
Onur SAĞSÖZ / ERZURUM
Cumhuriyet’in kurulduğu günden bu yana Doğu Anadolu’nun geleceği olarak gösterilen hayvancılıkla ilgili olarak Doğu Anadolu Projesi (DAP) Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı, ‘kurtuluş reçetesi’ hazırladı. 40 sayfalık ‘kırmızı et’ raporunda sektörün tüm sorunları ayrıntılarıyla birlikte çözüm odaklı ele alındı.
Hayvancılık ‘geleneksel’ yapılıyor
2000’li yılların başına kadar günü birlik ve yanlış politikalar sonucu adeta ‘yok olma’ noktasına getirilen hayvancılık,AK Parti’nin iktidara gelmesiyle gelişme sürecine girdi. Besicilere sağlanan destekler ve hayvan popülasyonunun artırılması noktasında uygulanan politikalar,sektöre nefes aldırdı ancak geçen zaman içinde ‘Türkiye’nin et ambarı’ olarak nitelendirilen Doğu Anadolu Bölgesi adeta yerinde saymaya devam etti. Bunun sebebi olarak hayvancılığın ‘geleneksel’ olarak yapıldığı tespit edilse de besiciler bu durumu değiştirecek atılımların yine devlet öncülüğünde yapılmasını bekledi. Bu anlamda bir takım girişimciler bölgede et entegre tesisleriyle sektöre canlılık kazandırdı ancak hayvan sayısının artması ve ‘geleneksel’ anlayış değiştirilemediği için istenilen ilerleme sağlanamadı.

Başbakan tetikledi
Bölgedeki mevcut potansiyelin daha da geliştirilmesi ve ekonomik katma değerin daha da artırılması için Doğu Anadolu Projesi (DAP) Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı önemli bir adım attı. Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun seçimler öncesinde “Erzurum’a et borsası kuruyoruz” vaadinden sonra çalışmalarını hızlandıran DAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı, ‘kırmızı et’ raporu hazırladı.
40 sayfalık raporda Türkiye ve doğusundaki et sektör rakamlarla ve geçmiş yıllarla mukayese edilerek ele alındı. Sadece sorunlar değil çözümlerin de yer aldığı rapor geçtiğimiz günlerde yapılan ve AK Parti Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu’nun başkanlık ettiği değerlendirme toplantısında masaya yatırıldı. DAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanı Adnan Demir’in detaylarını açıkladığı ve çarpıcı tespitlerin yapıldığı ‘kırmızı et’ raporunu sizler için derledik.
Rakamlarla hayvancılık
Küçükbaş 1991’de 40 milyon, 2012 yılında 24 milyon
Türkiye’de 2012 yılı itibariyle toplam büyükbaş hayvan sayısının 14 milyon olduğunun belirtildiği raporda, sığır varlığının yüzde 41’ini kültür ırkı, yüzde 42’sini melez ırkı, yüzde 17’sini ise yerli ırk sığırlar oluşturduğu yer aldı. Küçükbaş hayvan varlığının ise yıllar itibariyle giderek azaldığı belirlenirken, koyun varlığının 1991’de 40 milyon baş iken 2012 yılında 24 milyon başa düştüğü kaydedildi. En büyük azalışıntiftik keçisinde görüldüğü tespit edilirken, toplam kırmızı et üretiminin yüzde 89’unun büyükbaş, yüzde 11’ininise küçükbaştan sağlandığı ifade edildi. Toplam kırmızı et üretiminin 2000 yılında 491 bin ton iken, 2013 yılında yaklaşık 996 bin ton seviyelerine ulaştığı da raporda vurgulandı.
