
Ruhları ve bedenleri yaratan ve manevî gelişim programlarına alarak insanın değerini yükselten Allah Teâlâ.
İnsanın gelişim hikâyesi anne rahminden başlar ve mezara kadar sürer.
Ruh, eğitimi süresince pek çok imkân kullanır. İlkokuldan başlayıp üniversiteye ve akademik çalışmalara kadarki imkânlar insan eğitiminin birer parçası.
İnsanın maddî ve manevî yapısı var. Eğitim her iki yapıyı da dikkate alarak gerçekleştirilmeli. Müslümanlar için manevî eğitim Kuran ve Sünnet eğitimi. Sağlam bir gelişim programına sahip olmak, manevî eğitim almaya bağlı.
Erken çağda kalbine manevî eğitimle iman aydınlığı yerleşen ruh, Kuran ayetleri üzerinde düşünerek, emredilenleri yaparak, edindiği dünyevî eğitimle, kendine sağlam ve örnek bir karakter inşa eder. Manevî eğitimle elde edilen bu karakterin temel özelliği kendini değil Rabbini görmesi, dünya ve ahiret hayatını, kendine yüklenen değer ve anlamı, Rabbinden bilmesi.
Bu hâl kişinin nefsini bilip nefs-i emmaresine haddini bildirmesi ve ikinci doğumu.
Toprağa bırakılan tohum önceki şeklini kaybetmeden yeni bir hayata sebep olamaz. Topraktaki tohumun eski hâli çürür; bu yeni doğumun habercisidir. Çürüyen tohumun yaşam enerjisi (bir nevi ruh) yeni bir filizle yeni bir hayatı müjdeler.
İşte manevî ve maddî eğitim tarlasına atılan her bir ruh tohumu da, tarladaki tohum gibi, zorunlu olarak değişir.
Pozitivist ve seküler eğitim insan denilen ilahî tohumu bütün yönleriyle geliştirmekten mahrum. Manevî eğitim olmadan insan mükemmel şeklini alamaz.
Nitekim pozitivist ve laik temele dayanan eğitim sisteminde yetişen kitlelerin psikolojik sorunlarının yoğunluğu bu gerçeği gösterir.
İnsan Kuran’la eğitilmezse nefs-i emmare insanı olmaktan kurtulamaz.
Manevî eğitimi kimden alınmalı peki?
Aileye ve devlete bu konuda büyük görevler düşüyor. Özellikle Diyanet İşleri Başkanlığı, manevî rehberliği ve eğitimi en üst seviyede temsil edip gerçekleştirmeli.
İnsanın Kuran’la temas kurup manevî ıslahını yapması dinî bir zorunluk. Ne var ki rehbersiz, öğretmensiz, hocasız kalmış ailelerin ve bireylerin kendilerini ve çocuklarını televizyona ve akıllı telefonlara teslim etmekten başka ellerinden pek bir şey gelmiyor.
Cami kürsüleri, Kuran kursları, cemaatler manevî eğitim ihtiyacını en güzel şekilde karşılayabilecek imkâna sahip; fakat görev bilinçleri ve ileri görüşleri tam oluşmadığından, bu kuruluşlardan da yaygın şekilde istifade edilemiyor.
Oysa manevî eğitim olmadan kimse egosundan kurtulup nefsini ıslah edemez. Yaşı ve dünyevî eğitimi, hayat tecrübesi ne olursa olsun, kurtuluş için illa kalpte iman nurunun parlaması gerekir. Bunu mümkün kılacak, Allah’ın takdirine bağlı sebeplere (manevî eğitim) yönelmek.
Şunu anlamak gerekir: Manevî ve maddî eğitim çok önemlidir. İnsanın ruh tohumunu biçimlendiren eğitim. Fakat eğitim eğer sadece dünyayı hedef alıra en masum ifadeyle insan yarım insan kalır. Eğer manevî ve maddî eğitim birlikte verilirse insan tohumu en mükemmel şeklini alarak dünyadan ayrılır.
