
TÜBİTAK’ın bu yıl 47’incisini düzenlediği Ortaöğretim Öğrencileri Arası Araştırma Projeleri Yarışması’na katılan öğrenciler, sosyal sorunlara yönelik yaptıkları çalışmalarla dikkat çekti.
Özellikle kız öğrenciler, gazete sütunlarından, tv ekranlarından eksik olmayan ‘kadına yönelik şiddet’ konusu üzerinde çalışmalar yapmış. Öğrencilerin bazıları şiddetin sebebini, bazıları verilen cezaları ve özellikle tartışılan ‘iyi hal’ indirimlerini incelemiş
Röportaj: Ayşe Nur BAYRAM
Son yıllara kadar kapalı kapılar ardında kalması gereken bir aile mahremiyeti olarak görülen ‘kadına şiddet’, artık günümüzde değişen ve dönüşen toplum normları ölçüsünde kabul edilemez ve edilmemesi gereken bir sorun halini almakta.
Aslında ne dinimizde ne de geleneklerimizde yeri bunmayan ama kaba bir cinsiyetçilik hegemonyası gölgesinde yüzyıllardır bir artı değermiş gibi görülen kadına şiddet vakaları, sebep olduğu cinayetler, vahşilikler ve yıkımlar dolayısıyla artık tahammül sınırlarını zorlayan büyük bir sorun olarak gündemimizde yerini almış bulunuyor. Hemen hemen her gün haber bültenlerinde rastladığımız kadın cinayetleri ya da kadına şiddet vakalarının, çocuklar üzerinde açtığı derin yaralar bizlere nasıl bir toplumsal travmayla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.
TÜBİTAK’ın 47’nci Ortaöğretim Öğrencileri Arası Araştırma Projeleri Yarışması, sosyoloji bölümü çalışmalarının dördü, kadına uygulanan psikolojik ve fiziksel şiddettin boyutları ele alınmış. Konu üzerine araştırma yapan öğrencilerin yaş aralığı dikkate alındığında aslında konunun vahameti ve çocuklar üzerinde bıraktığı olumsuz etkileri daha ayrıntılı olarak dikkatimizi çekiyor. Yapılan çalışmalarda, kadının ve erkeğin namus anlayışı, kadın kimliği, cinsiyet eşitliği, kadınlara uygulana negatif ayrımcılık, kadın cinayetlerinde katile verilen iyi hal indirimi gibi konular ele alınmış, sonucunda ise maalesef toplumda erkeğin daha pozitif ayrımcılık gördüğü kanıtlanmış.
Hazırlanan çalışmaları incelemem ve projeleri hazırlayan öğrencilerle yaptığım görüşmeler neticesinde, hem bir kadın olarak, hem de önemli çalışmaların toplumda paylaşılması adına bu projeleri sizlerle paylaşmaya karar verdim.
“Yaz kızım! Suçu kadın olmaktı!”
Erzurum Yakutiye Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi öğrencilerinde Aleyna Seçil Sarıgün ve Cansel Sinoplu’da ‘Yaz kızım! Suçu kadın olmaktı!’ konulu ile yarışmada dikkat çeken projeler arasında. Aleyna Seçil ve Cansel’de projelerinde şiddete maruz kalan annenin çocuklarını psikolojilerini inceleyerek çözüm önerileri sunmayı amaçlamış.
Çalışmanızı anlatır mısınız?
Bu çalışma da toplumun kanayan yarası olan kadına şiddetin tarihi, çeşitleri, nedenleri, hukuktaki yeri, çocuklar üzerinde etkileri ve sonuçlarını araştırılıp, aile içi şiddete uğrayan kadınlardan bilgi alarak ve toplumun ne düşündüğünü tespit ederek şiddete maruz kalan annenin çocuklarının psikolojilerini inceleyerek çözüm önerilerini sunmayı amaçladık. Amaca ulaşılması için literatür taraması kapsamında konu ile alakalı kitaplar, makaleler, tezler taranmıştır. Türkiye İstatistik Kurumu’ndan şiddet gören kadınlar hakkında istatistikler alınmıştır. Ardından Erzurum ilinde yaşayan tesadüfi örneklem yöntemi ile seçilmiş 211 kişiye ve 26 şiddet görmüş kadına hazırlanan kişisel bilgi formu ve anket uyguladık. Verileri SPSS22 analiz programı ile inceledik.