Üretim miktarı arttı
Raporda, Türkiye’de toplam kırmızı et arz ve kullanımı incelendiğinde; toplam üretim miktarının 2011 yılından itibaren sürekli artış gösterdiği vurgulanırken, 775 bin ton olan üretim miktarı yüzde 28 artışla 2013 yılında 995 bin tona ulaştığı belirtildi. Kırmızı et üretim miktarındaki artışta hayvan sayısındaki artışın yanı sıra birim hayvan başına düşen veriminde etkisinin de büyük olduğu belirlendi. İthalat durumuyla ilgili olarak da şu ifadelere yer verildi. “Toplam ithalat miktarı kırmızı etteki talebe bağlı olarak yıllar itibariyle değişkenlik göstermiştir. 2010 yılında 50,6 bin ton olan ithalat miktarı 2013 yılında 6,3 bin ton olarak gerçekleşmiştir. Toplam arz miktarı ise üretimdeki artışında etkisiyle sürekli artış göstermiştir. 2010 yılında toplam kırmızı et arzı 828 bin ton iken, 2013 yılında bu değer 1 milyon tona ulaşmıştır. Son yıllarda kırmızı ete olan talep artışı nedeniyle toplam kırmızı et tüketimi artış göstermiştir. 2010 yılında 798 bin ton olan tüketim miktarı 2013 yılında yaklaşık 972 bin ton seviyesine ulaşmıştır.Kişi başına tüketim ise 2010 yılında ortalama 10,8 kg iken 2013 yılında 12,7 kg olmuştur. Toplam kırmızı et ihracat miktarı ise ortalama 25-30 bin ton seviyelerinde gerçekleşmiştir. Ülkemizde et üretim ve tüketim oranı yıllara göre artış göstermektedir. Son zamanlar et üretimi çeşitli nedenlerden dolayı tüketim artışına göre daha fazla oranda artış göstermiştir. İnsanların et kullanım oranı, insanların maddi gücü vb. durumların artmasından dolayı kişi başı yıllık tüketim(kg)artış göstermiştir. Ülkemizdeki son zamanlarda kişi başı et tüketimi artmasına rağmen Avrupa standartlarının çok aşağıda olması göze çarpmaktadır.”
FOTOĞRAF (TABLO-1)

Türkiye’de hayvan varlığı
2002 yılı temel alınarak yapılan endeks hesaplamasına göre; Türkiye’de hayvan varlığında en büyük artışınyüzde 47 ile sığırda gerçekleştiği, bunu yüzde 36 ile keçi, yüzde 16 ile koyununizlediği, kanatlı sayısında artış ise 2006-2009 döneminde yaşanan düşüş nedeniyle yüzde 8 ile sınırlı kaldığı kaydedildi. Manda varlığında ise yüzde 3 azalış gerçekleştiği son üç yılda manda varlığınınyüzde20 oranında artış gösterdiği kaydedildi. Raporda, “2008-2013 döneminde büyükbaş hayvan varlığı yüzde 16 artışla 14,5 milyon başa, küçükbaş hayvan varlığı yüzde 19 artışla 38,5 milyon başa yükselmiştir. Söz konusu dönemde en büyük artışlar yüzde 47 ile keçi, yüzde 39 ile manda varlığında görülürken koyun ve sığır varlığı % 27 artmıştır. 2013 yılında, bir önceki yıla göre büyükbaş hayvan varlığı yüzde 3,6 küçükbaş hayvan varlığı yüzde 7,6 artmış; sığır sayısı14 milyon 415 bin, manda sayısı 118 bin, koyun sayısı 29 milyon, keçi sayısı 9 milyon başın üzerine çıkmıştır” denildi.
Et üretiminin türlere göre dağılımı
Toplam et üretiminde kırmızı etin payınınyüzde 36 olduğunun yer aldığı raporda 2013 yılında kırmızı et üretiminin 996 bin ton ile bir önceki yıla göre yüzde 8,8 arttığı ortaya konuldu. Büyükbaş et üretimi yüzde 8,6 artarak 870 bin ton, küçükbaş eti üretimi yüze 10,2 artarak 126 bin ton, kırmızı et üretiminde küçükbaş etinin payı yüzde 12,7 olduğu tespit edildi. 2013 yılında sığır eti üretimi yüzde 8,8 artarak 869 bin ton; manda eti üretimi yüzde 81 azalarak 336 ton; koyun eti üretimi yüzde 5,8 artarak 103 bin ton; keçi eti üretiminin deyüzde 35 artarak 24 bin tona ulaştığı ifade edildi.
