
Eşimden gelen mesaja on dakikaya kalmaz geliyorum diye cevap verdim. Artık gitme vakti gelmişti. Yaşlı ninem odanın içinde kendi halinde bir şeylerle uğraşmaya çalışıyordu. Bizle olan münasebetini kesmiş, başka bir âlemde varlığını devam ettirmeye çalışıyordu. Nineme seslendim, gitmem gerektiğini söyledim. Elinde tuttuğu bardağını bir köşeye bıraktı ve camın kenarına geldi. Beni hatırlamıştı. Dilinden dualar dökülmeye başlamıştı. Az önce kendi halinde olan ninem şu an karşımda ağzından inci taneleri dökülmeye başlamıştı. Birbiri ardına dualar ediyordu. Elleri açmış, yüzünü kıbleye dönmüştü. Ya rabbim sana ne kadar şükretsem azdır. İyi ki beni buralara yönlendirmişsin. Ninem:
-Rabbim seni iki cihanda da mutlu etsin,
-Rabbim seni dallı budaklı etsin,
-Sen beni sordun, rabbimde her daim seni soran kişiler karşına çıkarsın,
-Çoluğun ve çocuğunla mutlu mesut yaşayasın,
-Rabbim seni muhannete muhtaç eylemesin,
Ve daha nice güzel dualarla beni uğurlamaya çalışıyordu. Benim elimden gelen budur der bir hali vardı. Öpmek için pencerenin kenarından elini uzatmasını istedim. Uzatmadı. Beni ve bizim gibi durumda olanları unutma, ben senden daha başka bir şey istemem dedi. Mantolu kadınla vedalaştım. Evini bana gösterdi, yenge hanımla beklerim diye de tembihte bulunmayı ihmal etmedi. İnşallah en kısa süre zarfında geleceğime dair söz verdim. Evet, artık oradan uzaklaşma vakti gelmişti. El sallayıp ağır adımlarla eşimin okulunun yolunu tuttum. Bir iki adım atar atmaz karşımda öğrencilerimden biriyle karşılaştım. Çok dolmuştum. Hafiften gözyaşlarım dökülmeye başlamıştı. Öğrencim az önce yaşadığım anı bilmediği için durumu garipsedi. Yaşadıklarımı, yaşlı ninemi ve mantolu kadını anlattım. Onunda gözlerinin dolduğunu yüz hatlarından anlamıştım. Dersi olduğu için yanımda bir kaç dakika içinde öğrencim ayrılmıştı. Bense okul yolundaydım. On dakika içinde okul bahçesine varmıştım. O an dakika içinde ise aklımda geçenleri şiire dökmüştüm. Yanımda kâğıt ve kalem yoktu. Unutmamak adına cep telefonumu kullandım ve kendime yazdıklarımı kısa mesajlar olarak attım. İşte o an yazdığım şiir sizlerle…
Ya ben eskidim,
Ya zaman eskidi. Bir hayalin mi içindeyim?
Yoksa gerçek olan bir hayalde miyim!
Ben neredeyim hangi asırdayım.
Veyahut adını koyamadığım, gerçekleşmeyecek rüyada mıyım?
Kim bilir belki de hem varım hem de yokum.
Söyle ey durmadan akan zaman,
Ben kimim ve hangisiyim.
Belki de var olduğuna inandığım veya inanmadığım kişiyim.
Uzaktayım belki de yok yok belki de yakındayım.
Söyleme boş ver nerede olduğumu.
Aramızda kalsın. Bir ben ve benimle beraber olan ben…
Yürüyorum sokak ortasında ben ve benle beraber ben…
Kalabalıklar var ama sadece ikiyiz.
Ben ve benle beraber olan ben...
İnsanlar değişti diyorlar, inanmıyorum!
Yine et ve kemikler.
Sahi benim görmediğim değişen hangi insan?
Belki de değişen sadece benle beraber olan ben…
Rabbim yaşlı nineme ve mantolu kadına hayırlı, mutlu ve sağlıklı ömürler versin.
-Rabbim seni iki cihanda da mutlu etsin,
-Rabbim seni dallı budaklı etsin,
-Sen beni sordun, rabbimde her daim seni soran kişiler karşına çıkarsın,
-Çoluğun ve çocuğunla mutlu mesut yaşayasın,
-Rabbim seni muhannete muhtaç eylemesin,
Ve daha nice güzel dualarla beni uğurlamaya çalışıyordu. Benim elimden gelen budur der bir hali vardı. Öpmek için pencerenin kenarından elini uzatmasını istedim. Uzatmadı. Beni ve bizim gibi durumda olanları unutma, ben senden daha başka bir şey istemem dedi. Mantolu kadınla vedalaştım. Evini bana gösterdi, yenge hanımla beklerim diye de tembihte bulunmayı ihmal etmedi. İnşallah en kısa süre zarfında geleceğime dair söz verdim. Evet, artık oradan uzaklaşma vakti gelmişti. El sallayıp ağır adımlarla eşimin okulunun yolunu tuttum. Bir iki adım atar atmaz karşımda öğrencilerimden biriyle karşılaştım. Çok dolmuştum. Hafiften gözyaşlarım dökülmeye başlamıştı. Öğrencim az önce yaşadığım anı bilmediği için durumu garipsedi. Yaşadıklarımı, yaşlı ninemi ve mantolu kadını anlattım. Onunda gözlerinin dolduğunu yüz hatlarından anlamıştım. Dersi olduğu için yanımda bir kaç dakika içinde öğrencim ayrılmıştı. Bense okul yolundaydım. On dakika içinde okul bahçesine varmıştım. O an dakika içinde ise aklımda geçenleri şiire dökmüştüm. Yanımda kâğıt ve kalem yoktu. Unutmamak adına cep telefonumu kullandım ve kendime yazdıklarımı kısa mesajlar olarak attım. İşte o an yazdığım şiir sizlerle…
Ya ben eskidim,
Ya zaman eskidi. Bir hayalin mi içindeyim?
Yoksa gerçek olan bir hayalde miyim!
Ben neredeyim hangi asırdayım.
Veyahut adını koyamadığım, gerçekleşmeyecek rüyada mıyım?
Kim bilir belki de hem varım hem de yokum.
Söyle ey durmadan akan zaman,
Ben kimim ve hangisiyim.
Belki de var olduğuna inandığım veya inanmadığım kişiyim.
Uzaktayım belki de yok yok belki de yakındayım.
Söyleme boş ver nerede olduğumu.
Aramızda kalsın. Bir ben ve benimle beraber olan ben…
Yürüyorum sokak ortasında ben ve benle beraber ben…
Kalabalıklar var ama sadece ikiyiz.
Ben ve benle beraber olan ben...
İnsanlar değişti diyorlar, inanmıyorum!
Yine et ve kemikler.
Sahi benim görmediğim değişen hangi insan?
Belki de değişen sadece benle beraber olan ben…
Rabbim yaşlı nineme ve mantolu kadına hayırlı, mutlu ve sağlıklı ömürler versin.