Araştırma sonucunda ne elde ettiniz?
Yapılan araştırmalarda kadına şiddetin her geçen gün arttığı ve şiddet ölümle sonuçlanmaya devam etmektedir. Şiddet gören kadınlar, şiddet sonrası aile ve çevre baskılarından dolayı susmayı tercih etmekte ve şiddete karşı yeterli koruyucu kanunların mevcut olmadığını düşünüyoruz.
Araştırmanıza göre, toplum bu konuda duyarlı mı?
Toplumda ise kadına şiddet konusunda yeterli duyarlılığın olmadığı ve şiddetin toplumu olumsuz etkilediğine dikkat etmedikleri ortaya çıkmıştır. Kadına şiddetin temel nedenleri arasında, alkol, kumar, uyuşturucu, ekonomik sıkıntılar ve sosyal medya olarak görülmektedir. Ayrıca erkek çocuğun kız çocuktan üstün olduğu düşünülerek yetiştirilmesi de şiddette etkili olduğunu tespit ettik.
Peki, çözüm önerisi nedir?
Bu sonuçlara göre kadına şiddetin en temel çözümü olarak toplumsak cinsiyet eşitliğini gerçekleştirmek üzere kısa ve uzun vadeli, zaman sınırlı hedefler konulmasının, yeterli insan gücü ile mali kaynak tahsis edilmesinin kadına yönelik şiddetin azalmasında etkili olacağını düşünüyoruz.
“Kadın cinayetlerindeki ceza indirimi meselesi”
Trabzon Sosyal Bilimler Lisesi öğrencilerinden Büşra Demirel ve Esra Haşimoğlu, sosyoloji dalında ‘Kadın cinayetlerindeki ceza indirimi meselesi’ isimli projeleri ile TÜBİTAK’ın yarışmasına katıldılar. Büşra ve Esra projelerinde, kadın cinayetlerinde uygulanan iyi hal indiriminin, topum ve hukukçular gözünde nasıl karşılandığını araştırmışlar.
Neden kadına şiddetle ilgili bir konu seçtiniz?
Ele aldığımız konu kadın cinayetlerinde ki ceza indirimleri. Bu ceza indirimleri son günlerde sıkça anılmaya başladı. Bu indirim sebeplerini ele aldığımız da çokta ciddiye alınacak sebepler değil aslında. Tabi bu halkın tepkisini çekiyor tabi. Kadın platformlarınca çok eleştiriye yöneliyor. Bizde hukuk alanında olan olayın topluma yansımasını incelemek istedik. Ortadaki mağduriyeti en aza indirgemek için yaptık bu projeyi. Ondan ceza indirimi konusunu ele aldık.
Projenizi anlatır mısınız?