Türkiye’de kırmızı et tüketimi
En çok beyaz et tüketiliyor
Kişi başına düşen et tüketim rakamlarının da yer aldığı raporda Türkiye’nin Avrupa ülkelerinin çok gerisinde kaldığı ortaya çıktı. “Gelişmiş ülkelerde ve AB ülkelerinde kırmızı et, beyaz ete tercih edilirken, Türkiye’de beyaz et tüketim miktarının 2009 yılı verilerine göre 17,9 kg olduğunu görüyoruz. Maliyetlerin düştüğü, rekabet gücünün arttığı, yeterli tanıtımların yapıldığı beyaz et sektöründe, son 10 yılda üretimle tüketim 4 mislinden fazla artmıştır. Beyaz et sektöründeki gelişmeler gurur verici olsa da beyaz etin, kırmızı etin yerine ikame edilemeyeceği bilinmektedir. Türkiye’de 16 kilo olan kırmızı et tüketimi, AB ülkelerinde 19,7 kiloya ulaşmıştır.”
FOTOĞRAF (TABLO-2)

TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU ET ÜRETİM İSTATİSTİKLERİ
Üretim 2010’dan beri artıyor
Türkiye’de büyükbaş kırmızı et arz ve kullanımı incelendiğinde; toplam üretim miktarının 2010 yılından itibaren sürekli artış gösterdiği vurgulanırken, 619 bin ton olan üretim miktarınınyüzde 41 artışla 2013 yılında 869 bin tona ulaştığı belirtildi. “Büyükbaş et üretim miktarındaki artışa hayvan sayısındaki artışın yanı sıra birim hayvan başına düşen veriminde etkisi büyüktür” denilen raporda hayvan varlığı sıralaması illere göre şöyle listelendi. “Toplam Büyükbaş hayvan sayısı bakımından Konya en önemli illimizdir. Konya 716 bin büyükbaş hayvan varlığı ile toplam sayının yüzde 4,9’unu oluşturmaktadır. Konya ilini sırasıyla Erzurum, Balıkesir, İzmir ve Sivas illeri takip etmektedir. Bu 5 il toplam büyükbaş hayvan sayısının yüzde 20’sini oluşturmaktadır. Büyükbaş hayvancılıktan elde edilen süt üretiminde ise 872 bin ton ile Konya ili ilk sırayı alırken, 730 bin ton ile İzmir ikinci,724 bin ton ile Erzurum 3. Sırayı almaktadır. İthalat miktarı kırmızı etteki talebe bağlı olarak yıllar itibariyle değişkenlik göstermiştir. 2010 yılında 50,6 bin ton olan ithalat miktarı 2013 yılında 6,3 ton olarak gerçekleşmiştir. Toplam arz miktarı ise üretimdeki artışında etkisiyle sürekli artış göstermiştir.“
FOTOĞRAF (TABLO-3)

Bölge ekonomisinin gelişmesinin önündeki engeller
İktisadi sektör yok!
Raporda Doğu Anadolu Bölgesinin kalkınamamasının temel nedeni olarak bölgede iktisadi anlamda bir sektörün bulunmaması gösterildi. Yapılan değerlendirme şöyle oldu: Diğer bir ifadeyle istatistikî olarak tarım ve hayvancılık sektörü içerisinde değerlendirilen faaliyetler gerçekte sektör mantığından uzak toplumsal faaliyetlerdir. Bir üretim faaliyetinin iktisadi bir sektör olarak değerlendirilebilmesi için bazı şartları taşıması gerekir. Üretim faaliyetinde bulunan kişilerin girişimci olması, yani o faaliyet koluna bilinçli bir şekilde girmesi gerekmektedir. Gerek Doğu Anadolu Bölgesi gerekse ülkemizin pek çok bölgesinde yürütülen tarımsal faaliyetler, insanların babadan kalma üretim faaliyetini devam ettirmesi şeklindedir. Çoğu zaman tarımsal üretim bireylerin bilinçli tercihleri ile seçtikleri bir alan değildir. Üretim faaliyetinin sektörel uzmanlaşma ve işbölümüne imkân tanıması. Sektörde çalışan bireyler kendi ihtiyaçlarını karşılamaktan öte piyasa için mal ve hizmet üretiminde bulunmalıdır. Tarımsal üretimde asıl hedef kendi ihtiyacını karşılamak olduğu sürece sektörel bilinç gelişemez. Kendine yeter ekonomik yapısı bulunan bir toplumda piyasa mekanizmaları çalışamaz. Piyasa anlayışının olmadığı bir durumda uzmanlaşma da olmayacaktır. Sektöre giriş ve çıkışların bulunması ve risk faktörünün olması. Rekabetçi bir piyasada işletmelerin uzun dönem kârı sıfırdır.
