
Olağanüstü zeka ve yetenekleriyle, en çok da ‘liderlik potansiyelleriyle’ öne çıkan çocuklarımıza dikkat edin!
Çok özel bir azınlıktır onlar.
Onların elinde büyük kalabalıkları etkileme olanağı olmayabilir.
Şimdilik tabii…
Fakat bu, gelecekte milyonları peşlerinden sürüklemeyecekleri anlamına gelmez.
Aslına bakarsanız geleceği beklemeye bile gerek yok. Klasik algının dışına çıkmayı göze almamız, azıcık onların bakış açılarına yaklaşmaya çalışmamız, lider ruhlu çocuklarımızın okullarda ve okul dışı sosyal gruplarda daha şimdiden önemli değerlerin temsilcileri olduklarını görebilmemiz için yeterli olur.
Beyin kıvrımları arasında devinen ‘evrenin bilinmezleri karşısında bilim insanlarına özgü gözüpeklik, sorunları ele alırken çözüm odaklılık, meydan okuma yürekliliği, öncülük…’ gibi değerler, lider ruhlu çocukları daha bugünden içinde bulundukları grubun en önüne taşıyor.
Bu durum, onların gelecekte üstlenecekleri çok daha büyük çaplı liderlik misyonlarının bir habercisi olarak da değerlendirilebilir.
Tam da burada bir parantez açalım:
Kurulduğu yıl olan 1958’den bugüne 2 milyon ciddi bilimsel araştırmaya imza atan Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), bu araştırmaların yaklaşık 750 bininde ‘insan zekasına’ eğilmiş.
Ya doğrudan NASA uzmanları ya da NASA’nın finanse ettiği bilim insanları, ‘dünyalıların IQ ve EQ potansiyelleri’ üzerine 1 buçuk milyondan fazla farklı dosya ile araştırma yapmış.
Elde edilen yüz binlerce sonuç içinde belki de en ilginçlerinden birisi, ‘zeki insanların genel nüfusa oranıyla’ ilgili.
Aziz Nesin bu bulgudan haberdar mıydı, bilemeyiz; ama Massachusetts Institute of Technology (MIT), NASA için bu kapsamda 21. Yüzyıl henüz başlarken gerçekleştirdiği bir araştırma ile ‘Dünya nüfusunun sadece %10’unun üstün zeka sınırı sayılan 130’un üzerinde IQ’ya sahip olabileceğini’ belirlemiş.
Bu, her 10 kişiden birinin, elbette taşıdığı genetik potansiyellerle yetinmeyip klasik paradigmanın dışına çıkmayı da göze alması durumunda, ‘çok zeki’ sayılabileceği anlamına geliyor. Fakat MIT’in asıl ilginç bulgusu ‘hem %10’luk yüksek zekalılar grubunda yer alıp hem de buna ek olarak yüksek liderlik potansiyeline sahip olanlarla’ ilgili. Onlar, bütün nüfus içinde sadece ve sadece %1 gibi bir oranla çıkıyorlar karşımıza.
Çok değerli istisnalar…
NASA’yı referans alan bir hesapla; 300 kişilik bir okulda ortalama 30 öğrenci çok çok zekidir; bununla birlikte 3-4 öğrenci ise hem çok zekidir, hem de ‘geleceğin lideridir’.
Dolayısıyla ‘süper değerli istisnadır’…
Amerikalıların bu araştırmayı neden bütün dünyayı kapsar biçimde yapmış olabileceğini beyinlerimizin bir kıyısına soru işareti olarak iliştirelim.
Ve içine 219 sözcük sığdırdığımız bu parantezi kapatalım…
***
Bugün üniversite öncesi düzeyde öğrenim gören geleceğin liderleri, çoğu zaman hangi zeka tipine sahip olduğunu çözemediğimiz, birbirinden çok farklı bilim ve sanat disiplinlerinde aynı anda öne çıkabilen ve her zaman eyleme dönük -aktivist- kişilerdir.
Onlar;
Tarih, bu saptamanın dramatik sağlamalrıyla doludur.
Ne yazık ki!
(Pusula arşivinden. Devamı 21 Şubat Salı günü)
Çok özel bir azınlıktır onlar.
Onların elinde büyük kalabalıkları etkileme olanağı olmayabilir.
Şimdilik tabii…
Fakat bu, gelecekte milyonları peşlerinden sürüklemeyecekleri anlamına gelmez.
Aslına bakarsanız geleceği beklemeye bile gerek yok. Klasik algının dışına çıkmayı göze almamız, azıcık onların bakış açılarına yaklaşmaya çalışmamız, lider ruhlu çocuklarımızın okullarda ve okul dışı sosyal gruplarda daha şimdiden önemli değerlerin temsilcileri olduklarını görebilmemiz için yeterli olur.
Beyin kıvrımları arasında devinen ‘evrenin bilinmezleri karşısında bilim insanlarına özgü gözüpeklik, sorunları ele alırken çözüm odaklılık, meydan okuma yürekliliği, öncülük…’ gibi değerler, lider ruhlu çocukları daha bugünden içinde bulundukları grubun en önüne taşıyor.
Bu durum, onların gelecekte üstlenecekleri çok daha büyük çaplı liderlik misyonlarının bir habercisi olarak da değerlendirilebilir.