İnsanın gelişim hikâyesi anne rahminden başlar ve mezara kadar sürer.
Ruh, eğitimi süresince pek çok imkân kullanır. İlkokuldan başlayıp üniversiteye ve akademik çalışmalara kadarki imkânlar insan eğitiminin birer parçası.
İnsanın maddî ve manevî yapısı var. Eğitim her iki yapıyı da dikkate alarak gerçekleştirilmeli. Müslümanlar için manevî eğitim Kuran ve Sünnet eğitimi. Sağlam bir gelişim programına sahip olmak, manevî eğitim almaya bağlı.
Erken çağda kalbine manevî eğitimle iman aydınlığı yerleşen ruh, Kuran ayetleri üzerinde düşünerek, emredilenleri yaparak, edindiği dünyevî eğitimle, kendine sağlam ve örnek bir karakter inşa eder. Manevî eğitimle elde edilen bu karakterin temel özelliği kendini değil Rabbini görmesi, dünya ve ahiret hayatını, kendine yüklenen değer ve anlamı, Rabbinden bilmesi.
Bu hâl kişinin nefsini bilip nefs-i emmaresine haddini bildirmesi ve ikinci doğumu.
Toprağa bırakılan tohum önceki şeklini kaybetmeden yeni bir hayata sebep olamaz. Topraktaki tohumun eski hâli çürür; bu yeni doğumun habercisidir. Çürüyen tohumun yaşam enerjisi (bir nevi ruh) yeni bir filizle yeni bir hayatı müjdeler.
İşte manevî ve maddî eğitim tarlasına atılan her bir ruh tohumu da, tarladaki tohum gibi, zorunlu olarak değişir.
Pozitivist ve seküler eğitim insan denilen ilahî tohumu bütün yönleriyle geliştirmekten mahrum. Manevî eğitim olmadan insan mükemmel şeklini alamaz.
Nitekim pozitivist ve laik temele dayanan eğitim sisteminde yetişen kitlelerin psikolojik sorunlarının yoğunluğu bu gerçeği gösterir.
İnsan Kuran’la eğitilmezse nefs-i emmare insanı olmaktan kurtulamaz.
Manevî eğitimi kimden alınmalı peki?
Aileye ve devlete bu konuda büyük görevler düşüyor. Özellikle Diyanet İşleri Başkanlığı, manevî rehberliği ve eğitimi en üst seviyede temsil edip gerçekleştirmeli.
İnsanın Kuran’la temas kurup manevî ıslahını yapması dinî bir zorunluk. Ne var ki rehbersiz, öğretmensiz, hocasız kalmış ailelerin ve bireylerin kendilerini ve çocuklarını televizyona ve akıllı telefonlara teslim etmekten başka ellerinden pek bir şey gelmiyor.
Cami kürsüleri, Kuran kursları, cemaatler manevî eğitim ihtiyacını en güzel şekilde karşılayabilecek imkâna sahip; fakat görev bilinçleri ve ileri görüşleri tam oluşmadığından, bu kuruluşlardan da yaygın şekilde istifade edilemiyor.
Oysa manevî eğitim olmadan kimse egosundan kurtulup nefsini ıslah edemez. Yaşı ve dünyevî eğitimi, hayat tecrübesi ne olursa olsun, kurtuluş için illa kalpte iman nurunun parlaması gerekir. Bunu mümkün kılacak, Allah’ın takdirine bağlı sebeplere (manevî eğitim) yönelmek.
Şunu anlamak gerekir: Manevî ve maddî eğitim çok önemlidir. İnsanın ruh tohumunu biçimlendiren eğitim. Fakat eğitim eğer sadece dünyayı hedef alıra en masum ifadeyle insan yarım insan kalır. Eğer manevî ve maddî eğitim birlikte verilirse insan tohumu en mükemmel şeklini alarak dünyadan ayrılır.