İşte kurtuluş reçetesi
40 sayfalık raporun son bölümünde “hayvancılığı bir köy yaşam tarzının zorunlu neticesi olmaktan çıkararak, özel sektörü çiftlik besiciliğine sevk etmek” gerektiği vurgulandı. Çözüm önerileri şöyle sıralandı.
Cumhuriyet’in kurulduğu günden bu yana Doğu Anadolu’nun geleceği olarak gösterilen hayvancılıkla ilgili olarak Doğu Anadolu Projesi (DAP) Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı, ‘kurtuluş reçetesi’ hazırladı. 40 sayfalık ‘kırmızı et’ raporunda sektörün tüm sorunları ayrıntılarıyla birlikte çözüm odaklı ele alındı.
Hayvancılık ‘geleneksel’ yapılıyor
2000’li yılların başına kadar günü birlik ve yanlış politikalar sonucu adeta ‘yok olma’ noktasına getirilen hayvancılık,AK Parti’nin iktidara gelmesiyle gelişme sürecine girdi. Besicilere sağlanan destekler ve hayvan popülasyonunun artırılması noktasında uygulanan politikalar,sektöre nefes aldırdı ancak geçen zaman içinde ‘Türkiye’nin et ambarı’ olarak nitelendirilen Doğu Anadolu Bölgesi adeta yerinde saymaya devam etti. Bunun sebebi olarak hayvancılığın ‘geleneksel’ olarak yapıldığı tespit edilse de besiciler bu durumu değiştirecek atılımların yine devlet öncülüğünde yapılmasını bekledi. Bu anlamda bir takım girişimciler bölgede et entegre tesisleriyle sektöre canlılık kazandırdı ancak hayvan sayısının artması ve ‘geleneksel’ anlayış değiştirilemediği için istenilen ilerleme sağlanamadı.

Başbakan tetikledi
Bölgedeki mevcut potansiyelin daha da geliştirilmesi ve ekonomik katma değerin daha da artırılması için Doğu Anadolu Projesi (DAP) Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı önemli bir adım attı. Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun seçimler öncesinde “Erzurum’a et borsası kuruyoruz” vaadinden sonra çalışmalarını hızlandıran DAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı, ‘kırmızı et’ raporu hazırladı.
40 sayfalık raporda Türkiye ve doğusundaki et sektör rakamlarla ve geçmiş yıllarla mukayese edilerek ele alındı. Sadece sorunlar değil çözümlerin de yer aldığı rapor geçtiğimiz günlerde yapılan ve AK Parti Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu’nun başkanlık ettiği değerlendirme toplantısında masaya yatırıldı. DAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanı Adnan Demir’in detaylarını açıkladığı ve çarpıcı tespitlerin yapıldığı ‘kırmızı et’ raporunu sizler için derledik.