Son zamanlarda kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri Türkiye’nin gündemindedir. Özellikle kadın cinayetlerinden sonraki yargı kararları ve bu kararlar sonrasında uygulanan ceza indirimi kamu vicdanını rahatsız eden bir durum olmuştur. Kamuoyu ve yargı çerçevelerinin kadına yönelmiş, şiddet ve ceza indirimleri hususundaki düşünceleri elbette önemlidir. İnsanları üzen ve toplumu infiale sevk eden hususlarda yargıçların nasıl böyle kararların altına imza atabileceği, sorgulanması gereken bir durumdur. Bu projede kadın cinayetlerindeki ceza indirimi hakkında yargı ve vatandaş çevrelerinin görüşlerini ortaya koymayı amaçladık. Çalışmamızda verilerimiz, 11 hukukçu ile yaptığımız 5 soruluk görüşme tekniği ve 200 vatandaş ile uyguladığımız 14 soruluk anket tekniğine uygun olarak elde edilmiştir. Özellikle hukukçuların tespitiyle basında yer alan bazı yargı kararlarının kamuoyunda yansıtıldığı gibi olmadığı, bazılarının abartıldığı, ceza indirimlerinin bazen gerekli olabileceğini ancak kadın cinayetlerinde uygulanıp uygulanmaması noktasında hassasiyet gösterilmesi gereği ortaya konmuştur. Toplumun çoğunluğunun kadın cinayetlerindeki ceza indirimlerini onaylamazken, bu indirimlerin gerekliliğini savunanlar da oldukça fazladır. Özellikle aldatma ve onurla ilgili hususlarda ceza indirimi gerekir diyenlerin oranı yüksek. Hukukçular ise işe eşitlik ve durumsallık ilkesinde bakmaktadır. Araştırma da yapılan çaprazlama sorularıyla özellikle vatandaşların bazı mahkeme kararlarını eleştirdikleri ancak benzer durumun başlarına gelmesi halinde ceza indirimi istedikleri görülüyor. Yani ceza indirimi hususunda kafalar karışık.
Yaptığınız araştırmada hangi kesim bu konuya daha hassas?
Araştırma, ceza indirimi konusunda kadınların erkeklere ve gençlerin yaşlılara göre daha hassas olduğu ve uygulanmaması gerektiği düşündüklerini ortaya koyuyor. Sonuç olarak toplum kadın cinayetlerinde ecza indirimleri büyük bir oranda kabul etmiyor ama yine onaylayan bir kesim var. İnsanların eğitim durumları veya medeni halleri bu konudaki görüşlerini değiştirmekte etkili olmuyor
“Hepimiz topraktan geldik, bu ayrımcılık neden?”
Trabzon Soğuksu Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencilerinde Rahimenur Şen ve Zehra Nur Çift, toplumsal cinsiyet ayrımını konu alan proje ile TÜBİTAK yarışmasına katıldı. Kadına karşı negatif cinsiyet ayrımcılığını araştıran Rahimenur ve Zehra Nur çalışmalarında, bu ayrımcılığı önlemek yada en aza indirgemek için bazı öneriler de bulunuyor.
Araştırmanızın hareket noktası nedir?
Toplumun cinsiyetlere atfettiği geleneksel roller ve bu rollerin sosyalleşme sürecinde bireyler tarafından içselleştirilmesiyle, toplumsal yapıya yerleşmiş olan ataerkil kalıpların etkisi ve kadınların ayrımcılığa maruz kaldığı alanlar oluşturmaktadır. Bu araştırmanın amacı, cinsiyet ayrımcılığını sosyolojik açıdan incelemek Trabzon’da ki insanların kadına karşı yapılan negatif cinsiyet ayrımcılığını nasıl algıladığı ve bu algıların cinsiyete, yaşa, medeni duruma, gelire, eğitim durumuna ve çocuk sahibi olup olmama durumuna göre, değişip değişmediğini belirlemektir. Cinsiyet ayrımcılığının söz konusu olduğu alanları tespit ederek bu ayrımcılığı önlemek adına toplumsal anlamda neler yapabileceğine dair çözüm önerileri sunmaktır. Bu amaçla literatür taraması yapılmış, veri toplama amacıyla rastgele örneklem yoluyla seçilen gruba bir anket uyguladık ve katılımcıların ayrımcılık algılarını saptamaya çalıştık. Elde edilen veriler SPSS17 programına girilerek analiz edilmiş, sonuçlar tablolaştırılmıştır. Analizlerde yüzde, frekans ve ki-kare analizleri yaptık. ankete verilen cevaplar ayrıca sosyodemografik değişkenler açısından da incelendi.
Araştırma sonucunda ne çıktı?
