
Bebeklikten yaşlılığa kadar tüm yaş gruplarında görülebilen lepra hastalığında erken teşhis ile oluşabilecek şekil bozuklukları ve sakatlıklar önlenebiliyor
İrfan TARAKÇIOĞLU
Erzurum Sağlık Müdürlüğü uzmanları Hansen hastalığı ve cüzzam konusunda açıklamalarda bulundu.
Hansen hastalığı olarak da isimlendirilen Lepra’nın, Mycobacterium leprae isimli bakterinin neden olduğu kronik bir enfeksiyon hastalığı olduğunu söyleyen uzmanlar, “Hastalık özellikle cildi, çevresel sinirleri, üst solunum yolu mukozasını ve gözleri etkiler. Lepra erken bebeklik döneminden yaşlılık dönemine kadar tüm yaş grubundaki insanları etkileyebilir. Lepra tedavi edilebilir bir hastalıktır, erken tedavi ile hastalığın neden olduğu şekil bozuklukları ve sakatlıklar önlenebilir” dediler.
Lepraya bağlı şekil bozuklukları ve sakatlıkların hemen oluşmadığını, tanı konulmamış vakalarda yıllar süren bir süre sonucunda oluştuğunu anlatan uzmanlar. Her yıl Ocak ayının son Pazar günü ‘Dünya Lepra Günü’ olarak ilan edilmiştir ve özellikle çocuklarda lepraya bağlı oluşan sakatlıkların tamamen önlenmesi hedef alınmıştır. Erken tanı ve lepra yayılımını önleme çalışmalarının arttırılması bu hedefe ulaşılmasında anahtar rol oynamaktadır. Bu günün amacı; toplumun lepra hastalarına karşı oluşan yanlış inançlarını ve bilgisizlikten kaynaklanan korkularını gidermek, lepra yayılımını önlemeye yönelik uygulamaları arttırmak ve erken tedaviye ulaşılmasının sağlanması ile hastalığa bağlı sakatlıkları önlemektir.”bilgisini verdiler.
Bulaşma yolları
Uzmanlar,hastalığın bulaşma , tanı ve tedavisi konusunda şu bilgileri verdi:
Lepra basilinin tek kaynağı insandır. M. leprae çok yavaş çoğalır, kuluçka süresi 3-12 yıl arasında değişmekle birlikte ortalama 2-4 yıldır. Belirtilerin görülmesi bazen 25 yılı bulabilir. Ağız ve burun salgıları ile yakın ve uzun süreli temas sonucu damlacık enfeksiyonu ile bulaşır. Çocuklar hastalığa karşı daha duyarlıdır.
Semptom, bulgular ve tanı
Lepra hastalığının tanısı, hastalık sıklığının düşük olduğu bölgelerde hastalığın akla gelmemesi nedeniyle güç olabilmektedir. Lepra hastalığının sık görüldüğü bölgelerde ya da ailesinde lepra hikayesi olan kişilerde ise hastalık genellikle gözden kaçmaz. Aşağıdaki belirti ve bulgulardan birinin olması durumunda tanı kolaylıkla konulabilir.
Lepra ile uyumlu cilt lezyonları ile birlikte duyu kaybının tespiti.
Cilt testi pozitifliği
Cilt lezyonları tek veya birden fazla olabilir ve lezyonlar çevresindeki ciltten daha soluk renkte görünmektedir. Bazen lezyonlar kırmızı veya bakır renginde de olabilir. Farklı cilt lezyonları görülebilir. Duyu kaybı ise lepranın tipik bulgusudur, iğne ile ve/veya hafif dokunma ile duyu kaybı tespit edilebilir. Lepra klinik bulgulara ve cilt smear testi sonucuna göre üç klinik grupta sınıflandırılmaktadır. Hastalık, klinik bulgulara göre Tüberküloid lepra, Lepramatöz Lepra ve Borderlayn Lepra olarak sınıflandırılmaktadır.
Tüberküloid Lepra: Bağışıklık sistemi sağlıklı kişilerde görülür. Esas olarak çevresel sinirleri ve deriyi tutar. Basil, kol ve bacaklarda bulunan çevresel sinirlere yerleşir, bu bölgelerde bulunan sinirlerde iltihap odakları oluşturur. Sinir fonksiyonunu bozar ve duyu kayıplarına yol açar. Basil sayısı çok az olduğundan bulaşıcı değildir. Bu tipin prognozu iyidir ve tedavisiz kendiliğinden iyileşebilir.