Rakamlarla hayvancılık
Küçükbaş 1991’de 40 milyon, 2012 yılında 24 milyon
Türkiye’de 2012 yılı itibariyle toplam büyükbaş hayvan sayısının 14 milyon olduğunun belirtildiği raporda, sığır varlığının yüzde 41’ini kültür ırkı, yüzde 42’sini melez ırkı, yüzde 17’sini ise yerli ırk sığırlar oluşturduğu yer aldı. Küçükbaş hayvan varlığının ise yıllar itibariyle giderek azaldığı belirlenirken, koyun varlığının 1991’de 40 milyon baş iken 2012 yılında 24 milyon başa düştüğü kaydedildi. En büyük azalışıntiftik keçisinde görüldüğü tespit edilirken, toplam kırmızı et üretiminin yüzde 89’unun büyükbaş, yüzde 11’ininise küçükbaştan sağlandığı ifade edildi. Toplam kırmızı et üretiminin 2000 yılında 491 bin ton iken, 2013 yılında yaklaşık 996 bin ton seviyelerine ulaştığı da raporda vurgulandı.
Üretim miktarı arttı
Raporda, Türkiye’de toplam kırmızı et arz ve kullanımı incelendiğinde; toplam üretim miktarının 2011 yılından itibaren sürekli artış gösterdiği vurgulanırken, 775 bin ton olan üretim miktarı yüzde 28 artışla 2013 yılında 995 bin tona ulaştığı belirtildi. Kırmızı et üretim miktarındaki artışta hayvan sayısındaki artışın yanı sıra birim hayvan başına düşen veriminde etkisinin de büyük olduğu belirlendi. İthalat durumuyla ilgili olarak da şu ifadelere yer verildi. “Toplam ithalat miktarı kırmızı etteki talebe bağlı olarak yıllar itibariyle değişkenlik göstermiştir. 2010 yılında 50,6 bin ton olan ithalat miktarı 2013 yılında 6,3 bin ton olarak gerçekleşmiştir. Toplam arz miktarı ise üretimdeki artışında etkisiyle sürekli artış göstermiştir. 2010 yılında toplam kırmızı et arzı 828 bin ton iken, 2013 yılında bu değer 1 milyon tona ulaşmıştır. Son yıllarda kırmızı ete olan talep artışı nedeniyle toplam kırmızı et tüketimi artış göstermiştir. 2010 yılında 798 bin ton olan tüketim miktarı 2013 yılında yaklaşık 972 bin ton seviyesine ulaşmıştır.Kişi başına tüketim ise 2010 yılında ortalama 10,8 kg iken 2013 yılında 12,7 kg olmuştur. Toplam kırmızı et ihracat miktarı ise ortalama 25-30 bin ton seviyelerinde gerçekleşmiştir. Ülkemizde et üretim ve tüketim oranı yıllara göre artış göstermektedir. Son zamanlar et üretimi çeşitli nedenlerden dolayı tüketim artışına göre daha fazla oranda artış göstermiştir. İnsanların et kullanım oranı, insanların maddi gücü vb. durumların artmasından dolayı kişi başı yıllık tüketim(kg)artış göstermiştir. Ülkemizdeki son zamanlarda kişi başı et tüketimi artmasına rağmen Avrupa standartlarının çok aşağıda olması göze çarpmaktadır.”
FOTOĞRAF (TABLO-1)

Türkiye’de hayvan varlığı
2002 yılı temel alınarak yapılan endeks hesaplamasına göre; Türkiye’de hayvan varlığında en büyük artışınyüzde 47 ile sığırda gerçekleştiği, bunu yüzde 36 ile keçi, yüzde 16 ile koyununizlediği, kanatlı sayısında artış ise 2006-2009 döneminde yaşanan düşüş nedeniyle yüzde 8 ile sınırlı kaldığı kaydedildi. Manda varlığında ise yüzde 3 azalış gerçekleştiği son üç yılda manda varlığınınyüzde20 oranında artış gösterdiği kaydedildi. Raporda, “2008-2013 döneminde büyükbaş hayvan varlığı yüzde 16 artışla 14,5 milyon başa, küçükbaş hayvan varlığı yüzde 19 artışla 38,5 milyon başa yükselmiştir. Söz konusu dönemde en büyük artışlar yüzde 47 ile keçi, yüzde 39 ile manda varlığında görülürken koyun ve sığır varlığı % 27 artmıştır. 2013 yılında, bir önceki yıla göre büyükbaş hayvan varlığı yüzde 3,6 küçükbaş hayvan varlığı yüzde 7,6 artmış; sığır sayısı14 milyon 415 bin, manda sayısı 118 bin, koyun sayısı 29 milyon, keçi sayısı 9 milyon başın üzerine çıkmıştır” denildi.
