
Erzurum’da toplu taşıma şoförlüğü yapan 43 yaşındaki Yalçın Akgül’ün kuş sevgisi, henüz 8 yaşındayken yaşadığı unutulmaz bir anıyla başladı. Bir sabah okul yolunda yürürken, bir kedinin pençesinden son anda kurtardığı yaralı güvercin, onun hayatını değiştirdi. Evine götürdü, günlerce şefkatle ilgilendi. Güvercin iyileşti, yanına bir eş bulundu, derken yavrular geldi. O sabah başlayan bağ, yalnızca bir çocuğun merhameti değil; yıllar sürecek bir sevdanın ilk adımıydı.
Bugün Erzurum Büyükşehir Belediyesi’nde görev yapan, üç çocuk babası Akgül, 30 yıldır direksiyon başında. Ama en az mesleği kadar sadakatle bağlandığı bir başka yolculuğu daha var: Güvercinlerin dünyası. Aziziye’nin Selçuklu Mahallesi’ndeki evinin arka bahçesinde kurduğu geniş kuş yuvası, yılların emeğini ve sevgisini taşıyor. Boş vakitlerini kuşlarını yemleyerek, uçurarak ve onlarla vakit geçirerek değerlendiriyor. Onlar onun için sadece birer hayvan değil; huzurun, sabrın, sadakatin ve geçmişin canlı birer tanığı.
“İlk kuşun soyunu hâlâ yaşatıyorum”
Akgül, çocukken sahiplendiği o ilk güvercinin soyunu hâlâ yaşattığını belirtiyor. “Torunun torunu derken o kuşun nesli dokuzuncu kuşağa kadar geldi. Onlarla aramdaki bağ tarif edilemez. Ne satıyorum, ne ticaret yapıyorum. Bu sevda sadece gönül işi” diyen Akgül, kuşlarıyla arasındaki ilişkiyi bir dostluk olarak tanımlıyor. Yıllar içerisinde kimi zaman zorluklar yaşamış ama kuşlardan asla vazgeçmemiş. Onlara bakmanın ve ilgilenmenin kendisini olumsuz alışkanlıklardan uzak tuttuğunu söylüyor.
“Kötü arkadaştansa bir kuş çok daha iyi”
Güvercinlerin sadece bir hobi değil, aynı zamanda bir yaşam öğretisi olduğunu vurgulayan Akgül, gençlere önemli tavsiyelerde bulunuyor. “Kahve köşelerinde, çay ocaklarında boş boş oturup sigarayla, dedikoduyla zaman harcayacaklarına bir kuş beslesinler. Bir kuşa bakmak, sabır öğretir, zamanın kıymetini gösterir. Hem ruhen dinlendirir, hem de insanı yanlış çevreden uzak tutar” diyor.
Yıllar boyunca kendi çocuklarına da bu sevgiyi aşılamış. Ancak onun için güvercin sevgisi, sadece bir aile mirası değil; doğaya, yaşama ve sadakate duyulan derin bir bağlılık. Sabah gün doğmadan kuş sesleriyle uyanan, akşam gün batımını kuşlarını uçurarak karşılayan Akgül için bu sevda, hiç bitmeyecek bir yolculuk.
“Onlar benim huzurum”
Akgül, “Kuşların kanat çırpışı bile bana huzur veriyor. Onlarla konuşurum, dertleşirim. Anlarlar gibi bakarlar. Onlarla geçirdiğim her vakit, içimde bir iyileşme, bir sakinlik yaratıyor” diyerek duygularını ifade ediyor.
Ali Kaya