Tam da burada bir parantez açalım:
Kurulduğu yıl olan 1958’den bugüne 2 milyon ciddi bilimsel araştırmaya imza atan Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), bu araştırmaların yaklaşık 750 bininde ‘insan zekasına’ eğilmiş.
Ya doğrudan NASA uzmanları ya da NASA’nın finanse ettiği bilim insanları, ‘dünyalıların IQ ve EQ potansiyelleri’ üzerine 1 buçuk milyondan fazla farklı dosya ile araştırma yapmış.
Elde edilen yüz binlerce sonuç içinde belki de en ilginçlerinden birisi, ‘zeki insanların genel nüfusa oranıyla’ ilgili.
Aziz Nesin bu bulgudan haberdar mıydı, bilemeyiz; ama Massachusetts Institute of Technology (MIT), NASA için bu kapsamda 21. Yüzyıl henüz başlarken gerçekleştirdiği bir araştırma ile ‘Dünya nüfusunun sadece %10’unun üstün zeka sınırı sayılan 130’un üzerinde IQ’ya sahip olabileceğini’ belirlemiş.
Bu, her 10 kişiden birinin, elbette taşıdığı genetik potansiyellerle yetinmeyip klasik paradigmanın dışına çıkmayı da göze alması durumunda, ‘çok zeki’ sayılabileceği anlamına geliyor. Fakat MIT’in asıl ilginç bulgusu ‘hem %10’luk yüksek zekalılar grubunda yer alıp hem de buna ek olarak yüksek liderlik potansiyeline sahip olanlarla’ ilgili. Onlar, bütün nüfus içinde sadece ve sadece %1 gibi bir oranla çıkıyorlar karşımıza.
Çok değerli istisnalar…
NASA’yı referans alan bir hesapla; 300 kişilik bir okulda ortalama 30 öğrenci çok çok zekidir; bununla birlikte 3-4 öğrenci ise hem çok zekidir, hem de ‘geleceğin lideridir’.
Dolayısıyla ‘süper değerli istisnadır’…
Amerikalıların bu araştırmayı neden bütün dünyayı kapsar biçimde yapmış olabileceğini beyinlerimizin bir kıyısına soru işareti olarak iliştirelim.
Ve içine 219 sözcük sığdırdığımız bu parantezi kapatalım…
***
Bugün üniversite öncesi düzeyde öğrenim gören geleceğin liderleri, çoğu zaman hangi zeka tipine sahip olduğunu çözemediğimiz, birbirinden çok farklı bilim ve sanat disiplinlerinde aynı anda öne çıkabilen ve her zaman eyleme dönük -aktivist- kişilerdir.
Onlar;
- Sorumluluk üstlenmek hususunda gönüllü oluşlarıyla dikkat çekerler ve gönüllü üstlendikleri sorumlulukları yerine getirirken yapmaya zorlandıkları çalışmalardakine oranla çok daha mutlu olurlar.
- Üstlendikleri bir ödevi yaparken standartlarla yetinmezler ve şaşırtıcı keşiflere yönelirler.
- Evrenin bilinmezleri karşısında teslimiyetçi değildirler, aksine bilim insanlarına özgü gözüpekliği sergilerler.
- Çevrelerindeki ekolojik ve sosyal sorunlara, başka canlıların yaşam haklarına duyarsız kalmazlar.
- Güncel dünya sorunlarıyla ilgilenirler. Hiçkimse onlara böyle bir ödev vermese de onlar bugün insanoğlunun ayağında dolanan sorunlara yönelik çözüm projeleri oluştururlar.
- Çok soru sorarlar, cesaretle itiraz ederler.
- Karizmatik yanları ve mizah yetenekleri güçlüdür; bu yüzden muhalif duruşlarına rağmen onlara kolay kolay kırılamayız.
- Naziktirler ve insan ilişkilerini önemserler.
- Kitleleri çabucak harekete geçirebilirler fakat bu yüzden kimi zaman -eğer öğretmenler veya veliler gelişen eylemden hoşnut değilse- ‘amigolukla-provokatörlükle’ suçlanırlar.
- Haklı olduğu halde itiraz etmekten çekinen pısırık kalabalıklar, bu gözüpek çocukları çoğu zaman sözcüye dönüştürürler; bu yüzden de geleceğin liderleri, ya öğretmenleriyle ya da okul yönetimleriyle sık sık ters düşüyormuş gibi gözükürler; halbuki onlar aslında ‘okul kokpitindeki’ hassas göstergeler gibidirler, kendilerini iyi okuyabilen okulları ‘uçururlar’…
- İşin belki de tek kötü yanı, liderlik kumaşına sahip çocuklarımız daima ‘risk altındadırlar’; ya harekete geçmiş kitleyi dizginlemek için en başta onlar cezalandırılırlar ya da kötü niyetliler, söz gelimi terör örgütleri, onları içlerine katmakla daha büyük kalabalıklara erişebileceklerini bildiklerinden herkesten önce bu nadide çocuklara göz dikerler…
Tarih, bu saptamanın dramatik sağlamalrıyla doludur.
Ne yazık ki!
(Pusula arşivinden. Devamı 21 Şubat Salı günü)