Et üretiminin türlere göre dağılımı
Toplam et üretiminde kırmızı etin payınınyüzde 36 olduğunun yer aldığı raporda 2013 yılında kırmızı et üretiminin 996 bin ton ile bir önceki yıla göre yüzde 8,8 arttığı ortaya konuldu. Büyükbaş et üretimi yüzde 8,6 artarak 870 bin ton, küçükbaş eti üretimi yüze 10,2 artarak 126 bin ton, kırmızı et üretiminde küçükbaş etinin payı yüzde 12,7 olduğu tespit edildi. 2013 yılında sığır eti üretimi yüzde 8,8 artarak 869 bin ton; manda eti üretimi yüzde 81 azalarak 336 ton; koyun eti üretimi yüzde 5,8 artarak 103 bin ton; keçi eti üretiminin deyüzde 35 artarak 24 bin tona ulaştığı ifade edildi.
Türkiye’de kırmızı et tüketimi
En çok beyaz et tüketiliyor
Kişi başına düşen et tüketim rakamlarının da yer aldığı raporda Türkiye’nin Avrupa ülkelerinin çok gerisinde kaldığı ortaya çıktı. “Gelişmiş ülkelerde ve AB ülkelerinde kırmızı et, beyaz ete tercih edilirken, Türkiye’de beyaz et tüketim miktarının 2009 yılı verilerine göre 17,9 kg olduğunu görüyoruz. Maliyetlerin düştüğü, rekabet gücünün arttığı, yeterli tanıtımların yapıldığı beyaz et sektöründe, son 10 yılda üretimle tüketim 4 mislinden fazla artmıştır. Beyaz et sektöründeki gelişmeler gurur verici olsa da beyaz etin, kırmızı etin yerine ikame edilemeyeceği bilinmektedir. Türkiye’de 16 kilo olan kırmızı et tüketimi, AB ülkelerinde 19,7 kiloya ulaşmıştır.”
FOTOĞRAF (TABLO-2)

TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU ET ÜRETİM İSTATİSTİKLERİ
- Toplam kırmızı et üretimi II. çeyrek ’de döneminde 261 871 ton olarak tahmin edildi
- Toplam kırmızı et üretimi, bir önceki döneme göre %24,4, bir önceki yılın aynı dönemine göre %19,9 oranında arttı.
- Sığır eti üretimi 229 549 ton olarak tahmin edildi.
- Sığır eti üretimi, bir önceki döneme göre %24,4, bir önceki yılın aynı dönemine göre %20,9 oranında arttı.
- Koyun eti üretimi 24 653 ton olarak tahmin edildi
- Koyun eti üretimi, bir önceki döneme göre %36,3, bir önceki yılın aynı dönemine göre %5,1 oranında arttı.
Üretim 2010’dan beri artıyor
Türkiye’de büyükbaş kırmızı et arz ve kullanımı incelendiğinde; toplam üretim miktarının 2010 yılından itibaren sürekli artış gösterdiği vurgulanırken, 619 bin ton olan üretim miktarınınyüzde 41 artışla 2013 yılında 869 bin tona ulaştığı belirtildi. “Büyükbaş et üretim miktarındaki artışa hayvan sayısındaki artışın yanı sıra birim hayvan başına düşen veriminde etkisi büyüktür” denilen raporda hayvan varlığı sıralaması illere göre şöyle listelendi. “Toplam Büyükbaş hayvan sayısı bakımından Konya en önemli illimizdir. Konya 716 bin büyükbaş hayvan varlığı ile toplam sayının yüzde 4,9’unu oluşturmaktadır. Konya ilini sırasıyla Erzurum, Balıkesir, İzmir ve Sivas illeri takip etmektedir. Bu 5 il toplam büyükbaş hayvan sayısının yüzde 20’sini oluşturmaktadır. Büyükbaş hayvancılıktan elde edilen süt üretiminde ise 872 bin ton ile Konya ili ilk sırayı alırken, 730 bin ton ile İzmir ikinci,724 bin ton ile Erzurum 3. Sırayı almaktadır. İthalat miktarı kırmızı etteki talebe bağlı olarak yıllar itibariyle değişkenlik göstermiştir. 2010 yılında 50,6 bin ton olan ithalat miktarı 2013 yılında 6,3 ton olarak gerçekleşmiştir. Toplam arz miktarı ise üretimdeki artışında etkisiyle sürekli artış göstermiştir.“
FOTOĞRAF (TABLO-3)

Bölge ekonomisinin gelişmesinin önündeki engeller
İktisadi sektör yok!