Borderlayn Lepra: Tuberkuloid lepra ile lepromatöz lepra arasında yer alan gruptur. Hastaların büyük bir kısmı bu grupta yer alır. Sinir harabiyetinin ciddiyetinden dolayı önem taşır. Leprada görülen tüm şekil bozukluğu ve sakatlıklar bu grupta da görülebilir.
Lepromatöz Lepra: Bağışıklık sistemi zayıf kişilerde görülür. Başlangıç ve gidişi sinsidir. Belirtileri arasında burun tıkanıklığı, burun kanaması, saç dökülmesi, kaş ve kirpik dökülmesi, burun tabanında çökme, diz ve dirsekte lezyonlar görülür. Tedavi edilmezse basil sinirleri tutarak el ve bacaklarda duyu kayıpları ve şekil bozukluklarına yol açar. Buna bağlı felç ve sakatlıklar görülür.
Tedavi
Lepra’nın, erken tanı konulduğunda tedavisi kesin olarak yapılabilen bir hastalık olduğuna dikkat çeken uzmanlar şu bilgileri verdi: “Erken tanı ve tedavi ile kalıcı sakatlıkların oluşması önlenebilir. Tedavide, Dünya Sağlık Örgütü’nün uyguladığı çok ilaçlı tedavi (Multi Drug Therapy=MDT) protokolü uygulanır ve 6-12 ay gibi kısa bir sürede tedavi edilebilir. Bu tedavi oldukça etkili, yan etkileri az ve hastalığın tekrar görülme ihtimalinin düşük olduğu bir tedavi rejimidir.
Ülkemizde ve dünyada Lepra tedavisi ücretsiz olarak yapılmaktadır.
Ülkemizde lepra: Ülkemizde Lepra hastalığı bildirimi zorunlu bulaşıcı hastalıklar kapsamında olup halen “Lepra Eradikasyon Programı” uygulanmaktadır. DSÖ lepra için eliminasyonu, hastalık prevalansının 10.000’de 1 vakanın altına indirilmesi olarak tanımlamış olup, ülkemizde de hastalık prevalansı 10.000’de 1 vakanın altındadır. Ülkemizde 2017 yılı itibariyle kayıtlı lepra hasta sayısı toplam 605 olup, 2017 yılında tespit edilen yeni vaka sayısı ikidir.
Hastalığın yayılımı
2016 yılında dünya genelinde 214 binden fazla kişide lepra hastalığı görülmdü ve vakaların yarıdan fazlası Hindistan’dan bildirili. Brezilya ve Endonezya diğer yüksek vaka sayısı olan ülkeleri. (Dünya Sağlık Örgütü, 1 Eylül 2017 tarihli Haftalık Sürveyans Raporu). Yeni vaka tespit oranı 2016 yılında her 100 bin kişide 2.9 olarak bildirildi.
Tarihçe: Lepranın ilk kez nerede görüldüğü bilinemiyorsa da hastalığın değişik tiplerini tanımlayan en eski yazılı kaynaklar MÖ 600 ve MÖ 400 yıllarına ait Hindistan ve Çin kaynaklı olup, MÖ 2. yüzyıla ait eski Mısır mumyalarında da lepraya ait belirtiler tespit edildi. Bu nedenle hastalığın ilk kez bu bölgelerde ortaya çıktığı ve ticaret yolları, göçler ve savaşlar gibi çeşitli sosyal hareketlerle Orta ve Yakın Doğuya, buradan da önce Avrupalı göçmenler, daha sonra da Afrikalı esirler aracılığı ile Amerika’ya özellikle de Brezilya’ya taşındığı düşünülüyor. Avustralya kıtasına ise Uzak Doğulu işçilerle taşınmış olması muhtemeldir. Avrupa’da 15. yüzyılın başlangıcında lepra son derece yaygın olarak bulunmakta iken 19. yüzyıldan itibaren sayı giderek azalmıştır. Lepra basili 1873 yılında Gerhard Armauer Hansen tarafından bulundu.
Lepra; yol açtığı fonksiyon kayıpları, sosyal damgalanma ve dışlanma gibi etkileri nedeniyle özel bir sağlık problemidir. 1980’li yılların başlarından bu yana yapılan etkili kampanyalar ve tedavide birden fazla ilacın birlikte kullanılması ile 16 milyondan fazla hasta tedavi edilmiş ve hasta sayısı önemli ölçüde azaldı. Dünyadaki lepra hastalarının çoğu Güneydoğu Asya, Afrika ve Batı Pasifik bölgesinden. Son on yılda dünyada vaka sayısı bir önceki yıla göre azalma göstermiştir, 2007 yılında 258 bin 133 olarak bildirilen yeni vaka sayısı 2016 yılında 214 bin 783 olarak saptandı. Ancak yeni vakalar enfeksiyon yayılımının halen devam ettiğini gösteriyor.