Anket sonuçlarına göre toplumda bayanlara karşı yapılan negatif cinsiyet ayrımcılığın anket uyguladığımız örneklem grubunda da bazı alanlarda var olduğu gözlenmiş ama beklediğimiz sonuçlara göre bulunduğumuz bölgede nispeten daha az ayrımcılıkla karşılaşıldığı yorumuna ulaştık. Cinsiyet ayrımcılığını önlemek ya da en aza indirmek için bazı önerilerde bulunduk.
“Lise son sınıf öğrencilerinin gözüyle kadına ve erkeğe ilişkin namus anlayışı”
Sosyoloji alanından dört proje kadın konusunu ele alırken, psikoloji alanında da ‘Lise son sınıf öğrencilerinin gözüyle kadına ve erkeğe ilişkin namus anlayışı’ projesi dikkat çeken konular arasında. Erzincan Gül-Celal Toraman Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi öğrencilerinde Hilal İnci ve İsranur Başpınar, projelerinde geleceğin anne ve babaları olacak olan lise son sınıf öğrencilerinin görüş ve algılarına bağlı olarak, kadına ve erkeğe ilişkin namus anlayışının belirlenerek karşılaştırmasını amaçlamışlar.
Elde edilen veriler doğrultusunda nasıl bir sonuca ulaştınız?
Elde edilen bu veriler lise son sınıf öğrencilerinin aritmetik ortamla üzerinden değerlendirdiklerinde ‘eşitlikçi tutuma sahip’ olduklarını göstermektedir. Ölçeğin geneli üzerinden eşitlikçi tutumun alt sınırlarındadır. Lise son sınıf öğrencileri geleneksel namus anlayışı açısında erkeklere daha toleranslı, kadınlara karşı biraz daha sınırlı yaklaşmaktadırlar. Eşitçi yaklaşım açısından kadınlara karşı daha toleranslı, erkeklere karşı daha tutucu yaklaşmaktadırlar. Evlilik öncesi cinsellik, namus anlayışı açısında erkeklere daha toleranslı kadınlara karşı biraz daha tutucu yaklaşıyorlar.
Özellikle kız öğrenciler, gazete sütunlarından, tv ekranlarından eksik olmayan ‘kadına yönelik şiddet’ konusu üzerinde çalışmalar yapmış. Öğrencilerin bazıları şiddetin sebebini, bazıları verilen cezaları ve özellikle tartışılan ‘iyi hal’ indirimlerini incelemiş
Röportaj: Ayşe Nur BAYRAM
Son yıllara kadar kapalı kapılar ardında kalması gereken bir aile mahremiyeti olarak görülen ‘kadına şiddet’, artık günümüzde değişen ve dönüşen toplum normları ölçüsünde kabul edilemez ve edilmemesi gereken bir sorun halini almakta.
Aslında ne dinimizde ne de geleneklerimizde yeri bunmayan ama kaba bir cinsiyetçilik hegemonyası gölgesinde yüzyıllardır bir artı değermiş gibi görülen kadına şiddet vakaları, sebep olduğu cinayetler, vahşilikler ve yıkımlar dolayısıyla artık tahammül sınırlarını zorlayan büyük bir sorun olarak gündemimizde yerini almış bulunuyor. Hemen hemen her gün haber bültenlerinde rastladığımız kadın cinayetleri ya da kadına şiddet vakalarının, çocuklar üzerinde açtığı derin yaralar bizlere nasıl bir toplumsal travmayla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.
TÜBİTAK’ın 47’nci Ortaöğretim Öğrencileri Arası Araştırma Projeleri Yarışması, sosyoloji bölümü çalışmalarının dördü, kadına uygulanan psikolojik ve fiziksel şiddettin boyutları ele alınmış. Konu üzerine araştırma yapan öğrencilerin yaş aralığı dikkate alındığında aslında konunun vahameti ve çocuklar üzerinde bıraktığı olumsuz etkileri daha ayrıntılı olarak dikkatimizi çekiyor. Yapılan çalışmalarda, kadının ve erkeğin namus anlayışı, kadın kimliği, cinsiyet eşitliği, kadınlara uygulana negatif ayrımcılık, kadın cinayetlerinde katile verilen iyi hal indirimi gibi konular ele alınmış, sonucunda ise maalesef toplumda erkeğin daha pozitif ayrımcılık gördüğü kanıtlanmış.
