
Erzurum’da ‘esnaf lokantası’ deyince akla gelen ilk isimlerden olan Sini, artık yeni ve capcanlı konsepti ile MNG Alışveriş ve Yaşam Merkezi’nde hizmet veriyor. AVM’lerdeki fast food kültürüne direnişi kendisine vizyon belirleyen Sini Lokantası’nda, açık mutfağı, yöre yemeklerinin yanı sıra Ege ve Akdeniz kültürüne has lezzetleri de tatmak mümkün.
Manolya BULUT-PUSULA
Erzurum’da 12 senelik bir marka geçmişine sahip olan Sini Lokantası’nın ardında 30 yıllık bir tecrübe de var. Aile mesleği haline gelen sektörde emin adımlarla ilerleyen Muhittin Güney ve oğulları Güven ile Giray Güven, tecrübelerini gelecek kuşaklara aktarmakta kararlı. Mekân değişikliğine giderek MNG AVM’de hizmet veren lokanta, köklerinden kopmamış ve gelenekselliğinden hiçbir şey kaybetmemiş.

Hazır yiyecek sektörüne direniş
Mekan değişikliğine giderken tercih ettikleri sebeplerden birinin hazır yiyeceklere alternatif sunmak olduğunu söyleyen Muhittin Güney, “Sini bizim 12 yıllık bir markamız. Fakat lokantacılık mesleğinde ailemizin 42’ci yılı. Sini’nin üzerine bir 30 yıl daha tecrübemiz var. 1977 yılından itibaren ailemiz bu sektörle uğraşıyor. Aile fertleri açısından bu işin mutfağından geçmişlik var. Kardeşlerimin dahi bir çıraklık dönemi var. Komilik, garsonluk yaptılar. Çıraklıktan sonra tamamen kendi işlerini yapmaya başladılar. Başka markalarla ortaklık yapmışlar. Sonra da Sini Türk Mutfağı markası ile Erzurum’a hizmet ediyor. Sini’nin felsefesi sadece ev yemekleri ya da yöresel yemekler değil aslında. Son zamanlarda Türkiye ve dünyada da çok büyük etki gösteren bu fast foodlara karşı bir direniş. İnsanların sağlıklı beslenmesini sağlamak için, mutfağa giren ürünlerin kaliteli seçilmesi, doğal organik olması. Bu etinden sütüne sebzesinden meyvesine her ürünün doğal olması ve bu sayede bir güveç yemeğinin ortaya çıkması hem de insanların sindirim sağlığı için fast foodlara karşı açılmış bir savaş aslında bizimkisi. AVM’yi de bu yüzden tercih ettik” dedi.

Amacımız kaliteli hizmet
Türk mutfağını farklı kültürlere tanıtmayı hedeflediklerini belirten Güney, “Daha önce şehir merkezinde bir yerdeydik. Esnaf lokantası konseptinde. Burada artık insanların değişen zevkleri AVM’lere yöneltti. Biz de bu yüzden dedik ki bu merkeze uzak olmayalım. Fast food zincirine alternatif olsun. İnsanlar sulu yemek ve yöresel lezzetleri de tadabilsin. AVM’lere sadece yerel halkı misafir etmiyor. Dışarıdan gelen yerli ve yabancı turistin de uğrak noktası. Onlarla da biz burada haşır neşir olma kolaylığını yakaladık. Burası bizim için iyi nokta oldu. Biz olduğumuz mevcut durumdan memnunduk. Fakat değişen ticaret bizi buraya yöneltti. Geliş amaçlarımızdan birisi daha fazla kar etmek değil. Daha fazla insanla buluşmak ve başka kültürlere kendi kültürümüzü tanıtabilmek. İnsanlar sadece AVM’lerde fast food değil de ev yemeği yedik diyebilsinler. Madem böyle bir gidişat biz de bunun için de yer alalım dedik” diye konuştu.