Raporda Doğu Anadolu Bölgesinin kalkınamamasının temel nedeni olarak bölgede iktisadi anlamda bir sektörün bulunmaması gösterildi. Yapılan değerlendirme şöyle oldu: Diğer bir ifadeyle istatistikî olarak tarım ve hayvancılık sektörü içerisinde değerlendirilen faaliyetler gerçekte sektör mantığından uzak toplumsal faaliyetlerdir. Bir üretim faaliyetinin iktisadi bir sektör olarak değerlendirilebilmesi için bazı şartları taşıması gerekir. Üretim faaliyetinde bulunan kişilerin girişimci olması, yani o faaliyet koluna bilinçli bir şekilde girmesi gerekmektedir. Gerek Doğu Anadolu Bölgesi gerekse ülkemizin pek çok bölgesinde yürütülen tarımsal faaliyetler, insanların babadan kalma üretim faaliyetini devam ettirmesi şeklindedir. Çoğu zaman tarımsal üretim bireylerin bilinçli tercihleri ile seçtikleri bir alan değildir. Üretim faaliyetinin sektörel uzmanlaşma ve işbölümüne imkân tanıması. Sektörde çalışan bireyler kendi ihtiyaçlarını karşılamaktan öte piyasa için mal ve hizmet üretiminde bulunmalıdır. Tarımsal üretimde asıl hedef kendi ihtiyacını karşılamak olduğu sürece sektörel bilinç gelişemez. Kendine yeter ekonomik yapısı bulunan bir toplumda piyasa mekanizmaları çalışamaz. Piyasa anlayışının olmadığı bir durumda uzmanlaşma da olmayacaktır. Sektöre giriş ve çıkışların bulunması ve risk faktörünün olması. Rekabetçi bir piyasada işletmelerin uzun dönem kârı sıfırdır.
İşte kurtuluş reçetesi
40 sayfalık raporun son bölümünde “hayvancılığı bir köy yaşam tarzının zorunlu neticesi olmaktan çıkararak, özel sektörü çiftlik besiciliğine sevk etmek” gerektiği vurgulandı. Çözüm önerileri şöyle sıralandı.
- Et ve süt üretimi üzerine kurulacak bu tesisler bilimsel bir altyapı ile çalışabilmeli, hatta gerekirse birlik kurabilmelidirler. Bölgede Van, Erzurum, Kars başta olmak üzere ülke iç-talebine yönelik Canlı Hayvan Borsaları ile hayvancılığın orta ve büyük ölçekli işletmelerce yapılması için gereken bölgesel teşvik ve destek mekanizmaları kurulmalıdır.
- Bölgemizde mezbahaların sayısı ve kapasitesi artırılmalıdır.
- Kırmızı et borsası kurulmalıdır. Bu sayede et fiyatlarındaki dalgalanmalarda belli ölçülerde azaltılacaktır.
- Kırmızı et üretici örgütleri desteklenmeli ve geliştirilmelidir.
- Hayvan yetiştiricileri için eğitim programları düzenlenmelidir.
- Hayvan yemlerinin kalitesini artırılması gerekmektedir.
- Hayvan refahını artıracak çalışmalar yapılmalıdır.
- Kırmızı et ve et ürünleri imalatını geliştirmeye yönelik çalışmalar yapılmalıdır.
- Hayvancılığa dayalı yan ürün imalatı (Jelatin, tutkal, gübre, deri vb.) desteklenmelidir.