Hazırlanan çalışmaları incelemem ve projeleri hazırlayan öğrencilerle yaptığım görüşmeler neticesinde, hem bir kadın olarak, hem de önemli çalışmaların toplumda paylaşılması adına bu projeleri sizlerle paylaşmaya karar verdim.
“Yaz kızım! Suçu kadın olmaktı!”
Erzurum Yakutiye Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi öğrencilerinde Aleyna Seçil Sarıgün ve Cansel Sinoplu’da ‘Yaz kızım! Suçu kadın olmaktı!’ konulu ile yarışmada dikkat çeken projeler arasında. Aleyna Seçil ve Cansel’de projelerinde şiddete maruz kalan annenin çocuklarını psikolojilerini inceleyerek çözüm önerileri sunmayı amaçlamış.
Çalışmanızı anlatır mısınız?
Bu çalışma da toplumun kanayan yarası olan kadına şiddetin tarihi, çeşitleri, nedenleri, hukuktaki yeri, çocuklar üzerinde etkileri ve sonuçlarını araştırılıp, aile içi şiddete uğrayan kadınlardan bilgi alarak ve toplumun ne düşündüğünü tespit ederek şiddete maruz kalan annenin çocuklarının psikolojilerini inceleyerek çözüm önerilerini sunmayı amaçladık. Amaca ulaşılması için literatür taraması kapsamında konu ile alakalı kitaplar, makaleler, tezler taranmıştır. Türkiye İstatistik Kurumu’ndan şiddet gören kadınlar hakkında istatistikler alınmıştır. Ardından Erzurum ilinde yaşayan tesadüfi örneklem yöntemi ile seçilmiş 211 kişiye ve 26 şiddet görmüş kadına hazırlanan kişisel bilgi formu ve anket uyguladık. Verileri SPSS22 analiz programı ile inceledik.
Araştırma sonucunda ne elde ettiniz?
Yapılan araştırmalarda kadına şiddetin her geçen gün arttığı ve şiddet ölümle sonuçlanmaya devam etmektedir. Şiddet gören kadınlar, şiddet sonrası aile ve çevre baskılarından dolayı susmayı tercih etmekte ve şiddete karşı yeterli koruyucu kanunların mevcut olmadığını düşünüyoruz.
Araştırmanıza göre, toplum bu konuda duyarlı mı?
Toplumda ise kadına şiddet konusunda yeterli duyarlılığın olmadığı ve şiddetin toplumu olumsuz etkilediğine dikkat etmedikleri ortaya çıkmıştır. Kadına şiddetin temel nedenleri arasında, alkol, kumar, uyuşturucu, ekonomik sıkıntılar ve sosyal medya olarak görülmektedir. Ayrıca erkek çocuğun kız çocuktan üstün olduğu düşünülerek yetiştirilmesi de şiddette etkili olduğunu tespit ettik.
Peki, çözüm önerisi nedir?
Bu sonuçlara göre kadına şiddetin en temel çözümü olarak toplumsak cinsiyet eşitliğini gerçekleştirmek üzere kısa ve uzun vadeli, zaman sınırlı hedefler konulmasının, yeterli insan gücü ile mali kaynak tahsis edilmesinin kadına yönelik şiddetin azalmasında etkili olacağını düşünüyoruz.