İrfan TARAKÇIOĞLU
Erzurum Sağlık Müdürlüğü uzmanları Hansen hastalığı ve cüzzam konusunda açıklamalarda bulundu.
Hansen hastalığı olarak da isimlendirilen Lepra’nın, Mycobacterium leprae isimli bakterinin neden olduğu kronik bir enfeksiyon hastalığı olduğunu söyleyen uzmanlar, “Hastalık özellikle cildi, çevresel sinirleri, üst solunum yolu mukozasını ve gözleri etkiler. Lepra erken bebeklik döneminden yaşlılık dönemine kadar tüm yaş grubundaki insanları etkileyebilir. Lepra tedavi edilebilir bir hastalıktır, erken tedavi ile hastalığın neden olduğu şekil bozuklukları ve sakatlıklar önlenebilir” dediler.
Lepraya bağlı şekil bozuklukları ve sakatlıkların hemen oluşmadığını, tanı konulmamış vakalarda yıllar süren bir süre sonucunda oluştuğunu anlatan uzmanlar. Her yıl Ocak ayının son Pazar günü ‘Dünya Lepra Günü’ olarak ilan edilmiştir ve özellikle çocuklarda lepraya bağlı oluşan sakatlıkların tamamen önlenmesi hedef alınmıştır. Erken tanı ve lepra yayılımını önleme çalışmalarının arttırılması bu hedefe ulaşılmasında anahtar rol oynamaktadır. Bu günün amacı; toplumun lepra hastalarına karşı oluşan yanlış inançlarını ve bilgisizlikten kaynaklanan korkularını gidermek, lepra yayılımını önlemeye yönelik uygulamaları arttırmak ve erken tedaviye ulaşılmasının sağlanması ile hastalığa bağlı sakatlıkları önlemektir.”bilgisini verdiler.
Bulaşma yolları
Uzmanlar,hastalığın bulaşma , tanı ve tedavisi konusunda şu bilgileri verdi:
Lepra basilinin tek kaynağı insandır. M. leprae çok yavaş çoğalır, kuluçka süresi 3-12 yıl arasında değişmekle birlikte ortalama 2-4 yıldır. Belirtilerin görülmesi bazen 25 yılı bulabilir. Ağız ve burun salgıları ile yakın ve uzun süreli temas sonucu damlacık enfeksiyonu ile bulaşır. Çocuklar hastalığa karşı daha duyarlıdır.
Semptom, bulgular ve tanı
Lepra hastalığının tanısı, hastalık sıklığının düşük olduğu bölgelerde hastalığın akla gelmemesi nedeniyle güç olabilmektedir. Lepra hastalığının sık görüldüğü bölgelerde ya da ailesinde lepra hikayesi olan kişilerde ise hastalık genellikle gözden kaçmaz. Aşağıdaki belirti ve bulgulardan birinin olması durumunda tanı kolaylıkla konulabilir.
Lepra ile uyumlu cilt lezyonları ile birlikte duyu kaybının tespiti.
Cilt testi pozitifliği
Cilt lezyonları tek veya birden fazla olabilir ve lezyonlar çevresindeki ciltten daha soluk renkte görünmektedir. Bazen lezyonlar kırmızı veya bakır renginde de olabilir. Farklı cilt lezyonları görülebilir. Duyu kaybı ise lepranın tipik bulgusudur, iğne ile ve/veya hafif dokunma ile duyu kaybı tespit edilebilir. Lepra klinik bulgulara ve cilt smear testi sonucuna göre üç klinik grupta sınıflandırılmaktadır. Hastalık, klinik bulgulara göre Tüberküloid lepra, Lepramatöz Lepra ve Borderlayn Lepra olarak sınıflandırılmaktadır.
Tüberküloid Lepra: Bağışıklık sistemi sağlıklı kişilerde görülür. Esas olarak çevresel sinirleri ve deriyi tutar. Basil, kol ve bacaklarda bulunan çevresel sinirlere yerleşir, bu bölgelerde bulunan sinirlerde iltihap odakları oluşturur. Sinir fonksiyonunu bozar ve duyu kayıplarına yol açar. Basil sayısı çok az olduğundan bulaşıcı değildir. Bu tipin prognozu iyidir ve tedavisiz kendiliğinden iyileşebilir.
Borderlayn Lepra: Tuberkuloid lepra ile lepromatöz lepra arasında yer alan gruptur. Hastaların büyük bir kısmı bu grupta yer alır. Sinir harabiyetinin ciddiyetinden dolayı önem taşır. Leprada görülen tüm şekil bozukluğu ve sakatlıklar bu grupta da görülebilir.