Müşterilerle aile gibiyiz
Güney şöyle konuştu; “Buraya gelirken avantajlarımız da vardı dezavantajlarımız da. Belli kalıbımızı kırmak zorundaydık. Bunu da yapmak kolay olmadı açıkçası. Çok fizibilite yaptık, düşündük. Bu yöresel lezzetleri insanlara farklı bir konsept iş yerinde sunalım. İnsanlar daha sadece esnaf lokantası değil de aile müşterilerinin, turistlerin gelip burada yemeklerini yiyebileceği bir nokta olsun. Çünkü ne kadar geniş yelpazeye hitap ederseniz, bu kültürü tanıtma noktasında daha çok kişiye ulaşırsınız. Bundan da memnunuz. 12 yıllık markamızın da marka değerinin artacağını düşünüyoruz. Biz artık müşterilerimizle, müşteri işletmeci ilişkisi kurmuyoruz. Artık aile gibiyiz. Hemen hemen bir insan anne babasıyla nasıl her gün görüşüyorsa biz de onlarla görüşüyoruz. Bizi terk etmiyorlar. Biz de kalitemizi bozmuyoruz. Bu konuda bir vefa ilişkimiz var. Onlar çok korkuyordu ilk başta. Bize olan iyi niyetlerinden dolayı. Risk alınmadan büyük başarılara ulaşılmıyor. Biz de o riski aldıktan sonra o ipi göğüsledik. Onlar da bu mekanı daha fazla çeşitlilikle görünce bizden daha çok mutlu oldular. Bu onları da bizi de motive etti.”

Açık mutfak
Müşterilerin yemeklerin yapılış aşamasını görmesi için açık mutfak konsepti kurduklarını aktaran Güney, “Sini Erzurum için geri dönüş furyasında önemli bir noktada. Çünkü biz bunun etkileşimini alıyoruz. Genç profil müşterimiz çoğaldı. Biz de daha önce görmediğimiz kitleye hizmet etmeye başlayınca bunu anlamış olduk. İnsanlar fast fooddan sıkıldı. Yediği etin ne olduğunu bilmeyen, patatesin hangi yağda kızartıldığını bilmeyen insanlar var. Biz burada onu kırmak için açık mutfak yaptık. İşlenen her şey görülebiliyor. İsteyene de mutfağımızı gezdiriyoruz. Belki yeni bir işletme olsaydık bu konuda tökezlerdik. Bu konuda bir risk aldık ama sonuç değdi. Esnaf lokantası şu an bu çağ için aranılan bir şey haline geldi. Çünkü insanlar artık eskiye merak duyuyor. Özellikle üniversiteye gelen yabancı öğrenciler de bizi tercih etmeye başladı” ifadelerini kullandı.

Geleneksel tarafımızı yıkmadık
Güney, az müşteriye hitap edip kaliteli hizmet sunmanın daha verimli olacağını vurgulayarak şunları söyledi; “Modern düzene ayak uyduralım derken geleneksel tarafımızı yıkmak biraz korkutucu bir endişe. Bu endişeyi burada atlattık. Geleneklerimizden ve köklerimizden kopmadan modern hayata entegre olabildik. Bu da insanlarda farklı bir algı yarattı. Buraya giren fast food mu yiyeceğiz diye düşünüyor da olabilir. Ama tabelamızda Sini Türk Mutfağı yazdığı için insanlarda bir merak da uyandırdı. Türk mutfağını tanıyalım. Bu mutfakla ilgili en 45 çeşit yemek çıkarıyoruz. Ürün yelpazemiz çok geniş. Bunun yanında Akdeniz mutfağına da hakimiz. Doğu Anadolu’nun alışık olmadığı bir sınıf. Buraya gelen memur, işçi, asker ya da öğrenci daha fazla. Balığın yanında zeytinyağlı menüsü de koyduk. Enginardan kerevizine kadar. Onları da organik elde ediyoruz. Ege ve Akdeniz’den getiriyoruz. Bizim için bu durumda önemli olan kullandığımız ürünün ne kadar saf ve organik olduğu. Bütün yemeklerimizde katkısız tereyağ kullanırız. Sanayii yağı kesinlikle kullanmıyoruz. Bizim için çok müşteriye hitap etmek önemli değil. Az müşteriye hitap edelim ama kaliteli hizmet verelim.”
Manolya BULUT-PUSULA
Erzurum’da 12 senelik bir marka geçmişine sahip olan Sini Lokantası’nın ardında 30 yıllık bir tecrübe de var. Aile mesleği haline gelen sektörde emin adımlarla ilerleyen Muhittin Güney ve oğulları Güven ile Giray Güven, tecrübelerini gelecek kuşaklara aktarmakta kararlı. Mekân değişikliğine giderek MNG AVM’de hizmet veren lokanta, köklerinden kopmamış ve gelenekselliğinden hiçbir şey kaybetmemiş.