“Kadın cinayetlerindeki ceza indirimi meselesi”
Trabzon Sosyal Bilimler Lisesi öğrencilerinden Büşra Demirel ve Esra Haşimoğlu, sosyoloji dalında ‘Kadın cinayetlerindeki ceza indirimi meselesi’ isimli projeleri ile TÜBİTAK’ın yarışmasına katıldılar. Büşra ve Esra projelerinde, kadın cinayetlerinde uygulanan iyi hal indiriminin, topum ve hukukçular gözünde nasıl karşılandığını araştırmışlar.
Neden kadına şiddetle ilgili bir konu seçtiniz?
Ele aldığımız konu kadın cinayetlerinde ki ceza indirimleri. Bu ceza indirimleri son günlerde sıkça anılmaya başladı. Bu indirim sebeplerini ele aldığımız da çokta ciddiye alınacak sebepler değil aslında. Tabi bu halkın tepkisini çekiyor tabi. Kadın platformlarınca çok eleştiriye yöneliyor. Bizde hukuk alanında olan olayın topluma yansımasını incelemek istedik. Ortadaki mağduriyeti en aza indirgemek için yaptık bu projeyi. Ondan ceza indirimi konusunu ele aldık.
Projenizi anlatır mısınız?
Son zamanlarda kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri Türkiye’nin gündemindedir. Özellikle kadın cinayetlerinden sonraki yargı kararları ve bu kararlar sonrasında uygulanan ceza indirimi kamu vicdanını rahatsız eden bir durum olmuştur. Kamuoyu ve yargı çerçevelerinin kadına yönelmiş, şiddet ve ceza indirimleri hususundaki düşünceleri elbette önemlidir. İnsanları üzen ve toplumu infiale sevk eden hususlarda yargıçların nasıl böyle kararların altına imza atabileceği, sorgulanması gereken bir durumdur. Bu projede kadın cinayetlerindeki ceza indirimi hakkında yargı ve vatandaş çevrelerinin görüşlerini ortaya koymayı amaçladık. Çalışmamızda verilerimiz, 11 hukukçu ile yaptığımız 5 soruluk görüşme tekniği ve 200 vatandaş ile uyguladığımız 14 soruluk anket tekniğine uygun olarak elde edilmiştir. Özellikle hukukçuların tespitiyle basında yer alan bazı yargı kararlarının kamuoyunda yansıtıldığı gibi olmadığı, bazılarının abartıldığı, ceza indirimlerinin bazen gerekli olabileceğini ancak kadın cinayetlerinde uygulanıp uygulanmaması noktasında hassasiyet gösterilmesi gereği ortaya konmuştur. Toplumun çoğunluğunun kadın cinayetlerindeki ceza indirimlerini onaylamazken, bu indirimlerin gerekliliğini savunanlar da oldukça fazladır. Özellikle aldatma ve onurla ilgili hususlarda ceza indirimi gerekir diyenlerin oranı yüksek. Hukukçular ise işe eşitlik ve durumsallık ilkesinde bakmaktadır. Araştırma da yapılan çaprazlama sorularıyla özellikle vatandaşların bazı mahkeme kararlarını eleştirdikleri ancak benzer durumun başlarına gelmesi halinde ceza indirimi istedikleri görülüyor. Yani ceza indirimi hususunda kafalar karışık.
Yaptığınız araştırmada hangi kesim bu konuya daha hassas?
Araştırma, ceza indirimi konusunda kadınların erkeklere ve gençlerin yaşlılara göre daha hassas olduğu ve uygulanmaması gerektiği düşündüklerini ortaya koyuyor. Sonuç olarak toplum kadın cinayetlerinde ecza indirimleri büyük bir oranda kabul etmiyor ama yine onaylayan bir kesim var. İnsanların eğitim durumları veya medeni halleri bu konudaki görüşlerini değiştirmekte etkili olmuyor
“Hepimiz topraktan geldik, bu ayrımcılık neden?”
