
Mete Han’dan günümüze yazı dizimize kaldığımız devam ediyoruz. Aziz Sancar, Evilya Çelebi, Nizamülmülk ve Şükrü Paşa bugün ki köşemizin konukları oldular. Keyifli okumalar dilerim.
AZİZ SANCAR
Türk tarihinde dönem noktası, çalışma ve azmin sonucu, başarının zirve noktası Nobel ödüllü Aziz Sancar’dır. Zekânın sadece genetik olmadığını, asıl zeki insanların çalışan insanlar olduğu teziyle ortaya koyan Güneydoğu da Mardinli bir fakir ailenin ilmen zengin çocuğu Aziz Sancar’dır. 2015 yılında DNA’nın onarılmasıyla ilgili kimya dalında ödülünü alırken bu ödülünü Türk milleti ve Atatürk devrimleri adına alıyorum diyecek kadar da milliyetçi bir portredir. Aldığı ödülle yetinmeyen kaldığı yerden çalışmaya devam eden çalışkan karınca lakabını hak eden saygın bir bilim adımıdır. O aldığı ödülü Türk Silahlı Kuvvetlerine bağışlayacak kadar cömert bir vatan evladıdır. Aziz Sancar ben çalıştım ve başardım diyecek gençlere örnek bir rol modeldir. O eserini Anıtkabir de sergiletirken aslında şunu demek ister: “Çalıştıktan sonra ulaşamayacağın hedef yoktur.”
“Gereği kadar öğrenin, aşırıya kaçmak yaratıcılığı öldürüyor. Okumanın yanı sıra düşünmek için de kendinize zaman ayırın, eğitim ve araştırma için yurt dışına çıkın; ama sonra muhakkak ülkenize geri dönün.”
EVLİYA ÇELEBİ
XVII. yüzyıldan günümüze büyük seyyah Evliya Çelebi’nin hayatını şöyle özetlediği dilden dile söylenir: “Hak peygamberi rüyamda çok görmek isterdim. Her namazda dua eder, gece yatağa girmeden rabbimde hep bu dileğimin gerçekleşmesini dilerdim. Bir gün nasip olunca o cihan güneşi rüyada bize bir isteğim var mı sorusuna Şefaat Ya Resul Allah yerine seyahat Ya Resul Allah demiş olduk ve düştük yollara.” Yola düşen Evliya Çelebi, Balkanlardan Anadolu’ya, Anadolu’dan Kızıldeniz’e, Edirne’den, Kars’a, Bağdat’tan Basra’ya, Erzurum’dan Mısır’a gezmedik yer bırakmaz, gittiği yerleri yazar, çizer ve not eder. Sonunda “Seyahatname” diye bir eser çıkar ortaya, şahit olur o döneme ve dönemin insanına.
NİZAMÜLMÜLK
Büyük Selçuklu Devletinin ünlü veziridir. Asıl ismi Hasan Bin İshak olup Nizamülmülk unvanını Abbasi halifesinden almıştır. Mülkün sahibi değil; ama mülke nizam verendir. Devlet adamıdır ve tecrübelerini anlatır Siyasetname adlı eserinde. Sultan Alp Arslan ve Melikşah’a vezirlik yapanda yine odur. Bağdat’ta Nizamiye Medreselerinin kurulmasına ön ayak olur ve Batini tarikatına karşı en etkili önlemi alanda o olur. Hz. Ömer döneminde ki ıkta sistemini yeniden düzenler ve toprakların boş kalmasını böylelikle önler. Tecrübe kazansın diye sultan çocukları için Atabeylik sistemini kurar, meliklerin yanlarına tecrübeli devlet adamlarını tayin eder. Sınıf arkadaşı olduğu iddia edilen Batini tarikatının lideri Hasan Sabbah’ın fedaileri tarafından şehit edildiğinde kulaklar şu sözü kalmıştır:
“Kılıçlar memleketleri fetheder, kalemler ise tanzim eder.”
ŞÜKRÜ PAŞA
Osmanlı Devletinin en zor dönemlerinde tarih yazıp, tarihe mal olmuş büyük komutan ve dava adamı Erzurumlu Şükrü Paşa, çoğumuzun bilmediği, tarihin tozlu raflarında eskimeden kalmayı başarabilmiş ender isimlerden biridir. Teslim olmayı ölmeye tercih eden, elinde ki eksik malzemeye rağmen mücadele azminden ve müdafaasından asla vazgeçmeyen abidevi şahsiyet. O 1912-1913 I. Balkan Savaşı sırasında Balkan devletlerinin saldırılarına karşı aylarca Edirne’yi müdafaa etmiş, dost ve düşmanın takdirini kazanmış bir şahsiyettir. Teslime almaya geldiklerinde dahi umudunu ve cesaretinin kaybetmemiş, kılıcını düşman askerlerine vermemiştir. Bu kahraman asker düşman tarafından da takdir edilmiş kılıcı kendisinde bırakılmıştır. Şükrü Paşa’nın, Edirne Müdafaası sırasında askerlerine verdiği ise halen daha tazeliğini zihinlerde korumaktadır. “ Savaşmadan teslim olursa beni vurun ve leşimi köpeklere atan. Savaşırken şehit düşersem kefenim ve sabunun üzerimdedir, beni yıkanıp onlarla beraber gömün.”