Lepromatöz Lepra: Bağışıklık sistemi zayıf kişilerde görülür. Başlangıç ve gidişi sinsidir. Belirtileri arasında burun tıkanıklığı, burun kanaması, saç dökülmesi, kaş ve kirpik dökülmesi, burun tabanında çökme, diz ve dirsekte lezyonlar görülür. Tedavi edilmezse basil sinirleri tutarak el ve bacaklarda duyu kayıpları ve şekil bozukluklarına yol açar. Buna bağlı felç ve sakatlıklar görülür.
Tedavi
Lepra’nın, erken tanı konulduğunda tedavisi kesin olarak yapılabilen bir hastalık olduğuna dikkat çeken uzmanlar şu bilgileri verdi: “Erken tanı ve tedavi ile kalıcı sakatlıkların oluşması önlenebilir. Tedavide, Dünya Sağlık Örgütü’nün uyguladığı çok ilaçlı tedavi (Multi Drug Therapy=MDT) protokolü uygulanır ve 6-12 ay gibi kısa bir sürede tedavi edilebilir. Bu tedavi oldukça etkili, yan etkileri az ve hastalığın tekrar görülme ihtimalinin düşük olduğu bir tedavi rejimidir.
Ülkemizde ve dünyada Lepra tedavisi ücretsiz olarak yapılmaktadır.
Ülkemizde lepra: Ülkemizde Lepra hastalığı bildirimi zorunlu bulaşıcı hastalıklar kapsamında olup halen “Lepra Eradikasyon Programı” uygulanmaktadır. DSÖ lepra için eliminasyonu, hastalık prevalansının 10.000’de 1 vakanın altına indirilmesi olarak tanımlamış olup, ülkemizde de hastalık prevalansı 10.000’de 1 vakanın altındadır. Ülkemizde 2017 yılı itibariyle kayıtlı lepra hasta sayısı toplam 605 olup, 2017 yılında tespit edilen yeni vaka sayısı ikidir.
Hastalığın yayılımı
2016 yılında dünya genelinde 214 binden fazla kişide lepra hastalığı görülmdü ve vakaların yarıdan fazlası Hindistan’dan bildirili. Brezilya ve Endonezya diğer yüksek vaka sayısı olan ülkeleri. (Dünya Sağlık Örgütü, 1 Eylül 2017 tarihli Haftalık Sürveyans Raporu). Yeni vaka tespit oranı 2016 yılında her 100 bin kişide 2.9 olarak bildirildi.
Tarihçe: Lepranın ilk kez nerede görüldüğü bilinemiyorsa da hastalığın değişik tiplerini tanımlayan en eski yazılı kaynaklar MÖ 600 ve MÖ 400 yıllarına ait Hindistan ve Çin kaynaklı olup, MÖ 2. yüzyıla ait eski Mısır mumyalarında da lepraya ait belirtiler tespit edildi. Bu nedenle hastalığın ilk kez bu bölgelerde ortaya çıktığı ve ticaret yolları, göçler ve savaşlar gibi çeşitli sosyal hareketlerle Orta ve Yakın Doğuya, buradan da önce Avrupalı göçmenler, daha sonra da Afrikalı esirler aracılığı ile Amerika’ya özellikle de Brezilya’ya taşındığı düşünülüyor. Avustralya kıtasına ise Uzak Doğulu işçilerle taşınmış olması muhtemeldir. Avrupa’da 15. yüzyılın başlangıcında lepra son derece yaygın olarak bulunmakta iken 19. yüzyıldan itibaren sayı giderek azalmıştır. Lepra basili 1873 yılında Gerhard Armauer Hansen tarafından bulundu.
Lepra; yol açtığı fonksiyon kayıpları, sosyal damgalanma ve dışlanma gibi etkileri nedeniyle özel bir sağlık problemidir. 1980’li yılların başlarından bu yana yapılan etkili kampanyalar ve tedavide birden fazla ilacın birlikte kullanılması ile 16 milyondan fazla hasta tedavi edilmiş ve hasta sayısı önemli ölçüde azaldı. Dünyadaki lepra hastalarının çoğu Güneydoğu Asya, Afrika ve Batı Pasifik bölgesinden. Son on yılda dünyada vaka sayısı bir önceki yıla göre azalma göstermiştir, 2007 yılında 258 bin 133 olarak bildirilen yeni vaka sayısı 2016 yılında 214 bin 783 olarak saptandı. Ancak yeni vakalar enfeksiyon yayılımının halen devam ettiğini gösteriyor.