Trabzon Soğuksu Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencilerinde Rahimenur Şen ve Zehra Nur Çift, toplumsal cinsiyet ayrımını konu alan proje ile TÜBİTAK yarışmasına katıldı. Kadına karşı negatif cinsiyet ayrımcılığını araştıran Rahimenur ve Zehra Nur çalışmalarında, bu ayrımcılığı önlemek yada en aza indirgemek için bazı öneriler de bulunuyor.
Araştırmanızın hareket noktası nedir?
Toplumun cinsiyetlere atfettiği geleneksel roller ve bu rollerin sosyalleşme sürecinde bireyler tarafından içselleştirilmesiyle, toplumsal yapıya yerleşmiş olan ataerkil kalıpların etkisi ve kadınların ayrımcılığa maruz kaldığı alanlar oluşturmaktadır. Bu araştırmanın amacı, cinsiyet ayrımcılığını sosyolojik açıdan incelemek Trabzon’da ki insanların kadına karşı yapılan negatif cinsiyet ayrımcılığını nasıl algıladığı ve bu algıların cinsiyete, yaşa, medeni duruma, gelire, eğitim durumuna ve çocuk sahibi olup olmama durumuna göre, değişip değişmediğini belirlemektir. Cinsiyet ayrımcılığının söz konusu olduğu alanları tespit ederek bu ayrımcılığı önlemek adına toplumsal anlamda neler yapabileceğine dair çözüm önerileri sunmaktır. Bu amaçla literatür taraması yapılmış, veri toplama amacıyla rastgele örneklem yoluyla seçilen gruba bir anket uyguladık ve katılımcıların ayrımcılık algılarını saptamaya çalıştık. Elde edilen veriler SPSS17 programına girilerek analiz edilmiş, sonuçlar tablolaştırılmıştır. Analizlerde yüzde, frekans ve ki-kare analizleri yaptık. ankete verilen cevaplar ayrıca sosyodemografik değişkenler açısından da incelendi.
Araştırma sonucunda ne çıktı?
Anket sonuçlarına göre toplumda bayanlara karşı yapılan negatif cinsiyet ayrımcılığın anket uyguladığımız örneklem grubunda da bazı alanlarda var olduğu gözlenmiş ama beklediğimiz sonuçlara göre bulunduğumuz bölgede nispeten daha az ayrımcılıkla karşılaşıldığı yorumuna ulaştık. Cinsiyet ayrımcılığını önlemek ya da en aza indirmek için bazı önerilerde bulunduk.
“Lise son sınıf öğrencilerinin gözüyle kadına ve erkeğe ilişkin namus anlayışı”
Sosyoloji alanından dört proje kadın konusunu ele alırken, psikoloji alanında da ‘Lise son sınıf öğrencilerinin gözüyle kadına ve erkeğe ilişkin namus anlayışı’ projesi dikkat çeken konular arasında. Erzincan Gül-Celal Toraman Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi öğrencilerinde Hilal İnci ve İsranur Başpınar, projelerinde geleceğin anne ve babaları olacak olan lise son sınıf öğrencilerinin görüş ve algılarına bağlı olarak, kadına ve erkeğe ilişkin namus anlayışının belirlenerek karşılaştırmasını amaçlamışlar.
Elde edilen veriler doğrultusunda nasıl bir sonuca ulaştınız?
Elde edilen bu veriler lise son sınıf öğrencilerinin aritmetik ortamla üzerinden değerlendirdiklerinde ‘eşitlikçi tutuma sahip’ olduklarını göstermektedir. Ölçeğin geneli üzerinden eşitlikçi tutumun alt sınırlarındadır. Lise son sınıf öğrencileri geleneksel namus anlayışı açısında erkeklere daha toleranslı, kadınlara karşı biraz daha sınırlı yaklaşmaktadırlar. Eşitçi yaklaşım açısından kadınlara karşı daha toleranslı, erkeklere karşı daha tutucu yaklaşmaktadırlar. Evlilik öncesi cinsellik, namus anlayışı açısında erkeklere daha toleranslı kadınlara karşı biraz daha tutucu yaklaşıyorlar.