AZİZ SANCAR
Türk tarihinde dönem noktası, çalışma ve azmin sonucu, başarının zirve noktası Nobel ödüllü Aziz Sancar’dır. Zekânın sadece genetik olmadığını, asıl zeki insanların çalışan insanlar olduğu teziyle ortaya koyan Güneydoğu da Mardinli bir fakir ailenin ilmen zengin çocuğu Aziz Sancar’dır. 2015 yılında DNA’nın onarılmasıyla ilgili kimya dalında ödülünü alırken bu ödülünü Türk milleti ve Atatürk devrimleri adına alıyorum diyecek kadar da milliyetçi bir portredir. Aldığı ödülle yetinmeyen kaldığı yerden çalışmaya devam eden çalışkan karınca lakabını hak eden saygın bir bilim adımıdır. O aldığı ödülü Türk Silahlı Kuvvetlerine bağışlayacak kadar cömert bir vatan evladıdır. Aziz Sancar ben çalıştım ve başardım diyecek gençlere örnek bir rol modeldir. O eserini Anıtkabir de sergiletirken aslında şunu demek ister: “Çalıştıktan sonra ulaşamayacağın hedef yoktur.”
“Gereği kadar öğrenin, aşırıya kaçmak yaratıcılığı öldürüyor. Okumanın yanı sıra düşünmek için de kendinize zaman ayırın, eğitim ve araştırma için yurt dışına çıkın; ama sonra muhakkak ülkenize geri dönün.”
EVLİYA ÇELEBİ
XVII. yüzyıldan günümüze büyük seyyah Evliya Çelebi’nin hayatını şöyle özetlediği dilden dile söylenir: “Hak peygamberi rüyamda çok görmek isterdim. Her namazda dua eder, gece yatağa girmeden rabbimde hep bu dileğimin gerçekleşmesini dilerdim. Bir gün nasip olunca o cihan güneşi rüyada bize bir isteğim var mı sorusuna Şefaat Ya Resul Allah yerine seyahat Ya Resul Allah demiş olduk ve düştük yollara.” Yola düşen Evliya Çelebi, Balkanlardan Anadolu’ya, Anadolu’dan Kızıldeniz’e, Edirne’den, Kars’a, Bağdat’tan Basra’ya, Erzurum’dan Mısır’a gezmedik yer bırakmaz, gittiği yerleri yazar, çizer ve not eder. Sonunda “Seyahatname” diye bir eser çıkar ortaya, şahit olur o döneme ve dönemin insanına.
NİZAMÜLMÜLK
Büyük Selçuklu Devletinin ünlü veziridir. Asıl ismi Hasan Bin İshak olup Nizamülmülk unvanını Abbasi halifesinden almıştır. Mülkün sahibi değil; ama mülke nizam verendir. Devlet adamıdır ve tecrübelerini anlatır Siyasetname adlı eserinde. Sultan Alp Arslan ve Melikşah’a vezirlik yapanda yine odur. Bağdat’ta Nizamiye Medreselerinin kurulmasına ön ayak olur ve Batini tarikatına karşı en etkili önlemi alanda o olur. Hz. Ömer döneminde ki ıkta sistemini yeniden düzenler ve toprakların boş kalmasını böylelikle önler. Tecrübe kazansın diye sultan çocukları için Atabeylik sistemini kurar, meliklerin yanlarına tecrübeli devlet adamlarını tayin eder. Sınıf arkadaşı olduğu iddia edilen Batini tarikatının lideri Hasan Sabbah’ın fedaileri tarafından şehit edildiğinde kulaklar şu sözü kalmıştır:
“Kılıçlar memleketleri fetheder, kalemler ise tanzim eder.”
ŞÜKRÜ PAŞA
Osmanlı Devletinin en zor dönemlerinde tarih yazıp, tarihe mal olmuş büyük komutan ve dava adamı Erzurumlu Şükrü Paşa, çoğumuzun bilmediği, tarihin tozlu raflarında eskimeden kalmayı başarabilmiş ender isimlerden biridir. Teslim olmayı ölmeye tercih eden, elinde ki eksik malzemeye rağmen mücadele azminden ve müdafaasından asla vazgeçmeyen abidevi şahsiyet. O 1912-1913 I. Balkan Savaşı sırasında Balkan devletlerinin saldırılarına karşı aylarca Edirne’yi müdafaa etmiş, dost ve düşmanın takdirini kazanmış bir şahsiyettir. Teslime almaya geldiklerinde dahi umudunu ve cesaretinin kaybetmemiş, kılıcını düşman askerlerine vermemiştir. Bu kahraman asker düşman tarafından da takdir edilmiş kılıcı kendisinde bırakılmıştır. Şükrü Paşa’nın, Edirne Müdafaası sırasında askerlerine verdiği ise halen daha tazeliğini zihinlerde korumaktadır. “ Savaşmadan teslim olursa beni vurun ve leşimi köpeklere atan. Savaşırken şehit düşersem kefenim ve sabunun üzerimdedir, beni yıkanıp onlarla beraber gömün.”