Hazır yiyecek sektörüne direniş
Mekan değişikliğine giderken tercih ettikleri sebeplerden birinin hazır yiyeceklere alternatif sunmak olduğunu söyleyen Muhittin Güney, “Sini bizim 12 yıllık bir markamız. Fakat lokantacılık mesleğinde ailemizin 42’ci yılı. Sini’nin üzerine bir 30 yıl daha tecrübemiz var. 1977 yılından itibaren ailemiz bu sektörle uğraşıyor. Aile fertleri açısından bu işin mutfağından geçmişlik var. Kardeşlerimin dahi bir çıraklık dönemi var. Komilik, garsonluk yaptılar. Çıraklıktan sonra tamamen kendi işlerini yapmaya başladılar. Başka markalarla ortaklık yapmışlar. Sonra da Sini Türk Mutfağı markası ile Erzurum’a hizmet ediyor. Sini’nin felsefesi sadece ev yemekleri ya da yöresel yemekler değil aslında. Son zamanlarda Türkiye ve dünyada da çok büyük etki gösteren bu fast foodlara karşı bir direniş. İnsanların sağlıklı beslenmesini sağlamak için, mutfağa giren ürünlerin kaliteli seçilmesi, doğal organik olması. Bu etinden sütüne sebzesinden meyvesine her ürünün doğal olması ve bu sayede bir güveç yemeğinin ortaya çıkması hem de insanların sindirim sağlığı için fast foodlara karşı açılmış bir savaş aslında bizimkisi. AVM’yi de bu yüzden tercih ettik” dedi.

Amacımız kaliteli hizmet
Türk mutfağını farklı kültürlere tanıtmayı hedeflediklerini belirten Güney, “Daha önce şehir merkezinde bir yerdeydik. Esnaf lokantası konseptinde. Burada artık insanların değişen zevkleri AVM’lere yöneltti. Biz de bu yüzden dedik ki bu merkeze uzak olmayalım. Fast food zincirine alternatif olsun. İnsanlar sulu yemek ve yöresel lezzetleri de tadabilsin. AVM’lere sadece yerel halkı misafir etmiyor. Dışarıdan gelen yerli ve yabancı turistin de uğrak noktası. Onlarla da biz burada haşır neşir olma kolaylığını yakaladık. Burası bizim için iyi nokta oldu. Biz olduğumuz mevcut durumdan memnunduk. Fakat değişen ticaret bizi buraya yöneltti. Geliş amaçlarımızdan birisi daha fazla kar etmek değil. Daha fazla insanla buluşmak ve başka kültürlere kendi kültürümüzü tanıtabilmek. İnsanlar sadece AVM’lerde fast food değil de ev yemeği yedik diyebilsinler. Madem böyle bir gidişat biz de bunun için de yer alalım dedik” diye konuştu.

