayan kişilere et paylaştırmak amacıyla koyun, keçi veya inek kesmeye yönelik bir ibadettir. Fatma: -İlk kurban ne zaman kesildi diye söze karıştı: Metin Bey: -Hz. İbrahim, Allaha bir dua eder. Der ki: “ Rabbim bana erkek evlat ver. Onu sana kurban edeyim.”
Yüce rabbimiz Hz. İbrahim’in duasını kabul eder ve ona Hz. İsmail’i verir. Hz. İbrahim Allah’a verdiği sözü unutmaz ve oğlunu kurban etmek ister. Oğlu İsmail ile yola çıkan Hz. İbrahim yolundan döndürülmek istense de o rabbine verdiği söze sadık kalır ve yolundan dönmüş. Hz. İsmail de babası gibi düşünür ve tüm kalbi ile onu yaratan Allah’a sığınır. Anne Hacer Hanım da eşinin ve oğlunun inancına sahiptir. Allah ne dilemişse o olur der ve şükürden vazgeçmez. İşte kalpleri ve dilleriyle Allah’a samimi olarak bağlanan Hz. Hacer, Hz. İbrahim ve Hz. İsmail’in sesini rabbimiz duyar ve kesilmek üzere bir kurbanı melekleri vasıtasıyla yeryüzüne gönderir. O günden bugüne kadar işte bizler de rabbimize verdikleri için bir teşekkür mahiyetinde kurban keseriz. Fatma ve Yaren babalarının anlattıklarından etkilenmişlerdi. İlk soruyu yine Yaren sordu: -Peki, baba biz hiç kurban kestik mi? -Kurban nereden alacağız? Metin Bey, kızlarının ilgisinden memnun olmuş ve anlatmaya devam etmişti. -Dedeniz her kurban bayramında maddi bir sıkıntısı yoksa kurban keserdi. Bazen koyun alır bazen de ineğe hisse olurduk. Evlendikten sonra ise her bayram anneniz ile beraber Allah kabul etsin kurbanımızı kestik. Kurbanlık hayvanları bizler günler öncesinde eş, dost veya tanıdıklara söyler veyahut Tebrizkapı, Mal Meydanı veyahut Kombina da kurulan pazardan alırdık. Hayvanla beraber ot da alınır ve uygun bir yere hayvan bağlanırdı. Genelde bayramdan bir gün önce hayvanın alınması gelenektir. Fatma: -Baba sen hiç çocukken kurban pazarına gittin mi -Gittim. Hulusi dedemle babamla beraber birkaç kez hayvan pazarına gitmiş ve oradan koyun almıştık. Dedem arkada, babam ve ben önde elimizde otla mahalleye gelişimizi hiç unutmam. Durun kızlar size çok komik bir bayram hikâyemi anlatayım dedi, Metin Bey: -Dayımla beraber bir kurbana hisse girmiş ve kurban günü Ilıca ilçesine gitmiştik. Annemler evde biz ise kurbanı kesmek üzere kesim yerine gitmek üzere evin önünde bekliyorduk. Dayım ve babam ineği bağlı olduğu yerden almış usulca getiriyorlardı. Ne olduğunu bilmediğimiz bir anda inek korkmuş ve huysuzlaşmaya başlamıştı. Birden hayvan hızlanmış ve koşarak bulunduğu yeri terk etmeye başlamıştı. İpe asılmasına rağmen babam, hayvan durmamış beraberinde babamı da götürmeye başlamıştık.