Müşterilerle aile gibiyiz
Güney şöyle konuştu; “Buraya gelirken avantajlarımız da vardı dezavantajlarımız da. Belli kalıbımızı kırmak zorundaydık. Bunu da yapmak kolay olmadı açıkçası. Çok fizibilite yaptık, düşündük. Bu yöresel lezzetleri insanlara farklı bir konsept iş yerinde sunalım. İnsanlar daha sadece esnaf lokantası değil de aile müşterilerinin, turistlerin gelip burada yemeklerini yiyebileceği bir nokta olsun. Çünkü ne kadar geniş yelpazeye hitap ederseniz, bu kültürü tanıtma noktasında daha çok kişiye ulaşırsınız. Bundan da memnunuz. 12 yıllık markamızın da marka değerinin artacağını düşünüyoruz. Biz artık müşterilerimizle, müşteri işletmeci ilişkisi kurmuyoruz. Artık aile gibiyiz. Hemen hemen bir insan anne babasıyla nasıl her gün görüşüyorsa biz de onlarla görüşüyoruz. Bizi terk etmiyorlar. Biz de kalitemizi bozmuyoruz. Bu konuda bir vefa ilişkimiz var. Onlar çok korkuyordu ilk başta. Bize olan iyi niyetlerinden dolayı. Risk alınmadan büyük başarılara ulaşılmıyor. Biz de o riski aldıktan sonra o ipi göğüsledik. Onlar da bu mekanı daha fazla çeşitlilikle görünce bizden daha çok mutlu oldular. Bu onları da bizi de motive etti.”

Açık mutfak
Müşterilerin yemeklerin yapılış aşamasını görmesi için açık mutfak konsepti kurduklarını aktaran Güney, “Sini Erzurum için geri dönüş furyasında önemli bir noktada. Çünkü biz bunun etkileşimini alıyoruz. Genç profil müşterimiz çoğaldı. Biz de daha önce görmediğimiz kitleye hizmet etmeye başlayınca bunu anlamış olduk. İnsanlar fast fooddan sıkıldı. Yediği etin ne olduğunu bilmeyen, patatesin hangi yağda kızartıldığını bilmeyen insanlar var. Biz burada onu kırmak için açık mutfak yaptık. İşlenen her şey görülebiliyor. İsteyene de mutfağımızı gezdiriyoruz. Belki yeni bir işletme olsaydık bu konuda tökezlerdik. Bu konuda bir risk aldık ama sonuç değdi. Esnaf lokantası şu an bu çağ için aranılan bir şey haline geldi. Çünkü insanlar artık eskiye merak duyuyor. Özellikle üniversiteye gelen yabancı öğrenciler de bizi tercih etmeye başladı” ifadelerini kullandı.

Geleneksel tarafımızı yıkmadık
Güney, az müşteriye hitap edip kaliteli hizmet sunmanın daha verimli olacağını vurgulayarak şunları söyledi; “Modern düzene ayak uyduralım derken geleneksel tarafımızı yıkmak biraz korkutucu bir endişe. Bu endişeyi burada atlattık. Geleneklerimizden ve köklerimizden kopmadan modern hayata entegre olabildik. Bu da insanlarda farklı bir algı yarattı. Buraya giren fast food mu yiyeceğiz diye düşünüyor da olabilir. Ama tabelamızda Sini Türk Mutfağı yazdığı için insanlarda bir merak da uyandırdı. Türk mutfağını tanıyalım. Bu mutfakla ilgili en 45 çeşit yemek çıkarıyoruz. Ürün yelpazemiz çok geniş. Bunun yanında Akdeniz mutfağına da hakimiz. Doğu Anadolu’nun alışık olmadığı bir sınıf. Buraya gelen memur, işçi, asker ya da öğrenci daha fazla. Balığın yanında zeytinyağlı menüsü de koyduk. Enginardan kerevizine kadar. Onları da organik elde ediyoruz. Ege ve Akdeniz’den getiriyoruz. Bizim için bu durumda önemli olan kullandığımız ürünün ne kadar saf ve organik olduğu. Bütün yemeklerimizde katkısız tereyağ kullanırız. Sanayii yağı kesinlikle kullanmıyoruz. Bizim için çok müşteriye hitap etmek önemli değil. Az müşteriye hitap edelim ama kaliteli hizmet verelim.”
